Akdeniz'de Enerji Krizi

Başlatan SKYWOLF, 11 Eylül 2011, 00:41:21

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

#540
Alıntı yapılan: Ankhises - 11 Ağustos 2019, 21:03:03
Peki bu gazı - petrolü çıkardık diyelim ve satacaz. Yanımızda küresel bir şirket olmadan bu pazarlara bunları satabilir miyiz ?
[/quote]

Sayet bulunacak rezervin ekonomik degeri yuksek olursa, kuresel sirketlerin ilgisinin sorun olmayacagi kanisindayim. Genelde kuresel sirketler icin onemli konular, urunun kalitesi ,maliyeti ve satilacak pazarin olmasi. Tabii buyuk yatirimlarin gerektigi bu gibi konularda , siyasi istikrar gerekligi onem arz eder. Istikrar ni yapilmasi gereken yatirimlarin geri donusu icin olmazsa olmazidir. Turkiye olarak gerek kendi MEB sinirlarimiz veya KKTC nin TPAO ile anlasmis oldugu parseller dahilinde yapilmakta olan aramalarda sansimiz yaver giderse, kuyularindan cikarilacak kaliteli, urunun, depolamasi,islenmesi ve tasinmasi sonrasi maliyetimizin halen pazar fitatlarina gore cazip ise ic tuketimizde veya disa pazarlamada pek sorun yasayacagimizi sanmiyorum. Mesajı Paylaş

dogal gazi yüksek miktarda kendimiz kullaniyoruz

petrolde satacagimiz ülkeler var ama ic piyasada fiyatlar

yari yariya düsmesi demek düserse efnasyon düser cari acik düser

otobanlar cogalir arabalar cogalir Mesajı Paylaş



Anadoludaki kara konuşlu Siper, Atmaca,Hisar ve Bora'ları eklemedim ancak bir kaç sene beklersek eğer (S-400 lerin 2 sistemi tamamıyla verilene ve Siper ortaya çıkana kadar) uluslararası arenada papaz olmadan (niye kıbrısa s-400 koydunuz diye) böyle bir etki alanı oluşturabiliriz. Mesajı Paylaş
Savaş Var Denildiğinde Biz;


"Yavuz'a yeni destek"

Türkiye'nin, denizaşırı hidrokarbon faaliyetlerinin desteklenmesi için, beşinci gemisini de aldığı haber verildi.

Fileleftheros gazetesi, "Yavuz'a Yeni Destek" başlığıyla yayımladığı haberinde, Türkiye'nin iki sondaj platformunun desteklenmesi için teknik olarak gereken en az altı özel gemi sayısını tamamlamaya çalıştığını yazdı.

Türkiye'nin son aldığı ve 15 Ağustos'tan bu yana "Yavuz" gemisinin, Karpaz burnunun güneyindeki faaliyetlerini destekleyen gemisinin adının "Orhan Bey" olduğunu kaydeden gazete, geminin eski isminin "Hellespont Dawn" olduğunu ve geçmişte "Hellespont" isimli Yunan şirketi tarafından satın alındığını belirtti.

Haberinde, Türkiye'nin bölgedeki faaliyetlerine ayrıntılı bir şekilde yer veren gazete, "Barbaros" araştırma gemisinin de Kıbrıs Cumhuriyeti MEB'inden ayrıldığını iddialarına ekledi.

https://www.havadiskibris.com/yavuza-yeni-destek/ Mesajı Paylaş

Alıntı YapTürkiye Yavuz sondaj gemimize destek için alinan Orhan Bey.  15 Ağustos'tan bu yana "Yavuz" gemisinin, Karpaz burnunun güneyindeki faaliyetlerini destekleyen  "Orhan Bey" ile çalışmalar sürüyor.

Mesajı Paylaş
]

İsrailli Delek, Leviathan gazı için LNG tesisi kuracak,

İsrailli enerji şirketi Delek ve ortakları, Leviathan sahasından çıkarılacak gazın sıvılaştırılarak ihraç edilmesi için yüzer LNG tesisi kurmayı planlıyor.

İsrail ve ortakları, Leviathan gaz sahasında FLNG tesisi kurmak için çalışmalara başladı.

İsrailli enerji şirketi Delek Drilling, İsrail'in açıklarında yüzen bir sıvılaştırılmış doğalgaz (FLNG) tesisi mühendislik hizmetleri planı hazırlayıp sunmaları için Golar LNG and Exmar şirketleriyle anlaşmalar yaptığını duyurdu.

İsrail'in gaz ihracatçısı olmasını sağlayacak FLNG terminali yılda 2,4 ila 5 milyon ton doğalgaz işleyecek ve daha sonra LNG gemileriyle dünyaya gönderilecek.

Delek, 21.3 trilyon fit küp (Tcf) hidrokarbon kaynağına sahip olduğu tahmin edilen karasularındaki Leviathan havzasını ABD'li Noble Energy (yüzde 39,66) ve İsrailli Ratio Energy (yüzde 15) ile ortak geliştiriyor.

https://www.denizhaber.net/israilli-delek-leviathan-gazi-icin-lng-tesisi-kuracak-haber-90062.htm

** Israil kurmayi planladigi FLNG ile  EeastMed yapilana dek oncelikli olarak kullanmayi dusundugu alternatif" Mesajı Paylaş

**Emekli Buyukelci Sukru Elekdagin degerlendirmeleri.

Türkiye'nin Doğu Akdeniz'e yönelik milli stratejisi yok!
Tüm öngörüleri doğru çıkan emekli Büyükelçi Þükrü Elekdağ'dan Doğu Akdeniz'deki enerji kaynakları krizi konusunda çarpıcı açıklamalar:

Elekdağ, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de acilen 'Münhasır Ekonomik Bölge'sini ilan etmesi gerektiğinin altını çizdi. "Aksi takdirde ulusal hak ve menfaatlerimiz ağır zarara uğrayacaktır. Bu konuda sorumluluk hükümetindir" dedi.

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan'ın uygulamak istediği Sevilla Haritası'na göre, Türkiye, Doğu Akdeniz'de 148 bin kilometrekarelik, yani Kıbrıs Adası'nın 11 katı kadar bir alanı kaybediyor.

Sevgili okurlarım,
Tüm öngörüleri doğru çıkan emekli Büyükelçi Þükrü Elekdağ ile söyleşimizin dünkü bölümünde Doğu Akdeniz'deki yetki alanları konusunda Türkiye ve Kuzey Kıbrıs ile Rum -Yunan ikilisi arasındaki ihtilafı, AB'nin East Med Gaz Boru Hattı Projesi'ne atfettiği stratejik önceliği ve Türkiye'yi Akdeniz'den dışlamayı hedefleyen şer ittifakını ele aldık. Bu ittifak Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), İsrail, Mısır ve AB'den oluşuyor. Fransa ve ABD tarafından da destekleniyor. Söyleşimizin bugünkü son bölümünde ise Türkiye'nin hak ve menfaatlerini koruyabilmesi için Doğu Akdeniz'de vermesi gereken çetin mücadeleyi ve bu doğrultuda neler yapması gerektiğini irdeleyeceğiz.
★★★
UĞUR DÜNDAR (U.D.): Sayın Elekdağ, Dışişleri Bakanlığı, Türkiye'nin Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ilanına hangi nedenlerle muhalefet ediyor?
ÞÜKRÜ ELEKDAĞ (Þ.E.): Dışişleri Bakanlığı'nın Doğu Akdeniz'de MEB ilanı konusundaki görüşü şöyle: "MEB ilanı, uluslararası hukuk bakımından özünde balıkçılıkla ilgilidir. Nitekim petrol ve doğalgaz hakları, MEB ilan edilmeden de kıta sahanlığı hakları çerçevesinde korunabilmektedir. Doğu Akdeniz'de MEB ilan edilmesinin kıta sahanlığımızdaki haklarımız bakımından bu aşamada ilave bir getirisi bulunmamaktadır..."
"Karasularımızdan başlayan kıta sahanlığımız 32 derece 16 dakika 18 saniye Doğu boylamının batısından itibaren  Mısır-Türkiye ortay hattını takip ederek 28 derece Doğu boylamına kadar uzanmaktadır. Ancak, 28 derece Doğu boylamının batısındaki Türk kıta sahanlığının hangi noktaya kadar uzanacağı, Akdeniz ve Ege'de tüm ilgili kıyıdaşlar arasında hakkaniyete dayalı sınırlandırma anlaşmalarının yapılmasıyla belli olacaktır." Tabiatıyla GKRY ile sınırlandırma, ancak Kıbrıs meselesinin çözülmesinin ardından mümkün olabilecektir.
MEB İLAN ETMEMENİN SORUMLUSU HÜKÜMET

(U.D.): Peki, Dışişleri'nin MEB ilanına karşıtlığı hangi gerekçelere dayanıyor?
(Þ.E.): Kanımca Dışişleri Bakanlığı, Doğu Akdeniz'de karşılaşılan sorunlar ile Ege ve Kıbrıs'a ilişkin sorunları birbirlerine bağlı olarak ele alıyor ve bundan dolayı da pasif hareket etmeye zorlanıyor. Dışişleri tahminimce, "Akdeniz'de MEB ilan edersek, Yunanistan buna Ege'de karasularını 12 mile çıkararak veya Bern Anlaşması'nı feshederek mukabele eder" diye düşünmüş ve Türkiye'nin başına yeni sorunlar açılacağı endişesiyle hareketsiz kalmayı yeğlemiş olabilir. Tabii Dışişleri'nin bir temel tezi de "Kıbrıs sorunu çözülmeden GKRY'nin MEB ilan edemeyeceği ve Ada etrafında doğal kaynakları işletmeye açamayacağıdır."
Esasında Dışişleri Bakanlığı'nın bu konulara hakim ve gayet yetenekli diplomatları olduğunu biliyorum. Muhakkak hükümete her seçeneğin getiri ve götürüsünü izah etmişlerdir. Nihai karar hükümet tarafından verildiğine göre, sorumluluk da onundur.
(U.D.): 12 mil meselesi ile Bern Mutabakatı'nın ne olduğunu da çok kısaca okurlarımızla paylaşalım.
(Þ.E.): TBMM'nin Yunanistan'ın karasularını 12 mile çıkarmasının savaş nedeni (casus belli) sayılacağını deklare eden bir kararı var. Bu karar, bugüne kadar Yunanistan'ı Ege'de karasularını genişletmekten caydırdı. Bern Anlaşması'na gelince, Türkiye'nin 1974 yılında Ege Denizi'ndeki kıta sahanlığıyla ilgili haklarını kullanmak için harekete geçmesi üzerine, Yunanistan'ın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve Uluslararası Adalet Divanı'na yaptığı başvurular kabul edilmedi. Bu durumda Yunanistan, Ege sorunlarını halletmek için Türkiye ile müzakerelerde bulunmak zorunda kaldı. Bu müzakereler neticesinde imzalanan Bern Mutabakatı, iki ülkenin Ege Denizi'nde tek yanlı girişimlerde bulunmamasını ve sorunların görüşmeler yoluyla çözülmesini öngörüyor.

Þükrü Elekdağ
YUNANİSTAN'IN BÖLGEYİ SAHİPLENME ÇABASI...
(U.D.): Þimdi de okurlarımıza Yunanistan'ın Doğu Akdeniz'de kıta sahanlığı/MEB konusuna nasıl baktığını anlatalım...
(Þ.E.): Yunanistan, Meis, Rodos, Kerpe, Kaşot ve Girit Adaları'nın oluşturduğu hattı, kıta sahanlığı ve MEB tesis etmek için esas hat olarak ele alıyor. Bu adaların ana kara kıtası kadar kıta sahanlığına ve münhasır ekonomik bölgeye sahip oldukları iddiasıyla Mısır'la deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşması yapmaya çalışıyor. Yunanistan'ın bölgeyi sahiplenme çabası, AB tarafından Sevilla Üniversitesi'ne yaptırılan Avrupa deniz yetki alanları haritasıyla destek buldu. Bu haritanın Doğu Akdeniz paftası tamamen Yunanistan'ın hesap ve varsayımlarına uygun olarak çizilmiştir. Akdeniz'de en uzun sahile sahip olan Türkiye dar bir kıyı şeridine hapsedilerek sadece Antalya Körfezi'nden Akdeniz'e çıkış alanı bırakılmıştır. Kısacası, Sevilla Haritası ile Türkiye Akdeniz'den koparılıyor.
(U.D.): Ama bu haritaya dayanılarak henüz bir uygulama yapılmadı değil mi?
(Þ.E.): Güney Kıbrıs Rum Yönetimi yaptı... GKRY, Sevilla Haritası'ndaki sınırları esas alarak 2004 yılında tek taraflı olarak MEB'ini ilan etti, sonra da 2007'de yine bu sınırları esas alarak Ada'nın güneyindeki 13 parselde lisans vermeye başladı. Uluslararası deniz hukukunun tüm kural ve içtihatlarını ihlal eden Sevilla Haritası'na bugün bütün AB üyeleri itibar etmektedir. Halen Mısır'la deniz yetki alanları hususunda müzakere halinde olan Yunanistan da MEB'ini ilan etmeye hazırlanmaktadır. Bu nedenle, Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı Tümamiral Yaycı, Türkiye'nin elini çabuk tutup Doğu Akdeniz'de MEB'ini ilan etmesini önermekte, bunda geç kalındığı takdirde ulusal hak ve menfaatlerimizin ağır zarara uğrayacağını vurgulamaktadır.

YUNANİSTAN DA MEB'İNİ İLANA HAZIRLANIYOR
(U.D.): Bunu biraz açar mısınız?
(Þ.E.):Tümamiral Yaycı, Doğu Akdeniz'de Türkiye açısından en kötü senaryonun, Yunanistan'ın Mısır ve GKRY ile MEB anlaşmaları imzalamasının doğuracağı sonuçlar olduğu görüşündedir. Zira, Yunanistan'ın AB tarafından da desteklenen tezlerinin gerçekleşmesi halinde (haritadan da görüleceği üzere), Türkiye'nin hakkı olan 189 bin kilometrekarelik MEB alanı, 42 bin kilometrekareye düşecektir. Yani sahip olduğumuz 148 bin kilometrekarelik alan, Yunanistan tarafından gasp edilmiş olacaktır. Bu durumda Yaycı, Türkiye'nin acilen MEB ilan ederek Yunanistan'la Mısır'ın önlerini kesmesini önermektedir. Bu öneri şu iki gerekçeye dayanmaktadır:
1) Türkiye'nin bugüne kadarki tecrübesi, çözüm ve inisiyatiflerin ötelenmesinin daima ülkemizin aleyhine sonuçlar verdiğini ortaya koymuştur.
2) Ön almak suretiyle Türkiye başkalarının yaptıklarına hep itiraz eden taraf olmaktan kurtulmalı ve fiili bir durum yarattıktan sonra diğer ilgili devletlere "Gelin sınırlandırma anlaşmaları yapalım" deme konumunda olmalıdır.
Tümamiral Yaycı'nın önem verdiği bir nokta da sınırlandırma işlemlerinin icabında diyagonal hatlar metodolojisine göre de yapılmasıdır. Bu takdirde ilişik haritadan da görüleceği üzere, Türkiye ile Libya'nın karşılıklı kıyıları arasındaki ortay hatta göre yapılacak sınırlandırma Türkiye'nin kıta sahanlığı/MEB alanının doğuya ve güneye doğru genişlemesine yol açmaktadır. Libya ile deniz yetki alanlarını sınırlandırma girişimlerimizden bu ülkenin içinde bulunduğu durum nedeniyle sonuç alınamamıştır. Yaycı, Yunan basınında çıkan haberlerde "Türkiye ile Libya arasında deniz yetki alanı sınırlandırma anlaşması imzalanmasının Yunanistan için en tehlikeli senaryoyu teşkil edeceğinin" belirtilmiş olmasının, konunun Türkiye için önem ve aciliyetini ortaya koyduğuna işaret etmekte ve bu nedenle tüm güçlüklere rağmen Libya ile bir anlaşmanın ivedilikle akdedilmesinin bir zaruret oluğunu vurgulamaktadır.

TÜRKİYE DOĞU AKDENİZ MEB'İNİ İLAN ETMELİ
(U.D.):Buraya kadar yaptığınız yorumlar Doğu Akdeniz stratejisi konusunda devlet katında bir uyuşmazlık olduğunu ortaya koyuyor. Yanılıyor muyum?
(Þ.E.):Tümamiral Yaycı Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı olduğuna göre kitabında savunduğu tezlerin, Deniz Kuvvetleri ve Genelkurmay Başkanlığı tarafından benimsenen görüşler olması icap eder. Böyle olunca, devletimizin iki önemli kurumu, yani Genelkurmay Başkanlığı ile Dışişleri Bakanlığı arasında uzun süredir devam eden bir anlaşmazlık olduğu ortaya çıkıyor. Türkiye'nin, yıllar boyunca GKRY ve Yunanistan'ın Doğu Akdeniz'deki hamlelerine karşı proaktif bir politika izleyememesi, daima reaktif girişimlerle yetinmesinin ve mevzi kaybetmesinin nedeni bu kronik ihtilaftır. Bunun anlamı, Türkiye'nin hayati nitelikte jeopolitik ve ekonomik çıkarlarının bulunduğu Doğu Akdeniz'e yönelik bir milli stratejisinin olmadığıdır.

DOĞU AKDENİZ KONUSUNDA DEVLETTE ANLAÞMAZLIK...
(U.D.):Bunun acilen telafi edilmesi gerekiyor.
(Þ.E.): Türkiye'nin bölgesel jeopolitiğin ağırlık merkezi olan Doğu Akdeniz için çok yönlü bir stratejiyi ivedilikle oluşturması zorunlu. Bu strateji, hem Türkiye'nin deniz yetki alanlarındaki hak ve çıkarlarını koruyabilecek, hem de yüksek enerji potansiyeli olan bu denizin kaynaklarından meşru payını almasına imkan verecek nitelik ve güçte olmalı. Bu yolda atılacak ilk adım da izah ettiğimiz iki karşıt tezin sağlıklı bir risk analiziyle bağdaştırılmasıdır

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/ugur-dundar/turkiyenin-dogu-akdenize-yonelik-milli-stratejisi-yok-5295635/
Mesajı Paylaş

Doğu Akdeniz için şirket formülü

Sevil Erkuş
sevil.erkus@hurriyet.com.tr



KKTC Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, Doğu Akdeniz'deki doğal kaynakların çıkarılması için Kıbrıs Rum kesimi ile lisans anlaşması yapan İtalyan Eni ile görüştüklerini belirtti. ABD'li şirketlerin temsilcilerinin de katıldığı bir konferansta sunum yapıldığını anlatan Özersay, bu şirketlerin Doğu Akdeniz'deki kaynakların dünya piyasalarına satılması sürecinde risklerini azaltmak için formül arayışı içerisinde olduğunu belirtti. Özersay, bu görüşmelerde uluslararası toplum tarafından resmen tanınmayan KKTC'nin Rumlarla adil paylaşım yapılabilmesi için özel şirket üzerinden anlaşma yapma formülünü gündeme getirdiklerini söyledi.
Türk tarafının beklentisi, Rumlarla lisans anlaşması yapan ABD'nin Noble ve Exxon Mobil şirketlerinin yanı sıra İtalyan Eni ve Fransız Total şirketlerinin bölgedeki kaynakların dünya piyasalarına ulaşması için Ada'nın iki tarafının onayının alınıp adil paylaşım yapılması konusunda Rum tarafına ön şart getirmeleri. Diplomasi Muhabirleri Derneği üyeleri ile önceki gün bir araya gelen Özersay şöyle devam etti:

TEMASLARIMIZ OLDU

"Eni şirketiyle bir takım temaslarımız oldu. Orada eğer bir işbirliği yapılacaksa hangi aşamada ve nasıl yapılacağı konusunda bir diyalog oldu. Sene başında Washington ziyaretimde, düşünce kuruluşlarında bu konuda birkaç konferansım oldu. Katılımcılarının yarısı şirket temsilcileriydi. Güneyde ve Ada'nın etrafındaki şirketlerin temsilcileri geldiler, neyi kastettiğimizi, prosedürü sordular.

Biz de bir açılım daha yaptık: 'Eğer tarafların bir araya gelmesi durumunda tanımayla ilgili bir tartışma çıkar diyorsanız ki, bizce çıkmaz, örnekleri de vardır, biz bunu şirketler üzerinden de yaparız' dedik. Þirketlerin belli oranda yetkilendirilmesiyle; spesifik konuda bilginin teatisi, paylaşımın konuşulması, kaynağın netleştirilmesi ve benzeri konularda şirketlerin yetkilendirilmesi ile bu problem çözülebilir. Þirketler aslında değişik şekillerde ve değişik aşamalarda Kıbrıslı Türklerin de bu sistem içerisinde yer alacağı, dolayısıyla riskin azaltılacağı formülleri konuşmaya açık olduklarının sinyalini veriyorlar. Bu meselede tek söz sahibi olan Kıbrıs Rum tarafı değil. Uluslararası aktörler ya da bu şirketlerin dünyada yaptıkları yatırımların korunması dış politikalarının temel hedeflerinden biri olan devletler, riskin arttığını görürlerse bir inisiyatif alabilirler.

ORTAKLIK OLASILIĞI

(KKTC'nin başka ülkelerin şirketlerine lisans verme ihtimali) Bir şirkete biz lisans verdik (TPAO). O şirketin ortaklık yapması bir olasılıktır veya lisans vermediğimiz alanlarda başka şirketlere uluslararası ihaleye çıkabiliriz. Önümüzdeki dönemde farklı opsiyonları kapalı tutmuyoruz. Öyle bir aşamaya gelebilir ki, Rumlar bir platformda kazı yaparken bir başka platformda biz kendilerine el sallıyor konumda olabiliriz. Yani paralel bir biçimde eş zamanlı olarak benzer alanlar içerisinde platformların söz konusu olabileceği bir yere doğru gidiyoruz. Eğer işbirliği yapmazlarsa varacağı nokta bu. Ada'nın kuzeyindeki deniz etki alanları içerisinde kaynak bulursak, bunun Kıbrıslı Rumlara da ait olduğunu söylüyoruz. Onu da oturup yönetme ve paylaşma sepetinin içerisine koyuyoruz.
(Türkiye'nin arama faaliyetleri) Bugün Doğu Akdeniz bölgesinde, sahada bozulan dengenin tekrar kurulduğu noktadayız. Bu çalışmaları yapmamış ve bu dengeyi sahada kurmamış olsaydık, bugün çatışma ihtimali çok yüksek olurdu. Bunu Kıbrıs müzakereleriyle ilişkilendirmeden düşünmek gerekir. Doğu Akdeniz'deki doğal kaynaklar bölgesel bir meseledir."

ORUÇ REİS YOLDA

Kıbrıs Rum kesimi, 2002'den itibaren Doğu Akdeniz'de başta Mısır olmak üzere diğer kıyıdaş ülkeler Lübnan, Suriye ve İsrail ile Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) anlaşmaları yapmaya başladı. 2007'de 13 adet arama sahası ilan ederek petrol şirketlerine ruhsat vermeye başladı. Buna karşılık olarak Türkiye, Doğu Akdeniz'de kendi ekonomik bölge haritalarını BM nezdinde onaylattı. Þu anda bu bölgede Fatih sondaj gemisi Türkiye'nin kıta sahanlığında arama yapıyor. Türkiye'nin Yavuz sondaj gemisi ise adanın doğusunda KKTC'nin TPAO'ya arama ruhsatı verdiği bölgede çalışmasını sürdürüyor. Barbaros Hayrettin Paşa sismik gemisi, Ada'nın güneyinde yine KKTC'nin TPAO'ya ruhsat verdiği bölgede araştırma yapıyor. Türkiye'nin bölgeye gönderdiği Oruç Reis sismik araştırma gemisi ise henüz yolda ve arama bölgesi resmen duyurulmadı.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/dogu-akdeniz-icin-sirket-formulu-41310578 Mesajı Paylaş
ADALETİN OLMADIĞI YERDE NE SAYGI KALIR, NE DE DÜZEN! ADALETİN OLMADIĞI YER YIKILMAYA MAHKUMDUR! DÜRÜSTLÜK BENİM KARAKTERİMDİR! BEN ŞEREFİM İÇİN YAŞAR, ŞEREFİM İÇİN ÖLÜRÜM. MUHTAÇ OLDUĞUM KUDRET DAMARLARIMDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR.
SKYWOLF...DefenceTurk.com

Dogu Akdeniz icin sirket formulu,

KKTC Disisleri Bakani Sn Kudret Sayin Dogu Akdeniz icin sirket formulunun olasi bir cikis yolu oldugunu defalarca dillendirdi. Italyan ENI sirketi ile gerek Italyada ve sair ulkelerde gorusuldugu de dogru. "ENI Dogu Akdenizle ilgilenen mevcut cok uluslu petol sirketlerinin arasindaki diyaloga acik olan sirket. Ancak kanimca su asamada sirket formulunun hayataa gecirilmesi pek zayif bir olasilik. Zayif olasilik nedeni ise GKRY bu teze olumlu bakmamasi. GKRY olumlu bakmama ana nedeni ise simdiye kadar tum kibris politikasini uzerine kurmus oldugu ve BM karararlari ile desteklenmekte olan adanin tumunu temsil etmekte olan yegane mesru devleti olduguna dayanir.Petrol sirketlerinin su anda GKRY ne bu tezi empoze etmeleri ise oldukca zayif bir olasilik olsa da en azindan karsi tarafin varligindan ve haklarindan haberdar olmalari petrol sirketleri ve dolayli yoldan KKTC icin onemli. Mesajı Paylaş

Alıntı Yap
Doğu Akdeniz'deki sondaj, sismik araştırma ve destek gemilerimizin güncel durumu.
Mesajı Paylaş
]


Paylaş whatsappPaylaş facebookPaylaş linkedinPaylaş twitterPaylaş myspacePaylaş redditPaylaş diggPaylaş stumblePaylaş technoratiPaylaş delicious
İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren Replikacep.com sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.Knın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur.Replikacep.com hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri İletişim sayfamızdan bize bildirdikten en geç 3 (üç) iş günü içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.
Footer menü
Hakkımızda
Bize Ulaşın
Biz Kimiz
Hizmetlerimiz