PKK İle Mücadele

Başlatan SKYWOLF, 11 Nisan 2009, 22:45:44

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Hükümetin "kürt açılımı" politikasını destekliyormusunuz?

Hayır desteklemiyorum,şiddetle karşıyım
64 (78%)
Evet destekliyorum, çok olumlu buluyorum
10 (12.2%)
Kararsızım, çünkü sonuçları hakkında emin olamıyorum
8 (9.8%)

Toplam Oy Verenler: 82

BDP'li Ayna: 'Artık talep etmiyoruz yapıyoruz'

BDP'li Emine Ayna Demokratik özerklik'in anlamını açıkladı: 'Ben artık senden talep etmiyorum. ben yapıyorum. Sana düşen beni tanımaktır'Popüler Haberler
MHP'li vekil canlı yayında küplere bindi- CHP'den Sezgin Tanrıkulu'ya veto- Erbakanlar Saadet'i sildi mi?- 'Ankara generalleri' kışla yolcusu- Ana SayfaSporAstrolojiKişisel BakımTatilKonutMobil YazarlarGündemHava YolKültür SanatSinemaEğitimÜyelikSiyasetMagazinÇizerlerKadınTeknolojiMizahBültenEkonomiCumartesiKitapBebek ÇocukTvOtomobilHaberciFinansPazarCaddeSağlıkYorumBlogArşivDünyaVideoEgeFoto GaleriMutfakAlışveriş
Yorum Yaz3YorumDiğer

İhsan DÖRTKARDEÞ/DHA


Emine Ayna ilan ettikleri 'Demokratik Özerklik' tanımı içerisinde siyasal statünün bulunmadığını, siyasal bir tanımdan söz ettiklerini belirtirken, "Kültürel haklar vs. bunlar tartışılabilir belki. Siyasal talep; siyasal bir statüdür. Ben o yüzden 'Çıta dememek lazım' diyorum. Bağımsızlığınızı ilan edersiniz de çıta oradadır. O gelir federasyonu, özerkliği tartışırsınız. Bunun gerisinde bir siyasi statü yok. Yapılan şey, kabul edilebilir, eşit değil; eşite en yakın; Türkiye sınırları içerisinde özgür ve gönüllü birlikteliğin temelidir. Eşit, özgür, gönüllü birliktelik. Bu müzakere masasına da gelebilir, konuşulabilir, konuşulmalıdır da. Bu noktadan sonra konuşulabilecek şey, demokratik özerklik nasıl işleyecek" dedi.


Emine Ayna, DTP'ye geçen milletvekillerinin TBMM'yi boykotu ve 'Demokratik Özerklik' ilanının birleşmesi üzerine kafa karışıklıklarının derinleştiğini, 'Acaba Ankara bitti mi?' denildiğini anlatırken şöyle konuştu:

"DEMOKRATİK ÖZERKLİK KOPUÞ DEĞİL"

"Demokratik Özerklik' projesini ilk tartışmaya başladığımızda 2007'de bunu dosya haline getirip, yazıya döktük, tüm aydınlarla belli olgunluşma dönemine getirdik, ardından DTP tüzüğüne taşıdık. Demokratik Özerklik alt başlıkları ile örnek model olarak yer verdik. Ankara'dan bağımsız düşünüyor olsaydık, bunu Ankara'da tartışmazdık. Demokratik özerklik bir kopuş, ipleri koparma, yol ayrımı değil. Eşite en yakın özgür ve gönüllü birlikteliktir. Yaptığımız budur. Hem demokratik kolektifleri hayata geçirebileceğimiz, hem de diğer halklarla aynı ülke içinde birlikte yaşam olanağı yaratmaktır. Bu Türkiye'nin ciddi bir demokratikleşme hareketidir de. Ankara'dan kopuş değil, Ankara'nın yükünü hafifletmeyi hedefleyen bir şeydir. Meclis'i protesto etmemizle hiçbir ilgisi yoktur. Bizim Meclis'e ilişkin yaklaşımımız sadece Hatip Dicle veya diğer 5 tutuklu arkadaşımızla da ilgili değildir. Belediye başkanları, il genel meclisi, belediye meclisi üyeleri dahil tutuklu 3 binin üzerinde arkadaşımız var. Biz demokratik anlamda siyaset yapmayı hedefliyoruz. Terörle Mücadele Yasası, Türk Ceza Yasası'ndaki maddeleri önümüze koyarak demokratik politika yapmamızı engelliyorsunuz. Bu Meclis'in artık bu iradeyi göstermesi gerek. Anayasayı bırak önce bunu değiştir. Dicle'ye milletvekilliği verilir mi verilmez mi bu bağımsız bir konu. Hele önce bunları değiştir. Bunları değiştirmezsen Ankara'ya gelsek de rolümüzü milletvekili olarak oynayamayacağız, düşüncelerimizi ifade edemeyecek, örgütlenemeyeceğiz demektir."

http://siyaset.milliyet.com.tr/bdp-li-ayna-artik-talep-etmiyoruz-yapiyoruz-/siyaset/siyasetdetay/18.07.2011/1415805/default.htm?ref=yahoo Mesajı Paylaş

hayvansı bir  hayat sürüyorlar ,  imkan bulurlarsa ayda yılda 1 defa banyo  yapıyorlar  afedersinin  pislediği  yerde  yatıyorlar , üzerlerindeki kıyaferler  sadece yağmurda kalırlarsa ıslanıyor   kıyafer yıkamak gibi  bir  alışkanlıkları yok ,yedikleri  yemekleri  köpeğin önüne atsan  yemez  kokuşmuş  çürümüş  yiyeceklerle besleniyorlar  , kısacası bir  hayvandan farksız  yaşıyorlar ,  tsk nın eline  geçen teröristlere  kokudan yaklaşmak  bile  zor  tıpkı  ceset  gibi kokuyorlar  çoğuda  dağda  pislikten hastalanıp ölüyor  , daha çocuk yaşta kandırılıp dağa çıkarılan  kürdler  genelde  kısa sürede pişman oluyor  çoğu geri dönmek istiyor  ama  sonrasında  öldürüleceklerini  düşündüklerinden  mecbur  olarak  dağda  kalıyorlar , pişmanlık yasasından faydalanıp gelenler  hapiste  çok  daha rahat  olduklarını ve  en azından insan  gibi  yaşadıklarını itiraf  ediyorlar .
itirafcı birçok terörist  aynı  şeyleri  söylüyor , biz  nekadar  kızsakta  daha 13 ünde  dağa  çıkarılıp   16 sında  öldürülen  yüzlerce  çocuk  terörist  var  ,  aktütün baskını ardından öldürülen  teröristlerin  15 tanesi reşit  değildi  daha çocuktu , pkk bukadar  şerefsiz  bir  terör  örgütüdür  , bu örgüte 13 yaşındaki çocuğunu teslim eden ananında babanında taaaaa........ Mesajı Paylaş

Hay agzina saglik ne kadar guzel yazmissin hislerime tercuman oldun resmen bunlar kansiz ya. Mesajı Paylaş
Adaletin hakim olduğu yerde silahın yeri yoktur.

Her türlü yanlışı saymanın vaktidir artık.. Bunca sene TSK da yapılan yanlışlar , emir komuta zaafiyetleri , harekat planlama zaafiyetleri hep hasır altı edildi...  Emir komuta kademesindeki uzun bürokrasi yüzünden  30 sene de onlarca yüzlerce şehit - yaralı verildi.

30 senede Hükümetlerin de zaafiyetleri olduğu gibi  TSK nın da zaafiyetleri olmuştur... :'( Mesajı Paylaş
Tan ağarırken doğduk, kızıl Þafakta döneceğiz....
Ya Þehit olup Vatan için,Ya Þerefle dönecegiz....

#1304
KCK tarafından yayınlanan Demokratik Özerklik Bildirgesi'nde 12 Haziran seçimlerinin olumlu bir tablo çıkarttığı, ancak bu süreçte çözüme dönük iyi niyetli tüm yaklaşımların oyalama, çürütme ve tasfiye etmek için zaman kazanma biçiminde bir fırsatçılıkla ele alındığı savunuldu.

KCK Yürütme Konseyi, 'Demokratik Ulus Çözümünde Demokratik Özerklik Bildirgesi yayınladı. Fırat Haber Ajansı'nda yer verilen bildirgede
PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşen heyetin 'Türkiye'de Temel Toplumsal Sorunların Demokratik Çözüm İlkeleri Taslağı, Türkiye'de Devlet ve Toplum İlişkilerinde Adil Barış İlkeleri Taslağı ve Kürt Sorununun Demokratik Çözümü ve Adil Barış İçin Eylem Planı Öneri Taslağı' adlı üç protokolleri resmen reddetmemekle birlikte, protokoller doğrultusunda devletin ciddi bir pratik adım atmadığı belirtildi.

Bildirgenin bir kısmı şöyle:

Batı uygarlığı için Türkiye Cumhuriyeti'nin anlamı, güvenliğine yaptığı katkı ve ekonomisine sunduğu pazar ve ucuz işgücüyle sınırlıdır. Bununla birlikte Batılı güçler, Ortadoğu'yu kendi çıkarlarına göre yeniden dizayn ederken Türkiye'nin jeo-stratejik pozisyonunu askeri üsse elverişli görmekte ve ılımlı İslam çizgisini AKP modeliyle sunmaya çalışmaktalar. Türkiye hükümeti de batılıların verdiği güçle Ortadoğu liderliğine soyunmaktadır. Bu nedenle aldığı dış destekle iç sorunları görmeyip bastırmayı tercih etmekte ve çözüm üretmemektedir.

Kürt halkının özgürlük mücadelesini yürüten PKK, sadece Türk devletinin bu politikasını açığa çıkarmakla kalmadı, çelişkisinin kapitalist sistemle olduğunu da kanıtladı. Bir Kürt-Türk ayrışmasının amaç olamayacağı anlaşıldı. Bu durum, Türkiye'deki gerçek demokrasi mücadelesini ilk defa doğru çizgiye kavuşturdu ve radikalleştirdi. Dolayısıyla PKK mücadelesinin Cumhuriyet'le değil de ona dayatılan bürokratik-oligarşik diktatörlükle olduğunun anlaşılması büyük önem taşır.

Demokratik Ulus Çözümünün Dayandığı Başlıca Temel İlkeler "Demokratik Ulus İlkesi", "Ortak Vatan (Demokratik Vatan) İlkesi", "Demokratik Cumhuriyet İlkesi", "Demokratik Anayasa İlkesi" olarak ilan edildi.

Bildirge şöyle devam etti:

12 Haziran 2011 seçim sonuçları, sorunun çözümü için olumlu bir tablo ortaya çıkarmıştır. Öncelikle Kürdistan halkı Emek, Özgürlük ve Demokrasi Bloğu'nun ortaya koyduğu Demokratik Cumhuriyet ve Demokratik Özerklik projesini onaylamıştır. Bir tür referandum gibi pratikleşen 12 Haziran seçimlerinde ortaya çıkan siyasi iradenin, çözüm yönünde harekete geçmesi gerekirken, tam tersine, seçilmiş Kürt ve demokrasi güçlerinin vekillerinin önünün komployla kapatılması, çözümü daha da zorlaştıran bir noktaya getirmiştir. Bununla birlikte 2009'da sistemli olarak başlatılan ve hala sürdürülen KCK tutuklamaları, askeri operasyonlar, her demokratik eyleme vahşice saldırılması, halkımızın siyasi iradesinin meclise yansıması konusunda çıkarılan engeller ve komplo Türk devletinin ve hükümetin sorunu çözme niyetinde olmadığını ortaya koymaktadır. Açık ki süreç boyunca çözüme dönük iyi niyetli tüm yaklaşımlarımız oyalama, çürütme ve tasfiye etmek için zaman kazanma biçiminde bir fırsatçılıkla ele alınmıştır.

Tüm bu gerçeklikler Demokratik Ulus ve Demokratik Vatana dayalı demokratik çözümü Kürdistan ve Türkiye halkları için zorunlu hale getirmiştir.

Demokratik Ulus çözümünün 8 boyutu başta kadınlar ve gençler olmak üzere tüm halkımıza aşağıdaki görev ve sorumlulukları yüklemektedir:

Siyasi boyutta; ulus devletin icra organları olan bürokratik ve oligarşik siyaset araçları yerine Demokratik Özerkliği inşa ederek halkın demokratik kurumlarını işlevsel kılmak, demokratik siyaset kurumlarını geliştirmek. Siyaseti tekelci çevrelerin egemenlik aracı olmaktan çıkartıp en küçük toplumsal birimlerin bile bir araya gelerek demokratik komünler ve meclisler oluşturması ve toplumsal yönetime katılması yoluyla doğrudan demokrasiyi işletmek. Bunun için öz yönetim anlamındaki genel ve bölge icraa organları meclisler tarafından seçimle görevlendirilir. Kararların üstten, merkezi olarak alınıp alta doğru indiği sistem yerine, kararların en alttan halk meclislerinden alınarak üste doğru gittiği toplumcu bir sistemi uygulayarak en geniş bir biçimde demokratik sistemi hayata geçirmek. Böylece gerçek anlamda politik-ahlaki toplumu geliştirerek demokratik siyaset ve demokratik toplumu kurmak. Merkezi devletle yapılacak anlaşma ve yeni demokratik anayasanın çerçevesine göre devlet ve demokratik toplum ilişkilerini düzenlemek. Karşılıklı birbirini tanıma ve tamamlama temelinde, demokratik ulus bütünlüğünü sağlayacak şekilde demokratik özerklik işleyişini hayata geçirmek. Kürdistan'da yaşayan Asuri-Suryani, Ermeni, Arap, Azeri vb. tüm toplumsal kesimlerin örgütlenme özgürlüğünü sağlamak ve demokratik ulus zenginliği içinde her türlü gelişme olanaklarını yaratmak.

Diplomatik boyutta; halkımızın özgür iradesini ve toplum yararını öngören ve bunları insanlık değerleriyle buluşturan, Kürt ulusal birliğini güçlendiren bir ilişki ve ittifak siyasetini yürütmek; Kürt halkının komşu halklarla ortak ve eşit yaşam perspektifini geliştirmek; Kürdistan halkının insanlık aleminde özgür duruşunu temsil etmek ve kurumlaştırmak; Halklar arası kardeşliğin ve eşitliğin gelişmesini sağlamak için çeşitli düzeylerde dayanışma ve ortak platformlar oluşturmak.

Sosyal boyutta; Toplumun kendi zenginliğiyle yaşamasını esas alan ve anadiliyle toplumsal ilişki düzenini geliştiren bir yaşam biçimini öngörmek. Bu açıdan iki dilli yaşam sistemini toplumun doğası ve ilişki biçimine uygun olarak geliştirmek. Eğitim alanında dil ve kültür asimilasyonunu gerçekleştiren eğitim kurumları ve sistemi yerine kendi anadiliyle demokratik toplumu öngören eğitim sistemini geliştirmeyi hedeflemek. Oluşturulacak yeni eğitim sisteminde doğru tarih ve özgürlük bilincini geliştirmek, çağdaş demokratik bakış açısıyla ahlaki-politik toplumu yaratmak.

Ücretsiz ve anadilde sağlık hizmetini geliştirmek; bu konuda tüm topluma hizmet sunabilecek, kapsamlı sağlık kurumlarının gelişmesini sağlamak ve sistemini kurmak.

Büyük sermayenin toplumu uyuşturma aracı olarak kullandığı spor ve sanat gibi alanlarda, daha doğru temellerde toplumun ihtiyaçlarına cevap olacak, sağlıklı ve dinç bir toplumu geliştirmeyi önüne koyan bir anlayışı etkili kılmak. Kapitalist modernitenin toplumda bencilliği ve egoizmi geliştiren seks ve uyuşturucu maddelerle toplumu yozlaştırarak ahlaki çöküntüye yol açan politikalarına karşı etkin mücadeleyle temiz, geleceğe güçlü bakabilen, dinamik bir toplumsal yapının gelişimini hedeflemek.

Toplumun din ve vicdan hürriyetinin tam ve eksiksiz bir biçimde yaşam bulmasını, herkesin kendi inançları doğrultusunda özgürce ibadetini yapma haklarına kavuşmasını ve bunun için olanakların yaratılmasını demokratik-özgür toplumun en önemli görevleri arasında saymak.

İnsan emeği en yüksek değerdir ilkesinden hareketle, emeğin karşılığını bulması için adil bir paylaşımı öngörmek. Her türlü sömürü biçimini ve emek sömürüsünü önleyen, herkesin emeğinin karşılığını aldığı demokratik ve adil bir toplumsal sistemi geliştirmek.

Toplumun en dinamik kesimi olan ve toplumun geleceğini belirlemede öncü bir konumda bulunan gençliği doğru yetiştirme ve bilimsel eğitim politikasıyla geleceğe hazırlamayı demokratik ve özgür toplumun güvencesi olarak görmek. Çağdaş, özgürlükçü ve bilinçli bir genç kuşağı yetiştirmek, toplumsal yaşamın devindirici bir gücü haline getirmek için gerekli tüm çalışmaları yürütmek.

Toplumsal değişimin öncü gücü olan kadın, Demokratik Özerklik Projesi'ne kadın kurtuluş ideolojisi temelinde öncülük misyonuyla katılır. Kendi toplumsal sözleşmesinin ilkelerine dayalı olarak tüm toplumsal birimlerde özgün ve özerk örgütlenmeyi esas alır. Toplumsal cinsiyetçiliği aşmak ve kadın ile erkeğin eşit-dengeli toplumsal yaşama katılımını sağlamak; her iki cins için % 40 kotasını uygulamak. Genel kurumsal temsillerde eş başkanlık sistemini esas almak. En büyük emek olan analık emeğinin gerçek değerine kavuşmasını sağlamak.

Diğer toplumsal kesimlerin kendi mesleki dallarında eğitim imkanlarından yararlanma ve örgütlenme haklarıyla, en kutsal bir olgu olan emeğin karşılığını bulmasını ve adil paylaşımın gerçekleşmesini hedeflemek.

Kültürel boyutta; kapitalist modernitenin her türlü araçla geliştirdiği, kültürel yozlaşma ve toplum kırıma karşı çıkarak, insanlığın binlerce yıllık süre içinde geliştirdiği demokratik ulusal kültürünü özgürce yaşamayı sağlayacak kültür anlayışını geliştirmek, çalışmalar yapmak ve örgütlenmek. En tehlikeli soykırım biçimi olan dil ve kültür asimilasyonuna karşı kültürel ve tarihi değerlerine sahip çıkmak, toplumsal hafızayı her bireyde oluşturmak. Toplumun kültürel zenginliğine dayanan demokratik halk sanatının gelişmesi için olanaklar yaratmak. Edebiyat başta olmak üzere her alanda estetik ve sanatın gelişmesinin önünü açmak. Bilimsel araştırma ve çalışmalara gerekli olanakları yaratmak. Çağdaş, demokratik, kültürlü bir toplum olmayı hedeflemek. Kürdistan'da yaşayan tüm kültürel zenginliklerin ve toplulukların kendi öz kimlikleri, dilleri ve kültürleriyle özgürce yaşama, geliştirme haklarını güvence altına almak.

Hukuki boyutta; kendi kimliğiyle bireysel ve kolektif hakları içermeyen hukuk sistemini ve antidemokratik yasaları reddederek, Demokratik Özerklik temelinde özgür ve demokratik hukuk sistemini geliştirmek. Toplumsal ahlaka dayalı anayasal hukuk sistemini esas almak. Toplumsal sorunların çözüm yeri olarak sömürgeci hukuk kurumları yerine toplumsal adalete ve ahlaka dayalı hukuk sistemini çözüm yeri olarak görmek. Hiçbir ayrıma yer vermeksizin, herkesin yasalar karşısında eşit olduğu ilkesine bağlı kalmak. Başta kutsal yaşam hakkı olmak üzere insan hakları ilkelerine bağlı kalmak ve bunun için mücadele yürütmek.

Ekolojik boyutta; endüstriyalizmin doğa, çevre ve toplum katliamına karşı çıkarak toplum-doğa ve toplumun iç uyumunu geliştirmek amacıyla ekolojik bilincin gelişmesini sağlamak. Doğa ve tarih katliamını içeren barajlara, ormansızlaştırma planlarına, hidro elektrik santrallere, çarpık kentleşmeye karşı mücadele etmek. Tüm canlıların yaşam hakkı olduğu gerçeğinden hareketle insanların diğer canlılar üzerindeki hoyratça yaklaşımına son veren bir yaşam ve ilişki biçimini geliştirmek.

Ekonomik boyutta; tekelci sisteme karşı olma temelinde toplumun beslenme ihtiyacını karşılayacak kamu ve özel mülkiyeti içerecek temelde bir üretim sistemini geliştirirken, aynı zamanda toplumsal dayanışma, yoksulluğa karşı mücadeleyi geliştirmek ve adil paylaşımı sağlamak. Herkese iş ve çalışma olanaklarını yaratmayı hedeflemek. Demokratik Özerkliğin örgütlü olduğu yerlerde bu temelde bir ekonomi-politika geliştirmek ve tekelci devlet sistemine vergi vermemek, kendi özerk ekonomik sistemini esas almak. Ekonomik yaşamın ve toplumsal refahın gelişmesi için ülke kaynaklarını doğru değerlendirmek; ekonomik büyümeyi sömürü, soygun ve talan değil, adil paylaşım ve insanın yaşamsal ihtiyaçlarının karşılanması için değerlendirmek.

Öz Savunma boyutunda; fiziki şiddeti, toplumsal yaşam ilişki sisteminden devre dışı kılmak ve işgal, katliam amaçlı kullanılan militarist örgütlenmeleri kabul etmemek. Sadece savunma eksenine dayalı olarak öz savunmayı ön gören bir örgütlenmeyi geliştirmek. Bir anlaşma yapılmayana kadar Türk ordusunda askerlik yapmamak, ordunun sadece sınırların savunmasını yapan bir kurum olarak kalmasını sağlamak. Bunun dışında toplumsal yapı üzerinde baskı kuran ve şiddet uygulayan polis, vb. tüm yapıları reddetmek, demokratik özgür toplumun kendi öz savunmasına dayalı yaşam biçimini esas almak.


Kaynak...http://haber.sol.org.tr
Mesajı Paylaş

Sn.Sabutay Kaynak verebilirimisiniz.
Unutumuşsunuzda. Mesajı Paylaş

Silvan saldırısı polis katillerinin işi
Silvan'da 13 askerin şehit olduğu saldırının emrini, PKK'nın Diyarbakır sorumlusu Mehmet Þıh Yıldeniz'in verdiği tespit edildi.
Reber' kod adını kullanan teröristin, telsizden saldırı talimatını, "Biz adamlar dışarı çıksın da saldıralım diye uğraşıyoruz. Adamlar sizin önünüzden geçiyor. Dürbünü kullanıp gerekeni yapın." sözleriyle verdiği ortaya çıktı.Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde 13 askerin şehit düştüğü saldırının ayrıntıları ve teröristlere emri veren elebaşı netleşti.

Türkiye'nin yüreğini yakan baskını, Diyarbakır'da 8 Ekim 2008 tarihinde polis servis otobüsüne saldırarak 4'ü polis 5 kişiyi şehit eden 'Reber' kod adlı Mehmet Þıh Yıldeniz'in gerçekleştirdiği öğrenildi. Terör örgütü PKK'nın Diyarbakır sorumlusu da olan Yıldeniz'in telsiz konuşmaları, olayın kasıtlı ve planlı bir saldırı olduğunu gözler önüne seriyor. Yıldeniz'in güvenlik güçleri tarafından tespit edilen telsiz konuşmasında, "Biz adamlar dışarı çıksın da saldıralım diye uğraşıyoruz. Adamlar sizin önünüzden geçiyor. Dürbünü kullanıp gerekeni yapın." ifadeleri dikkat çekiyor.

Aslen Diyarbakırlı olan Yıldeniz'in, polis aracına yönelik saldırıdan önce şehre geldiği, akrabalarının yanında kaldığı, keşif yapmak için de peruk taktığı belirlenmişti. Alınan bilgilere göre hakkında 2 ayrı dava dosyası bulunan Yıldeniz, 8 yıldan beri gıyabi tutuklu olarak yargılanıyor.

Menfur saldırı, Diyarbakır'ın Silvan ilçesi ile Kulp ilçesi arasındaki Dolapdere köyünün yaklaşık 1 kilometre uzağında gerçekleşti. PKK'nın 9 Temmuz'da kaçırdığı iki asker ve 1 sağlık görevlisini bulmak için 5 günden beri arazide dolaşan Silvan 4. Taktik Jandarma Komando Alay Komutanlığı'na bağlı yaklaşık 150 kişilik askerî birlik, 14 Temmuz günü öğlen saatlerinde mola verdi. Arazi yapısı olarak çanağı andıran Dolapdere köyünün üst tarafındaki bir tepe 'geçici üs bölgesi' olarak belirlendi.

Tepenin hakim bir noktasına iki nöbetçi bırakıldı. 40 derece sıcağın altında yorgun düşen askerler, 3-4 kişilik gruplar halinde silahlarını çatarak ağaç gölgelerinde istirahate çekildi. Bölgedeki yaklaşık 10-15 kişilik terörist grubu yönlendiren 'Reber' kod adlı Mehmet Þıh Yıldeniz, telsizle saldırı talimatı verdi. Yıldeniz'in güvenlik güçleri tarafından tespit edilen telsiz konuşmasında, elemanlarına, "Biz adamlar dışarı çıksın da saldıralım diye uğraşıyoruz. Adamlar sizin önünüzden geçiyor. Dürbünü kullanıp gerekeni yapın." demesi dikkat çekiyor.

Ardından askerlerin hareketlerini dürbünle gözetleyen terörist grup, saldırıyı yapmak üzere harekete geçti. 3 ayrı gruba ayrılan PKK'lılar, komando birliğinin konuşlandığı tepenin karşısında bulunan nispeten daha yüksek olan diğer tepeye, uzun mesafeden etkili atışlar yapabilen bir Biksi yerleştirdi. Diğer iki grup da askerlerin sağına ve soluna geçti. Önce Biksi ve uzun namlulu silahlarla karşıdan ateş açıldı. Tepede nöbet tutan 2 asker şehit edildi. Ardından sağdan ve soldan ilerleyen teröristler, askerlere oldukça yaklaştı. Peş peşe el bombaları atan teröristler, bir yandan da Kalaşnikoflarla askerleri taradı. Bu sırada alev alan otlar, büyük bir yangını beraberinde getirdi. Rüzgârın da etkisiyle alevler askerlerin üstüne doğru ilerledi. Askerler geriye doğru çekilirken, yaralı durumdaki Mehmetçikler de sürünerek yangın bölgesinin dışına çıkmaya çalıştı.

İlk şoku atlatan askerî birlik, karşılık verince teröristler kaçarak izlerini kaybettirdi. Olayda 13 asker şehit düşerken 2 PKK'lı da öldürüldü. Çatışmadan yaklaşık 1 saat sonra olay yerine helikopterler geldi. Cobra'lar, kaçan teröristleri etkisiz hale getirmek için havadan ateş desteği sağlarken, Sikorsky'ler yaralı askerleri hastaneye taşıdı. Otopside, hayatını kaybeden askerlerin tümünde mermi yarası tespit edildi. Silahla vurulan askerlerin daha sonra çıkan yangından etkilendiği anlaşıldı. Kaçırılan askerleri bulmak üzere yürütülen operasyonu, birlik jandarmaya bağlı olmasına rağmen Diyarbakır'daki 7. Kolordu Komutanı Korgeneral Salih Zeki Çolak'ın yürüttüğü belirtildi.

Batman'dan komuta edilen ve genellikle sınır bölgesinde görev yapan Heron'ların bölgeye sevk edilmediği öğrenildi. Terör örgütüne yakın internet sitelerinin gündeme getirdiği, "Yangını savaş uçaklarının attığı bombalar çıkardı. Askerler, dost ateşinde öldü." iddiasının da gerçeği yansıtmadığı kaydedildi. Uçakların attığı bombaların büyük çukurlar oluşturduğuna dikkat çeken güvenlik güçleri, olayın yaşandığı bölgede herhangi bir çukura rastlanmadığının altını çiziyor. Olayla ilgili Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başlattığı inceleme de sürüyor. Özel yetkili cumhuriyet savcılığı, operasyona katılan bütün askerlerin ifadesini almaya başladı.

SALDIRININ FAİLİ, 5 YILDIR LİCE KIRSALINDA

Diyarbakır'daki polis servis aracına yönelik saldırı ve Silvan eyleminin başaktörü PKK'lı Mehmet Þıh Yıldeniz, 'Reber' kod adını kullanıyor. Aslen Diyarbakırlı olan Yıldeniz'in, polis aracına yönelik saldırıdan önce Diyarbakır'a geldiği, akrabalarının yanında kaldığı, keşif yapmak için de peruk taktığı belirlenmişti. Yıldeniz hakkında 2 ayrı dava dosyası bulunduğu ve 8 yıldan beri gıyabi tutuklu olarak yargılandığı öğrenildi. Yıldeniz, Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 2000 yılından beri 15 yıl hapis talebiyle yargılanıyor.

Yıldeniz'in 1999 yılında PKK'ya katıldığı belirtiliyor. Mehmet Þıh Yıldeniz'in örgütün dağ kadrosuna katıldıktan sonra Irak'ın kuzeyindeki Hakurk, Hınere, Zap ve Haftanin kamplarında askerî ve siyasi eğitim aldığı belirlendi. Örgütün askerî kanadı olan HPG'nin Kuzey Irak'ın Behdinan bölgesinde gerçekleştirdiği 4. konferansında 1 Haziran 2004 tarihinden itibaren yeniden silahlı eylemlere başlama kararı alması üzerine Mehmet Þıh Yıldeniz'in 2006 yılında 15 kişilik grupla Zap kampından Diyarbakır kırsalına gönderildiği ve 5 yıldan beri Diyarbakır kırsalında olduğu öğrenildi. Yıldeniz'in, Diyarbakır'ın Lice ve Bingöl'ün Genç ilçesi arasında kalan Akdağlar adı verilen bölgenin genel sorumlusu olduğu kaydedildi. (Zaman) Mesajı Paylaş

Amasya sınır bölgesinde 3 kişi oldukları sanılan terörist grupla, güvenlik güçleri arasında çatışma çıktı. Bölgeye takviye güvenlik güçleri sevk edilirken çatışmanın uzun süredir devam ettiği belirtildi.

Samsun ile Amasya sınır bölgesi kırsalında iddiaya göre 3 kişilik terörist grubu gören köylüler durumu güvenlik güçlerine bildirdi. Bölgeye sevkedilen güvenlik güçleri, saat 22.40 sıralarında teröristlerle karşılaştı. Askerlerin 'Teslim ol' çağrısına ateşle karşılık verilmesi üzerine sıcak temas sağlandı. Takviye birliklerin sevk edilerek kaçış nokları tutulan teröristlerle çıkan çatışmanın 2 saati aşkın süredir devam ettiği bildirildi.

Amasya Vali Vekili Hakan Kubalı, "Akşam saatlerinde, teslim ol çağrısına ateş ederek cevap veren bir grup terörist ile güvenlik güçlerimiz arasında çatışma çıktı. Çatışma halen daha devam etmekte. Bölgede geniş güvenlik önlemleri alındı" diye konuştu.

1 TERÖRİST YARALI YAKALANMIÞTI

Samsun'un Ayvacık İlçesi'nde yaklaşık 10 gün önce güvenlik güçleri 4 kişi oldukları belirlenen terörist grupla çatışmaya girmişti. Çatışmada 1 terörist yaralı olarak yakalanırken 3 terörist ile kaçmıştı. Bu gece meydana gelen çatışmanın kaçmaya çalışan bu 3 kişilik terörist grubu olduğu sanılıyor.  DHA Mesajı Paylaş

PKK SERBEST BIRAKTI
Tunceli'de, terör örgütü PKK üyeleri tarafından kaçırılan 2 işçi serbest bırakıldı...
Terör örgütü PKK üyelerince Tunceli-Ovacık karayolu Güneykonak köyü mevkisinde kaçırılan ve Ovacık'ta yapımı devam eden askeri hizmet binası inşaatında çalıştığı öğrenilen 2 işçi, serbest bırakıldı.

Yayla Günü köyü mevkisinde gece serbest bırakılan 2 işçinin İl Jandarma Komutanlığında bulunduğu ve ifade verdikleri öğrenildi.

Tunceli'de yol kesen terör örgütü PKK üyeleri, 14 Temmuz'da, Tunceli-Ovacık karayolunun Güneykonak köyü mevkisinde durdukları araçlardaki kişileri indirmiş, yapımı devam eden askeri hizmet binası inşaatında çalıştığı öğrenilen 3 işçiden 2'sini kaçırmışlardı. (AA) Mesajı Paylaş

Van'ın Çatak ilçesinde Narlıköyü Jandarma Karakolu'na teröristlerce ateş açıldı. Saldırıda can kaybı ve yaralanma yaşanmadı. Bölgede operasyon başlatıldı
AA
Mesajı Paylaş


Paylaş whatsappPaylaş facebookPaylaş linkedinPaylaş twitterPaylaş myspacePaylaş redditPaylaş diggPaylaş stumblePaylaş technoratiPaylaş delicious
İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren Replikacep.com sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.Knın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur.Replikacep.com hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri İletişim sayfamızdan bize bildirdikten en geç 3 (üç) iş günü içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.
Footer menü
Hakkımızda
Bize Ulaşın
Biz Kimiz
Hizmetlerimiz