MUAVENET KASTEN Mİ VURULDU?

Başlatan Subutay, 13 Nisan 2009, 13:25:45

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

MUAVENET KASTEN VURULDU  ( 1 )

Gemi, vatan toprağı kabul edildiğine göre Türkiye bunu cevapsız bırakamazdı. Bu noktada olayın kaza mı, yoksa kasıt mı olduğu önem kazandı. Aksiyon olayı bütün yönleriyle araştırdı

Türkiye'nin cumhurbaşkanı ile mevcut hükümet arasında iç çekişmelerin yaşandığı günlerdi.

Bir yandan cumhurbaşkanının yetkilerini kısıtlayacak by-pass yasalarıhazırlanıyor, diğer taraftan DYPSHP koalisyon hükümeti devletin en üst makamını yıpratmayı göze alarak Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ı makarnından indirmek için diğer partilerle konsensus oluşturmaya çalışıyordu. Parlamento ve kamuoyu bu tartışmaların yanısıra, görev süresinin her uzatılışı olay haline gelen "Çekiç Güç" konusunu gündemine almış, konuyu enine-boyuna araştırıyordu. Tam bu sırada "Ege"den, Ege'nin bu defa "ihtilafsız" sularından gelen bir haber, bu yoğun gündemin ortası na bomba gibi düştü.

Türk Deniz Kuvvetleri'ne ait "TCG Muavenet" Muhribi, katıldığı Nato tatbikatının ara safhası bittikten sonra, intikal seyri esnasında iki güdümlü mermi ile vurulmuştu. Vuran gemi ABD'ye ait daha önceden sabıkalı "Saratoga" uçak gemisi idi. Gemiden atılan iki adet "Sea Sparrow" füzesi geminin köprü üstüne isabet ederek havaya uçurmuş, geminin beyni konumundaki köşk onarılamayacak derecede hasara uğramıştı. İşin daha vahim olanı bu sırada görev yapmakta olan başta gemi komutanı olmak üzere beş Türk denizcisinin hayatını kaybetmiş olmasıydı.

Yakından tanıyanların anlattıklarına göre geleceği oldukça parlak bir subayolan komutan Dz. Kur. Yb. Kudret Güngör, vardiya subayı Dz. Tğm. Alpertunga Akan, Tls. Astsb. Çvş. Serkan Aktepe, telefoncu ikmal çavuş Mustafa Kılınç ve topçu er Recep Akan bu korkunç olay sırasında şehit olmuşlardı. Ülke yitirdiği evlatlarının acısını yüreğinde hissederken, bu inanılmaz olayın şokunu yaşıyordu.

Hiç şüphesiz olayın acısını en yoğun hisseden, şoku en derin yaşayanlarsa tüm komuta kademesi ile birlikte Silahlı Kuvvetler'di. Faili bir "müttefik" olmasa savaş sebebi olabilecek böyle bir olayda, en yoğun tepkiyi de onlar verdiler. O günleri hatırladığında duyduğu derin öfkeyi unutamadığını söyleyen emekli Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş; "Olaya sebep olanı bulsaydım, o an herhalde boğar, öldürürdüm" diyerek, silah arkadaşlarının hislerine tercüman oluyordu.

GEMİYE SALDIRI SAVAÞ SEBEBİ

Uluslararası hukuk açısından savaş gemisinin statüsü elçiliklerden çok farklı değiL. Bayrağını taşıdığı ülkenin egemenlik haklarını ifade etmekte, ülke toprağı kabul edilmektedir.

Bu sebepten savaş gemilerine yapılan tecavüzler, ülke toprağına yapılmış gibi muamele görür. Savaş gemisine yapılan hasmane bir saldırının karşılığı misliyle muameledir.

Tarihimiz savaş gemilerimizin kahramanlık destanlarıyla dolu olduğu gibi, gemilerimizin diplomatik misyon üstlendiklerini gösterir örnekler de . çoktur. Sonu facia ile biten "Ertuğrul Muhribi"nin Japonya'ya yapmış olduğu ziyaret bunun en güzel örneğidir. Birçok enteresan hadisenin yaşandığı bu yolculuk esnasında, savaş gemilerinin mısyonu ve statüsünü göstermesi açısından nakledeceğimiz hadise oldukça önemlidir.


Sultan İkinci Abdülhamit zamanında, Japonya'ya gi den "Ertuğrul Muhribi" uğradığı Hindistan limanlarında, Müslüman halkın yoğun teveccühüne mazhar olur. İslam hukukuna göre yaşadıkları topraklar hür kabul edilmediği için "cuma" namazlarını kılamayan Hindistan Müslümanları, hür toprak kabul edilen "Ertuğrul" muhribinde cuma namazı kılar ve yıllar sonra cuma namazını kılmanın sevıncını yaşarlar.

Savaş gemilerinin statülerini sorduğumuz Devletler Hukuku Doçenti Dr. Hakan Baykal; "Harp gemileri devletin bir yerde haysiyetini, şerefini, egemenliğini temsil ettiği için bu itibarla bunların dokunulmazlığı sözkonusudur. Statüleri uluslararası anlaşmalarla belirlenmiştir. Savaş gemilerine yapılan saldırı savaş nedenidir" diyerek konunun hiç de hafife alınacak cinsten bir olay olmadığını söylüyor.

50 YAÞINDA BİR GEMİ

Muavenet Muhribi, ABD tarafından Türkiye'ye 1972 yılında verilmişti. 1942 yılında inşa edilen gemi otuz yıl boyunca ABD donanmasında görev yaptıktan sonra Türkiye'ye verildi.

İkinci Dünya Savaşı'nı gören muhrip, Türk Donanması'nda görev yaptığı yıllarda Kıbrıs Barış Harekatı'na katılmıştı.

Vurulan Muavenet Muhribi, donanmada aynı ismi taşıyan üçüncü gemidir. İlki Birinci Dünya Harbi sırasında Almanya'ya yaptırılır.

İkincisi ise yine savaş yıllarında, bu defa İkinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere'de inşa edilir. İkincisi 1960 yılında hurdaya ayrılan geminin adı, bu defa ABD'den alınan "USS GWİN" muhribine verilmişti.

2 Ekim 1992 tarihinde "Kararlılık Gösterisi-92" tatbikatı sırasında, Ege Denizi'nde vurulan muhribin ilginç bir hikayesi vardır: Deniz Kuvvetleri'nde sürgün yeri olarak görülen gemi, vurulmadan önce "Biji" Muavenet lakabıyla anılır. Bahriyelilerin anlattıklarına göre, PKK propagandası yapan iki astsubayın yakalanması yüzünden lakabı "Biji"ye çıkan geminin daha önceki lakabı da Hacı'dır. Daha çok dindar personelin görev yaptığı gemi bu özelliği yüzünden kısa sürede donanmada şöhret bulmuştu. En son lakabı ise yaşadığı facianın izlerini taşımaktadır. "Hacı, Biji Muavenet" sonunda "Gazi" lakabını alarak hurdaya ayrıldı, ismi daha sonra ABDiden alınan "Knox" sınıfı fırkateynlerden birisine verildi.

Geçen sene Aksiyon Dergisi, Knox sınıfı fırkateynleri konu edip, araştırdığında karşımıza çıkan ilginç iddialar, konunun üzerine tekrar gitmemize, Muavenet dosyasını açmamıza neden oldu.

Olayın tarafı olan Deniz Kuvvetleri'nden bir yetkili ile görüşme isteğimiz, Genelkurmay Başkanlığı'nca "Olayı müteakip günlerde kamuoyu konu ile ilgili her türlü bilgiye kavuşmuş bulunmaktadır. Aktüelliğini kaybetmiş olan bu üzücü hadiseyi 3.5 yıl aradan sonra tekrar gündeme getirilmesinde fayda görülmemektedir" cevabı verilerek kabul edilmedi.

Oysa bizim söyleyecek çok sözümüz, soracak sorularımız vardı.

KORKUNÇ GECEYİ BÜTÜN DEHÞETİYLE YAÞADIM

Olayanında gemide bulunan ve adının açıklanmasını istemeyen bir gemi personeli, olayı, işin içine vicdani sıkıntılarını da katarak şöyle anlatıyor: "Gemi
vurulduğu an çok büyük gürültü ile sarsıldık. Bu arada biz televizyon infilak etti gibi algıladık. Peşinden ikinci bir infilak daha olunca~ ilk etapta sabotaj ihtimali aklımıza geldi. Silahlı Kuvvetler'e karşı, PKK, DHKP-C gibi bir grubun veya yandaşlarının gemide ya pmış olduğu faaliyet olarak yorumladık. Tabii ondan sonra gemide yangın çıktı. Bu yangına müdahale etmek durumunda kaldık.

Patlama olduğu esnada biz salonda oturuyorduk. Ondan sonra yangın var diye bir panik başladı salonun içinde. Gemi infilak edecek, cephanelik infilak edecek, cephaneliğe bomba koymuşlar gibi konuşmalar oluyor. Güverteye çıktığımız esnada baktık ki baş tarafta, köprü üstünde bayağı yüksek alevler var. Gördüğüme, yakaladığıma 'Hadi yangına girelim, yangını söndürelim' diye bağırıyordum.

Fakat bu insani, bilinçli olarak yapılan bir hareket değildi. Gayri ihtiyari, bir hayvanın kendini korumasına benzer bir olaydı. Kaşla göz arasında, saniyelik düşünceler arasında insan bazı şeyleri de düşünüyor. Biz bu yangına girmezsek öleceğiz, çünkü gemi infilak edecek. Yangına müdahale ettiğimiz esnada gemi infilak ederse gene öleceğiz. Gene bir şey değişmeyecek. Söndürürsek kurtulacağız. Saniyede insanın beyninde cereyan eden düşünceler. Sonra hortumlar çekildi, yangına girildi. Yangına müdahaleye başladık. İlk etapta yangına giren beş veya altı kişi idik. Yangın yavaş yavaş sönmeğe başlarken yoğun dumanın olduğu komodor kamarası en son tahliye edilen yerdi."

İsminin açıklanmasını istemeyen personel "US N avy yazılı, roketin kuyruk parçası bulunmasaydı, olayın tamamen sabotaj olduğunu düşünecektik" diyerek o anki panikte aklına gelenleri anlatırken "Bu parça bulunmadan önce herkes kendisini suçluyor. Bizden mi oldu? Ne oldu? Nöbetçi arkadaş, gemiye bir paket girdi de farkedemedi mi? İnsanın kendi kendine yaptığı yargılamalar var. Sonradan öğrendiğimize göre herkes bu yargılamayı yapmış" şeklinde konuşuyor.

Gemide patlamadan sonra oluşan yangını söndürmek için diğer gemilerden herhangi bir yardım yapılıpyapılmadığı şeklindeki sorumuza; "Yangın söndürme esnasında hiç kimsenin yardımı olmadı. Olması da zaten mümkün değildi. Çünkü yangın sürdüğü müddetçe, ağzına kadar cephane yüklü geminin infilak tehlikesi vardı. Bize yardıma gelenlerin felaketine sebep olabilirdik" diye cevap veren görevli bu sırada gemide trajedi ile komedinin birlikte yaşandığını söylüyor:

"Askerlikte bazı kurallar vardır. Adam eline silahı almış, kendi beynine dayamıştır. Dur, vururum seni dediğin zaman silahı bırakır, hemen hazırola geçer. Emir almaya, itaat etmeye, kısacası disipline alışmışlardır. O akşam da hadise böyle olmuş. Galiba Ahmet diye bir astsubay arkadaş olaya müdahale etmiş. Bölüğe bakan bir arkadaş olduğu için erleri tanıyor. Denize atlamaya çalışan insanlar, askerler var. Onlara, denize atlarsanız hepinizi döverim demiş. Halbuki atlasa, kaçıp gidecek. Bu sefer toparlanmışlar. Bu işe girişen kaç kişiydi, bilemiyoruz. Bize 15 ila 35 kişi arasında değişen bir gruptan bahsedildi. Aslında bayağı kalabalık bir grup. Sert bir şekilde müdahale edildiği için, olay o şekilde engellenmiş."

UYKUDAN UYANDIRDILAR

Gemide bunlar olurken, Ankara'da Deniz Kuvvetleri karargahında büyük kargaşa yaşanır. Olay önce "Muavenet Muhribi'nde nedeni bilinmeyen iki patlama oldu" şeklinde duyulur. Saatler geçtikçe gerçek ortaya çıkar, ilk başlardaki şaşkınlık yerini acı ve öfkeye bırakır. .

"Olay saat birde olmuş. Benim bir otuzda haberim oldu. O sırada
İstanbul'daydım. Ankara'dan telefon geldi. İlk önce dediler ki, Muavenet'te iki tane infilak olmuş. Aklıma hiç bunlar gelmiyor. Sabotaj falan diye düşünüyorum. Biraz da uyku sersemliği var. Arayan amirale kapat telefonu, kendime geleyim, on beş dakika sonra ara dedim. Elimi-yüzümü yıkadım, kendime geldim. Yanlış bir karar vermeyeyim diye zamana ihtiyacım oldu. Sonra tekrar telefon ettiler, yanlışlıkla bir gemiden füze atılmış dediler. Hangi gemiden atıldığı da belli
değiL. Hemen Donanma Komutanı'na emir verdim. Gece, helikopterle doğrudan doğruya İzmir'e, oradan da gemiye git dedim. Emri verip, harekat sahasına gönderdim. Olayı sonradan öğrendim" diyerek komutanlık katında olayın nasıl cereyan ettiğini anlatan emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Vural Beyazıt, gerekli girişimlerin hemen başlatıldığını belirtiyor. İlk anda Türkiye'nin tepkisi son derece sert bir şekilde karşı tarafa intikal ettirilir. Ankar~'da Genelkurmay Başkanlıgı ve Denız Kuvvetlerı Komutanlığı, "Muavenet" gemisinin vurulmasını tüm ısrar ve baskılara rağmen ilk başlarda "kaza" diye nitelendirmez. Yapılan açıklamalarda "müessif olay" tabiri kullanılır.

"Daha sonra Nato Başkomutanı, Ankara'ya, Genelkurmay Başkanı'na geçmiş olsuna geldi. Þimdiki ABD Genelkurmay Başkanı Shali Khasvilli. Genelkurmay Başkanı beni de çağırdı. Benim içim kan ağlıyor. Shali Khasvilli, bu kazadan dolayı en büyük üzüntülerimi bildiririm dedi. Ben, daha kaza olup olmadığı belli değiL. Bir tahkikat yapılır. Kaza olupolmadığı ortaya çıkar. Þimdilik kaza demeyelim. Bir olayolarak bunu kabul edelim, belki kasti olabilir dedim.

Adam, benim sözüm üzerine müthiş bozuldu. Biz müttefikiz, bunu kaza olarak yorumlamak lazım dediyse de, biz dinlemeyip oradan ayrıldık" diyerek Ankara'nın olaya yaklaşımını ve tepkilerini özetleyen Vural Beyazıt Paşa, ilk başta ABD'li gemi personelinin kasti bir tavrının söz konusu olabileceğini düşünerek, Saratoga gemisi personelinin etnik kökenini araştırdıklarını, bunun için ABD'ye baskıyaptıklarını söylüyordu.

"Saratoga gemisi mürettebatının bütün kökenlerini araştırdık. Rum mu, Ermeni mi, Yunanlı mı diye. ABD'de yasak olmasına rağmen araştırdık. Koca gemi, beşbin tane personeli var" diyen dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Vural Beyazıt, Türkiye'nin olaya yaklaşımının ne derece kuşkucu olduğunu ortaya koyuyordu.

Olay gerçekten de kuşkulanılma yacak gibi değildi. Dörtlü şifre ve kilit sistemiyle çalışan bir güdümlümerminin, hedefi "track"layarak ateşlenmesi her türlü şüpheyi akla getirecek özellikteydi. Buna rağmen olayı araştırmak üzere İzmir'e gönderilenler gazetecilere olayın "teknik arıza" sonucu gerçekleştiğini açıklamış olmalarına rağmen bunun o aşamada bilinebilmesi imkansızdır. Nitekim, Muavenet gemisinin Gölcük Limanı'na gelişinin ardından Kuvvet Komutanı Oramiral Vural Beyazıt'ın muhribe yaptığı ziyaret öncesi, Donanma Komutanı Oramiral Güven Erkaya, gemi personeline İzmir'de yapılan açıklamayı nakzeden bir konuşma yaparak, olaydaki karanlık noktaların aydınlatılmasını istiyordu.

APO'NUN YEGENI, MUAVENITTE ÞEHID OLDU

Muhripte şehit olanlara, Gölcük'te görkemli bir tören yapılır. Beş şehit için yapılan törenlere başta Genelkurmay Başkanı olmak üzere, üst düzey asker ve sivil yetkililer katılmıştı.

Bu sırada ilginç bir gerçek ortaya çıkar. Þehi tlerden topçu er Recep Akan'ın, Türkiye'nin başına yıllardır bela olan PKK lideri Abdullah Öcalan'ın, yani APO'nun yeğeni olduğu öğrenilir. Efendi davranışlarıyla gemi personelinin dikkatini çeken ve sevgisini kazanan Recep Akan'ın dayısı ile hiçbir benzer tarafı
yoktur. Ka derin garip bir cilvesi, APO'nun yeğeni askeri törenle, doğduğu yere, Urfa'nın Halfeti ilçesine defnedilmek üzere gönderilir. OLAY NASIL OLDU?

Vural Paşa geminin vurulma olayını şöyle anlatıyor: "Bütün dikkatlerini hava harbine toplamışlar. Hava harekatı bekliyorlar. Onun dışında birçok iş yapılıyor bu gemide. Yangın eğitimleriniz olur, V.s. Saratoga uçak gemisi bunların hiçbirisini yapmıyor. Gemi Adriyatik'te görev yapıyor. Adriyatik'te hava şu; o zaman Yugoslavya her an saldırır, hava harekatıyapar psikolojisi var. ABD'liler de her an bu tehdit altında. Akılları-fikirleri Adriyatik'te kalmış. Gemi Ege'ye geliyor tatbikat için, bir AIlah'ın kulu, "Gemimiz Ege'ye intikal etmiştir" diye devreden anons yapmıyor. Ne komutan, ne de ikinci komutan, böyle bir eğitimimiz vardır demiyor. Sivri akıllı bir yüzbaşı gece yarısı eğitim yapacağız diyor. İlgili personeli yataktan uyandırıyor. Halbuki eğitim bir bütündür. Tek bir şeyin eğitimi olmaz. Bir çok eğitim çalışması birarada yapılır. Bunu komutana da sormuyor. Gemide grup komutanı olan bir amiral var. O amirale gidip müsaade istiyor. O, bana ne, git kendi gemi komutanınla konuş diyor. O da kendi inisiyatifiyle eğitime başlıyor. Söylediği, ağzından çıkan laflar o merminin harpte kullanılması için kullanılan kumandalar. Yüzbaşı kendini daha Adriyatik'te zannediyor. "Burst Away, Burst Away" füzeleri düşman üzerine fırlat demektir. Yüzbaşı "Burst Away" diyor. Halbuki böyle dememesi lazım. Neticede bir asker oradaki. Denileni yapmak zorunda. Hedefi ayarlayıp, ateş ediyor. Olacak iş değiL."

Konu hakkında en detaylı bilgiye sahip olabilecek isimlerden emekli Genelkurmay Başkanı Org. Doğan Güreşde, bu bilgiyi teyid ediyor. Olayın, Sara toga gemisi personelinin disiplinsizlik ve eğitimsizliğinden kaynaklandığını, bunun ABD'lilerin hazırladığı rapora Türk tarafının ısrarlı takibi sonucu aynı şekilde yazdırtıldığını söylüyor.

Her iki komutanımız da, yapılan araştırma neticesinde olayda kasıt unsurunun bulunamayacağını belirtiyor. ABD'lerinin müttefikirniz olduğunu, karşılıklı olarak en gizli sırların birbirine aktarıldığını, hatta tatbikatlarda şifrelerin bile ABD'lilerden alındığınısöyleyen komutanlarımız, "eğitimsizlik ve disiplinsizliğin" yolaçabileceği facialara en güzel örneğin bu olay olduğunu belirtiyorlar.

Resmi açıklamalar her ne kadar bu minval üzere hazırlanmış olsa da, Deniz Kuvvetleri camiasını tatmin etmekten uzak bulunuyor. Silah sisteminin işleyişini bilenlerin itirazlarıyükseliyor. Gemi komutanının bilgisi dahilinde olmadan füzelerin ateşlenmesinin mümkün olmadığını belirten denizciler, konunun daha farklı boyutları bulunacağını söylüyorlar.

Kaynak..Aksiyon Haftalık Haber Dergisi

DEVAMI VAR
Mesajı Paylaş
  • Gösterim 24,020 
  • Askeri Tarih
  • 24 Yanıtlar



#1
MUAVENET KASTEN VURULDU ( 2 )

ABD OPSIYONLARI ELİNDEN KAÇİRIYOR

Muavenet Muhribi vurulmadan önce, ABD ısrarla Türkiye'ye, Knox sınıfı fırkateynleri vermeye çalışıyor. ABD'nin bu baskısına direnen kuvvet komutanları, Deniz Kuvvetleri'nin modernizasyonunun ancak yeni gemiler yaptırılarak sağlanabileceğini savunuyorlar. Bu çerçevede Türki ye' nin konu ile ilgili açtığı ihalelerin önemli bir bölümünü Alman firmaları kazanıyor. Türkiye, Almanya ile birçok ortak projeye imza atıyor. Ay sınıfı denizaltılar, Doğan sınıfı hü cumbotlar ve Harp Filo'nun en önemli vurucu gücünü oluşturan Meko sınıfı fırkateynler, Türkiye'nin, Almanya ile müşterek gerçekleştirdiği projeler. Olay maddi açıdan düşü nüldüğünde bile ABD'ye çok pahalıya patlıyor. Genelkurmay BaşkanıDoğan Güreş de ABD'den uzun süredir gemi almadığımız ı teyit ediyor. Fakat asıl eksiklik ve zaaf istihbarat açısından oluşuyor.

Her sınıf gemi farklı yapıya sahip olduğu için, gemiler birden fazla sayıyı ihtiva eden gruplarla alınıyor. Dizel ve sitimli olarak iki ana başlık altında tasnife tabi tutulabilecek olan çağdaş harp gemilerinin kullanımı, bakımları ve idamesi için personel yetiştiriliyor, yedek malzeme stokları ile tersane altyapısı oluşturuluyor. Bu işlemlerin hepsi de ülkeler arasında sayıları yüzlerle ifade edilen personelin değiş-tokuş una neden oluyor. Aylar öncesinden gemileri teslim alacak olan personel tefrik edilip, gerekli eğitimi almak üzere yurtdışına gönderiliyor. Aynı şekilde, gemiler teslim alındıktan sonra meydana gelen arızalar ve rutin bakım işlemleri için Türkiye'ye teknisyenler, teknik uzmanlar geliyor. Bu sayede ülkeler birbirlerinin teknolojisini, altyapısınıöğreniyor, personelle ilişkiler kurarak istihbarat topluyorlar. Türkiye'nin elindeki ABD yapımı harp gemilerinin ömürlerini doldurup hurdaya ayrılacak olması ve yerlerine AlmanyaTürkiye ortak yapımı savaş gemilerinin konulacak olması, ABD'yi tüm bu avantajlardan mahrum bırakıyor. Hücumbot, Denizaltı ve Harp filoları gibi Türk donanmasının belkemiğini ve vurucu gücünü oluşturan filolarda ABD'ye bağımlılık ortadan kalkıyor.

Deniz Kuvvetleri'nde ağırlığı azalan ABD, Türkiye ile Yunanistan arasında korumaya ve kurmaya çalıştığı dengenin de bu gelişmelerden etkilendiğini görüyor. Yaptırım gücü gittikçe azalan ABD, Ege Denizi'nde opsiyonların Almanya'nın eline geçebileceği endişesini taşıyor.

Vurulan muhribin mayın dökme' kabiliyetine haiz olduğunu söyleyen eski Mayın Filo Komutanı Tümamiral Gökmen Keçeci, geminin bu özelliğiyle Yunanistan'ın korkulu rüyası olduğunu söylüyor. 33 mil maksimum hıza ulaşabilen gemi, bu hızda mayın dökebiliyor.

Muavenet'in vurulmasından sonra gündeme gelen tazminat meselesi ABD'ye niyetini gerçekleştirmesi için fırsat veriyor. Hurdaya ayırma çalışmaları yaptığı "Knox" sınıfı gemilerden bir tanesini vurulan gemiye karşılık olmak üzere teklif eden ABD, Türkiye'ye 8 tane fırkateyn veriyor. Bu sayede "Harp Filo"da ağırlık tekrar ABD yapımı gemilere geçiyor. Gemileri teslim alıp, Türkiye'ye getirmek üzere sayıları yüzlerle ifade edilen subay ve astsubay ABD'ye gidiyor.

STRATEJİK SİLAHLARA DİKKAT

Emekli Tümamiral Gökmen Keçeci ABD'nin gemileri verirken bir çok hedefi olduğunu belirterek şunları söylüyor;

"Bunların en önemlisi siyasi sebeplerdir. Bu gemileri kendine müzahir ülkelere verir ve deniz kuvvetleri açısından kendine bağlar. ABD'nin siyasetlerine uygun kullanmazsan, yedek parçalarını alamazsın. ABD kritik yedek parçaları çok yavaş ve çok az verir. Kritik parçaları elinde tutması bunları harcıalem yedekler gibi vermemesi normaldir. Çünkü gemileri ucuza veriyor. Bunun karşılığında da seni kontrol ediyor. Bunu yalnız ABD yapmıyor. Almanya'nın da, İngiltere'nin de tavrı aynıdır.

ABD yedekleri verdiği zaman bunların kendi gemileri ile taşınmasınışart koştu. ABD bir taşla kaç kuş vuruyor? Bir; siyasi açıdan istediği ülkeleri destekliyor ve onların silahlı kuvvetlerini kendisi yönlendiriyor. İkincisi; devreden çıkardığı gemileri koyacak yeri yok. Bunları bir başka ülkeye vermek suretiyle kendinden uzaklaştırır. Ama bunu satmayıp, hibe etmediği zaman bunların müthiş yedek ve stokları var. Bunları eritme imkanı yok. Kendisi kullanamayacağı için ekonomik sıkıntı verir."

PSİKOLOJIK YARALAR SARILMADI

Muavenet Muhribi, Gölcük'e getirildikten sonra gemi personeli kendilerine suçlu muamelesi yapıldığınısöylüyor. Geminin, Poyraz rıhtımına bağlanmasından sonra personel bir spor salonuna toplanarak sağlık muayenesinden geçirildi. Ancak anlatılanlara göre üstünkörü yapılan muayene "derde devadan gayrı" her işe yaramış. Geminin tatbikat bitiminden sonra intikal seyri esnasında, beklenmedik bir anda vurulmasının kendilerine büyük bir şok yaşattığını söyleyen gemi personeli, psikolojik yaraların sarılmadığından şikayetçİ. Olayın şokunu uzun süre üzerlerinden atamayan personele, hurdaya ayrılacak gemide aylarca görev yaptırılması onları üzen ayrı bir konu olmuş. Yaşamın durduğu gemide en basit ve temel ihtiyaçlar bile dışarıdan karşılanır. Yaşanan faciadan sonra insani jestler beklediklerini söyleyen bahriyelilere hak vermekten başka elimizden bir şey gelmiyor.

Vural BEYAZIT (Emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı):

Bu olay, ABD bahriye tarihinin yüz karasıdır

B u, beni hayatımda en çok üzen konu olmuştur. Yalnız kaldım. Mal sahibi benim.

Milletimin adına mal sahipliğini ben üstlenmişim. Hiç bir günahımız yok. Bir tatbikat sonrası, gece seyri dediğimiz bir dönem var. O ara bu olayoluyor. Bu olayı yapan bir müttefikimiz. Þifremizi bile ondan alıyoruz. En gizli sırlarımızıbilen, doküman alışverişi yaptığımız bir ülkenin gemisi. Biz o sistemde Amerikan sisteminde yetişmiş subaylarız.

Genelkurmay Başkanı, başkomutan ama, olaylara benim kadar vakıf değiL. Bakan da benim kadar vakıf değiL. Benim de asıl sorumlu olarak cevap verme yetkim yok. Ama Genelkurmay'da, Basın ve Halkla İlişkiler Dairesi'ndeki albayın yetkisi var. Ben oramiralim, kuvvet komutanı olarak açıklama yapma yetkim yok. Þehit aileleri var. Yaralılar var. Bunun hukuki boyutları var. Tazminat durumları var. Başbakan tazminat alalım diyor. Efendim, tamam tazminat isteyelim ama zamanında 153 bin dolara satmışlar bu gemiyi. Adam, bize, al 153 bin dolarını derse ne yapacaksın? Öyle değil mi? Zamanında 153 bin dolara vermiş bize. Gemi bizim olmuş. O kadar sene kullanmışız. Amortismanı da çıkar. Al 153 bin doları dese ne yaparsınız? Hiç bir şey yapamazsınız. O zaman tazminat lafını ağzına almayacaksın.

Bütün bu stratejileri kendi kendinize bulacaksınız. Yapayalnızsınız. Benim hayatımda en sıkı ldı ğım, en üzüldüğüm olay budur. Bir köpeğim vardı o beni çok teselli etmişti.

Nato Başkomutanı, Ankara'ya, Genelkurmay Başkanı'na geçmiş olsuna geldi. Þimdiki ABD Genelkurmay Başkanı Shali Khasvilli. Genelkurmay Başkanı beni de çağırdı. Benim içim kan ağlıyor. Shali Khasvilli, bu kazadan dolayı en büyük üzüntülerimi bildiririm dedi. Ben, daha kaza olup olmadığıbelli değiL. Bir tahkikat yapılır. Kaza olup-olmadığı ortaya çıkar. Þimdilik kaza demeyelim. Bir olay olarak bunu kabul edelim, belki kasti olabilir dedim. Adam, benim sözüm üzerine müthiş bozuldu. Biz müttefikiz, bunu kaza olarak yorumlamak lazım dediyse de, biz dinlemeyip oradan ayrıldık.

ABD, Knox'ları tazminat olarak mı verdi?

Hayır. Yok öyle birşey. Knox'ların bunlarla bir alakası yok.

Doğan GÜREÞ (Emekli Genelkurmay Başkanı): ilk başta şehit var mı diye sordum

O günleri şöyle gözümün önüne getirdim. Vural Paşa, komu tanım dedi Muavenet muhribini bir Amerikan gemisi vurdu. Ne oldu. Efendim dedi, Sea
Sparrow'la. Nasılolur... tatbikattalar? Hem de efendim tatbikatın ara safhasındayız dedi. Yani durum alma, pozisyon alma. Bir ara verilmiş yani bir eğitim için mevzi almak, intikal seyri sırasında oluyor. Yeni pozisyon almak için gidiyor" lardı. Nasılolur Vural Paşa dedim. Þehidimiz? Maalesef. Patlama? Hayır. Nasıl vurdu? Sea Sparrow'la. Hava hedefine karşı kullanılabilir. Köprüüstünden vurulmuş. Komutan da orada. Þimdi tabii bu ilk haber. Olacak şey değiL. Bunu tahkik edelim. Tahkikat heyeti kuralım. Benim ağzımdan ilk çıkan sözlerden bir tanesi bundan sonra bu kadar disiplinsizlik olmaz dedim. Allah selamet versin Vural Paşa da olayın üzerine gitti. Çok uğraştı.

Sea Sparrow'lar çok kontrollü füzelerdir. Anahtarları var onun.

Emniyet, açma, atış durumuna onoff anahtarı var. Bu harekat odasına da bağlı. Þimdi orada da bunun kontrolü var. Ateşleme için evvela bir şeyi açmak lazım. Bir kaç muamele yapmak lazım. Evvela bunu on durumuna getireceksin. Savaş Harekat Merkezi'nde amiri var. Bir tatbikatta hakiki mermiyi kullanma var. Bir komutanı, bir kumandanı var. Hatta ve hatta bu gibi şeylerde, grup komutanı komodora kadar gider. Bütün bunlar aşılmış, o zaman dedim ya yanlış bir ateşleme mi olmuş. Tabii Beyazıt Paşa iyi bir denizci, komutanım dedi. Böyle şeyolmaz.

Gemi komutanı dahil 5 şehit. Hatta dediklerine göre şehit olan erlerden birisi Abdullah Öcalan'ın yeğeni. Ondan sonra bu gibi şeylerde otomatik olarak devreye giren, videoya çeken şeyler vardır.

Onu getirdiler. Baktım. Roket ateşleniyor. Gemide bir sessizlik. Yine sessizlik var. On-beş yirmi saniye. Otuz saniye sonra gemide bir hareket başlıyor. O zamana kadar farkında değiller. Komutan bilmiyor, o bilmiyor. Koordine yok ortada. Müthiş bir koordine hatası. Savaş Harekat Merkezi'ndeki 'Bu tatbikat mı, yoksa gerçek mi?' diyor. Soruyorlar. O da söylüyor. Bu bir tatbikattır, bu bir tatbikattır. Bu bir gerçektir. Adam soruyor, sormasıyla tamam diyor. Ateş. Bunlarıöğrendik tabii. Aklımda kaldığına göre. Atıyor. Ondan sonra alevleniyor. Eyvah diyorlar. Muavenet vuruluyor.

Eğitimi yapan bir birlik bu kadar büyük hata yapmaz. İnanasım gelmiyor diye bir ifade kullandım. Yoksa bizi niye mahsustan vursuniar. Böyle bir şeyolmaz. Efendim şehitlere çok iyi bir tören yapıldı. Gölcük'te. O zamanın Güney Avrupa Müttefik Kuvvetleri Komutanı da gelmişti. Hassaten yüz vermedim. Onu vuran bir adam gibi gördüm, öyle canım sıkıldı. Öğle yemeği ne davet bile etmedim. Napoli'den atlamış gelmiş. Ortada kaldı. Sonra bakmış ilgilenen yok. Çekmiş, gitmiş.

Gemi personelinin o andaki hissiyatı:ABD heyetini sağ bırakmazdık

Sadece ABD'li dostlarımızın kameraman ekipleri çalışıyordu. Helikopterle, belli bir mesafeden kameraman ekipleri bizleri görüntülerneye çalışıyordu. Bizim çektiğimiz sıkıntıyı onlar görüntülüyorlardı. ABD'liler böyle şeyleri yaparlar. Bir insana acı çektirirler, onu diğer insanlara naklen seyrettirirler.

Komodorumuz Halil Bölen'di.

Komodor gerçekten çok dirayetli bir insan. Herkes şaşkındı. Komodor da şaşırmıştı ama neticede çok kişiden dirayetliydi. Gemide ahkam kesenler vardı. Halil Bölen Paşa-o sırada albaydı-onlardan çok dirayetliydi. O insan bizim nazarımızda herşeye layıktır. Unutamadığımız bir silah subayımız vardı; Meftun Yüzbaşı. Þimdi o da kurmayoldu. O da çok dirayetli bir insandı. Zaten baş olarak onlar kaldı gemide. Onların direktifleri doğrultusunda bazı işler yapılmaya başlandı. Bu arada geminin ikinci komutanı yaralı diye gemiyi terk etti. Bunu da hiç unutamıyoruz. Ondaki yara kadar yara herkeste vardı. Bu bahsi hatırlamak bile istemiyorum.

Gemideki ilk yardım ekibi çok iyiydi. Doktorumuz çok dirayetli, mükemmel bir insandı. Kendilerini kaybetmeden yaralılara müdahale ettiler. Bir çok can belki de onlar sayesinde kurtuldu.

Gölcük'te de hadise devam etti. Sanki gemiyi biz vurdurmuşuz gibi ızdırap çektirdiler. İnsanları bir spor salonuna tıkıp muayene yapılmaz. Kendisini rahatsız hisseden var mı? diye sordular. Var diyen olunca da, yok hepiniz çok iyisiniz dendi. Herkese sağlam raporu verildi. Psikolojik durumumuz hiç düşünülmedi. Rastgele insanlar, rastgele insanları, rastgele muayene ediyor. Herkes sağlamdır. Başım ağrıyor diyene sağlamsın, kulağım ağrıyor diyene sağlamsın, gözüm ağrıyor diyene sağ lamsın dendi. İş kapatıldı.

Yangın sönüp, kuyruk parçası bulunmadan önce ABD ekibi geldi gemiye. Keşif amacıyla, sabotaj ihtimalini araştırmaya geliyor dendi. Yangına nasıl müdahale ettiniz? vb. konuları araştırmak için geldikleri söylendi bize. Keşif heyetiyle incelemelere katılan bir arkadaşımız "US Navy" yazılı kuyruk parçasını bulup hemen zapta geçirmiş. Hepimizi aklandıran, o parça oldu. ABD gemisinden bize güdümlü mermi atıldığına dair Amerikalılar gemide olduğu sırada haberimiz olsaydı, o heyetten hiç kimse sağ kurtulamazdı.

Psikolojimizi düşünebiliyor musunuz, salonda otururken gözümüzün önünde bir arkadaşımızın beyni patlıyor. Bu olayı biliyorsunuz. Önce kendinizi suçluyorsunuz. Nöbetimde geçen bir bomba bu infilakıyaptı diyorsunuz. Kendinizi yargılıyorsunuz. Sonra olayın gerçek sebebini öğreniyorsunuz. Keşke roketin parçasının bulunduğunu bilseydik. Hiç olmazsa arkadaşlarımızın intikarnını alırdık. Personel heyetten kimseyi sağ bırakmazdı.


Kaynak..Aksiyon Haftalık Haber Dergisi Mesajı Paylaş


Olay hakkında bır fıkır edınmek ıcın gonderdıgım,fotograflar. olayın boyutunu anlamanız ıcın yardımcı olur.




Mesajı Paylaş

Düzenleme İçin teşekkürler...Resimler için de teşekkürler.. Mesajı Paylaş

cok yakın hısım bi akrabam muavenet vuruldugunda bu gemide askerlik yapıyordu bana anlattığı ilk başta kazan dairesinin patladığı sanılmış sonradan vurulduğu anlaşilinca bunun bölgede gezinen yunan gemileri tarafından yapıldığı sanmişlar hatta fırkateynlere  bunun yunanlıların yaptıgınu bile söylemişler  sonra amerikalılar gemiye yardım amaclı gelip birkac füze parcasını denize atınca bi teğmen tarafından tartaklanmış eyer füzeyi atanların abdliler oldugunu ögrenseydik gemiye gelen askerleri sağ cıkartmazdık demişti  bu bi asker icin hicde kolay deildir butun komutanlarının gözlerinin önünde ölmesi  Mesajı Paylaş

MUAVENET SALDIRISININ 18. YILI

ABD FÜZESİYLE 5 ÞEHİT VERMİÞTİK

Muavenet Zırhlısına Amerikan gemisi Saratoga'dan saldırının üzerinden tam 18 yıl geçti. NATO'nun Kararlılık Gösterisi-92 tatbikatının yapılmakta olduğu 2 Ekim 1992 gece saatlerinde düzenlenen saldırıda, zırhlının kaptanı da dahil 5 askerimiz şehit olmuş 22'si de yaralanmıştı. Aradan, 18 yıl geçmesine rağmen ne Amerika özür diledi, ne de Türk makamları bu saldırıya bir tepki verebildi...
Muavenet Zırhlısının Amerikan Saratoga gemisi tarafından saldırıya uğramasının üzerinden tam 18 yıl geçti.

2 Ekim gecesi saat 22.07'de 2 torpido ile yapılan yapılan saldırıda gemi komutanı dahil 5 asker şehit olmuş 22 asker yaralanmıştı. Ancak saldırı sonrası ortaya çıkan gerçekler, Amerika'nın bu saldırıyı bilerek ve planlı şekilde yaptığını ortaya koydu.

İşte o bulgulardan bazıları...

1- SİLAH KULLANILMIYORDU MUAVENET 2 TORPİDOYLA VURULDU

Tatbikatta silah kullanılmıyordu. Ancak, Amerikan Saratoga gemisi, saldırıyı torpido ile gerçekleştirdi.

2- KAZA OLMASI İMKANSIZ

Saldırının hemen ardından olayın kaza ile gerçekleştiği yönünde açıklamalar yapıldı. Ancak, denizci askerlerin ortaya koyduğu bir gerçek vardı. Saldırıda kullanılan torpidonun ateşlenmesi için ardı ardına tam 6 komut verilmesi gerekiyordu. Donanma Komutanlığı Askeri Savcılığı tarafindan 11 Kasim 1992'de hazırlanan raporda, Amerikan gemisinin saldırıdan yarım saat kadar önce Muavenet'i gece görüş dürbünüyle izlemeye başladığı açıkça yazılıyordu.

ABD'nin bu sinsi saldırısında Gemi komutanının da aralarında bulunduğu 5 askerimiz şehit oldu, 22 asker yaralandı. Þehitlerimizin isimleri şöyleydi.

Gemi Komutanı Deniz Kurmay Yarbay Levent Kudret Güngör
Deniz Teğmen Alper Tunga Akan
Deniz Astsubay Serkan Aktepe
Deniz Çavuş Mustafa Kılınç Deniz
Topçu Er Recep Akan
Saldırıyı planlı yapan Amerika Türkiye'den özür dilemedi. Özür dilenmesi için uğraşan da olmadı. Türkiye Cumhuriyeti'nin yöneticileri, 5 askerin şehit edildiği 22 askerin yaralandığı bu saldırı hakkında Amerika nezdinde hiçbir girişimde bulunmadı. Aksine, sanki Amerika haklıymış gibi davranıldı.

Türk yetkililerin ilgilenmek istemediği bu saldırının gerçek amacını Amerikan 11. İdare Mahkemesi açıkça ortaya koymuştu. Mahkeme, Muavenet'in vurulması olayını "adli olmayan politik mesele" olarak değerlendirdi ve bu konuda tazminat davasi bile açılamayacağına hükmetti.

Amerikan mahkemesinin "politik mesele" olarak değerlendirdiği saldırının ardından, Amerika'nın Türk Ordusu'na yönelik saldırıları ve Türkiye'deki karışıklığın dozu planlı bir şekilde artırıldı.

MUAVENET NEDEN VURULDU?

Peki Muavenet Zırhlısı neden vuruldu? Aynı dönemde Amerikalı yöneticiler, Irak'ın kuzeyinde bir kukla devlet kurma projesini hayata geçirmeye başlamıştı. Buna doğal olarak tepki gösteren Türk Ordusu ise "hizadan çıktı" diye değerlendiriliyordu. 17 Þubat 1993'te uçağı düşürülerek şehit edilecek olan Orgeneral Eşref Bitlis, Irak'ın kuzeyindeki PKK yapılanmasını tamamen bitirecek bir sınırötesi harekat hazırlığındaydı. Bu harekat ABD'nin bölgedeki çıkarlarıyla taban tabana zıttı. Hizadan çıkan Türk Ordusu'nun hizaya sokulması ve tehdit edilmesi gerekiyordu.

Bu saldırının ardından yaşananlar da önem taşıyor. Muavanet Zırhlısının vurulmasının ardından 1993 yılı, Amerikan güdümlü kontrgerillanın Türkiye'yi sarsan karanlık eylemleriyle geçti.

24 Ocak 1993 Uğur Mumcu katledildi. Aydınlarımıza yönelik kontrgerilla saldırıları arttı. 17 Þubat 1993 Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis, uçağının Amerikalılar tarafından düşürülmesi sonucu şehit edildi. 24 Mayıs 1993 Bingöl-Elazığ karayoluna pusu kuran PKK'lılar 33 askeri kurşuna dizerek şehit etti. 2 Temmuz 1993 Sivas Madımak Oteli'nde 35 aydınımız yakılarak katledildi. 5 Temmuz 1993 Erzincan'ın Kemaliye ilçesi Başbağlar Köyü'ne baskın yapan PKK'lılar 33 sivil köylüyü katletti ve köyü yaktı. 1993 yılı boyunca... PKK'nın kalabalık gruplar halinde yaptığı terör eylemleri arttı.

Kaynak: http://www.deniztv.com/HABER/23967/26/muavenet.html Mesajı Paylaş

Gemi Amerikan CV60 Saratoga uçak gemisinden atılan iki adet Sea Sparrow ile köprü üstünden yani kaptan köşkünün yakınlarından vuruldu.. neden yukarda torpido ile vuruldu diye yazıyor anlamadım.

Aşağıdaki resimlerde geminin kaptan köşkü tarafından vurulduğu belli oluyor. bunu torpido yapamaz...





Mesajı Paylaş

Sea Sparrow füzeleri ne zaman torpido sınıfına girdiler? Mesajı Paylaş
ADALETİN OLMADIĞI YERDE NE SAYGI KALIR, NE DE DÜZEN! ADALETİN OLMADIĞI YER YIKILMAYA MAHKUMDUR! DÜRÜSTLÜK BENİM KARAKTERİMDİR! BEN ŞEREFİM İÇİN YAŞAR, ŞEREFİM İÇİN ÖLÜRÜM. MUHTAÇ OLDUĞUM KUDRET DAMARLARIMDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR.
SKYWOLF...DefenceTurk.com

Neden hala şunlara dost diyorlar ! Meclise çıkıp sormak istiyorum ne yapıyorsunuz siz diye ? Bunun hesabı mutlaka sorulacaktır ! Mesajı Paylaş

Alıntı yapılan: BLACKHAWK - 04 Ekim 2010, 16:35:40
Neden hala şunlara dost diyorlar ! Meclise çıkıp sormak istiyorum ne yapıyorsunuz siz diye ? Bunun hesabı mutlaka sorulacaktır !

Hadi senin hatırın için düşman diyeliim. Yada pembe diyelim.  Değişen birşey olmadı yahu var bu işte bir yanlışlık.

Bu hesabın nasıl sorulacağını merak ettim, bir planın olmalı, öğrenmek isterim. Mesajı Paylaş


Paylaş whatsappPaylaş facebookPaylaş linkedinPaylaş twitterPaylaş myspacePaylaş redditPaylaş diggPaylaş stumblePaylaş technoratiPaylaş delicious
İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren Replikacep.com sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.Knın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur.Replikacep.com hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri İletişim sayfamızdan bize bildirdikten en geç 3 (üç) iş günü içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.
Footer menü
Hakkımızda
Bize Ulaşın
Biz Kimiz
Hizmetlerimiz