İSTANBUL KANALI

Başlatan Subutay, 11 Mayıs 2011, 20:56:20

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

#110
Þu Kanal İstanbul Projesi o kadar canımı sıkıyor ki, anlatamam!

Hey Siyasal İslamcılar, hey akıldan yoksun insanlar; bu fikri sizin aklınıza hangi FETÖ' cü soktu(?)

Geçen gün kendi görüşlerimi arz etmiştim. Kanal İstanbul Projesinin ne kadar akıl dışı bir proje olduğunu dile getirmiştim. İlk gündeme geldiği yıllarda da görüşlerimi birtakım platformlarda yazmıştım. Bu projeye en başından beri karşıyım ve etrafımda Siyasal İslamcı görmekten nefret ediyorum. Akılsız insanlara, din sömürücülerine hiç tahammül edemiyorum. Sırf bu nedenle dinden imandan soğudum yav! Yemin ederim nefret geldi. Memleketin başına bela mısınız arkadaş? Siz nereden çıktınız, memleketin başına nereden musallat oldunuz arkadaş ya!

Bu projede akıl nerede, mantık nerede, bilim nerede, vicdan nerede?

Güya birtakım bilim adamları da bu projeye çanak tutuyor. Kendini bilmez bazıları da onları referans göstererek projeye destek veriyor, kamuoyu yaratmaya çalışıyor. Bazı akılsızlar da işbu bilim adamlarını referans göstererek bilgiçlik taslıyor, ukalalık yapıyor, akılsızca konuşuyor. Örneğin eski Siyasal İslamcıların biri çıkmış; bakın projeye Prof. Celal Þengör' de destek veriyor, İlber Ortaylı' da destek veriyor...! demek ki proje doğru -diyor. Yav arkadaş, senin kendi aklın-fikrin yok mu? Celal Hoca onay verdi diye, İlber Hoca ''olabilir'' dedi diye nasıl projeyi doğru kabul edersin! Kim bilir bu insanları hangi şekilde ikna ettiler? Þantaj mı yaptılar, tehdit mi ettiler, nasıl ikna ettiler...? bunlar belli değil. Olsa bile ne fark eder arkadaş ya...! senin kendi aklın fikrin yok mu? Aklını Celal Hocaya kiraya mı verdin?

Bir diğeri Doç. Ramazan Kurtoğlu...! Bu beyefendi, proje ilk açıklandığı yıllarda bambaşka bir açıdan konuyu değerlendiriyordu. Güya Tapınak Þövalyeleri, 13 parça gemiyle İstanbul' a gelmiş de... Büyükçekmece bölgesine, kimsenin bilmediği bir yere, yanlarında getirdikleri devasa altından hazineyi gömmüşler (!) Bu beyefendi de tutmuş; bu kanal projesinde yapılacak kazı sayesinde Tapınak Þövalyelerinin kayıp hazinesini bulacağız! -diyor.

İyide arkadaş projenin istikameti değişti. Sen Büyükçekmece' de hazine bulacağız diyerek algı yaratıyordun; sonradan proje Küçükçekmece' ye kaydırıldı! Peki şimdi ne diyeceksin? Kusura bakmayın ''Çekmeceler'' karıştı! Küçükçekmece diyeceğim yerde Büyükçekmece demiş mi diyeceksin?

Þu toplumda ahlâklı insanlara o kadar hasret kaldık ki, gördüğümüz yerde şapur şupur öpesimiz geliyor.

Ve son söz olarak diyorum ki, bu projeye EVET diyenler, onay verenler, projeyi hazırlayanlar ve kamuoyuna ÇILGIN PROJE olarak sunanlar; ya FETÖ' cüdür ya da VATAN HAİNİ.

Büyük Atatürk' ün tabiriyle; bu tip adamları Divan-ı Harbi Örfî de yargılayıp; ibreti alem için sallandırmak lazım. Hatta bir değil, milyon kere! Artık bu kadar da hainlik olmaz.  Mesajı Paylaş

Kanal Istanbul hakkinda benim gorusum de olumlu degil.

Ben konuyu oncellik ve ekonomik yonu ile almak istiyorum. Kanimca memleketimin insanlarinin buyuk bir kisminin gecim darligi ve issizlik cenderesine sikismisken , ekonomi rayindan cikmis iken ,kapimizda ekonomik mueyideler cirit atarken  ,herkesce bilinen ve hukumetce pek hatirlanmak istenmeyen istanbul depremine her gun daha bir az zaman kalmis olmasina ragmen depremde yuzbinlerce insanimizi kaybedecegimizi bilerek pek birsey yapmayip .Ulkeme getirecegi ekonomik kulfeti ,ekolojik dengelere verebilecegi zararlari, acabilecegi siyasi sorunlari,  pek hesaplamadan sadece dedigim dedik diyerek yapilmasi gerekliligine inanmiyorum.  " Kanimca konunun enine boyuna bilim adamlari tarafindan  tum boyutlari ele alinarak tartisilmasinin elzem oldugu gibi ,verilecek kararin oncelikle her hangi bir  kisiye veya zat a ait olmamali. Karari Halk vermeli .Halka once  seffaf bir sekilde bu proje ile nelerin kazanilip nelerin kaybedilebilecegini , getirecegi mali sorumlulugun ne olacagini net olarak anlatilmasi gerekir. Mesajı Paylaş

Alıntı yapılan: metin62 - 19 Aralık 2019, 01:49:59
.... Karari Halk vermeli .Halka once  seffaf bir sekilde bu proje ile nelerin kazanilip nelerin kaybedilebilecegini , getirecegi mali sorumlulugun ne olacagini net olarak anlatilmasi gerekir.

Halkın karar vermesine karşıyım. Bu işin referandumu falan olmaz... Gördük işte halkın verdiği kararları. Vermiş olduğu karar, yine halkın kendisine yağlı kazık olarak dönmedi mi?! Bazılarının yediği kazıktan bile haberi yok. Referandum yaptılar, büyük bir propaganda ile büyük bir yalan çarkı ile; din, iman, Allah, Kur' an diyerekten milletin anasını ağlattılar. 2010 yılında referandum yaptılar, millet EVET dedi; bu sayede yargı organlarını FETÖ' cüler işgal etti. Hatta Fetoş Efendi Hazretleri TV' ye çıkıp; bu referandum o kadar önemli ki, imkanım olsa mezardakileri çıkartıp oy kullandırırım demiştir. Nitekim de öyle oldu. Hile hurdayla referandumu geçirdiler. Bir diğeri Cumhurbaşkanlığı Sistemi... medya yönlendirmesiyle milleti kandırdılar; zaten memleket cehaletten kırılıyor... 70 yıllık sistem değişti. Tek  Adam Sistemine geçtik.

Hocam bu işlerin referandumu olmaz. Halk dediğin her zaman da doğruyu kestiremez. Milletimizin yaradılıştan gelen bir basireti var; onu da her zaman için harekete geçirmek mümkün olmuyor. Millet bu işleri bilmez, anlamaz, bir bilene danışır veya danışmaz. Sevdiği adamın davranışını kopyalar, güvendiği insan ne yapıyorsa aynısını yapar. Yukarıda yazdık işte; güya adam gazeteci, kendini münevver-aydın bir insan olarak taktim ediyor ve çıkmış diyor ki; İlber Ortaylı-Celal Þengör Evet dediğine göre bu projeye destek vermeliyiz diyebiliyor!  Siyasal İslamcılardan AYDIN çıkmaz da... kendini öyle zannettikleri için yazıyorum. Aydın denilen insanın  evvela aydın namusu olur. Başkasının aklıyla hareket edene Aydın denilebilir mi!


Kendisini hiç sevmesem de II. Abdülhamit' in '' güzel '' bir sözü var. Tımes dergisine verdiği bir röportajda diyor ki;

"Beni Hürriyete muhalif görenler yanılıyorlar. Kullanmasını bilmeyen bir memlekete hürriyet vermek, kullanmasını bilmeyen birine tüfek vermeye benzer. Herif, babasını, anasını, kardeşlerini öldürür. Sonra döner kendi kendisini vurur."

-diyordu.

Eskiden bu bakış açısına çok kızardım. Yaşadığımız referandumlar sürecini gördükten sonra haklılık payı olduğuna karar verdim. Kanal İstanbul Projesini halka sorsak ve şeşkazara halk EVET demiş olsa ne olur dersiniz? Abdülhamit' in dediği şekliyle; kendi kendine kazık çakmış olur. Mesajı Paylaş

Belirtmis oldugunuz Riskleri ben de gorebiliyorum Sn Partikul. Acikcasi halk karar vermeli derken de halkimizin ne kadar manupulasyona acik oldugu biliyorum.Bu proje ile kanaldan rant elde edecek is adamlarinin , siyasilerin ve devletlerin her turlu manipulasyonu ve projenin olmazsa olmaz oldugunu halka kanitlamak icin bir birleri ile yarisacagina eminim.

Ancak biz demokratiz ve demokrasiye inanmaktayiz o zaman oyunu kuralina gore oynamamiz gerekliligine inanmaktayim .Aksi halde bugun memleketimizde demokrasiyi kendi menfatlari icin bir arac olarak kullanmakta olan asli tek adam yonetimi olanlar ile  aramizda ne fark kalir ki. 

Haklisiniz malesf mevcut yonetim seklimiz de bir referandum sonucu yani halka gidilmek sureti ile degisti. Bu referandum sonucu bu gun bu sikintilari belki onceden goremeyip idrak edememis olan bir takim insanlarimiz olayi daha net gorebilmekte olsalar da olasi bir geriye donus ancak halka tekrardan girmek sureti ile olabilir.



Mesajı Paylaş

Alıntı yapılan: metin62 - 19 Aralık 2019, 01:49:59
Kanal Istanbul hakkinda benim gorusum de olumlu degil.

Ben konuyu oncellik ve ekonomik yonu ile almak istiyorum. Kanimca memleketimin insanlarinin buyuk bir kisminin gecim darligi ve issizlik cenderesine sikismisken , ekonomi rayindan cikmis iken ,kapimizda ekonomik mueyideler cirit atarken  ,herkesce bilinen ve hukumetce pek hatirlanmak istenmeyen istanbul depremine her gun daha bir az zaman kalmis olmasina ragmen depremde yuzbinlerce insanimizi kaybedecegimizi bilerek pek birsey yapmayip .Ulkeme getirecegi ekonomik kulfeti ,ekolojik dengelere verebilecegi zararlari, acabilecegi siyasi sorunlari,  pek hesaplamadan sadece dedigim dedik diyerek yapilmasi gerekliligine inanmiyorum.  " Kanimca konunun enine boyuna bilim adamlari tarafindan  tum boyutlari ele alinarak tartisilmasinin elzem oldugu gibi ,verilecek kararin oncelikle her hangi bir  kisiye veya zat a ait olmamali. Karari Halk vermeli .Halka once  seffaf bir sekilde bu proje ile nelerin kazanilip nelerin kaybedilebilecegini , getirecegi mali sorumlulugun ne olacagini net olarak anlatilmasi gerekir.

+1

Bir kesim bu proje ile boğaz trafiğinin azalacağını, daha güvenli olacağını, özellikle kanala kaydırılan boğaz trafiği nedeniyle iyi gelir elde edileceğini vs düşünüyor.

Ama çok büyük bir kesim ise bu konuda farklı düşünüyor.

Mesela EYT için bekleyen bir vatandaş, kendilerinin erken emekli edilmesi için devletin parası olmadığı söylenirken, bu kanal için gereken parayı nereden bulacağını merak ediyor!

Her gün İstanbul trafiğinde, köprüde saatlerce yol alan vatandaşlar, bu çılgınlığın ana kaynağı olan boğaza bir yenisinin eklenmesine de bir anlam veremiyorlar. Köprüden zar zor Avrupa'ya geçtikten sonra farklı seçeneklerle yollarına devam edebilenler, bu kanaldan sonra, (ki proje tamamlanana kadar nüfus daha da artacak) çok daha az seçeneğe sahip olarak bir kanalı geçmek için yine köprü trafiklerinde saatlerini geçirecekler. İstanbul'un içerisinde bir noktandan diğerine gitmek için geçen süre, genel olarak birbirine komşu iki şehrin birinden diğerine gitmekten daha uzun sürebiliyor.

Bugünlerde pek çoğumuzun, her zamanki gibi unuttuğu ama Metin Bey'in dile getirdiği deprem beklentisi de söz konusu. Özellikle 17 Ağustos 1999 depreminden sonra ülkemizde deprem bilinci hızla gelişim gösterdi. Yeni yapıların güvenliği için kanunlar değiştirildi vs. Hasar görebilecek binaların yenileriyle değiştirilmesi vs için kentsel dönüşüm projeleri planlandı.  Bunun dışında pek çok bina güçlendirildi. 99'dan bu yana pek çok hazırlık yapıldı. Ancak geçenlerde gerçekleşen küçük bir depremde bile pek çok bina kullanılamaz hale geldi! Milyonlarca vatandaşın yaşadığı ve uzun zamandır büyük bir depremin beklendiği bir megakentte, depreme karşı hazırlığın yeterli olmadığı kanıtlanmış oldu. Halkın bahsettiğim büyük kesimi, milyonlarca vatandaşın can ve mal güvenliğinin, İstanbul'a yapılacak kanaldan çok daha fazla önemli olduğunu düşünüyor. 

Yine aynı çoğunluk, işsizliğin her geçen gün arttığı bu günlerde, ülkemize katma değer sağlayabilecek yeni iş alanları ile dünya markaları olabilecek büyük projelerde iş sahibi olmayı, ekonominin bu kadar kötü olduğu bir dönemde yatırımların bu şekilde yapılmasını, evine ekmek parası götürmeyi isterken, Kanal projesinin sadece yandaş iş adamlarına kar sağlayacağı düşüncesinde!

Benim toplumda gözlemlediğim düşüncelerin bir bölümü sadece bunlar. Ayrıca toplum bu konuda artık dinle, milliyetçilikle, partizanlıkla vs  kandırılamayacak kadar tepkili görünüyor. Özellikle ekonomideki kötü durum bunda çok etkili. Eğer bu projenin hayata geçirilmesinde ısrar edilirse, bu büyük ihtimalle bir dönemin sonunu getirecek!
Mesajı Paylaş
ADALETİN OLMADIĞI YERDE NE SAYGI KALIR, NE DE DÜZEN! ADALETİN OLMADIĞI YER YIKILMAYA MAHKUMDUR! DÜRÜSTLÜK BENİM KARAKTERİMDİR! BEN ŞEREFİM İÇİN YAŞAR, ŞEREFİM İÇİN ÖLÜRÜM. MUHTAÇ OLDUĞUM KUDRET DAMARLARIMDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR.
SKYWOLF...DefenceTurk.com

Alıntı yapılan: metin62 - 19 Aralık 2019, 03:10:54
...Ancak biz demokratiz ve demokrasiye inanmaktayiz o zaman oyunu kuralina gore oynamamiz gerekliligine inanmaktayim .Aksi halde bugun memleketimizde demokrasiyi kendi menfatlari icin bir arac olarak kullanmakta olan asli tek adam yonetimi olanlar ile  aramizda ne fark kalir ki... 

''Onlar demokrat olmayabilir, demokrasiyi bir araç olarak kullanıyor olabilirler. Bizde aynısını yaparsak, bizim onlardan ne farkımız kalır!'' denilemez. Niye biliyor musunuz? Hem kavramsal olarak hemde örneklerle izah edeyim...

Demokrasi, yani kısaca HALKÇILIK; egemenliğin halka ait olduğunu, egemenliğin millette olduğunu, başka bir güce devredilemeyeceğini, kararların halkın çoğunluğu tarafından alındığı bir yönetim modeli olarak tarif edilir.

Örneğin bu yönetim modelinde egemenliği halktan alıp bir Oligarka veremezsiniz. Yani halk binlerce yıllık mücadele sonucu kazandığı egemenlik haklarını başkasına devredemez. Hiç kimse diyemez ki; hadi bir referandum yapalım, halka soralım bakalım; halk demokrasiyle mi yönetilmek istiyor yoksa Þeriatla mı? diyemez. Bunun referandumu olmaz. Yani bizler, binlerce yıllık bir mücadele sonucu kazanılmış olan en temek medeni haklarımızı başka bir kişiye, zümreye veya yönetim şekline devredemeyiz. O işler ancak kan dökerek, silahla olur. Erbakan Hoca, o yüzden diyordu ya; KANLI MI OLACAK, KANSIZ MI OLACAK! diye... O işin kansız olma imkan ve ihtimali yoktur fakat zorluyorlar, orası ayrı dava...

Geldiğimiz durumda ne oldu; halka gittiler ve yukarıda olmayacak dediğimiz şeyi oldurdular. Halk kendi eliyle, egemenlik haklarını bir Oligarka devretti... Ona da yağdalı bir isim buldular ve Cumhurbaşkanlığı Sistemi dediler... Millet daha neye EVET dediğinin farkında değil. Birilerinini söylediği gibi; ATI ALAN ÜSKÜDAR' I GEÇTİ. Milletten mal kaçırdılar.

Benzer bir hatayı askerler de yaptı... Onları da HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ kavramı üzerinden vurdular. Adamlar yine bir referandumla bütün yargı organlarını ele geçirmiş. Kendi savcısına, kendi hakimine, kendi yüksek yargı organına bir talimat geçiyor ve sahte belgeler üzerinden Türk Ordusunu kodese tıkıyorlardı. Türk askeri de tıpış tıpış gidip sözüm ona Türk adaletine teslim oluyordu! Yahu, adalet mi kalmış, adaletin Türk' ü mü kalmış! bu kadarını düşünemiyordu.  Demokrat insanlar için ''Hukukun Üstünlüğü'' kavramı o kadar sihirli bir kelimeydi ki, Þeriatın kestiği parmak acımazdı. Mutlaka adalet yerini bulurdu! Halbuki alakası yok. Türk Ordusunun yapması gereken neydi biliyor musunuz; adalete teslim olmayacaktı. Çünkü adalet yoktu, devlet ele geçirilmişti ve aynen demokrasi kavramında olduğu gibi hukuku da bir araç olarak kullanıyordu. Nasıl ki demokrasi trenine gidecekleri yere kadar binmişlerse, hukuk trenine de gidecekleri istasyona kadar bineceklerdi. O kadar asker içinden kafası çalışan tek bir tane asker çıktı biliyor musunuz? Buradan Saldıray Berk paşamıza selam olsun. FETÖ Adaletine teslim olmadı. Beni almaya gelirseniz silahlı çatışmaya girerim demiş. Alamadılar... Helal Olsun be...! İşte Atatürk' ün askeri dediğin böyle olur. Adaletin ele geçirildiği yerde adalete teslim olunur mu yav! İnsanın birazcık olsun kafası çalışacak. Direneceksin arkadaş. Sarı Öküzü vermeyeceksin. 

Bu örneklerde görüldüğü üzere, şimdide REFERANDUM  kavramını kullanıyorlar. Neymiş, halk ne derse O olur muş! Olmaz kardeşim. Her zaman halkın dediği olmaz. teknik bir konuyu gidip de halka soramazsın sen arkadaş. Halk bilmez, O kadar tekniğinden anlamaz... işi değil ki! Bu işlerin mühendisliği var, hesap kitap işi var, ilimi irfanı var, her çeşit bilimsel yöntemi var. Uzmanların karar vereceği bir konuyu götürüp halka soramazsın. Aynen doktor hasta ilişkisi gibi.  Ameliyat olacağınız zaman hastane gidip de referandum yapıyor mu? Bu hastanın dalağını alalım mı, almayalım mı? Apandisiti patlamak üzere apandisitini çıkartalım mı, çıkartmayalım mı? Böyle bir referandum sorusu olur mu mesela. Uzmanlık gerektiren bir konunun referandumu olur mu? Mesajı Paylaş

#116
Alıntı yapılan: SKYWOLF - 19 Aralık 2019, 09:00:26
Bugünlerde pek çoğumuzun, her zamanki gibi unuttuğu ama Metin Bey'in dile getirdiği deprem beklentisi de söz konusu. Özellikle 17 Ağustos 1999 depreminden sonra ülkemizde deprem bilinci hızla gelişim gösterdi. Yeni yapıların güvenliği için kanunlar değiştirildi vs. Hasar görebilecek binaların yenileriyle değiştirilmesi vs için kentsel dönüşüm projeleri planlandı.  Bunun dışında pek çok bina güçlendirildi. 99'dan bu yana pek çok hazırlık yapıldı. Ancak geçenlerde gerçekleşen küçük bir depremde bile pek çok bina kullanılamaz hale geldi! Milyonlarca vatandaşın yaşadığı ve uzun zamandır büyük bir depremin beklendiği bir megakentte, depreme karşı hazırlığın yeterli olmadığı kanıtlanmış oldu. Halkın bahsettiğim büyük kesimi, milyonlarca vatandaşın can ve mal güvenliğinin, İstanbul'a yapılacak kanaldan çok daha fazla önemli olduğunu düşünüyor. 

Aslında deprem için hiçbir şey yapılmadı Sayın SKYWOLF. AKP deprem vergilerinden elde edilen parayı güçlendirme projelerine değil, duble yol ve köprü projelerine harcadı.

Kanal İstanbul Projesi ısrar edilirse, AKP iktidarının sonunu kolaylıkla getirebilecek bir proje. Millet, hak ihlalleri - hukuksuzluk - nepotizm - işsizlik nedeniyle patlama noktasına geldi. Mesajı Paylaş

Alıntı yapılan: merzifonlu - 19 Aralık 2019, 11:54:08
Alıntı yapılan: SKYWOLF - 19 Aralık 2019, 09:00:26
Bugünlerde pek çoğumuzun, her zamanki gibi unuttuğu ama Metin Bey'in dile getirdiği deprem beklentisi de söz konusu. Özellikle 17 Ağustos 1999 depreminden sonra ülkemizde deprem bilinci hızla gelişim gösterdi. Yeni yapıların güvenliği için kanunlar değiştirildi vs. Hasar görebilecek binaların yenileriyle değiştirilmesi vs için kentsel dönüşüm projeleri planlandı.  Bunun dışında pek çok bina güçlendirildi. 99'dan bu yana pek çok hazırlık yapıldı. Ancak geçenlerde gerçekleşen küçük bir depremde bile pek çok bina kullanılamaz hale geldi! Milyonlarca vatandaşın yaşadığı ve uzun zamandır büyük bir depremin beklendiği bir megakentte, depreme karşı hazırlığın yeterli olmadığı kanıtlanmış oldu. Halkın bahsettiğim büyük kesimi, milyonlarca vatandaşın can ve mal güvenliğinin, İstanbul'a yapılacak kanaldan çok daha fazla önemli olduğunu düşünüyor. 

Aslında deprem için hiçbir şey yapılmadı Sayın SKYWOLF. AKP deprem vergilerinden elde edilen parayı güçlendirme projelerine değil, duble yol ve köprü projelerine harcadı.

Kanal İstanbul Projesi ısrar edilirse, AKP iktidarının sonunu kolaylıkla getirebilecek bir proje. Millet, hak ihlalleri - hukuksuzluk - nepotizm - işsizlik nedeniyle patlama noktasına geldi.
Son cümlenize +1 Mesajı Paylaş

#118
Alıntı yapılan: Partikül - 19 Aralık 2019, 11:43:44
Alıntı yapılan: metin62 - 19 Aralık 2019, 03:10:54
...Ancak biz demokratiz ve demokrasiye inanmaktayiz o zaman oyunu kuralina gore oynamamiz gerekliligine inanmaktayim .Aksi halde bugun memleketimizde demokrasiyi kendi menfatlari icin bir arac olarak kullanmakta olan asli tek adam yonetimi olanlar ile  aramizda ne fark kalir ki... 

''Onlar demokrat olmayabilir, demokrasiyi bir araç olarak kullanıyor olabilirler. Bizde aynısını yaparsak, bizim onlardan ne farkımız kalır!'' denilemez. Niye biliyor musunuz? Hem kavramsal olarak hemde örneklerle izah edeyim...

Demokrasi, yani kısaca HALKÇILIK; egemenliğin halka ait olduğunu, egemenliğin millette olduğunu, başka bir güce devredilemeyeceğini, kararların halkın çoğunluğu tarafından alındığı bir yönetim modeli olarak tarif edilir.

Örneğin bu yönetim modelinde egemenliği halktan alıp bir Oligarka veremezsiniz. Yani halk binlerce yıllık mücadele sonucu kazandığı egemenlik haklarını başkasına devredemez. Hiç kimse diyemez ki; hadi bir referandum yapalım, halka soralım bakalım; halk demokrasiyle mi yönetilmek istiyor yoksa Þeriatla mı? diyemez. Bunun referandumu olmaz. Yani bizler, binlerce yıllık bir mücadele sonucu kazanılmış olan en temek medeni haklarımızı başka bir kişiye, zümreye veya yönetim şekline devredemeyiz. O işler ancak kan dökerek, silahla olur. Erbakan Hoca, o yüzden diyordu ya; KANLI MI OLACAK, KANSIZ MI OLACAK! diye... O işin kansız olma imkan ve ihtimali yoktur fakat zorluyorlar, orası ayrı dava...

Geldiğimiz durumda ne oldu; halka gittiler ve yukarıda olmayacak dediğimiz şeyi oldurdular. Halk kendi eliyle, egemenlik haklarını bir Oligarka devretti... Ona da yağdalı bir isim buldular ve Cumhurbaşkanlığı Sistemi dediler... Millet daha neye EVET dediğinin farkında değil. Birilerinini söylediği gibi; ATI ALAN ÜSKÜDAR' I GEÇTİ. Milletten mal kaçırdılar.

Benzer bir hatayı askerler de yaptı... Onları da HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ kavramı üzerinden vurdular. Adamlar yine bir referandumla bütün yargı organlarını ele geçirmiş. Kendi savcısına, kendi hakimine, kendi yüksek yargı organına bir talimat geçiyor ve sahte belgeler üzerinden Türk Ordusunu kodese tıkıyorlardı. Türk askeri de tıpış tıpış gidip sözüm ona Türk adaletine teslim oluyordu! Yahu, adalet mi kalmış, adaletin Türk' ü mü kalmış! bu kadarını düşünemiyordu.  Demokrat insanlar için ''Hukukun Üstünlüğü'' kavramı o kadar sihirli bir kelimeydi ki, Þeriatın kestiği parmak acımazdı. Mutlaka adalet yerini bulurdu! Halbuki alakası yok. Türk Ordusunun yapması gereken neydi biliyor musunuz; adalete teslim olmayacaktı. Çünkü adalet yoktu, devlet ele geçirilmişti ve aynen demokrasi kavramında olduğu gibi hukuku da bir araç olarak kullanıyordu. Nasıl ki demokrasi trenine gidecekleri yere kadar binmişlerse, hukuk trenine de gidecekleri istasyona kadar bineceklerdi. O kadar asker içinden kafası çalışan tek bir tane asker çıktı biliyor musunuz? Buradan Saldıray Berk paşamıza selam olsun. FETÖ Adaletine teslim olmadı. Beni almaya gelirseniz silahlı çatışmaya girerim demiş. Alamadılar... Helal Olsun be...! İşte Atatürk' ün askeri dediğin böyle olur. Adaletin ele geçirildiği yerde adalete teslim olunur mu yav! İnsanın birazcık olsun kafası çalışacak. Direneceksin arkadaş. Sarı Öküzü vermeyeceksin. 

Bu örneklerde görüldüğü üzere, şimdide REFERANDUM  kavramını kullanıyorlar. Neymiş, halk ne derse O olur muş! Olmaz kardeşim. Her zaman halkın dediği olmaz. teknik bir konuyu gidip de halka soramazsın sen arkadaş. Halk bilmez, O kadar tekniğinden anlamaz... işi değil ki! Bu işlerin mühendisliği var, hesap kitap işi var, ilimi irfanı var, her çeşit bilimsel yöntemi var. Uzmanların karar vereceği bir konuyu götürüp halka soramazsın. Aynen doktor hasta ilişkisi gibi.  Ameliyat olacağınız zaman hastane gidip de referandum yapıyor mu? Bu hastanın dalağını alalım mı, almayalım mı? Apandisiti patlamak üzere apandisitini çıkartalım mı, çıkartmayalım mı? Böyle bir referandum sorusu olur mu mesela. Uzmanlık gerektiren bir konunun referandumu olur mu?
+1
Çok doğru. Referandum kadar yanlış bir şey olamaz. Halk, ben yeterince yönetmeyi ve devlet idaresini bilmiyorum, diyerek işi bilen diye düşündüğü kişileri kendi adına karar verecek merci olarak seçip Ankara'ya yolluyor. Bunlar bostan korkuluğumu? Karar versinler teknik olarak bilenlerden akıl alarak.
Referandum'un ne kadar yanlış olduğunu "Brexit"'te gördük. Çok hatalı birşey olmasına rağmen bizden eğitim düzeyi daha yüksek bir toplum milli duygulara esir olup Brexit kararı aldı. Parlamenter lerin büyük çoğunluğu Brexit karşıtıydı. Aynı şekilde diplomasız bir zat bir başka ülkede Başkan oldu. Mesajı Paylaş

Okumamış cahil kitleyi arkasına alan ülkede at koşturuyor. Oraya harcanacak parayla yarı iletkenler üzerine teknoloji üsleri kurulabilir , Uzay ve uyduda çok kısa sürede çağ atlanabilir , eğitim öğrenim araçları geliştirilebilir. Ülkede bulunmayan hammaddeler için tesisler-fabrikalar kurulabilir. Sağlık sektöründe ithalatcı oldugumuz cihazlar milli olarak geliştirilebilir. Gençleri girişimci yapmak üzerine daha maddi bazlı fırsatlar yaratılabilir. Herşey yapılabilir o parayla.. Kıytırık Tayvan bugün teknolojide Kore ve Japonya ile yarışıyor. Bizim sanayii ürünlerimizin %80i dışardan gelen ithal ürünlere bagımlı ve geleceği yok. İstediğin kadar tekstil ürünü sat adam  1 adet 200 gramlık telefonu 1000 dolara satıyor. 15 milyon nüfuslu Hollandanın tarım ihracatı 100 milyar dolar. Denizin altında tarım yapıyolar ve tarımla uğraşan sayısı 500 bini geçmez. Bizim ise milyonlarca çiftçimiz var ama yol gösteren yok. Tarıma destek veren yok. Verilen desteklerinde nerelere gittiği herkesce malum. Bunlarla uğraşın. Bu ülke insanını kalkındırın 4-5 tane inşaatcı şirketi değil.. Ben bu kadar gözlerini kapatıp illada yapacaz kafası yaşamalarını hiçbir mantıga sıgdıramıyorum.. Kanal İstanbul bize hiçbir kazanc sağlamayacak , parayı betona yatırmaktan öteye gitmiycez. Yazık bu ülkeye , işlerine gelen herşeyi halka soranlar işlerine gelmeyince halkı hiç iplemiyolar. Elektirik faturasını yatıramayan ağzı aclıktan kokan müptezellerde bunları savunuyor.Cidden yazık çok yazık bu ülkeye.. İki besmele çekeni müslüman sanan gerizekalıların Kanal İstanbulla süper güç olacagımıza inanmasıda son derece normaldir. Mesajı Paylaş


Paylaş whatsappPaylaş facebookPaylaş linkedinPaylaş twitterPaylaş myspacePaylaş redditPaylaş diggPaylaş stumblePaylaş technoratiPaylaş delicious
İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren Replikacep.com sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.Knın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur.Replikacep.com hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri İletişim sayfamızdan bize bildirdikten en geç 3 (üç) iş günü içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.
Footer menü
Hakkımızda
Bize Ulaşın
Biz Kimiz
Hizmetlerimiz