Suriye Krizi

Başlatan Falcon, 20 Temmuz 2011, 18:41:46

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Sizce Türkiye Suriye'ye yapılacak bir askeri müdahaleye katılmalı mı?

Katılmamalı. Bizi hiç iligilendirmez.
18 (18%)
Kesinlikle katılmalı. Çünkü müdahale sonrası Suriye'de söz sahibi olmamız için şart.
53 (53%)
Engel olmalı. Çünkü Suriye'den sonra sıra İran'a, ondan sonra da sıra bize gelecek.
24 (24%)
Başka bir düşüncem var. Aşağıda paylaşıyorum.
5 (5%)

Toplam Oy Verenler: 100

Sarı öküzü verelim diyorsun yani!

Mesajı Paylaş
ADALETİN OLMADIĞI YERDE NE SAYGI KALIR, NE DE DÜZEN! ADALETİN OLMADIĞI YER YIKILMAYA MAHKUMDUR! DÜRÜSTLÜK BENİM KARAKTERİMDİR! BEN ŞEREFİM İÇİN YAŞAR, ŞEREFİM İÇİN ÖLÜRÜM. MUHTAÇ OLDUĞUM KUDRET DAMARLARIMDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR.
SKYWOLF...DefenceTurk.com

Alıntı yapılan: SKYWOLF - 24 Şubat 2020, 17:18:27
Sarı öküzü verelim diyorsun yani!

Ben birşey yapalım demiyorum hocam . Sadece bir ihtimal. Ancak bahsettiğim ihtimal Sarı Öküzü vermekten çok Kısır koyunu verip süt sağma makinesini almak gibi birşey. Mesajı Paylaş
Savaş Var Denildiğinde Biz;


Sn BATTLESTAR in paylasmakta oldugu goruslerin tumune   katilmam mukun degil .

Oncelikle savunma sanayisinde bir tikaniklik oldugu gorusune katilmaktayim. Ancak bu tikanikligin ana nedenleri siyasi ve ekonomik nedenler olarak siralanabilir. Siyasi ayakderken  yurt icerisinde yapilmis ve yapilmakta olan hatalar serisi ki bunlar kisaca hatali ihaleler , tum eksiklerin ayni zamanda giderilmeye calisilip kaynak yetersizligi olusumu. Yurt disi siyasi derken de olusabilecek direk veya ortulu ambargolarin olusumunun onceden ongorilememesi vs....

Ekonomik ayak ise kaynak yetersizligi olarak siralanabilir. Kaynak yetersizliginin olusabilecegi onceden gorulebilir olmali idi . Genelde projelerin gelistirilmesi ve uretime gecilebilmesi icin dis finansmana veya yerli kaynaga ihtiyac bulunulur ancak bizim projelerimizin buyuk bir kismi yurt icerisinden veya devletimizce finansal olarak desteklenmekte hal bu durumda iken ekononomik olarak kotuye gidis trendi oldugu andan itibaren dar bogaz ile karsilasilmasi normal. Butun bunlarin uzerine birde ek savunmamiz  ile ilgili "operasyonlar" masraflar olustugu icin Savunma sanayimizde kaynak eksikligi dogar.

Katilmadigim bir diger gorus ise Dogu akdeniz meselesinin salt ekonomik olarak algilanmasi . Dogu akdeniz TC icin oncelikli olarak Siyasi ikincil olarak da ekonomik dir.

Gelelim Tavizler kismina ki bu goruse de katilmiyorum.

Oncelikle yapilmasi gereken ben herseyi bilirim mantigindan vazgecip ,dunya aleme eyt uyt cekmeyi bir yana birakip diplomasiyi bilenlere birakmaktan baslar.  Uc bes yandas danismanin fikirlerine gore uretilen diplomasi uzun soluklu olmayacagi kabul edilmeli ve degisime gidilmeli.  Yoksa verilecek olan tavizlerin ardi arkasi kesilmez oyle iki uc kalem taviz vermekle isler duzluge cikabilse zamaninda Osmanli da bir miktar daha ayakta kalabilirdi. Baskasina taviz verilmeden once once neyi nerede yanlis yaptik onu algilayip duzelme yoluna gidilmeli.



Mesajı Paylaş

Alıntı yapılan: metin62 - 24 Şubat 2020, 18:02:55
Sn BATTLESTAR in paylasmakta oldugu goruslerin tumune   katilmam mukun degil .

Oncelikle savunma sanayisinde bir tikaniklik oldugu gorusune katilmaktayim. Ancak bu tikanikligin ana nedenleri siyasi ve ekonomik nedenler olarak siralanabilir. Siyasi ayakderken  yurt icerisinde yapilmis ve yapilmakta olan hatalar serisi ki bunlar kisaca hatali ihaleler , tum eksiklerin ayni zamanda giderilmeye calisilip kaynak yetersizligi olusumu. Yurt disi siyasi derken de olusabilecek direk veya ortulu ambargolarin olusumunun onceden ongorilememesi vs....

Ekonomik ayak ise kaynak yetersizligi olarak siralanabilir. Kaynak yetersizliginin olusabilecegi onceden gorulebilir olmali idi . Genelde projelerin gelistirilmesi ve uretime gecilebilmesi icin dis finansmana veya yerli kaynaga ihtiyac bulunulur ancak bizim projelerimizin buyuk bir kismi yurt icerisinden veya devletimizce finansal olarak desteklenmekte hal bu durumda iken ekononomik olarak kotuye gidis trendi oldugu andan itibaren dar bogaz ile karsilasilmasi normal. Butun bunlarin uzerine birde ek savunmamiz  ile ilgili "operasyonlar" masraflar olustugu icin Savunma sanayimizde kaynak eksikligi dogar.

Katilmadigim bir diger gorus ise Dogu akdeniz meselesinin salt ekonomik olarak algilanmasi . Dogu akdeniz TC icin oncelikli olarak Siyasi ikincil olarak da ekonomik dir.

Gelelim Tavizler kismina ki bu goruse de katilmiyorum.

Oncelikle yapilmasi gereken ben herseyi bilirim mantigindan vazgecip ,dunya aleme eyt uyt cekmeyi bir yana birakip diplomasiyi bilenlere birakmaktan baslar.  Uc bes yandas danismanin fikirlerine gore uretilen diplomasi uzun soluklu olmayacagi kabul edilmeli ve degisime gidilmeli.  Yoksa verilecek olan tavizlerin ardi arkasi kesilmez oyle iki uc kalem taviz vermekle isler duzluge cikabilse zamaninda Osmanli da bir miktar daha ayakta kalabilirdi. Baskasina taviz verilmeden once once neyi nerede yanlis yaptik onu algilayip duzelme yoluna gidilmeli.

1- Savunma sanayisindeki tıkanıklık siyasi ve ekonomik değil. Ekonomik zaten değilde. Keza gerekli önem ve şu anki anda bile ayrılan bütçenin total bütçeye oranla çok az olması gerektiğinde bütçe aktarılabileceğini düşünüyorum.

Siyasi ise evet siyasi ben dedim zaten bunu. Altay yapamıyorsun ve leopardları modernize edemiyorsun Almanya problem oluyor, M-60a3 leri edemiyorsun çünkü ek motorsuz verimsiz. Ne oluyor Suriyede atgm saldırısında ciddi kayıp veriyorsun.

Hava savunma füzesi vermiyorlar donanma filolalarını esnek kullanamıyorsun idlib'de askerini koruyamıyorsun. Denizden saldırı kabiliyetin yok niye F-35 vermiyorlar motorlarda sorun çıkartıyorlar libyada çakıyorsun vs. vs.

2- Doğu akdeniz bana göre bölgenin ekonomik potansiyeli neticesinde siyasileştirilmiş bir platform. Bence.

3- Evet buna katılırım ancak şunu sen ne kadar iyi politika yapsanda taraflar sana birşeyler vermek için senden birşey isteyecekler. Burdaki mesele bu alışverişi fayda/zarar oranında en mantıklı çerceveye oturtmak. Mesajı Paylaş
Savaş Var Denildiğinde Biz;


Bir ülke dış politikasını askeri-ekonomik-sosyal gücü kapasitesiyle çizer... Türkiye de askeri-ekonomik-sosyal olarak henüz güçlenmeden kapasitesini aşan dış politikalara yöneldi...Þu anki sorunların tek nedeni budur...

Geçmişte yaşanan olayları ve her olayda nasıl tornistan yaptığımızı göremeyenler veya görmek istemeyenler bir hülya hallüsinasyon'u içerisinde olayları anlayamamanın şaşkınlığını yaşıyorlar...

1000 km. duble yol , 10 milyon ecnebi turist , 100 ton domates satınca ekonomik dev ilan edip kendisini G7 ülkesi olduğunu zannedenler ; 50-100 gavur motorlu tank-iha-helikopter yapınca da dünya sahnesinde askeri güç olup rus-abd-ab karşısında pazarlık yapacaklarını zannettiler...

170 tankla Ortadoğu bataklığını kurutup 1400 yıllık şiilik anlayışı gerçeğini  devireceğini zannetmek en ufak tabirle Pollyannacılık'tır...

Türkiye düşmanları tam yerli silah sanayimiz kurulmuş emeklemekten yürümeye başladığını gördükleri anda başlarına gelecekleri görmüş ve adım adım güzelce gelişen savunma sanayimize darbe indirmek için "Din kartını kullanarak tabiri caizse bizi Suriye'de Libya'da gazlamışlar" bizi batağa sürüklemişlerdir... Savunma sanayimizin tüm alt sistem tedarik zinciri durmuş , projeler iyice aksamıştır...

Amma gerçeklerin bir gün mutlaka günyüzüne çıkma gibi kötü bir huyu vardır ve çıkmıştır....

Türkiye potansiyeli çok büyük bir ülke ama ben en çok yerli savunma sanayimiz gelişirken şundan korkuyordum:"Emeklemeden koşmaya çalışmak" Bizde emeklerken tam yürümeden koşmaya çalıştık maceralara girdik ve egemen güçler arasında bocalıyoruz ... Toparlanmak uzun sürecek...


Mesajı Paylaş

Alıntı yapılan: BATTLESTAR - 24 Şubat 2020, 19:10:27
1- Savunma sanayisindeki tıkanıklık siyasi ve ekonomik değil. Ekonomik zaten değilde. Keza gerekli önem ve şu anki anda bile ayrılan bütçenin total bütçeye oranla çok az olması gerektiğinde bütçe aktarılabileceğini düşünüyorum.

Siyasi ise evet siyasi ben dedim zaten bunu. Altay yapamıyorsun ve leopardları modernize edemiyorsun Almanya problem oluyor, M-60a3 leri edemiyorsun çünkü ek motorsuz verimsiz. Ne oluyor Suriyede atgm saldırısında ciddi kayıp veriyorsun.

Hava savunma füzesi vermiyorlar donanma filolalarını esnek kullanamıyorsun idlib'de askerini koruyamıyorsun. Denizden saldırı kabiliyetin yok niye F-35 vermiyorlar motorlarda sorun çıkartıyorlar libyada çakıyorsun vs. vs.

2- Doğu akdeniz bana göre bölgenin ekonomik potansiyeli neticesinde siyasileştirilmiş bir platform. Bence.

3- Evet buna katılırım ancak şunu sen ne kadar iyi politika yapsanda taraflar sana birşeyler vermek için senden birşey isteyecekler. Burdaki mesele bu alışverişi fayda/zarar oranında en mantıklı çerceveye oturtmak.

Sn BATTLESTAR yapmis oldugunuz aciklamalara kisisel dusuncelerimi belirteyim.

1-Savunma Sanayimizde tikaniklik.
Kanimca hem Siyasal hem de Finansal oldugu kanisindayim.
Siyasal kisminda sizin orneklemelerinize katilmaktayim ancak bu isin bir yani asil eksik olan yan zamaninda eksiklerin gorulemeyisi ve gerekli hizli onlem ve yatirimlarin yapilanamamasi. "sakin yanlis anlasilmasin bu hata sadece mevcut iktidarin hatasi degil isin ucu gecmise de dayaniyor" Yani demek istedigim su TSK nin eksikleri aksamdan sabaha ortaya cikmadi bunlarin bazilari bayagi eskiye dayanmakta. Bu eksiklikleri bir misal gelisi bir gecede ne distan alim ile ne de yerli imalat ile gidermek imkansiz. Yani Siyasal olarak Savunma sanayimizin alt yapisina  kritik konularda eleman yetistirebilmek icin pek yatirim yaptigimiz soylenemez . Su andakiler ya kendilerini kendi oz verileri ile yerlestirmisler ya da disardan kendilerinin edinmis oldugu tecrubeyi yurdumuza katki olarak sunmaktalar. Yani isin egitim bacagi pek yeterli degil. Diger bir eksiklik oncelik ve ivedilik hedefleri konulmasi ve bunlarin ivedikle tedarigi ve uretimi icin gerekli reformlarin yapilmasi. Ekonomik olarak butce kaynaklarinin istikrarli sekilde altyatirima kaydirilabilmesi. Su anda belirtmis oldugunuz gibi TSK nin bircok eksigi mevcut bunlarin yurt sathinda uretilebilmesi tercih ediliyorsa ki ediyoruz o zaman ekonomimiz saglam olmali ki istikrarli yatirimlar yapilabilsin. Su anki durum malesef pek oyle degil tasima su ile Savunma sanayimize katki saglamaktayiz .  Hem butceden kisarak veya baska amacler ile toplanmis olunan vergilerin kanalizasyonu ile ile giderilmekte. Halkimizin Savunmamiz yaninda , saglik,egitim ,adalet ... gibi bir sosyal devletten beklentilerini pek sagladik diyemeyiz. Savunma yatirimi altinda bazilari pek net olmayan birtakim haricten gelen yatirimlar da mevcut. Yani lafin ozu savunma sanayimizin durumu disardan su hali ile bir miktar kafasi karisik bir kisinin yillardan beri gelmekte olan eksikliklerini yetersiz donanimi ile eldeki birikmis parayi oncelik sirasindan yoksun olarak gidermeye calismasina benzetiyorum.

2-Dogu Akdeniz kanimca oncelikle Siyasal ikincil olarak Ekonomik degerlendirilmelidir.
Siyasi irade olmali ki diplomatik kanallar veya askeri olarak bolgenin  ekonomik getirilerinden faydalanilabilsin.
Neticede Dogu Akdeniz TC Su altindaki Sinirlarini belirleyecek. Dogu Akdeniz Kibris politikamizin onemli bir Siyasi ayagi. " Ekonomik getirisi de var ama o isin ikincil kismi her konuyu sadece ekonomik getiri uzerinden degerlendirme dogru olmayacagi kanisindayim . Sadece ekonomik yonden bakis tuccer zihniyeti olur"

3-Taviz .
+ Dogu Akdeniz Gazinin TC uzerinden tasinmasi
" Bunu hayata gecirebilmek icin Tavize gerek olmadigi kanisindayim sadece Sn CB nimizin ve  danismanlarinin Israil ve Misir aleyhine  soylemlerini yumusatmalari iyi bir baslangic olur"
+ Filistin Konusunda sesiz kalmak
" Filistin konusunda BM haricinde gereksiz beyanatlardan kacinmak"
"Arap ulkelerinin islerine karismamak , saga sola diklenmemek"

Bu konulardan vaz gecersek iyi bir baslangic olur kanatindayim bu da Taviz ise desteklerim.






Mesajı Paylaş

#2336
Öncelikle herkezin görüşüne saygı duymakla birlikte. Zaten malum beni bilen bilir. Görüşlerim bellidir. Ben S400'leri her daim sarı öküz den ziyade Truva atı olarak görüyorum. Ruslar T-Loramids ihalesine katıldıklarında S300 ile katıldılar ve çok fahiş fiyatla dahil oldular. Ihalede 4 şirket vardı ve Ruslar son sırada idi. Biz çinli firmaya verdik sonra iptal oldu ve yeni teklifler istedik. Ruslar yeni teklifle katılmayı bırak ihaleye bile girmedi. Çok katı idi kuralları. Sonra bir anda ne olduysa S400 verdiler ve çok uygun koşullarda. İnsan bir düşünür bu adama ne olduda bu teklifi bana yaptı. Cevabı çok basit. 15 temmuz darbe sonrası malum ABD ile aramız çok fazla gerildi. Çok büyük bir kriz yaşadık. Ruslar bu krizi gördü ve krizi daha fazla derinleştirmek için bize S400 teklifi ile geldiler. Amaçları bizi daha fazla yanlızlaştırmak idi. Ve malum F-35 projesinden çıkartıldık. Rusların bile henüz ulaşmadığı teknolojiye biz sahip olacaktık. Tabi o F-35 sayesinde Rusa karşı ciddi bir tehdit olabilirdik. Suriyede, Libyada, karadenizde üstün konumda olabilirdik. Tabi bir S400 satışı ile herşey berbat oldu. Ve 2.5 milyar dolar gelir elde ettiler. Þimdide bizim bu sıkışmışım halimizi kullanıyorlar. Ben herzaman Ruslar ile eninde sonunda karşı karşıya geleceğimizi biliyordum. Çünkü Kırım, Karabağ, Suriye, Libya neredeyse etrafımızda ki bütün sorunlu bölgelerde çıkarlarımız çatışıyor. Belki Putin ile Erdoğan arasında iyi ilişkiler olabilir ama sahada tam tersiyiz. Düşünün ya Ukraynadan, Libya'ya heryerde karşı karşıyayız. Bu şartlar altında nasıl sağlam ilişki kurabilirsin. Bir yerde kopacaktı zaten. Ekonomik olarak bile aynı. Italya kadar ekonomileri var. Ihracat 3 milyar dolar. Yahu senin 180 milyar dolar ihracatının 3 milyar dolarını yapıyon bu adama. Israil'e bile daha fazla ihracat yapıyoruz. Gerçekler çok farklıydı ama birileri hayaller kurdu. Milleti gazladı olanlar oldu. Twitter 'da bana ne hakaret ettiler. Ruslar en büyük müttefikimizdi bi ara. Þimdi hepsi ana avrat sövüyor Rusya'ya. Be bile olayların bu kadar hızlı gelişeceğini tahmin etmiyordum.

Yapılması gerekler;
S-400'leri Pakistan, Libya, Somali, Katar artık neresi müsait ose oraya transferi gerçekleşip, tekrar F-35 projesine dahil olmak. Son olarak bize Pac3 teklifi yaptılar. 360 derece GaN radar seti dahil. Gayet güzel teklifler. Patriot ve F-35 alırız. Ve ben dindar bir insanım. Siyonistlere karşı düşmanlığım bellidir. Gönlüm suvermez  ama hükümetin geçici olarak Israil'e olan tavrını düşürüp, Doğu akdenizde israil gazını Türkiye üzerinden AB'ye transferi gerçekleşebilir. Bu senaryo olursa doğu akdenizde bütün dengeler lehimize döner. ABD bize karşı çok daha pozitif olur. Ypg zaten büyük darbe yedi. Belki tamamen vazgeçebilirler. Yeterki Israil'e tutumumuz biraz yumuşaşın. Bu Israil'in ortadoğu politikalarına onay vermek değildir. Ekonomik ilişkiler kurulabilir. Zaten aramızda baya ticaret hacmi var. Mesajı Paylaş

Genel anlamda Türkiye' nin en büyük problemi, kuruluş ayarlarının saptırılmasıdır. Saptıranların kim olduğu belli... Atatürk sonrasında iktidara gelmiş hükumetlerin tamamı Türk milletine ihanet etmiştir. Öyle ki, yeri gelmiş; millet bile kendi varlığına ihanet etmiştir. Kendi devletine düşman bir halk olabilir mi? Ama oluyor işte... Birileri çıkıp; ''Türkiye Cumhuriyeti' ni yıkacağız yerine yeniden Osmanlı devletini ihya edeceğiz'' diyebiliyor mesela!

Peki, bunu yapabilmek için en büyük destekçileri kimlerdir dersek;

EL CEVAP: AMERİKA BİRLEÞİK DEVLETLERİ.

Eskiden en büyük destekçileri İngiltere' ydi. Padişah bile İngilizci' ydi yahu! Kurtuluşun İngiltere' nin himayesinden geçtiğini zannediyordu. İngiliz Himayesini isteyenler; İngiliz Muhipleri (Sevenleri) Cemiyetini kurarken, Amerikan hegemonyasını isteyenler 'Wilsoncular Cemiyetini'' kurmuştu.

Ogün bu gündür bu iki cemiyetle başımız beladadır. Bunlara kısaca Mandacılar diyoruz. Büyük Atatürk, bu Mandacılarla çok mücadele etti. Erzurum Kongresinde ''Manda ve Himaye Kabul edilemez'' kararını çıkarttı çıkartmasına da; savaş kazanıldıktan, devlet kurulduktan, millet yaralarını sarmaya başladıktan sonra bile işbu mandacıların İngiltere-ABD sevgileri hiçbir şekilde azalmadı. Büyük Atatürk öldükten/öldürüldükten sonra; doğruca koşup ABD' nin kucağına oturdular.

Atatürk sonrası siyasetçi profilimize bakın; sanki hepsi tornadan çıkmış gibi! Arada Ecevit' e birazcık olsun torpil geçiyoruz; o da Kıbrıs davasının yüzü suyu hürmetine...

Þimdi tarih bu şekilde yazılmışken; nasıl oluyor da halen Amerika' yla anlaşalım, şöyle yapalım böyle yapalım diyebiliyorsunuz? Dinci, Sağcı, Muhafazakar siyaset olmasaydı -yani Kuruluş felsefesi aşındırılmamış olsaydı- bugün dünyanın ilk 5 ülkesinden biriydik. Yahu, 2. Dünya savaşında Almanya yerle bir oldu; şimdi dünya 4. sü! yani biz İngiltere' den, Almanya' dan, Japonya' dan  daha güçlü olacaktık. Pek, niye olamadık? İşte bunun sorunlusu mandacılar, İşbirlikçilerdir.   

SKYWOLF kızacak diye işi dolandırarak anlatmaya çalıştım ama... İhvancılık yapmamış olsalar; başımıza bu belaların hiçbirisi  gelmeyecekti.

Kamuoyunda gördüğüm kadarıyla, kendilerince bir tespit yapıyorlar; oradan da yanlış sonuçlara ulaşıyorlar. Doğru tespit, yanlış sonuç veya yanlış tespit yanlış sonuç... Bugüne kadar; meseleyi doğru tespit ettikten sonra doğru sonuçlara ulaşan herhangi bir sağcı, dinci, muhafazakar veya liberal görmedim. Hep yanlış, hep yanlış... Mesajı Paylaş

Duygusal bir milletiz. Olaylar karşısında çok çabuk soğukkanlılığımızı kaybediyoruz. Buna ülkeyi yönetenlerin algı çalışmaları da büyük katkı sağlıyor. Rüzgarda savrulan kuru yaprak gibi bir o yana bir bu yana sürükleniyoruz.

Bu huyumuzdan bir an önce vazgeçmemiz şart!

Þam'da cuma namazı kılma hevesiyle başladığımız Suriye politikamızda ciddi revizyonlar yapmalıyız.

Suriye'de yıllar süren bir iç savaş var. Bu iç savaş nedeniyle sınırlarımızda ciddi terör tehdidi oluşturuldu. Müttefiklerimiz tarafından neredeyse tüm güneydoğu sınırımızı çevreleyen bir terör koridoru oluşturuluyordu. Bu bizim için ciddi tehditti. Ayrıca iç savaştan kaçan milyonlarca sığınmacıyı da misafir etmek zorunda kaldık.

Suriye politikamızda başlangıçta gözardı edilen ama artan saldırılar nedeniyle katlanılmaz noktaya gelen terör tehdidi, gerçekleştirilen operasyonlarla şimdilik sınırlarımızdan uzaklaştırıldı. Bunun etkilerini, artık eskiye göre büyük ölçüde azalan terör saldırıları karşısında görebiliyoruz.

Bu operasyonlar ayrıca Suriye'den ülkemize olan göçün azalmasını da sağladı. Karışıklığın azaldığı bölgelere insanların bir bölümü geri dönmeye başladı.

Artık sonlanmaya dönük iç savaşın bu bölümünde çatışmalar İdlib bölgesinde yoğunlaştı. Biz de iç savaşta rol alan diğer ülkelerle birlikte bu bölgede gerginliği azaltmak amacıyla anlaşarak gözlem noktalarına yerleştik. Bu bölgede gerginliğin azaltılması çok önemli. Çünkü Suriye'den, özellikle bu bölgeden kaçanların ilk durağı Türkiye... Bize yük olan milyonlarca sığınmacıya yenilerinin eklenmesini istemiyoruz. Bu nedenle bu bölgenin de, diğer kontrolünü sağladığımız bölgeler gibi çatışmalardan arındırılmasını istiyoruz.

Peki bunda ne kadar başarılıyız? Bu bölgede, kontrolünü sağladığımız bölgelerdeki gibi bize doğrudan tehdit oluşturan Işid veya pkk yok. Suriye'deki iç savaşın baş aktörleri olan Esad yönetimi, onun destekçisi Rusya ve İran ile muhalif gruplar var. Genel gidişata bakarsak bu savaşı muhalifler kaybetmek üzere. Batı dünyası bile destek vermezken biz nedense muhaliflere destek veriyor gibi görünüyoruz. Sosyal medyada bile bunu destekleyen bir yığın video var. Bir yandan Suriye'nin toprak bütünlüğünden yana olduğumuzu söylüyor, diğer yandan da bunun aksi eylemde bulunuyor gibi görünüyoruz. Suriye'nin resmi lideri Esad tarafından tehdit olarak görülen ve terörist olarak nitelendirilen bu grupları biz aynı şekilde değerlendirmiyoruz. Anlaşmazlık işte bu noktada başlıyor.

Buraya kadar özetlediğim konuyla ilgili olarak bundan sonra atılabilecek adımları daha sonra yazacağım. Mesajı Paylaş
ADALETİN OLMADIĞI YERDE NE SAYGI KALIR, NE DE DÜZEN! ADALETİN OLMADIĞI YER YIKILMAYA MAHKUMDUR! DÜRÜSTLÜK BENİM KARAKTERİMDİR! BEN ŞEREFİM İÇİN YAŞAR, ŞEREFİM İÇİN ÖLÜRÜM. MUHTAÇ OLDUĞUM KUDRET DAMARLARIMDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR.
SKYWOLF...DefenceTurk.com

Birleşmiş Milletler: İdlib kan gölüne dönebilir

BM Suriye Krizi Bölgesel İnsani Yardım Koordinatör Yardımcısı Mark Cutts, İdlib'de 3 milyondan fazla sivilin savaş alanında kapana kısıldığını ve bölgenin kan gölüne dönebileceği uyarısında bulundu.

Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Krizi için Bölgesel İnsani Yardımlar Koordinatör Yardımcısı Mark Cutts, BM Cenevre Ofisi'nde düzenlediği basın toplantısında, İdlib'de yaşanan insani krize ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu.

İdlib'e sınır ötesi insani yardım operasyonları kapsamında günlük 50 tır yardım gönderdiklerini belirten Cutts, BM'nin amacının bunu günlük 100 tıra çıkarmak olduğunu söyledi.



Cutts, isim vermeden Esad rejimi ve destekçilerinin saldırılarının 1 milyondan fazla sivili, Türkiye sınırına göçe zorladığını ifade etti.

İdlib'in savaş alanına dönüştüğünü vurgulayan Cutts, "İdlib'de 3 milyondan fazla sivil savaş alanında kapana kısıldı. Kuşkusuz ki bu bölgede gerçek bir kan gölü, gerçek bir sivil katliamı göreceğiz." ifadelerini kullandı.



"SURİYE'DE DEVASA BİR KORUNMA KRİZİ VAR"
Cutts, Suriye'de 2011 yılında başlayan iç savaşın başından bu yana İdlib'dekine benzer bir sivil göçün yaşanmadığını aktararak, "Suriye'de devasa bir korunma krizi var." dedi.



"TÜRKİYE, İNSANİ YARDIMLARA EN BÜYÜK DESTEKÇİ"
Türkiye'nin halihazırda dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yaptığını, bunların 3.6 milyonunun Suriyelilerden oluştuğunu ifade eden Cutts, "Türkiye, daha fazla mültecinin geldiğini görmek istemiyor." diye konuştu.

Cutts, Türkiye'nin ayrıca BM'nin İdlib'e yönelik sınır ötesi insani yardım operasyonlarına büyük destek vermesinden övgüyle bahsetti.

BM'nin Türkiye ile sınırın açık kalması için çok yakın iş birliği yaptığını aktaran Cutts, "Burası, Suriye'nin kuzeybatısında milyonlarca insan için hayati bir yaşam çizgisi." şeklinde konuştu.



"REJİMİN SAVAÞ SUÇLARI BELGELENDİ"
Esad rejiminin saldırılarını yine isim vermeden paylaşan Cutts, şunları kaydetti:

"Son birkaç ay içinde çok sayıda hastane, okul ve pazar yeri ile pastaneler ve su istasyonları, hava saldırıları ve bombardımanlarda vuruldu. Þu anda terörize edilen, travma geçiren ve korku içinde yaşayan bir topluluk var. İnsanlar korkudan sınırlara kaçıyor."

AA muhabirinin "Sivillere yönelik tüm bu saldırılar savaş suçu teşkil etmez mi?" şeklindeki sorusuna ise Cutts, "Suriye'de geçmişte pek çok kez işlenen savaş suçlarının BM tarafından belgelendiğini" anımsattı.

Cutts, İdlib'de sivillere yönelik halen süren saldırıların ise savaş suçu olup olmayacağına ileride mahkemelerin karar vereceğini kaydetti.



https://www.ensonhaber.com/birlesmis-milletler-idlib-kan-golune-donebilir.html Mesajı Paylaş
ADALETİN OLMADIĞI YERDE NE SAYGI KALIR, NE DE DÜZEN! ADALETİN OLMADIĞI YER YIKILMAYA MAHKUMDUR! DÜRÜSTLÜK BENİM KARAKTERİMDİR! BEN ŞEREFİM İÇİN YAŞAR, ŞEREFİM İÇİN ÖLÜRÜM. MUHTAÇ OLDUĞUM KUDRET DAMARLARIMDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR.
SKYWOLF...DefenceTurk.com


Paylaş whatsappPaylaş facebookPaylaş linkedinPaylaş twitterPaylaş myspacePaylaş redditPaylaş diggPaylaş stumblePaylaş technoratiPaylaş delicious
İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren Replikacep.com sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.Knın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur.Replikacep.com hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri İletişim sayfamızdan bize bildirdikten en geç 3 (üç) iş günü içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.
Footer menü
Hakkımızda
Bize Ulaşın
Biz Kimiz
Hizmetlerimiz