PKK İle Mücadele

Sayın Gürel'in cevabı İsmail Cem'in yunanistandan aynı tavrın tekrarlanmayacağına dair yazılı taahhüt alması bunlara engel oldu.ben ve bir kaç bakan direndik ancak Sayın Ecevit olayın Türk-yunan savaşına döneceğinden çekinerek İsmail Cem'in tavrını destekledi" şeklinde cevap verdi.Bu diyaloğu hükümetlerin ne derece terörle mücadeleye önem verdiklerini ve dış destek konusunda kararlılıkları göstermek için anlattım.

Sayın süvari, genel olarak yazdıklarınıza katılıyorum. Ancak aynı Sayın Ecevit değil miydi Apo'nun Suriye'den çıkarılması için baskı kuran, Suriye ile savaşın eşiğine getiren? Bu bir çelişki değil mi?

Maraş  , Sivas , Başbağlar... Özel Harekatı terörle mücadeleden çeken , tasfiye eden , doğudaki köylünün evlerini yakıp ineklerini kurşunlayan doğudaki köylüyü bu sayede devlete düşman eden onları dağa çıkaran ve bilerek kendi askerlerimizi şehit ettiren bu sayede batıdaki insanlarımızı doğuluya karşı düşman ettiren...  Türk milletini gözbebeği ordusundan soğutmaya çalışan gizli bir yapılanma mevcut.

+ Bu yapılanma Menderes i astırıp Özal ı da öldürtmüştür.

Maraş  , Sivas , Başbağlar... Özel Harekatı terörle mücadeleden çeken , tasfiye eden , doğudaki köylünün evlerini yakıp ineklerini kurşunlayan doğudaki köylüyü bu sayede devlete düşman eden onları dağa çıkaran ve bilerek kendi askerlerimizi şehit ettiren bu sayede batıdaki insanlarımızı doğuluya karşı düşman ettiren...  Türk milletini gözbebeği ordusundan soğutmaya çalışan gizli bir yapılanma mevcut.

+ Bu yapılanma Menderes i astırıp Özal ı da öldürtmüştür.

Neye dayanarak herzaman olduğu gibi yine bu kadar iddialı konuşuyorsunuz. Bilgi, belge vs vs? Yoksa kıraathane mi burası? İstihbaratınız çok mu güçlü? Nereden biliyorsunuz da bu kadar eminmiş gibi yazıyorsunuz?  vs vs?

Maraş  , Sivas , Başbağlar... Özel Harekatı terörle mücadeleden çeken , tasfiye eden , doğudaki köylünün evlerini yakıp ineklerini kurşunlayan doğudaki köylüyü bu sayede devlete düşman eden onları dağa çıkaran ve bilerek kendi askerlerimizi şehit ettiren bu sayede batıdaki insanlarımızı doğuluya karşı düşman ettiren...  Türk milletini gözbebeği ordusundan soğutmaya çalışan gizli bir yapılanma mevcut.

+ Bu yapılanma Menderes i astırıp Özal ı da öldürtmüştür.

Neye dayanarak herzaman olduğu gibi yine bu kadar iddialı konuşuyorsunuz. Bilgi, belge vs vs? Yoksa kıraathane mi burası? İstihbaratınız çok mu güçlü? Nereden biliyorsunuz da bu kadar eminmiş gibi yazıyorsunuz?  vs vs?

Burada tartışılan herşey belgelere mi dayanıyor?Söylediklerim benim kişisel çıkarımımdır ve benim araştırmalarımın sonucudur katılmayabilirsiniz.

Sayın Gürel'in cevabı İsmail Cem'in yunanistandan aynı tavrın tekrarlanmayacağına dair yazılı taahhüt alması bunlara engel oldu.ben ve bir kaç bakan direndik ancak Sayın Ecevit olayın Türk-yunan savaşına döneceğinden çekinerek İsmail Cem'in tavrını destekledi" şeklinde cevap verdi.Bu diyaloğu hükümetlerin ne derece terörle mücadeleye önem verdiklerini ve dış destek konusunda kararlılıkları göstermek için anlattım.

Sayın süvari, genel olarak yazdıklarınıza katılıyorum. Ancak aynı Sayın Ecevit değil miydi Apo'nun Suriye'den çıkarılması için baskı kuran, Suriye ile savaşın eşiğine getiren? Bu bir çelişki değil mi?

evet  Rahmetli Ecevit Atilla Ateş Paşa'nın sınırda yaptığı çıkışa destek vermiş ve apo denilen caniyi ordan çıkarılmasını sağlamıştı.daha doğrusu o hükümetin başbakanı Mesut Yılmaz'dı.ancak Ecevit'te başbakan yardımcısıydı.

evet ortada büyük bir çelişki var.bunu görüştüğüm Sayın Gürel'de söylemişti ancak Ecevit'i ikna edemedik,bir Türk-Yunan savaşından çekiniyordu dedi.

Sayın Gürel'in cevabı İsmail Cem'in yunanistandan aynı tavrın tekrarlanmayacağına dair yazılı taahhüt alması bunlara engel oldu.ben ve bir kaç bakan direndik ancak Sayın Ecevit olayın Türk-yunan savaşına döneceğinden çekinerek İsmail Cem'in tavrını destekledi" şeklinde cevap verdi.Bu diyaloğu hükümetlerin ne derece terörle mücadeleye önem verdiklerini ve dış destek konusunda kararlılıkları göstermek için anlattım.

Sayın süvari, genel olarak yazdıklarınıza katılıyorum. Ancak aynı Sayın Ecevit değil miydi Apo'nun Suriye'den çıkarılması için baskı kuran, Suriye ile savaşın eşiğine getiren? Bu bir çelişki değil mi?

Tam tersine. Dönemle ilgili anı ve kitaplar incelenecek olursa (özellikle Murat Yetkin'in Kürt Kapanı kitabında dönemin MGK toplantıları ile ilgili önemli detaylar mevcut) Ecevit'in bir savaş ihtimalinden büyük endişe duyduğu, daha ağırbaşlı bir politika için bastırdığı görülür. Atilla Ateş'in Eylül ayındaki Hatay-Reyhanlı konuşması ile fitili ateşlenip Demirel'in 1 Ekim'de Meclis açılış konuşmasında patlak veren hamlenin mimarları Demirel başta olmak üzere devlettir. Ecevit bu atağa oldukça şüpheci eleştirel yaklaşmıştır.

1-öncelikle hanefi avcı'nın kitabını okudum.orda ince bir ayrıntıyı kaçırdınız sanırım.avcı kitabında 378-384 sayfaları tekrar okumanızı rica edeceğim.avcı'nın bu sayfalarda anlatığı görüşlere aynen katılıyorum.benim daha önce yaptığım açıklamaları az olsa destekleyici nitelikte olduğunu görüyorum.

Hayır, kaçırdığım ayrıntı yok. Bilhassa, dikkatle okudum o bölümleri. Ben bulgaristan meselesini o kitaptan öğrenmedim ki ayrıntı kaçırayım. Ahmet Þerif Þerefli'nin "Türk Doğduk Türk Öldük" isimli kitabı vardır. Komünist bulgarların ordaki Türkleri nasıl bulgarlaştırmaya çalıştığını, isimlerinin sonuna -ov getirerek bulgarlaştırdığı, Evlerini basıp üstünde bir cümle Türkçe yazan kağıt bulduklarında terörist muamelesi yapıldığını ve en sonunda Türkiye'ye kaçışını anlatır. Acıdır, bulgaristan'da Türklere yapılan şeyler aynen ülkemizde de kürtlere yapıldı. Türk zulm etmezdi?

2-hükümet derken mevcut hükümete tahvil etmedim.1978'den beri ülkedeki bütün iktidara gelen siyasi partiler konuyu sadece askere tahvil ederek sorumluktan kaçmıştır.buna 1980-1983 arasındaki askeri hükümette dahildir.TSK başarılı olduğu dönemlerde hükümetler bu başarıyı sosyo ekonomik politikalar ve terörün dış kaynaklı desteklerini önleyen politikalarla engel olamamışlardır.

2006 yılında evine misafi olduğum eski Dışişleri Bakanı Þükrü Sina Gürel'e şu soruyu sormuştum:siz apo'nun yakalandığı zaman kıbrıs'tan sorumlu devlet bakanıydınız,ve apo'nun üstünden "lazaros mavros" adında gerçek bir rum pasaportu çıktı ve bu pasaport yunan dışişleri bakanlığı tarafında sağlandı.sözgelimi 17 kasım adlı örgütünün liderinden birinde gerçek bir türk pasaportu çıksaydı ne olurdu.Sayın Gürel'in cevabı şu şekildeydi "sadece sen değil yedi göbek torunun bile avrupa tarafından töhmet altında bırakılır,her avrupa ülkesinde taciz edilirdi" dedi.bu cevap üzerine ben "peki kabineniz neden sustu,hükümetteki  partiniz neden eline hukuki bir fırsat geçmişken yunanistan'a lahey'de dava açmadınız,neden yunanistan'ın terörü destekleyen ülke damgası yemesini sağlamadınız ve neden bu konuda hiç olmazsa ölen şehitlerimiz için tazminat istemediniz ve neden daha çok şey yapabilecekken yapamadınız" diye sordum.Sayın Gürel'in cevabı İsmail Cem'in yunanistandan aynı tavrın tekrarlanmayacağına dair yazılı taahhüt alması bunlara engel oldu.ben ve bir kaç bakan direndik ancak Sayın Ecevit olayın Türk-yunan savaşına döneceğinden çekinerek İsmail Cem'in tavrını destekledi" şeklinde cevap verdi.Bu diyaloğu hükümetlerin ne derece terörle mücadeleye önem verdiklerini ve dış destek konusunda kararlılıkları göstermek için anlattım.

Hükümetler hiçbir zaman askerin önünde engel olmamıştır, olamaz da. Çiller döneminde hükümet-asker uyumunu hatırlayın. Ayrıca, diyelim ki hükümet arıza çıkarıyor. Bugün genelkurmay başkanı çıkıp operasyon yapacağız ama hükümet engel oluyor mealinde bir açıklama yapsa, halk sokaklara dökülmez mi? Hangi hükümet operasyona karşı çıkabilir? Bakın, sınırötesi operasyon çok zahmetli ve tehlikeli bir iştir. Gerek görüldüğünde yapılır. Gerektiğinde de yapılmıştır bugüne kadar. Þimdilerde TSK izleme sistemlerinin gelişmesiyle kara operasyonları yerine hava ve obüs operasyonlarına ağırlık veriyor. Sınırötesi harekat yapılmayınca sınıröstesi rahat bırakılmıyor yani.

3-sınır ötesi operasyon yapılma yetkisinin çıkarılması ayrı şeydir sınır ötesi operasyon yapmak ayrı şeydir.bu ayrımı bileceğinizi sanıyorum.1964 ve 1967 de TSK'ya 2 defa Kıbrıs'a çıkarma yapma izni verildi,ancak çıkarma 1974'te yapılabildi. sanırım bu dediğim ayrımı yapabilmek için yeterli bir örnektir.

Dediğiniz gibi, ikisi farklı şeylerdir. Asker sadece işini yapmayı düşünürken hükümetler dengeleri, ülkenin geleceğini düşünmek zorundadır. Ama bu da bir yere kadar, 1974 örneğinde görüldüğü gibi bıçak kemiğe dayandığında herşeye rağmen hükümet operasyon emrini vermiştir.

4-Özel Harekat Polisi sayısının azatılması son derece yanlıştı buna kesinlikle katılıyorum.çünkü polis özel harekat salt sıcak temasta bulunmuyor hem TSK hemde TEM şubeleri için kırsal alanda istihbari faaliyetlerde de bulunabiliyordu.sayıları azaltılması ve kırsal alandan çekilmesi zafiyet yaratmıştır.keza kent merkezlerinde bile operasyon yapabilme kabiliyetleri azalmıştır.

Ek olarak, Hanefi Avcı'nın kitabında bahsettiği gibi intihar eden albay Abdülkerim Kırca'nın gazi olduğu çatışmada imha edilen terörist grup çok daha önce emniyet tarafından tesbit edilmiş, ancak jandarma bölgesinde olması dolayısıyla jandarma timi istenmiş ama bu isteğe cevap bile verilmemesi sebebiyle yeri bilinen terörist grup bırakılmış, daha sonra imha edilene kadar antalya bölgesinde birçok eylem yapmış turist öldürmüştür. Burdan anlamamız gereken, TSK terörle mücadelede polis özel harekat timlerini desteklemek şöyle dursun özel harekata hiçbir zaman güvenmemiş ve en sonunda da tesfiye etmiştir. Acı olduğu kadar gerçek.

5-Terörle mücadele özel yasalar ister ve hukuki dayanakları masum halkı korumak amacı taşımalıdır.ancak uyum yasaları ile TEM kanunu zayıflatılmıştır.11 eylül'den sonra ABD de tren garı saldırısından sonra İspanyada TEM kanunları söz ettiğim şekilde revize edilirken ve güvenlik güçlerinin eli masumları korumak amacı taşıyan kanuni hakları da kapsayan şekilde güçlendirilirken bizde tam tersi durum yaşanmıştır.

Ek olarak, bölgedeki tüm operasyonel ve istihbarat unsurlarının birlikte hareket etmesini ya da en azından koordineli olmasını gerektirir. Bizde, terörle mücadele yasaları taş atan çocuklara ağır cezalar vermekten başka işe yaramadığı gibi, opersasyonel güçler de çoğu zaman birbirinden habersizdir.

6-TSK ve Emniyet terörle mücadele de acemi olduğu 1984-1992 döneminde bile güç kullanmaya çekinmemişti.ancak son 2 yılda devletin güvenlik güçleri taraflı psikolojik harp ile ateş etmeye çekinir hale getirilmeye çalışılmaktadır.açık konuşacağım resmen şu anda TSK yalnız konumdadır.son 2 yılda yaşanılanların acı olayların sorumluluğu salt TSK'ya yıkılmaya çalışılmaktadır.devletin bakanının terörle mücadele edin dediği komutanlar terör sanığı haline getirilmeye çalışılmakta,devletin hükümeti bu konuda sus pus olmuş izlemekle yetinmektedir.hükümetin bu tavrı pkk yı ve destek veren derneksel ve siyasi kollarını cesaretlendirmektedir.TSK'ya karşı yürütülen psikolojik savaşa gösterdiği bu hükümetin dolaylı olarak destekleyici tavrı seçim boykotu,terörist cenazesinin törenle kaldırılması,okul boykotu ve aleni olarak özerlik isteğine dönüşmüştür.özerlik isteğinin bir sonraki adımı bağımsızlıktır.bu zafiyet sürerse yarın aleni olarak bağımsızlık isteği ve bu isteği destekleyen dış müdahaleyi de görebiliriz.

TSK yalnız eğildir, hiçbir zaman da olmayacaktır. Dağda çatışan hangi asker yüreğinde milletin sevgisini hissetmez? Ha eğer "bazı" subayları kastediyorsanız, bilemem. İsmi birşeylere bulaşmamış subayların halk arasında ne kadar sevildiği, örneğin emekli olan org. Başbuğ'un gezilerinde halktan gördüğü ilgi ve sevgi herkesçe malum. Ayrıca o kızdığımız tayyip, hantepe'ye giderek askerin yanındayız mesajı verdi. TSK hiçbir zaman yalnız olmayacaktır, TSK halkın kendisidir. Psikolojik savaş yürütenlerle iyi niyetli eleştiriler bir tutulmamalı, ayrımı iyi yapılmalıdır. Yalnız bazı şeyler göründüğü gibi olmayabilir. Örneğin Atilla Kıyat'ın da söylediği gibi o yıllarda devlet politikası olan herşey bir JiTEM heyulası üstüne atılarak halkın devletle barışması amaçlanıyor olabilir. Bu tür çabalar varsa, desteklenmelidir. Son referandumdaki boykota baktığımız zaman, böyle giderse bölgenin elden gitmesi ihtimalinin güçlendiğini görürüz.

Sevgili Orko ve sayın süvari, teşekkürler. Boxer arkadaşım, umarım aradaki farkı anlamışsındır.

Andımız kaldırılsın eylemi

Diyarbakır'da Andımız kaldırılsın eylemi yaptılar
Bu yıl binlerce öğrencinin ders başı yaptığı eğitim öğretim yılı sancılı başladı.

Diyarbakır 2010-2011 eğitim ve öğretim yılına yine çeşitli eylemlerle başladı. TZP-Kürdi (Kürt dili eğitim hareketi) tarafından başlatılan okulları boykot eylemi kent merkezinde istenilen düzeyde tutmazken, İslami gruplar olan Özgür-Der ile Mazlum-Der ise, okullardaki "Andımız" ın kaldırılması için Milli Eğitim Müdürlüğü önünde eylem düzenledi.

ANDIMIZI BÖYLE DEĞİÞTİRDİLER
İstasyon caddesi üzerinde bulunan İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde bir araya gelen ve aralarında küçük çocuklarında bulunduğu Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği (Özgür-Der) ile İnsan Hakları ve Mazlumlar için Dayanışma Derneği (Mazlum-Der)'e üye yaklaşık 50 kişi ellerinde, "Andımız kaldırılsın, kışla tipi eğitime son", "Ne mutlu özgür bireylere", "Herkes insan ama herkes Türk değil" ile 'Andımız Kaldırılsın' kampanyasında kullanılan ve üzerinde " Kürdüm, Lazım, Çerkezim, Ermeniyim, Arabım, Türküm, ama herkes Türk diye dayatıyorlar, Doğruyum, çalışkanım büyüyünce zaten işsizim, büyüklerimden hiç sevgi görmedimki küçüklerimi seveyim, ilk işim güzel oyuncaklar almak, üzüm yemek ve bağcıyı dövmemektir. ülküm taşla oynamak ama ne olursa olsun taşla yakalanmamaktır. Yakalanırsam gideceğim yer ceza almadan cezaevidir. Bir hedefim yok bu yaşta. Onun içinde yürümeyeceğim. Varlığım zaten bir canımdır, onu da benden istemeyin ne olur. Kürdüm, Lazım, Çerkezim, Ermeniyim, Arabım, Türküm. Ama, mutlu değilim. Çünkü yaşıtlarım cezaevinde" yazısı bulunan pankart ve dövizler taşıdı.

ANDIMIZ, KÜRT AÇILIMINI BOÞA ÇIKARTIYOR
Özgür-Der adına açıklamayı okuyan Mehmet Deniz, halen milyonlarca çocuğa her sabah okul kapısında ırkçı, şöven bir ant ettiren bir eğitim sistemiyle muhatap olduklarını belirterek, "MGK sekreterliğinin yapısının bile bu süreçte büyük ölçüde değişip sivilleşmesine rağmen, maalesef halen kız-erkek tüm lise öğrencileri hazırol vaziyetinde üniformalı Milli Güvenlik Dersi hocalarını karşılamaya devam ediyor. Bakanlık çocukların giydikleri formaları tartışmaya açıyor ama, üniformalı eğitimi görmezden geliyor. Burada çarpıcı bir tutarsızlığa da dikkat çekmekte yarar var. Tek başına ant konusu dahi hükümetin (Kürt açılımı) söylemini boşa çıkartmaya yeter bir yanlıştır. Açık bir biçimde ırkı, etnik kimliği yücelten, farklı kimlikleri asimile etme zihniyetini yansıtan ve her sabah milyonlarca çocuğu yalan söylemeye zorlayan bir tutumu sürdürerek inandırıcı olamaz" dedi.

Okullarda çocuklara söylettirilen andımızın pek çok açıdan yanlış olduğunu dile getiren Mehmet Deniz, "Bizler açısından tipik bir inkar, büyük bir zulümdür. Bu dayatmanın daha fazla sürdürülmemesi için adım atılmasını bekliyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı 1930'lu yılların tek parti faşizmini yansıtan uygulamalarla çocukların, gençlerin beyinlerinin şartlandırılması çabalarını devam ettirmemelidir. Daha otoriter eğitimli, daha tahammülsüz, gergin ve saldırgan bir gençlik yerine, özgürlük, özgüven, farklılıklara saygı temelinde nesiller yetiştirmek için mevcut eğitim politikaları mutlaka gözden geçirilmelidir" diye konuştu.

Basın açıklamasının sona ermesinden sonra eylemciler sessizce dağıldı

http://www.ensonhaber.com/diyarbakirda-andimiz-kaldirilsin-eylemi-yaptilar.html

öncelikle TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNİN VATANSEVERLİK,HUKUKA VE DEMOKRASİYE BAĞLILIK,KEMALİST VE TÜRK MİLLETİNİN BAĞRINDAN DOĞAN "MİLLET ORDUSU" OLDUĞUNA İNANCIM TAMDIR.SON ZAMANLARDA TSK ÜZERİNE ORTAYA ATILAN İDDİALARIN HİÇBİRİNE İNANMADIĞIM GİBİ HİÇ BİR ER,ERBAÞ,ASTSUBAY VE SUBAY'ININ GAFLET,DALALET VE HATTA İHANET İÇİNDE OLMADIĞINI ADIM GİBİ BİLİYORUM.bunları söyleme ihtiyacını bugüne kadar hissetmedim.ancak sayın rstr617 sözleriniz benim bu söylediklerimin tersini savunuyormuşum gibi bir üslubu bürünmüş,açıkçası bundan üzüldüm.

Halkımız maalesef terörle mücadele konusunda sivil toplum baskısını kullanamaktadır.2-3 ay önce gazze için meydanlara dökülen halkımız maalesef terör protestolarını sadece şehit cenazelerinde yapmaktadır.bir kaç saat için gazze uğruna 10bin kişi sokağa akıyor ama konu kendi canımız olunca maalesef yapamıyoruz.milliyetçiliğimizi sadece maçlara sınırlamış durumdayız.ölen asker polis ve sivil halkımız için maç sonlarında toplanan kalabalıkların yarısını bile toplayamıyoruz.bu gerçekten üzücü ve düşündürücüdür.

rstr617 dediğiniz gibi TSK polise güvenmemektedir.bülent orakoğlu'nun asker içine istihbari sızma faliyeti bu sonucu yaratmıştır.son dönemlerde hanevi avcı'nın kitabında belirttiği usulsüz ve hukuksuz faliyetlerin TSK üzerine sıkça oynanması bu güvensizliği giderek pekiştirmektedir.

daha önceki görüşlerimde TSK'nın kendini yalnız hissetmesinden kastım son yıllarda iktidarın terörle mücadele konusunda TSK'yı yalnız bırakmasıdır.sayın başbakan 8 yıllık iktidarının ancak son yılında sipere gelme ihtiyacı hissetmişti.oysa 9.cumhurbaşkanı demirel'in (anayasal başkomutan sıfatı ile ) sipere ne kadar sık gittiği malumunuzdur.(baştan söyleyeyyim demirel'ci değilim  )  benim yalnızlıktan kastım budur.yoksa tabi ki Türk Milleti kendi bağrından doğan TSK'yı asla terketmemiş ve terketmeyecektir.buna inancımda tamdır.ancak son dönemlerde bir gazetenin açıkça TSK'yı hedef alamsı,devletin savcılarının kim olduğu belirsiz gizli tanık iddialarına dayanarak TSK'ya tavır olan soruşturmalar açması,TSK'nın kozmik odasının bile deşifre edilmeye çalışılması;TSK'nın siyasi iktidar tarafından yalnız bırakıldığının göstergesidir bence.

Hükümetler teröristle mücadelede TSK'yı desteklememiştir çıkarımı yapmak tabi ki saçma olur ancak hükümetler terörle mücadelede üstüne düşeni yapmamıştır.TSK canla başla teröristle çarpışırken hükümetler terörü sonlardırmak için orta ve uzun vadeli politikaları maalesef planlayamamışlar ve uygulamaya koyamamışlardır.buna dış politik manevralarda dahil bence.

Saygılarımla...

Süvari