Sohbet...

Kahramanmaraş'ta yıkalan binaların çoğunda betonun kaymasını önlemek için kullanılan çıkıntılı demir yerine nervürsüz demir kullanıldığına vurgu yapan Yapı Denetim Uzmanı Mimar Ebutalip Ceren, "Ebrar Sitesi'nde yaklaşık iki bin canımızı kaybettik. 2000 yılı sonrası yapılmasına rağmen binalarda nervürsüz demir kullanılmış" dedi.
https://www.milliyet.com.tr/gundem/ebrar-sitesinde-demir-faciasi-6904402

Haberin içeriği doğrudur. Ancak kullandıkları fotoğrafta kullanılan demirlerin nervürlü olduğu görülüyor!

Kahramanmaraş'ta yıkalan binaların çoğunda betonun kaymasını önlemek için kullanılan çıkıntılı demir yerine nervürsüz demir kullanıldığına vurgu yapan Yapı Denetim Uzmanı Mimar Ebutalip Ceren, "Ebrar Sitesi'nde yaklaşık iki bin canımızı kaybettik. 2000 yılı sonrası yapılmasına rağmen binalarda nervürsüz demir kullanılmış" dedi.
https://www.milliyet.com.tr/gundem/ebrar-sitesinde-demir-faciasi-6904402

Haberin içeriği doğrudur. Ancak kullandıkları fotoğrafta kullanılan demirlerin nervürlü olduğu görülüyor!

Nervürsüz çelik kullanımı 2007 yılından önce serbestti ve deprem yönetmeliğine uygundu. 2007 deprem yönetmeliği nervürlü demir kullanımı zorunluluğu getirildi.

Yani 2007 yılından önce yapılan ve yıkılan bir binada "nervürsüz demir kullanılmış, yanlış imalat denemez". Bu tıpkı 1974 model bir Anadol'un kaza yapması sonrası "Anadol'a airbag koymamışlar, olsaydı ölmezlerdi" demeye benzer.

1999 depremi sonrası tırtıklı Demir zorunlu oldu diye biliyorum...2007 emin misiniz?

1999 depremi sonrası tırtıklı Demir zorunlu oldu diye biliyorum...2007 emin misiniz?

Eminim hocam. 2007 yönetmeliğinde zorunlu oldu.

99 depreminden sonra değişen ne oldu peki...?

2007'ye kadar nervürlü demir kullanmayı akıl edememiş mi kimse?

Biz de sismik izalatör derdindeyiz yahu vay anasını sayın seyirciler...

Erkan Ayan

Hatırladınız mı?

99 deprem sonrası Konteyner içinde; Profesyonel yardım gelene kadar kullanılmak üzere Jeneratör, Delici,Kırıcı Matkaplar, Seyyar Aydınlatma,Kablolar,El Feneri, Megafon, İlk Yardım Çantaları, Sedyeler, Soğuk İklim Çadırları,Yangın Söndürme Tüpleri vb. 960 parça malzeme bulunmaktaydı. Konteyner içindeki malzemeler belirlenen peryodlarda kontrol edilmek ve ömrü dolanlar değiştirilmek üzere konumlandırılmıştı. Kapılarında 4 ayrı kilit bulunan konteynerlerin anahtarları mahalle muhtarları ve belediye yetkililerinde bulunuyordu. İlk yetki İstanbul için İstanbul Valiliği Afet Yönetim Merkezi'ndeydi. Daha sonra ilçe belediyelerine devredildi. Belediyelerde zamanla ilgilenmedi. Belirttiğim gibi ne malzeme kontrolü yapıldı ne de malzeme güncellemesi.

2000'li yılların başında İstanbul Valiliği Afet Yönetim Merkezi tarafından 762 mahalle ve 173 köye yerleştirilen turuncu renkli yaklaşık 2 bin konteynerin birçoğu zaman içinde hırsızların hedefi haline geldi ve yağmalandı.

https://www.linkedin.com/feed/update/urn:li:activity:7031485746020528128/?commentUrn=urn%3Ali%3Acomment%3A(activity%3A7031485746020528128%2C7031583772315688960)&dashCommentUrn=urn%3Ali%3Afsd_comment%3A(7031583772315688960%2Curn%3Ali%3Aactivity%3A7031485746020528128)&origin=COMMENTS_BY_YOUR_NETWORK

Bize deprem dolabı mı dayanır Skywolf hocam....

Düz demirle inşa edilip de yıkılmayan zibilyon tane bina var burada. Meşhur Ebrar Sitesinin hemen bitişiğindeki  ve Megapark Hastanesi ile aynı bulvarda tırtıklı demirle yeni yönetmeliklere göre inşa edilen, hatta bazılarının daha inşası bitmeden "depreme dayanıklı" yazısı asılan binalar harabeye dönüştü. 50 senelik 4 katılı veya daha az binalarda çatlak dahi yok. Daha iyi bir örnek depremin merkez üssü Maraş ile Antakya. Maraş depremin merkez üssü olmasına rağmen Antakya'dan daha iyi durumda. Demek istediğim, öyle acayip durumlar var ki "şu sebepten oldu" dedirtmiyor. Mesela bir binanın kolonları su alıyor; bunun sonucunda  demirleri korozyona uğrayıp deprem esnasında o kısmın çökmesine, diğer tarafın ise sağlam kalmasına yol açıyor. Bundan ötürü sadece olası sebepleri sayabiliyorsun. Ve fay hatlarının en fazla 0.5 g ivme üretmesi beklenirken en az iki, en fazla 4 kat fazla ivme üretmesi hepsinde ortak sebeptir.


Ortak nedendir,  diyorum çünkü bir binanın kütlesin ile deprem ivmesini ne kadar artırırsanız bahse konu bina, o kadar fazla deprem yüküne maruz kalır. Bunu aşabilmenin en ucuz yolu da 12 kat yerine 4-5 katlı binalar inşa etmektir. Keşke gelip deprem bölgesini görebilseniz birçok basit ve ucuz bina, sırf 2-3 katlı oluşundan sıvası dahi çatlamadı.

O zaman deprem bölgesinde-her ne kadar uyulmayacağı kesin olsa bile- 5 katın üzerine izin vermemek lazım diyelim mi?

Bi dolu mimar-mühendis " her zeminin üzerine gerekli tedbirler alınırsa istenilen bina yapılabilir" dese de bu ABD , Avrupa gibi denetimleri adam gibi olan ülkelerde geçerli bir durum olsa gerek...

Bina hasarları / yıkılması tek bir sebebe bağlanamaz. Yıkılan binaların kiminde mimari tasarım hatası, kiminde statik tasarım hatası, kiminde malzeme hatası, kiminde işçilik hatası, kiminde zemin sorunları vb. vardır. Nasıl ki her insanın hastalığı ve  ölüm sebebi farklı farklıdır, binalar da öyledir. Her bina özelinde değerlendirmek gerekir. Yani "düz demir yıkım sebebidir" demek çok doğru bir yaklaşım değildir.

Örneğin betonu iyi sıkıştırmasınız, boşluklu beton nervürlü demire de yapışmaz (aderans sağlanmaz). Veya beton kolay işlensin diye betona su katılırsa, su/çimento oranı yükselir, beton dayanımı düşer, dayanımsız betondan nervürlü demir de sıyrılır. Veya nervürlü demirde bindirmeli ek boyunu kısa yaparsınız, demirler birbirine yük aktarımı yapamaz ve ek sıyrılıp ayrılır vb. gibi.