GÜLÜN BAKALIM ...

Başlatan RekarnO, 12 Mayıs 2009, 13:40:52

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Yaşanmış gerçek bir olay, bence çok komik :D

Üniversitede Sahte Hoca Komedisi İstanbul Özel Aydın Üniversitesi'nde, "ordinaryüs profesör" unvanıyla 1 yıl derse giren kadın 'sahte hoca' çıktı. Kadın, İstanbul Üniversitesi'ne de başvurunca yakayı ele verdi. İşin komedi yanı ise 'ordinaryüs' titrinin 1960'tan beri verilmemesi...

Ordinaryüs profesör olduğunu söyleyerek, İstanbul Özel Aydın Üniversitesi'nde sanat tarihi dersine giren 39 yaşındaki Ayça Engin Akmeşe, İstanbul Üniversitesi'ne de başvurunca yakayı ele verdi

İstanbul Özel Aydın Üniversitesi'nde, "ordinaryüs profesör" unvanıyla sanat tarihi dersi veren Ayça Engin Akmeşe 'sahte hoca' çıktı. Müthiş sahtekârlık hikâyesi YÖK'ün "Kayıtlarımızda böyle bir isim yok" yazısıyla anlaşıldı. Hakkında "nitelikli dolandırıcılık" suçlamasıyla iddianame hazırlanan Akmeşe ise kendini, "Bana paranoya teşhisi konmuştu. Ne yaptığımı hatırlamıyorum" diye savundu.

FAN KULÜP KURULDU

39 yaşındaki Ayça Engin Akmeşe, 2008'in eylül ayındaki profesörlük ilanı üzerine hem İstanbul Üniversitesi'ne, hem de İstanbul Aydın Üniversitesi'ne iş başvuRusu yaptı. 39 yaşındaki Akmeşe, her iki rektörlüğe verdiği belgelerde "dünya sanat tarihi alanında, Viyana Üniversitesi onayı ile Mimar Sinan Üniversitesi koordinatörlüğünde, ordinaryüs profesör doktor akademik unvanına sahip olduğunu" bildirdi. Özel Aydın Üniversitesi bu belgelerle Akmeşe'yi üniversiteye kabul etti.

ÖNLİSANS MEZUNU

Akmeşe, 1 yıla yakın süre Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü'nde ordinaryüs profesör doktor sıfatıyla sanat tarihi dersi verdi. Hatta öğrenciler tarafından çok sevilen Akmeşe için facebook'ta hayran kulüpleri bile oluşturuldu. Görevine 22 Eylül 2008'den 31 Mayıs 2009'a kadar devam eden Akmeşe'ye, verdiği part time dersler karşılığında 17 bin lira ödendi. Ayça Engin Akmeşe, aynı dönemde, Ataköy'deki Yunus Emre Kültür Merkezi'nde yine ordinaryüs sıfatıyla resim sergisi de açtı. Akmeşe'nin diğer iş başvuRusu ise İstanbul Üniversitesi rektörlüğünce incelemeye alındı. Akmeşe, bu kadroya atanmak için yaptığı başvuruya, Yüksek Öğrenim Kurumu'nun (YÖK) 1 Nisan 1997'den itibaren doçentliğe yükseldiğine dair yazısını da eklemişti. Belgeden şüphelenen rektörlük, teyit için belgeyi YÖK'e gönderdi. Ancak YÖK, "Kayıtlarımızda böyle bir isim yoktur" deyince işin aslı açığa çıktı. Ordinaryüs sıfatıyla ders veren Akmeşe'nin, sadece 2 yıllık ön lisans eğitimi olduğu belirlendi.

'TEDAVİ GÖRÜYORUM'

İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'nın talimatıyla gözaltına alınan Akmeşe, paranoya tedavisi gördüğünü, bu nedenle bir yıldır ne yaptığını bilmediğini belirterek, "Bir yıldır psikolojik tedavi görüyorum. Kullandığım ilaçlar nedeniyle belki farkında olmadan eylemler yapmış olabilirim. Doktorlar bana paranoya teşhisi koydu. Þu an zor bir süreçten geçiyorum. Kendimi kontrol etmeye çalışıyorum. Ben resim ve moda resmi olmak üzere Marmara Üniversitesi'nde iki ayrı ön lisans eğitimi aldım. Pişmanım. Ancak bir şey hatırlamadığım için müsnet suçlamaları da kabul etmiyorum" dedi.

'HATIRLAMIYORUM'

İstanbul Üniversitesi'ne yaptığı başvuruyu da hatırlamadığını söyleyen Ayça Akmeşe, "Aydın Üniversitesi'nin kuruluşunda sergi ve dizayn için bir miktar yardımda bulunduğumu hatırlıyorum. Ama bir akademik unvan altında bu üniversitede çalıştığımı hatırlamıyorum" diye konuştu. Ayça Engin Akmeşe, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Hakkındaki "Sahte resmi belge tanzim edip kullanmak ve kamu kurumuna karşı nitelikli dolandırıcılık" suçlamasını içeren iddianame kabul edilirse, Akmeşe İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanacak ve 20 yıla kadar hapis cezası alması da gündeme gelebilecek.

1960 darbesinden beri, kimseye bu unvan verilmiyor

Ordinaryüs unvanı, 1933'te üniversitelerde yapılan reformun ardından verilmeye başlanmıştı. En az 5 yıl süreyle profesör olarak görev yapan ve bilimsel çalışmalarıyla kendini ispatlayan bilim adamlarına üniversite senatoları tarafından özel olarak verilen unvan, Alman akademik sisteminden uyarlanmıştı. 1960 askeri darbesinden sonra ise hiç kimseye verilmedi. 1980 askeri darbesinin ardından çıkartılan 2547 sayılı Yüksek Öğrenim Kanunu'yla da tamamen iptal edildi. 1960'tan önce bu unvanı hak eden profesörler arasında; Sulhi Dönmezer, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Sıddık Sami Onar, Sedat Alp ve Reşat Kaynar gibi tanınmış bilim adamları yer alıyor. 51 yıldır kimseye verilmeyen bu unvanı özgeçmişine ekleyen bir şahsa, nasıl olup da iş verildiğini sorduğumuz Özel Aydın Üniversitesi yetkilileri ise bir açıklama yapmaktan kaçındı.


http://www.universitehaber.com/article.php?article_id=12611

Mesajı Paylaş

#91
Fikra...
Adam barda gördüğü güzel bayanla konuşmanın yollarını arıyordu. Sonunda cesaretini toplayarak kıza

yaklaştı ve,
- "Biraz konuşabilir miyiz, acaba?" dedi. Kız birden haykırdı:
- "Terbiyesiz! Ben senin bildiğin kızlardan değilim!"
...Adam utancından yerin dibine girmişti. Herkes ona bakıyordu. Gitti ve masasına oturdu. Bir süre sonra

kız ona ......yaklaştı. Gülümseyerek,
- "Az önceki olay için özür dilerim. Ben psikoloji öğrencisiyim ve utandırıcı durumlarda insanların

nasıl davrandiklarını inceliyordum..." dedi...
Adam avaz avaz bağırarak cevap verdi:
- "Neee? Gecesi 200 dolar mı? Deli misin sen?" Mesajı Paylaş


#93


Mesajı Paylaş

#94
Fikra...
AKIL VE PARA

Üniversite yemekhanesine giren bir öğrenci tüm yerler dolu olduğundan
gidip bir Profesörün karşısına oturmuş. Profesör kaşlarını çatarak:
Öküzler ve kuşlar aynı masada oturamaz! Öğrenci "O zaman ben uçuyorum"
deyince, Profesör cevaba çok sinirlenmiş.Sınavda öğrencinin başarısız olması
için elinden geleni yapmış. Fakat öğrenci, tüm soruları mükemmel biçimde cevaplamış.
Profesör öğrenciye "Sana son bir soru soracağım" deyip sormuş:
Yolda yürürken iki torba bulduğunu hayal et; birinde akıl var, diğerinde ise
para. Hangi çuvalı alırsın? Öğrenci, "Para olan çuvalı seçerdim" deyince,
Profesör: "Ben akıl olan çuvalı seçerdim" diye konuşmuş. Öğrenci yine çakmış:
Normal! Kimde ne eksikse onu seçer!
Profesör öfkeden patlayacak gibidir, öğrencinin not defterini alıp, içine "Öküz" yazar.
Öğrenci nota bakmadan odadan çıkar ama bir dakika sonra tekrar gelip kapıyı
aralayarak "Sayın Profesör" der:

İmzanızı atmışsınız ama notumu yazmayı unutmuşsunuz!.. Mesajı Paylaş


Pilot: Yolcularla polislik olma durumuna geliyoruz. Rica etsek bize yaklaşık bir zaman verir misiniz?

Kule: Planınızı gördüm. Sizin Önünüzde ciddi bir trafik var. Sondan arayan ikinci trafiksiniz. Ciddi bir trafik var.

Pilot: Yolcular artık kabin ekibinin üstüne yürümeye başladılar

BENİ LÜTFEN ARAMAYIN

Bir başka uçağın pilotu ise kalkış sıralarının değiştiğini söylerek kule görevlisine tepkisini şu şekilde gösterdi:

Pilot: Þimdi biz en son sırada 23. sıradayız. 1,45 öncesinde sıramız 25'ti.

Pilot: (Tekrar konuşuyor) Bizden iki uçak sonraydı sıralamada şimdi bizi atladınız

Kule: Önümdeki trafikleri devraldığım şekilde hiçbir değişiklik yapmadan o sıraya göre devam ediyorum. Sizin bilgilerinizi yerinden oynatmadan devam ediyorum. O yüzden bir değişiklik olmamıştır.

Pilot: Sıralamayı yazdık.

Kule: Bu konuyla ilgili şirketinize temas edin. Þirketinizin yaptığı bir değişiklik oldu. Dinlemede kalın ve şirketinizle bilgi almak için onunla temas edin. Lütfen beni aramayın bu konuyla ilgili...
http://kokpit.aero/pilot-kuleye-dert-yandi
Mesajı Paylaş

#96
Birkac ta Fikra Gulmek icin...
Minik oğlan bahçede oynarken, babasının arabasıyla sokaktan geçip, ormana doğru gittiğini görmüş. Merak bu ya. O da arabayı izleyerek ormana gitmiş.

Bir de ne görsün. Babası ile teyzesi arabanın yanında durmuş öpüşüyorlar. Çocuk bu ya, gördüğünden etkilenmiş durumda koşarak eve dönmüş, nefes nefese heyecanlı bir şekilde annesine, "Anne, anne. Biraz önce babamı ormanda" derken annesi sözünü kesmiş ve "Dur biraz. Nefes al. Sakinleş. Öyle anlat" demiş.

Oğlan sakinleştikten sonra devam etmiş, "Bahçede oynarken babamın arabasıyla ormana doğru gittiğini gördüm. Ben de ormana gittim. Orada babamı teyzemle öpüşürlerken gördüm. Bir süre sonra babam ceketini, teyzemde gömleğini çıkardı. Sonra arabanın arka koltuğuna geçtiler".

Anne çocuğa dönmüş, "Dur bakalım, ne kadar ilginç bir öykü bu. Devamını anlatma, sakla. Aksam yemeğinde babanla beraberken bitirirsin. Sen bu öyküyü bitirirken babanın suratını görmek istiyorum".

Aksam olmuş, yemeğe oturmuşlar. Anne çocuğa dönmüş; "Bu gün neler yaptığını bize anlatsana" demiş.

Oğlan başlamış;

-"Bahçede oynarken babamın arabasıyla ormana doğru gittiğini gördüm. Ben de ormana gittim. Orada babamı teyzemle öpüşürlerken gördüm. Bir süre sonra babam ceketini, teyzemde gömleğini çıkardı. Sonra arabanın arka koltuğuna geçtiler. Ardından geçen sene babam seyahatteyken senin Amcamla yaptığın şeyden yaptılar".
____________________________________________________________
Aradaki fark

Dünyanın en ünlü kalp doktoru arabası bozulmuş, arabasını tamire götürmüş ?.....
Tamirci arabasının kaputunu açmış ve Doktora dönerek ; Size birşey soracağım
neredeyse ben ve siz aynı işleri yapıyoruz..
Mesela ben şimdi itina ile kaputu açacağım bir bakışta problemin nerede olduğunu anlayacağım,kapakçık...ları temizleyeceğim, gerekirse kabloları, motor yağını
değiştireceğim, hatta çok gerekli ise motoru çıkarıp yerine yenisini
takacağım !..Söylesenize nasıl oluyorda siz milyon dolarlar
kazanıyorsunuz ama ben meteliğe kurşun atıyorum..?
Bunun üzerine doktor tamircininkulağına eğilmiş ve şöyle demiş ;
Bunların hepsini motor çalışıyorken yapmayı denesene...!
____________________________________________________________
Matematik öğretmeni öğrencilerini sözlü yapmaktadır. İlk olarak Ahmet kalkar sözlüye : - Söyle bakalım Ahmet. Arabada gidiyorsun, hava çok sıcak. Ne yaparsın?
- Camı açarım hocam.
- Þimdi o camdan giren rüzgarın şiddetini hesapla demiş. Ömer bilememiş sıfır almış.
- Mehmet kalkmış. Arabada gidiyorsun, hava çok sıcak ne yaparsın? - Camı açarım hocam.
- Þimdi camdan giren rüzgarın şiddetini hesapla demiş. Mehmet bilememiş oda sıfır almış.
- Sırada Ali varmış. Kalkmış ayağa. öğretmeni sormuş: - Arabada gidiyorsun, hava çok sıcak ne yaparsın? demiş. - Klimayı açarım öğretmenim demiş.
-Peki klima bozuksa ne yaparsın? - Üstümü çıkartırım öğretmenim. Oğlum hala terliyorsan ne yaparsın?
- Ben o camı ölürümde açmam öğretmenim
____________________________________________________________
Minik kız elinde karnesiyle evden içeri girmiş. Karnesini babasına göstermiş. Babası bir bakmış baştan aşağı pekiyi, bir iki tane de iyi var, ama oğretmen karnenin altına şöyle bi not duşmüş:

- "Çok akıllı ve yetenekli bir çocuk fakat bir kusuru var, derste cok konuşuyor. Buna nasil son verebileceğimiz hakkinda fikirlerim var, en kısa zamanda siz velisiyle de paylasmak istiyorum"

Baba bunun uzerine karneyi imzalamis ve ogretmenin goruslerinin altina kendi de bi not dusmus:

- "Lütfen paylaşalım, çünkü işe yararsa ben de annesinde uyguluyacağım..
____________________________________________________________

Adamın biri bir lunaparkta etrafı gezerken, bir falcının çadırına girmiş, "Biraz eğlenirim" diye düşünerek falcı kadının karşısına oturmuş. Kadın önündeki kristal küreye gözlerini dikmiş, transa geçmiş, ve "Ah" demiş. "Görüyorum ki 2 çocuk babasısınız..." Adam kahkahayı basmış: " Ha.. Ha.. Ha.. Attın, tutturamadın işte.. Ben 3 çocuk babasıyım" Falcı gülümsemiş: "Sana öyle geliyor
____________________________________________________________
Anne dışarıda alış-verişteydi.
İki buçuk yaşındaki kızlarına babası evde göz kulak oluyordu.
Aslında bu pek de zor bir şey değildi.
Yavrucak halının üzerinde 'çayseti' oyuncağıyla oynarken
baba da koltuğunda gazetesini okuyor, ara sırada da kızının
kendisine çay seti oyuncağının minik plastik fincanıyla
ikram ettiği suları çay niyetine içerek oyuna iştirak ediyordu.

Derken anne eve geldi.
Baba anneye sus işareti yapıp, kızını izlemesini istedi.
Bu çok şirin hareketini annenin de görmesini istiyordu.
Anne, kızının elinde çay fincanıyla salondan çıkıp,
biraz sonra içi su dolu olarak babasına getirmesini ve
babanın da onu çaymış gibi içmesini büyük bir mutluluk duyarak seyretti.

Sonra, sakin bir tavırla elindekilerle mutfağa geçerken eşine seslendi:
"Kızımızın uzanabildiği tek su kaynağının klozet olduğunu biliyorsun ama, değil mi
____________________________________________________________

DEDE

85 yaşında bir adam doğum hanenin kapısında beklemektedir.

Doğum haneden çıkan doktor şöyle bir bakındıktan sonra yaşlı adama sorar:

DOKTOR--'İçerde doğum yapan bayan yakınınız mı?'

DEDE--'Evet, eşim.'

DOKTOR--'Ama bayan 25 yaşlarında...'

DEDE--'Tamam işte, eşim o. Niye şaşırdınız, baba olamaz mıyım yani?'

DOKTOR--'Yoo, aklıma benim dedem geldi de.'

DEDE--'Nesi varmış dedenizin?'

DOKTOR--'Kendisi av meraklısı idi, sürekli ava çıkardı. Ancak yaşlanınca zorlanmaya başladı. Bir gün ava çıkacakken kendisini uyardık, aman yapma dedecim, sen yaşlandın, ava gidemezsin diye. Kendisi Israr etti ve hazırlandı. E, tabi yaşlılık, çıkarken tüfek yerine baston aldı eline. Ben de kendisiyle gittim. Ormanda bayağı yol yürüdükten sonra bir geyik gördük. Dedim ya, dedem yaşlı. Bastonu omzuna koydu, doğrulttu ve geyiğe bastonla ateş etti. Geyik o anda vurulup yere düştü...'

DEDE-'Olur mu, başkası vurmuştur onu.

'DOKTOR-'Ben de onu demeye çalışıyorum işte...'
____________________________________________________________
Jack ve arkadaşı Bob, kayak yapmaya Kuzeye gitmişler. Bir kaç saat yol aldıktan sonra korkunç bir kar fırtınasına yakalanmışlar. Yakındaki bir çiftlik evine arabalarını çekmişler ve evin çekici hanımından geceyi orada geçirmek için izin istemişler.
- "Dul bir kadınım ben" diye açıklamış hanim,
- "Eğer evimde kalmanıza izin verirsem komşular dedikodu yaparlar."
- "Endişelenmeyin" demiş Jack, "ahırda da rahat edebiliriz."
Bir sene sonra Jack, dulun avukatından bir mektup almış. Arkadaşı Bob'u çağırarak sormuş:
- "Bob, su çiftliğinde kaldığımız çekici dul kadını hatırlıyor musun?"
- "Evet, hatırlıyorum."
- "O gece geç vakit eve gidip, o kadınla yattın mı?"
- "Evet, itiraf etmeliyim ki bunu yaptım."
- "Ona kendi adın yerine benimkini verdin mi peki?"
Bob yüzü kızararak cevap verir:
- "Evet, korkarım öyle yaptım."
- "Eh, sana çok teşekkür borçluyum dostum. Kadın ölmüş ve çiftliğini de bana bırakmış."
____________________________________________________________
Çocuğun biri babasına sormuş :

-Baba biz nasıl olduk?

Baba cevap vermiş:
...
-Maymunlar türeye türeye biz olduk demiş...

Tabi çocuk babasının lafına pek inanmamış ve annesine gitmiş, anne biz nasıl olduk demiş?

Annesi:

-ALLAH Adem babayla Havva annemizi yaratmış nesilden nesile biz olmuşuz demiş.

çocuk:

-Ama babam maymunlar türeye türeye biz olduk dediydi 

Anne cevap verir:

-O babanın sülalesi, bizi ilgilendirmez.
____________________________________________________________
Sicilyalı Hanımlar ve Papaz 


Sicilya nın bir kasabası varmış ki kadınları hiç rahat durmaz ikidebir
kocalarını aldatırmış.. 

Kasabanın yaşlı papazı kocasını aldattıktan sonra doğruca günah çıkartmaya gelen bu kadınlardan bıkmış..

Yine birgün böyle durum için gelip, Papaz efendi şeytana uyup kocamı aldattım diğerek günah çıkartmak isteyen Bayan'ın birine sinirlenir ve

Ayıptır günahtır boyuna kocalarımızı aldattıp diyip geliyorsunuz, bari ayağımız taşa takıldı filan diyin ben yine anlarım... demiş   

Bu durum kadınlarında işine geldiğinden, artık hiç biri kocamı aldattım demez, Papaz efendi ayağım taşa takıldı diğerek konuyu açmaya başlamışlar..

Derken bir gün yaşlı Papaz ölüvermiş, yerine bir başka Papaz gelmiş

Ve bakmış ki kasabanın kadınları aşırı derecede namuslu...taşa takılıp düştüklerinde oraları buraları açılıyor diye günah çıkartmak istiyorlar..

Yeni gelen bu Papaz'da doğru belediye başkanına gidip durumu anlatmış ve derhal kaldırımların düzgün olarak onarılmasını istemiş. Ama duruma vakıf olan başkan katılırcasına gülmeye başlamış. Yeni ggöreve gelen Papaz şaşırmış ve

Sayın başkan gülüyorsunuz ama, en çok da sizin eşiniz taşa takılıyor..lütfen yani, olaya biraz ciddi olarak yaklaşın.. demiş..
____________________________________________________________

Pissst....PAT. .!
Adam, Kayserili arkadaşının latex-kauçuk ürünler yapan fabrikasını
gezmektedir...

Bir ara bir otomatik makinenin başına gelir ve makinadan ilginç
seslerin geldiğini duyar ;
- Pissst....PAT. .! ......pissst ..PAT..! .....pissst. ...PAT... ..! 

Merak edip sorar, bu makinenin ne yaptığını ve neden bu
seslerin geldiğini..
Arkadaşı cevaplar :
- Bu makina biberon emziği yapıyor... 'pissst' sesi kalıba gelen
latexin şişirilip emzik formu aldığını, 'PAT' sesi de ucuna açılan
delik sesini belirtir...

Geziye devam edip, başka bir makinenin başına gelirler.

Bu makinadan da benzeri sesler geliyordur, ama sıralamaları farklıdır ;

- Pisssst....Pisssst. ...Pisssst. ...Pisssst. ...PAT..! 

Adam gene meraklanıp sorar ;
- Peki bu ne makinesi ?
- Bu prezervatif makinesi... 
- Ama neden 4 'Pisssst'tan sonra 1 'PAT' sesi geliyor... 

Arkadaşı yanıtlar ;
- Her 4 prezervatiften sonra 1 tanesinin ucunu deliyoruzda ondan...

Adam şaşkınlıkla ve biraz da kızarak sorar..
- Ama neden..? Bu yaptığınız hiç hoş değil !.. 

Kayserili cevap verir..
- Öyle mi...emzikleri kime satıcaz peki..
____________________________________________________________
Bir çocuk babasına ona pratik ile teori arasındaki farkı anlatmasını ister.
Babası okuduğu gazetenin yan tarafından kafasını çıkarır ve oğluna şöyle der:
"Annene yan komşuyla 500.000 lira karşılığında yatıp yatmayacağını sor"

Bunun üzerine çocuk annesinin yanına gider ve bu soruyu annesine sorar. Anne biraz şaşırdıktan sonra "evet" diye cevaplar.
Çocuk tekrar babasının yanına gelir ve annesinin verdigi cevabı söyler. Bunun üzerine babası şöyle der: "Odasında olan ablanın yanına git ve ona karşımızdaki komşuyla 500.000 lira karşılığında yatıp yatmayacağını sor"

Bunun üzerine çocuk yukarıya, ablasının odasına gider ve ona bu soruyu sorar. Ablası 3 saniye düşündükten sonra "neden olmasın" cevabını verir. Bunun üzerine çocuk tekrar babasının yanına iner ve olup biteni ona anlatır. Bunun üzerine babası elinde olan gazeteyi bir kenara koyarak şöyle der: "Simdi bak sevgilim oğlum...Teorik olarak biz şimdi milyoneriz ama pratikte evimizde iki or.... yaşıyor"
____________________________________________________________
Kadin gece yarisi uyandiginda kocasinin yatakta olmadigini görür.
Kalkip mutfaga gittiginde kocasini yasli gözlerle kahve içerken
bulur.
"Ne oldu, neyin var" diye sorar.
Adam: "40 yil önceki çiktigimiz günleri hatirliyor musun?"
...Kadin çok duygulanir. Deme kki kocasi 40 yil önceki
yillarini hatirlayip, uyuyamamistir. "Evet" der duygulu bir
sesle.
Adam: "Daha liseyi yeni bitirmistik ve sen 18'ine girmek üzere
idin."
"Evet" der kadin o günleri hatirlayarak.
"Bir gün annen evde yoktu ben size gelmistim. Hatirliyor musun?"
"Evet " ! der kadin gülümseyerek.
Adam:"Annen eve erken gelmisti ve bizi yakalamisti, hatirliyor
musun?"
Kadin "Evet" der büyük bir sevgi ile. Kocasinin her detayi
hatirlamasindan
memnun ve
mutlu olur.
Adam: "Annen odasina gitmis bir silah ile gelip silahi basima
dayamis
ya kizimla evlenirsin ya da seni 40 yil hapse gönderirim, daha
18'ine bile
basmadi" demisti. Hatirliyor musun?"

"Evet" der kadin gülümseyerek.
Adam gözlerindeki yaslari siler ve büyük bir iç çeker:
"Bugün hapisten çikiyor olacaktim.
____________________________________________________________
Temel, yıllar sonra biriktirdiğiyle elden düşme Murat 124 alır. Arabasıyla memleketine giderken araba arızalanır. Yolun kenarına çeker, motor kapağını açar, ne olduğunu anlamaya çalışırken bir Ferrari yanaşır:
— Hayrola hemşerim, arabanın nesi var? İstersen senin arabayı benimkine bağlayalım, çekeyim ilk tamirciye kadar.
Temel bu teklife çok sevinir. Ara halatı ile Murat'ı Ferrari' nin arkasına b...ağlarlar. Ferrari' nin sahibi genç uyarır:
— Ben hız yapmayı çok severim. Eğer farkında olmadan aşırı hız yaparsam, sen selektör yap beni uyar!
Temel:
— Tamam!
Yola koyulurlar. Bir süre sonra Ferrari gaza basmaya başlar, 60.80.100... derken, Murat124 arkadan selektör yapar. Ferrari durumu anımsar ve yavaşlar, bir sure sonra Ferrari yeniden gaza basar, 60, 80,100... Selektör yeniden anımsatır. Ferrari yavaşlar. Yolda bu şekilde ilerlerken bir Lamborghini Ferrari' ye yaklaşır:
— Kapışalım mı?
Ferrari yanıtlar:
— Nesine?
— 340 km. ötedeki benzinliğe ikinci varan, ilk varanın deposunu doldurur.
Ferrari hemen onaylar ve yarışa başlarlar. 120, 140, 180, 220...
O arada trafiği denetleyen helikopterdeki görevli polis, genel merkeze bilgi vermektedir:
- Komiserim, şehrin kuzeyindeki yolda trafik güvenliği tehdit altında!!! 3 araç yarış yapıyor. Ferrari ile Lamborghini saatte 300 km hızla yan yana gidiyorlar, arkadan da Murat 124 onları geçmek için 10 dakikadır sellektör yapıp yol istiyor!
____________________________________________________________

Bir gün aslanın birinin canı çok sıkılmış,şöyle bir ormanı gezeyim tebamla eğleneyim biraz demiş...
Ormanda gezerken bir devekuşu görmüş,yakalamış devekuşunu boynundan öteki pençesiyle de "Þak, Þak, Þak" diye üç tokat atmış hayvana,
"Söyle LAN!"demiş "Kim bu ormanın kralı?", devekuşu ürkekce
"Sensin aslan abiyyy"demiş,
"Tabi lan benim" demis aslan ve "Þak, Þak, Þak" diye üç tokat daha atıp firlatmış hayvanı. Derken aslanın karşısına bi kurt çıkmış, tutmuş kurdu boynundan; "Þak, Þak, Þak" diye atmış tokadı, "Söyle lan" demiş "kim bu ormanın kralı",kurt da ürkek "sensin aslan abi" demiş, Aslan da "Tabi lan benim" demiş,"Þak, Þak, Þak" diye üç tokat daha atmış fırlatmış bi kenara.
Derken bu defa aslanın karşısına bi fil çıkmış, tam tırsık tırsık kenardan sıyırtcağı sırada kurtla devekuşu gelip sen bu ormanın kralı değil misin aslan abi? koş yakala su hayvanı demişler.
Bu gazı yiyen aslan koşmus tutmuş fili "Þak, Þak, Þak" diye patlatmış tokadı ve hemen sormuş "Söyle lan; kim bu ormanın kralı?"...
Filin kafası bir atmış, tutmuş hortumuyla bunu "Pat, Pat, Pat" diye üç kere yere çarptırıp firlatmış atmış...
Aslan yerden zorlukla kalkıp elleriyle üstünü silkerken file dönmüş ve şöyle demiş Bilmiyosan bilmiyom de kardeşim..
____________________________________________________________
üniversite son sınıf öğrencisi yazılı sınavından kalınca doğru hocasına gider:
- siz sınıfta bırakarak hayata atılmamı önlüyor ve beni cezalandırıyorsunuz. işin bu yanını hiç düşündünüz mü?
- tabii düşündüm. hocanın görevi bilgiyi ölçmek, yeterli olmayanı sınıfta bırakmak değil mi?
- iyi. o zaman size bir teklifim var. bir soru da ben size soracağım. doğru cevabı verirseniz, ben kötü notumu kabul edip sınıfta kalacağım. bilemezseniz, notumu düzeltecek ve sınıfı geçirteceksiniz.
hocanın keyfi yerinde, teklifi kabul eder ve öğrenci sorar:
- yasal olup, mantıklı olmayan nedir? mantıklı olup, yasal olmayan nedir? ve de ne mantıklı ne de yasal olmayan nedir?
hoca uzun uzun düşünür ama cevabı bulamaz. iddia gereği öğrencisine iyi not vererek sınıfı geçirir. ama aklı da soruda kalır. sonunda sınıfın en iyi öğrencisini çağırır, olayı anlatır ve sorunun yanıtını bilip bilmediğini sorar.
öğrenci hemen cevap verir:
- siz 65 yaşındasınız ve 23 yaşında bir kadınla evlisiniz. bu yasal ama mantıklı değil. karınızın 25 yaşında bir sevgilisi var. bu mantıklı ama yasal değil. siz karınızın sevgilisini, zayıf alıp sınıfta kalması gerekirken iyi not verip mezun ediyorsunuz. bu da ne mantıklı, ne de yasal .
____________________________________________________________
Bir Issız Ada ve üç dilek fikrası:

Kayserili ve Laz ıssız adaya düşmüşler. Yalvar yakar günlerce kurtulmak için dua etmişler.
Allah da dualarını duyup bir melek görevlendirmiş.
Melek demiş ki: Benden üç dilek dileme hakkınız var..
Kayserili hemen atılmış. Buradan kurtulmak istiyorum demiş. Melek hemen yerine getirmiş.
Kayserili sevinçle: Þimdi çok zengin olmak istiyorum demiş, melek onu da yapmış. Hiç yaşlanmadan 1000 yıl yaşamak istiyorum demiş, Melek: kabul edildi 1000 yıl yaşayacaksın demiş.
Sonra dönmüş Laz'a. Üç dilek dile benden diye:
Laz da: Bi Maltepe bi kibrit bi de o Kayserilinin muhabbeti iyiydi. Kayserili geri gelsin...
____________________________________________________________
Saç taşı olmak için koltuğa oturan Temel''e berber;

-Nasıl keselim beyfendi diye sormuş.

Temel:Sağ favoriyi uzun bırak, sol favoriyi sıfırla, sağ taraf uzun kalacak, sol tarafı iyice kısalt, enseler merdiven şeklinde olacak, tepede bir daire olacak, ortası da lale şeklinde olacak deyince berber ;

-Beyfendi demiş nasıl yapayım bu traşı.

Bunun üzerine Temel kızmış ve şöyle demiş;

-Anasını sattığımun uşaği geçen sefer hiç tarif etmeden yaptun ya.
____________________________________________________________
Padişahın biri,
- Bana yalan söyleyebilene bir küp dolusu altın vereceğim!
demiş. Yalancılar, hemen saraya koşuşturup başlamışlar yalana;
- Bir kuş, aslanı kapıp yuvasına götürdü.
- Bunun neresi yalan?.. Kuş kartaldır, Arslan da kuzu kadar minik bir yavru. Kaptı mı götürür tabii!..
- Komşu ülkede bir eşeği kral yaptılar!..
- Ülkenin kralı, pencereden bakınırken tacını düşürmüş. Taç da pencerenin altındaki eşeğin başına geçmiş. Taç kimin kafasındaysa, kral odur tabii!..
- Padişahım, ben gökyüzüne bir ok attım. Altı ay sonra geri döndü!
- Senin ok bir ağacın üstüne düşmüştür. Ağaç, sonbaharda yapraklarını dökünce, takılacak yer bulamayıp yere inmiştir.
Böylece padişah, her yalana gerçek bir bahane bulmuş ve kimse padişaha bu yalandır dedirtememiş. Ama bir gün bir Kayserili gelmiş;
- Padişahım, sen benim babamdan borç olarak bir küp dolusu altın almıştın. Þimdi geri almaya geldim. Yalandır dersen ödülümü ver. Yalan değil dersen borcunu öde!
____________________________________________________________
PAPAZI DÖVDÜRTMEYECEKTİK
Üç arkadaş bir yaz günü yaya olarak yolculuk yapmak zorunda kalıyorlar.
Biri Türk, biri Kürt, diğeri de Ermeni.
Ama Ermeni olan aynı zamanda papaz.

Hava sıcak... Bir süre sonra yolda susuyorlar.
Etrafta su yok. Bağların olgun zamanı.
"İki salkım üzüm yiyelim de ağzımız ıslansın," diye
Bir bağa giriyorlar.
Bağın sahibi bir Türk ama onu görememişler.
"Kaç paraysa veririz," diğerek yemeye başlamışlar.
Bu sırada bağın sahibi gelmiş.
Bakmış üç kişi üzümünü yiyorlar.
Fena bozulmuş ama üç kişiyle de başa çıkamayacağını düşünmüş.
Birine bakmış, kıyafetinden Ermeni ve papaz olduğu belli.
Diğerine bakmış, konuşmasından Kürt olduğunu anlamış.
Üçüncüsü de Türk.

Dönmüş Ermeni'ye, "Bak bu adam Türk, yesin malımı.
Benim kanımdandır. Helali hoş olsun.
Bu da Kürt'tür ama din kardeşimdir.
Sen niye yiyorsun benim üzümü mü?" demiş.
Bu laf, üzerlerine sorumluluk yüklenmeyen Türk ve Kürt'ün hoşuna gitmiş. Adam, papazı bir güzel dövmüş.
Kıpırdayacak hal bırakmamış, yere uzatmış.

Bağ sahibi biraz sonra Kürt'e dönmüş.
"Müslümansın da niye sahipsiz bağa giriyorsun.
Bu adam benim kanımdan yediyse afiyet olsun,
Çünkü o Türk'tür. Kardeşimdir," diğerek bir güzel onu da dövmüş
ve yere uzatmış.
Bu durum Türk'ün hoşuna gitmiş.

Biraz sonra Türk'e dönmüş ve "Tamam anladık Türk'sün,
Aynı kandanız, aynı dindeniz ama sahibi olmadan başkasının
bağına girilir mi?" diğerek Türk'e de vurmaya başlamış.
Türk yumrukla yere yuvarlanınca Kürt'e dönmüş ve

"Biz," demiş..."papazı dövdürmeyecektik.
____________________________________________________________
Bir gün Ali, öğretmeni Ayşe Hanıma giderek dersten sonra kendisiyle görüşmek istediğini söyledi. Öğretmen kabul etti ve sordu:
- Sorun nedir Ali?
- Ben bu sınıfın düzeyine göre fazla zekiyim. Bir üst sınıfa geçmek istiyorum. İstek konusunda bilgi verilen Müdür Ali'ye bunun için bir testten geçmeyi isteyip istemediğini sordu. Ali tereddütsüz kabul etti ve test başladı.
- Söyle bakalım Ali: 3X4?
- On iki
- Peki 6X6?
- Otuz altı Müdür bey
- Japonya'nın başkenti?
- Tokyo. Ve test bir saat sürdü, Ali hiç hata yapmadı. Test sonunda Ali'nin öğretmeni de soru sormak istedi. Ali ve Müdür bu isteği kabul ettiler. Öğretmen sorulara başladı:
- İneklerde dört tane, ben de iki tane olan nedir?
- Bacaklar öğretmenim!
- Doğru! Peki; senin pantolonunun içinde olup, benim pantolonumun içinde olmayan nedir? Müdür bu soruya çok şaşırır.
- Cepler öğretmenim.
- Kadınların tüylerinin en kıvırcık olduğu yer neresidir. Velet tereddütsüz yanıt verdi:
- Afrika'dır öğretmenim.
- Yumuşak olup, kadınların ellerinde sertleşen nedir? Müdür gözleri fal taşı gibi açılmış tam konuşacakken Ali yanıtladı:
- Tırnak cilası.
- Peki. Bekâr bir kadına göre evli kadında daha geniş olan nedir? Müdür kulaklarına inanamıyordu.
- Yatak öğretmenim.
- Kadın vücudunda en nemli organ hangisidir?
- Dil öğretmenim. Nefes nefese kalan Müdür test'i bitirmeye karar verdi ve:
- Değil bir üst sınıfa, ben bunu doğrudan Üniversiteye göndereceğim. Çünkü ben bütün sorulara yanlış cevap verdim!
____________________________________________________________
Ali 3. sınıfa giden zeki bir çocuktur.
Bir gün öğretmeni Ali'ye 'Siyaset' nedir diye sorar.
Ali düşünür ama o çocuk aklıyla cevap veremez.
Eve gider kitaplara bakar ama hiçbir şey anlayamaz.
O da babasına sormaya karar verir.
—Baba, Siyaset nedir?
—Baba düşünür. Ali'ye uygun bir yolla anlatmak ister.
—Bu evde parayı getiren kim oğlum?
—Sen...
—Ben kapitalist rejimim.
—Peki, parayı alıp bizim yiyecek içecek ve giyecek gibi ihtiyaçlarımızı karşılayan kim?
-Annem...
—O da hükümet.
—Peki, küçük kardeşinle kim ilgileniyor?
—Dadım...
—Dadın işçi, kardeşin gelecek, sen de halksın o zaman.
Ali her şeyi not alır ve uyur.
Gece garip seslerle uyanır.
Bir de bakar ki kardeşi ağlıyor.
Yanına gidince altına pislediğini anlar.
Hemen annesini kaldırmaya gider.
Ama ne yaparsa yapsın anne kalkmaz.
Bu arada salondan gelen sesleri merak eder ve salona gider.
Babasıyla dadısını uygunsuz yakalayan Alinin ağzından aynen şu kelimeler dökülür:
—Kapitalist rejim işçiyi sömürüyor, hükümet uyuyor, gelecek bok içinde, halk ne yapsın...
____________________________________________________________
Seferberlik ilan olur.Temeli askere alırlar.Hatay'a düşer.Komutan ve askerler mayın taraması yapmaya başlarlar.Uçak sesleri duyulur.Komutan bağırır düşman uçakları geçiyor herkez pantolonunu dizine kadar sıyırsın yüzüstü yere yatsınki düşman uçakları burayı kabak tarlası sansınlar bombalamaktan vazgeçerler.Bunun üstüne Temel 1 adım öne çıkar Komutanum diye seslenir bir şey diyeceğum.Söyle evladım der komutan.Komutanum donlarumuzi dizimize kadar indurip sırt üstü yatsakda burayı hıyar tarlası zannetseler olmazmı?
____________________________________________________________
Temel'in köyüne sirk gelmiş...
Ancak o gün aslan terbiyecisi istifa etmiş ve gitmiş... Patron panik halde, "Hemen yerel gazeteye ilan verin, acele bir aslan terbiyecisi bulalım" demiş...
İlanı vermişler, bir kızla Temel gelmiş... Patron, "İkiniz de aslan terbiyecisi misiniz" diye sormuş, "Evet" demişler... Kıza, "Önce sen gir bakalım kafese" demiş... Kız girmiş, arkasından kafesi kilitlemişler... Aslan kıza bakmış, ağır ağır yaklaşmış, kız eğilerek yanağını uzatmış... Aslan usulca yanaktan öpmüş ve sakin bir şekilde kızın ayaklarının dibine yatmış... Patron Temel'e dönüp sormuş; -Sen de aynısını yapabilir misin?... "-Yaparım... Ama önce aslanı kenara çekin.. Mesajı Paylaş

Uyanik Sarhos...
Meşhur bir şarap üreticisinin çeşnicibaşısı (degustatör) ölünce yeni bir çeşnicibaşı bulmak için ilan verirler. Kirli görünümlü, saç baş dağınık bir ayyaş fabrikaya başvurur. Patron adamı basit bir sınavla savmak için, önüne bir kadeh şarap koydurur.. Zaten sarhoş adam kadehi kafasına diker ve

"Muscatel kırmızı üzüm, güney yamaçlarda büyümüş, 3 yıllık ve çelik kaplarda olgunlaştırılmış" der.

Fabrika müdürü şaşkınlıkla patrona döner ve

"Doğru" der.

İkinci kadehi uzatırlar.

"Güneybatı eğimli yamaçlarda yetişmiş cabarnet kırmızı üzümden. 8 yıllık ve meşe varillerde saklanmış.."

Müdür, daha da büyük bir şaşkınlıkla

"Gene doğru" der ve sekreterinin kulağına bir şeyler fısıldar. Genç kız, doğru tuvalete gider ve beyaz şaraba çok benzeyen bir bardak dolusu çişle geri döner. Sarhoş düşünmeden kafasına diker..

"Bir sarışın, 26 yaşında, dört aylık hamile .. İşi bana vermezseniz, babasının adını da açıklarım.."
____________________________________________________________

Ayşe kocasını telefonla aramış,

"Kusura bakma sevgilim.."

demiş kocası, "Bugün o kadar yoğunum ki.. Yetiştirmem gereken işler var.. Daha sonra konuşsak.. "

''Tamam bir tanem bir iyi bir de kötü haberim vardı da.."

"İnan hiç vaktim yok.. O zaman sadece iyi haberi söyle.."

"Merak ediyorduk ya.. Arabanın hava yastıkları çalışıyormuş..."
____________________________________________________________

bir iş görüşmesi..
şirket yetkilisi : evet hanım efendi sizin şirketimizden beklediğiniz çalışma şartları nelerdir diye sorar
bayan;
bir araba isterim, ayrıca oturduğum evin kirasını şirket karşılayacak, aylık olarak da 3000$ ila 5000$ arası bi aylık isterim
şirket yöneticisi;
arabayı son model veriyoruz, kira değil ev veriyoruz ayrıca aylık 10000$ ila 15000$ da maaş veriyoruz diyince bayan heycanlanır gözleri acılır ve Þaka yapıyorsunuz der
şirket yöneticisi de Ama Önce Siz Başlatınız
____________________________________________________________
iki sarhoş mezarlığın duvarına yaslanmış içiyorlarmış,
birden karşıdan bir cenaze görünmüş .
Sarhoşlardan biri merak edip, gidip sormuş :
-"Nesi vardı? Neden öldü?"
-"Bu adam hep içerdi, hep sarhoş gezerdi, ayyaşın biriydi!" cevabı üzerine,
......arkadaşının yanına gidip,
-"O da bizim gibi çok içiyormuş" der. Korkan iki arkadaş içmeye ara
verirler.
Biraz sonra başka bir cenaze görünür köşeden, yine aynı sarhoş merak edip
koşar cenazenin yanına ve sorar:
-"Neden öldü?"
-"Takdir-i ilahi, hiç içki içmez- sigara bilmez bir adamdı!" der beriki..
Sarhoş, koşa koşa arkadaşının yanına gelir:
-"İçelim anasını satayım! İçenle içmeyenin arasında 5 dakika fark var ! ''
SARHOÞ......
____________________________________________________________
Bir sanayi şirketinin Genel Müdürü ve aynı zamanda bir Kültür Vakfınca kurulan Senfoni Orkestrası''nın Yönetim Kurulu Başkanı, o ayın konseri olan Schubert''in "Bitmemiş Senfonisi''ne gidemediğinden yerine şirketin verimlilik uzmanını gönderir.

Ertesi hafta, verimlilik uzmanından bir teşekkür ve değerlendirme raporu alır:

"Sayın Genel Müdürüm"

* 4 Obuacı, konserin önemli bir zaman diliminde boş oturmuşlardır. Bunların sayısı azaltılmalıdır ve diğerlerinin konsere daha çok katkısı sağlanmalıdır.

* 12 kemancı aynı anda aynı hareketleri yapmakta, aynı notaları seslendirmektedir. Burada da personel tasarrufu şiddetle tavsiye ediyorum.

* Özellikle 16''lık notaların çalınması oldukça gereksizdir. Çünkü izleyiciler 8''lik notalarla 16''lık notalar arasındaki farkı anında hissedememektedirler. Dolayısıyla 8''lik notalarla eser icra edilmeli, yüksek ücretli keman ustaları yerine stajyerler kullanılarak masraflar düşürülmelidir.

* Yaylı sazlarla işlenen pasajların, nefesli sazlarla tekrarının yol açtığı gereksiz tekrarlamalar önlenebilir. Böylece 2 saatlik konser de 20 dakikaya inmiş olur.

* Eğer Schubert bütün bunları bilmiş olsaydı, Bitmemiş Senfoni, bitmiş olurdu. Saygılarımla....."
____________________________________________________________
Temel İstanbul boğazında tekneyle turist gezdiriyormuş. Bir gün bir Amerikalıyı almış, başlamışlar tura. Adam bir saray görüp sormus:
- Bu ne kadar zamanda yapıldı?
Temel:
- 10 yılda
demiş.
...Adam:
- Yazık, bizde olsa 5 yılda biterdi.
Derken bir cami görüp sormus:
- Bu ne kadar zamanda yapıldı?
Temel:
- 5 yılda
demiş.
Adam tekrar:
- Yazık, bizde olsa 2 yılda biterdi
demiş.
Temel sinirlenmeye başlamış. Bir tarihi yapı daha görmüşler, turist tekrar sormus, Temel:
- 2 yılda
demiş.
Adam:
- Vah vah! bizde olsa 1 yılda biterdi
demiş. Derken tam o sırada Boğaz Köprüsü`nün altına gelmişler. Amerikalı köprüyü göstererek tekrar sormus:
- Peki bu ne kadar zamanda yapıldı?.
İyice sinirlenen Temel cevabı yapıştırmış:
- Hangisi? Bu mu? Bilmem, dün burada yoktu!!!... )
____________________________________________________________
Ciban...
Varlikli capkinin erkeklik organinda bir ciban cikar.
Turkiyede hangi doktora gitse aldigi cevap,
"Kokunden kesilmesi lazim. Yoksa olursunuz!" olur.
Arkadaslari Fransayi onerirler. Gider, basvurmadigi doktor kalmaz. Cevap aynidir. Amerika' ya gider. Cevap degismez. Cok kizar.
Bir zenci doktor, adama acir,
"Kimseye soyleme, Afrikada bizim kabilenin buyucusu dedemdir,sana yardimci olabilir" der adresi tarif eder.
Adamcagiz, Afrika' ya gider. Kabileyi ve Buyucu dedeyi bin bir guclukle bulur.
Utanarak buyucu dedeye,
"Butun doktorlar kokunden hemen kesilmesi lazim.Yoksa yakinda olursun dediler" diye uzuntu icinde derdini anlatir.
Buyucu dede muayene eder ve kendinden emin bir sekilde guler,
"Korkma! Tam zamaninda beni buldun!"
Hemen bitkilerden ve yabani hayvan diskilarindan bir merhem yapar. Guzelce surer, sarar.
"Her aksam bana gel, 7 aksam merhem surmemiz lazim" der.
Adam sevincle ayrilir. Her aksam gelir, merhem surulur, 7.gun aksam yine merhem surulur. Tedavinin iyi gittiginden emin ve mutlu bir sekilde, cok az konusan buyucuye sorar,
"Nasil kesilmesinden kurtuluyor muyum?"
Buyucu agir agir basini sallar. Cubugundan emin bir eda ile duman ceker. Dumani magrur bir eda ile uflerken,
"Yok artik kesmek. Yarin gece Ay dogarken kendiliginden dusecek."
____________________________________________________________
İki iş adamı lüks restoranın menüsüne bakıp daha ilk yemeğin adını okuyunca şoke olmuşlar..

" Damarlı Koyun Gerdanı "..

Baş garsonu çağırıp

" Bu ne iğrenç bir yemek.. İştahımız kesildi.." diyerek restoranı terk etmişler.

Baş garson hemen menüye bakmış canı sıkılarak içeri doğru seslenmiş,

" Yahu.." demiş,

" Þu menüyü Fransızcaya çevirmeden masalara koymayın diyoruz, anlamıyorsunuz.. Müşterilerle papaz oluyoruz canım..!"
____________________________________________________________
Diktatör bir akşam meyhaneden içeri girer. Hafif içkili bir sarhoşun yanına çöker.Oradan buradan konuşurlarken sorar :

-Böyle hergün içmek için ne kadar kazanıyorsun? Sarhoş :

-Günde 2 bin lira.

-Peki kemerleri biraz sıkalım diye ücretleri azaltıp, koşulları ağırlaştırsak, ne kadar kazanırsın?

Sarhoş :

- 4 bın lira.

-Peki biraz daha sıkarsak kemerleri?

-O zaman 5 bin liraya para demem.

Diktatör kızar :

-Bu ne biçim iş.Köküne kadar sıkarsak?

-O zaman muhakkak 10 bin lira kazanırım.

Diktatör şaşırmıştır.Adamın ne iş yaptığını çok merak etmiştir.Sorar :

-Þeytan mısın nesin.Ne iş yapıyorsun?

-Mezarcıyım!

xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

Adam, ehliyetini yenilemek için trafik şubesine müracaat etmiş. Hayli kalabalık bir kuyruğa girmiş, 2 saate yakın bekledikten sonra fotoğrafı çekilip ehliyeti düzenlenmiş.. Adam, yeni ehliyetini eline alıp fotoğrafına bakmış.

"Perişan görünüyorum.." demiş memura,

"2 saat kuyrukta bekleyince insan böyle ezik ve yıkık çıkıyor..!"

Memur ehliyetteki fotoğrafa bakmış, bakmış

''''Önemli değil.." demiş.

"Yolda polis sizi durdurunca zaten öyle görüneceksiniz
____________________________________________________________

Padişah bir gün atıyla kır gezintisi yaparken seyislerine demiş ki:
-Bu atı çok sevdiğimi bilirsiniz. Bu atın ölüm haberini bana getiren seyisin kellesini vururum, atıma çok iyi bakacaksınız. Aradan birkaç yıl geçmiş, seyisler bakmışlar ki padişahın atı ahırda ölmüş. Seyislerden biri padişahın sözünü hatırlamış, telaşlanmışlar, ne yapacaklarını bilememişler. birinin aklına İncili Çavuş gelmiş, bu işi ona danışalım demişler. İncili'ye varmışlar, durumu anlatmışlar. İncili demiş ki
-ben bu işi çözerim, siz işinize gücünüze bakın. İncili, padişahın huzuruna varmış.
-Padişahım, senin bir küheylan vardı ya...
-Evet...
-Ahırda gördüm. Yanına yaklaştım. Su verdim içmedi, yem verdim yemedi, nalları da havaya dikmiş öylece duruyor.
-Yahu sen şuna öldü desene!
-Padişahım ben demedim, sen söyledin öldüğünü. bir ceza vereceksen kendine ver
____________________________________________________________
İki arkadas bir gece, bir parti dönüşünde yürüyerek
eve dönerlerken bir tanesi, biraz macera olur eğleniriz
düşüncesiyle ilerideki mezarlığa girip kestirmeden gitmeyi
önerir ve diğeri de hemen kabul eder. Mezarlığın içine
girerler ve yürümeye başlarlar. Çok derinlerden "tong tung"
diye garip seslerin geldiğini farkederler.İki arkadaş bir
taraftan tırsarak bir taraftanda tırstıklarını birbirlerine
belli etmeyerek yürümeye devam ederler ama bu korkunç ses
onlar yürüdükçe artmaktadır. Epey ilerledikten sonra ilerideki
sis bulutunun arkasında bir kıpırtı görürler. İyice
tırsmışlardır artık ama "erkeklik" ya, yürümeye devam ederler.
Sis biraz dağıldığında, farkederler ki, bir mezar başında bir
yaşlı bir adam, elinde çekiçle mezar taşına birşeyler yazmaktadır.
Bunu gören iki arkadaş, müthiş bir şekilde rahatlayarak sorarlar
adama :
"Üf yahu amca, bu saatte çalışılır mı? Biz de seni hayalet
sanıp korkmuştuk !"
Yaşlı adam da şöyle bir kafasını kaldırıp gençleri süzdükten
sonra sinirle homurdanır :
İsmimi yanlis yazmislar...
____________________________________________________________
Aldatıyorsam Sebebi Var

Alışveristen sonra evine dönen kadın, kocasını yatakta genc ve guzel
bir kadınla yakalayinca dehşete düşer. Ortalığı dagıtmaya kalkışacağı
sırada kocası onu durdurur.
"..Þöyle aciklayabilirim..." der..
"Eve donerken bu zavalli kizi gordum. Cok yorulmustu. Onu arabama aldım.
Karnı da acıkmıştı, o yüzden onu eve getirdim ve senin buzdolabında
unuttugun rostoyu pisirdim. Kızın ayakkabıları delinmişti. Modası
gecti diye artik giymedigin ayakkabılarından bir cift verdim ona.
Üşümüştü, o yüzden sana dogum gününde aldıgım fakat rengini
begenmedigin icin hic giymedigin suveteri ona verdim. Kizin pantolonu
parca parca olmustu, artık senin kalçalarının sıgğmadıgı bir
pantolonunu da verdim. Tam çıkmak uzereyken bana "Karınızın artık
kullanmadıgı baska birsey var mi bu evde?" diye sordu.. ve işte
buradayız..'
____________________________________________________________
Temel izinden dönen arkadaşına sormuş ...
-Anlat bakayim memlekette neler olii..?
-Pek biişi yoktir.
-Nasil yoktir?
-Sadece sizin kedi öldi.
-Yapma yav?
-Hee öldi köpekden acik sonra öldi.
-Köpekde mi öldi?
-Hee öldi sizin atın kemikleri boynuna takıldı öldi.
-Atta mı öldi?
-Babanın cenazesini taşırken uçurumdan düşdi
-Babamda mı öldi?
-Ananın cenazesine dayanamadi öldi.
...uyyyy ocağım söndi daa.
____________________________________________________________
Politikacılar ...
Bir otobüs dolusu politikacı seçim kampanyası için TEKSAS' ta dolaşıyorlarmış. Otobüs büyük bir çiftliğin yanından geçerken, otobüs şoförün dalgınlığı yüzünden derin bir şarampole uçmuş. Çiftçi koşarak gelmiş, gece kurda kusa yem olmasınlar diye cesetleri gömmeye başlamış. Ertesi sabah, Þerif soruşturma için çiftliğe gelmiş. Çiftçiye sormuş: "Otobüsteki bütün politikacıları gömdün demek...Hepsi de ölüydü, eminsin değil mi?" Çiftçi cevap vermiş: "Bazıları yaşadıklarını iddia ettiler ama politikacıları bilirsiniz. Nasıl yalan söylerler!
____________________________________________________________
ANASININ EVİNDEN KADINI GETİRTMENİN YOLU.!

Osman amcanın hanımı, tartisip memleketteki anasının yanına gitmiş
ve epey zamandır gelmemiştir.
Cep telefonuyla yaptığı çağırma istemlerine cevap alamayan Osman
amcanın;çamaşır, bulaşık, yemek,
temizlik ve çocuklarla uğraşmaktan takadı tükenmiştir. Kadınını son
kez çağırmak için telefona sarılmış,
ancak anasının yanından gelmek istemeyen kadın, telefona cevap bile vermemiştir.
Bunun üzerine Osman amca mesaj atmaya karar vermiştir.Mesajdan 1 saat
sonra evin kadını kapıda yeşermişdir..
İşte o mesaj;

Kadınım bu sağa son mesajım.
Bebelerinen evde oturup ağlarım.
Çamaşır, bulaşık tarih yaptı.
Kadınım ben bu işlerden ne ağnarım.

Bi elimi salladım değmedi bile,
La bok mu var babağan evinde.
Ula ne bilinmez bir avradmışşın,
Bebelerinen beni mevlam gayırsın.

Arkadaşın Hatçe yan yan bakıyo.
Üzelme Osman abi deyiveriyo,
Bebelerin başını okşayaraktan,
Kendi düşen ağlamaz deyip gülüveriyo.

Bugün geliverdi zabahın köründe,
Vallaha bi gecelik vardı zillinin üzerinde.
Bulaşığa daldı, çamaşırı yıkadı,
La kadınım bak göğnüm çok daraldı.

Bebeleri banyoya sokup yıkayıverdi.
Osman abi sende gir, keseleyim diyiverdi.
Bende büğün olmaz yarın diyiverdim,
La kadınım sağa bir şans daha verdim.

Zabaha kadar geliyosan gel eve,
Vallahi gelmezsen böyük tehlike.
Hatçe bekliyor elinde kese,
Vallah keseynen kalsa keşke.
____________________________________________________________
TESPİTLER 

- "erkekte dekolte cüzdandır. ne kadar açarsan o kadar talep görürsün."

- '1.murat hangi savaşta ölmüştür' sorusuna; 'katıldığı en son savaşta' diyen öğrenciye alkış.

- bu "survivor taner"i küçükken üç kere havaya atıp iki kere tutmuşlar"

- makyaj; kadınların karıncalı olan görüntülerini full hd yapma sanatıdır.
- erkek bluetooth gibidir yanındayken bağlıdır.uzaklaşınca yeni aygıt arar. kadın wireless gibidir,hepsini görür en güçlüsüne bağlanır...

- "sevgili rtük,10 dk.reklam arasına alışmış bi milletiz, ara 4 dk'ya inince bir panik olduk, tuvalete koşarken düşenlerimiz var.Eski düzeni istiyoruz"

- bir kadın ağlıyorsa yanına yaklaş, saçlarını okşa, gözlerine bak ve de ki; "mangoda indirim varmışşş''

- "ben bardak kırsam sakarım, annem kırsa nazar. babam kırsa o bardağın orda ne işi var. "
- elinde blackberry, sırtında burberry, ayağında fred perry gelberry yar gelberry..

- "esmer bayanlara sesleniyorum; saçınızı sarıya boyattığınızda marilyn monroe'ya değil, trabzonsporlu ibrahim yattara'ya benziyosunuz.''

- telefonunuzu 5 defa üst üste açmadığınızda sırasıyla polis, mit ve genelkurmaya haber verebilecek canlıya "anne" denir.

- " evinin güvenliğini alarm taktırarak değil, evden çıkarken koridorun ışığını açık bırakarak sağlayan insana "türk" denir. " Mesajı Paylaş

ADALETİN OLMADIĞI YERDE NE SAYGI KALIR, NE DE DÜZEN! ADALETİN OLMADIĞI YER YIKILMAYA MAHKUMDUR! DÜRÜSTLÜK BENİM KARAKTERİMDİR! BEN ŞEREFİM İÇİN YAŞAR, ŞEREFİM İÇİN ÖLÜRÜM. MUHTAÇ OLDUĞUM KUDRET DAMARLARIMDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR.
SKYWOLF...DefenceTurk.com

O bildiğimiz yolcu uçağı değil mi ? Mesajı Paylaş


Paylaş whatsappPaylaş facebookPaylaş linkedinPaylaş twitterPaylaş myspacePaylaş redditPaylaş diggPaylaş stumblePaylaş technoratiPaylaş delicious
İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren Replikacep.com sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.Knın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur.Replikacep.com hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri İletişim sayfamızdan bize bildirdikten en geç 3 (üç) iş günü içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.
Footer menü
Hakkımızda
Bize Ulaşın
Biz Kimiz
Hizmetlerimiz