Sohbet...

@PARTIKÜL

Osmanlıda dünyanın hiç bir yerinde olmayan Tımar sistemi vardı. Elbette bütün dünyada olduğu gibi ganimet ve fetih'te çok önemliydi.   Osmanlı devleti Fatih, Yavuz, Süleyman dönemlerinde iktisadi anlamda bütün dünyadan çok öndeydi. Osmanlı padişahları çok önemli medrese eğitimi almış, birden fazla dil bilen dönemin en önemli insanlarıydı. 3 kıtada at koşturmuş,  Doğu Romayı feth etmiş, Viyanaya dayanmış bir imparatorluk ancak bu şekilde küçümsenebilirdi. Bravo.

Hangi zihinden bahsediyorsunuz. 100 yıllık büyük Türk milleti hangi teknolojiyi üretti ? Bu millet en büyük en kudretli zamanlarını Osmanlı zamanında yaşadı. Dünyadaki milliyetçilik akımından sonra her imparatorluk gibi Osmanlıda bölündü. Osmanlı 72 milleti bir araya getirmiş muhteşem sisteme sahip tarihte görülmemiş Adalet düzeninde yaşayan bir devletti. Sen daha kürdünle baş edemiyorsun.

Dünyada geçmişi imparatorluk olmayan kaç ülke varki. Avrupadaki imparatorlukları sayalım. İspanya, Fransa, Portekiz, İtalya, Yunanistan, Polonya, İngiltere, Almanya, Rusya... Makedonya bile imparatorluktu. Doğuda İran Araplar  ...
Gurur duyuyoruz tarihimizden tabi ama kimsede o kadar ezik değil yani.

Evet, hepsi impaeatorluktu ancak hangisi Osmanlı gibi İslam, hristiyan, yahudi dinine mensup insanları aynı çatı altında asırlar boyunca Adalet düzeninden ödün vermeden yaşattı ? Osmanlı devletinde Müslümandan çok gayrimüslim vardı. Osmanlı çok farklı bi imparatorluktu.

Bak birşey anlatayım sana, Osmanlı zamanında bir vilayetimizde paşa gayrimüslim birisini idam ettiriyor sonra kadı bunu öğreniyor ve paşâ'nın yanına gidiyor. Paşam bu yaptığınız Þeriatımıza aykırı bu zaâtın suçu idam gerektirmez diyor. Paşada tabi dinlemiyor. Sonra kadı istanbula geliyor ve olayı padişaha sunuyor şeyhülislam falan büyük divanda hüküm veriyorlar. Paşayı idem ettiriyorlar. Kadıyıda daha önemli vilayete göreve atıyorlar.

Işte Osmanlıdaki adalet bu. Gayrimüslimin bile halkını korumaya alıyor. Paşayı bile Gayrimüslim ile Adalet karşısında aynı tutuyor.

Roma Bizans İngiliz Fransız Makedon Portekiz İspanyol Rusya. Bunlarda halkları bir arada yönettiler. Þimdi diyceksinki biz onlar gibi yönetmedik barışla yönettik. Hadi canım geçecen onu imparatorluklar imparatorluktur öyle halkların kardeşliği diye bir şey yok
Gayrimüslümlerin hamamda nalın giymeleri bile yasaktı

Hocam, Allah aşkına bunların hangisi 3 farklı dinden insanları bir arada yönetti. Hepsi bir kaç farklı ulustan ki hepsi aynı din mensubu kişileri yönetti. Osmanlıda ki gayrimüslim nüfusu Müslüman nüfustan fazlaydı diyorum. Osmanlıyı diğer imparatorluklarla kıyaslama. Çok farklıydı Osmanlı.

Elbette Osmanlınında hataları olmuştur. Ancak bu hataları görüpte yapılan muazzam iyi işleri görmemekte çok yanlış. Içimizdeki en iyi insanın bile amellerini deşince içinden neler çıkar. Her insan gibi her devlette hata yapar ve hatasız ne insan nede devlet vardır. Önemli olan iyilik kötülük dengesine bakmak. Osmanlıda ki hatalar yapılan iyilikler karşısında devede kulak kalır.

Hocam, Allah aşkına bunların hangisi 3 farklı dinden insanları bir arada yönetti.

İmparatorluk dediğimiz devletler farklı milletlerden ve farklı dinlerden oluşan insanları bir arada yöneten devletlerdir, adı üstünde "İmparatorluk". Tek bir milleti yöneten imparatorluk gördünüz mü siz hiç?

Yazdığım yazıyı oraya takılmadan biraz daha okusaydınız çok iyi anlardınız. Biraz altında, birkaç farklı ulustan insanları ki hepsi aynı din mensubu olan insanları yönetti diyorum. Hadi 10 tane ulus olsun hadi biraz daha arttıralım 20 olsun. Benim kasteddiğim nokta 3 dinden insanları aynı çatı altında yönetmekten bahsediyorum. Bunu başaran başka bir imparatorluk yok.

Biraz altında, birkaç farklı ulustan insanları ki hepsi aynı din mensubu olan insanları yönetti diyorum.

Bu yazdığınızın hiç bir tarihi kanıtı yok örneğin Roma İmparatorluğu Paganından yahudisine kadar farklı inanışlara sahip insanları yönetti, keza üzerinde güneş batmayan imparatorluk denen Britanya İmparatorluğunun sınırlarına ve o sınırlar içinde yaşayan insanların dini inancına bir bakın derim.

Sana bir afrika atasözü;

Ingilizler geldiklerinde ellerinde İncil, bizim elimizde topraklarımız vardı. Bize, gözlerimizi kapayarak dua etmeyi öğrettiler. Gözümüzü açtığımızda, bizim elimizde İncil onların elinde topraklarımız vardı.

İşte bu şekilde yönettiler.

@Mermi

Meseleye salt din çerçevesinde yaklaşıyorsunuz. Üç dinden olanları aynı anda adaletle yönetmiş...! Çok mu önemli yani? Meseleye salt din çerçevesinden yaklaşmak, Türk milletinin en büyük hastalığıdır. Ve Türk milletine verebileceği hiç bir katkısı da yoktur, olamaz ve olmamıştır.

Diyorsunuz ya, Türkiye Cumhuriyeti 100 yılda ne üretti? Evet hiç bir şey üretemedi, çünkü dogmatik zihin yapısından kendini kurtaramamıştır. Özgür düşüncenin baskılandığı toplumlardan herhangi bir güzellik çıkmasını beklemeyin. Eski bakanlardan -milyonluk saat sahibi- Erdoğan Bayraktar' ın güzel bir cümlesi var; bizden mucit çıkmaz. Bizler ara eleman yetiştirmeye gayret edelim (!) diyordu. Peki niye çıkmaz, Türk milleti aptal mı? Oysaki Büyük Atatürk ne diyordu; Türk milleti zekidir, çalışkandır... Ve onun döneminde hakikaten de öyleydi. Türk ekonomisi dünyanın en hızlı büyüyen -Sovyetlerden sonra- ikinci ekonomisiydi. Fakat onun vefat etmesiyle birlikte, dogmatik dinci kafalar tekraren devleti ele geçirdiler. Ve Türk milletinin makus talihi yıkmak nasip olmamıştır. Türk milleti hiç bir şey üretememişse bunun sorumlusu dincilerdir. Avrupa devletleri din sultasından kurtuldukları oranda özgürleşmişler ve gelişmişlerdir. Dinde Reform hareketi olmasaydı Avrupa' nın gelişebileceğini düşünebilir misiniz! 

Bilim adamlarını Engizisyon mahkemesinde diri diri yakıyorlardı. Hatta öyle ki bu bağnazlıktan Cumhuriyetçiler bile kurtulamamıştır. Dönemin Fransız Kimyagerlerinden ''Antoine Lavoisier'' devrim karşıtı düşünceleri ve vergi yüzsüzlüğü suçlamasıyla idama mahkum edilmiş; idam edilmeden önce bilimsel çalışmalarını tamamlayabilmek için mühlet talep etmiştir. Mahkemenin verdiği yanıt; "cumhuriyetin bilginlere ya da kimyacılara ihtiyacı yok, adaletin tecellisi geciktirilemez" olmuştur. Bilimsel çalışmalarında sonuca ulaşamayacağını anlayan talihsiz bilim adamı yakın arkadaşı matemetikçi Lagrange'i çağırarak; "Kellem giyotinden sepete düştüğünde gözlerime bak; eğer iki kere kırpıyorsam, insan kafası kesildikten sonra bir süre daha beyninin düşünmekte olduğunu anlarsınız." demiş. İşte beğenmediğiniz Avrupa ülkeleri bu aşamalardan geçe geçe günümüze gelerek bilim toplumu olmuştur. Yani bırakınız dincileri, dogmatik taassup her kesimde mevcuttur. Dinciliğin temelinde zaten akıl yoktur. Nakil vardır ve akıl gerektiği kadar kullanılır, fazlası şirke götürür (!) inancı mevcut. Bakınız o bile düşünce değildir; İNANÇTIR. ÇÜNKÜ DİNCİLİKTE DÜÞÜNCEYE YER YOKTUR.