Türkiye'nin Gizli PAK-FA Ortaklığı

Türkiye'nin Gizli PAK-FA Ortaklığı



DefenceTurk.com haber merkezinin yaklaşık bir yıldır araştırdığı konu hakkında net bilgilere ulaşıldı. Uzun yıllardır varlığı bilinen, ancak prototipleri ortaya çıkana kadar detayları tam olarak bilinmeyen, Rusya'nın beşinci nesil savaş uçağı PAK-FA'nın gizli bir yönü daha aydınlığa kavuşuyor.

DefenceTurk.com haber merkezindeki arkadaşlarımızın girişimlerine cevap vermeyen Türk yetkililerin aksine Rusya Savunma Bakanlığı yetkilileri konuyla ilgili oldukça bilgilendirici açıklamalarda bulundular. Ortağı olduğu JSF projesinde bitmek bilmeyen aksaklıklar, kaynak kodlarına erişim izninin verilmemesi, birim fiyatların çok yüksek  olması gibi olumsuz nedenlerle kararsız kalan Türkiye'nin kendi savaş uçağını geliştirme arzusu nedeniyle yaklaşık bir yıldır PAK-FA projesine dahil olduğu bu açıklamalar arasında.

Hatta açıklamalara göre üzerinde ülkenin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün imzasının da bulunduğu 12. prototip ile Türk pilotlar çok gizli test uçuşları gerçekleştiriyor. Adının açıklanmasını istemeyen bir yetkiliye göre; bir NATO üyesi olan Türkiye, herhangi bir engellemeye maruz kalmamak için bu konudaki çalışmalarını gizliyor. Bu gizliliği devam ettirmek için de Avrupalı bazı uçak üreticileri ile Milli Savaş Uçağı Projesi için sözde geliştirme anlaşmaları imzalıyor. Ancak çalışmalar belirli bir aşamaya geldiği için bu gizlilik her an kalkabilir.

Aynı yetkiliye göre Yıldırım Projesi olarak adlandırılan bu projede Türkiye için üretilecek olan uçaklar orijinal PAK-FA uçağından büyük farklılıklara sahipler. Tamamen yerli yazılımlara sahip olan uçak, dışarıdan alınan silah seçeneklerinin yanında Türkiye'nin kendi geliştirdiği silah sistemleri ile donatılacak. Radar izi çok düşük olan uçağın gövdesi de Türkiye'de üretilecek. Uçakta kullanılacak motorların bazı kısımları Rusya'dan hazır olarak gelecekler. Ancak bu motorlar Amerikan F-22 uçaklarındakinden daha etkili ısı ve radar izini azaltacak şekilde Türk mühendisleri tarafından geliştirilen diğer motor parçaları ile birleştirilerek monte edilecekler. Bu motor düzeni ile ilgili çalışmaların tamamladığı ve şu an yapımı tamamlanmak üzere olan 13. prototipin bu sistemle test edileceği de elde edilen bilgiler arasında. Böylelikle ortaya çıkacak olan uçağın dünyanın en gelişmiş savaş uçağı olacağı da bir gerçek!

Çalışmalar bu hızla devam ederse, 2023 yılında Milli Savaş Uçağının ilk uçuşunu gerçekleştirmek istediğini belirten Türkiye, aslında bu proje ile 2023 yılında en az iki Yıldırım filosunu aktif olarak kullanıyor olabilecek. Toplamda 350 uçağa sahip olmak isteyen Türkiye'nin bu projeye aktaracağı miktarın ise 12 milyar dolar civarında olması tahmin ediliyor.

Yine adının açıklanmasını istemeyen bir başka yetkili, her iki ülke arasındaki işbirliğinin sadece bu konuyla sınırlı olmadığını, zaman içerisinde güzel süprizlerin yaşanabileceğini belitti. Ancak bu süprizlerin hangi konularda olabileceği hakkında herhangi bir açıklama yapmadı.

Bu gelişmeler hakkında en başından beri bilgi sahibi olan birkaç stratejist, Türkiye'nin bu yolu seçmesinin sadece F-35 projesindeki aksaklıklar nedeniyle gerçekleşmediğini belirttiler. Enerji kaynaklarına tek başına sahip olmak isteyen Avrupa ve ABD'nin Rusya'yı Ortadoğu, Akdeniz ve Karadeniz'den uzaklaştırma çabaları karşısında Rusya'nın bölgedeki en stratejik ülke olan Türkiye ile işbirliği içerisine girmesinin her iki ülke çıkarları açısından uygun olduğunu dile getirdiler. Bugünlerde çatışmaların yaşandığı Ukrayna üzerinden Avrupa'ya ulaştırılan Rus doğalgazının, yeni bir hat ile sadece Türkiye üzerinden geçirilmesinin de bu işbirliğinin bir sonucu olduğunu da söylediler. "Bu işbirliğinin ilerleyişine bağlı olarak ilerleyen günlerde Türkiye'nin Suriye konusundaki politikasının değiştirmesi ile Karabağ'daki Ermeni işgalinin de sona erebileceği, bunun da Türkiye'ye her açıdan büyük faydalar sağlayacağı örneklerden sadece birkaçı" dediler.

Not: Bu haber DefenceTurk.com sitesinin güldürmek ve aynı zamanda düşündürmek amaçlı hazırladığı bir çeşit şakadır! 

DefenceTurk.com

Güzel bir şakaymış  Yerli yazılım kısmına kadar şüphe ile (gerçekten olabilir mi diye) okuyordum fakat yerli yazılım kısmını görünce ışık yandı 

Abi böyle şaka yapilirmi ya bütün hayallerim i yıktın bi anda

" Her Þakanın Altında Bir Gerçek Yatar "
Gerçek tarafi, F-35 terk edilmesi gereken bir proje , T-50 ise bir alternatif

Bu şakaya bazı arkadaşlarımız bozulmuş olabilir.

Ama gerçekten düşünmemiz gereken bir konuyu vurgulamak için yazılmış minik bir yazı sadece. Amacı F-35'den vazgeçip, PAK-FA'ya ortak olalım düşüncesi de yaratmak değil. Kendimizi tam bağımsız, sözü geçen bir ülke olarak görüp ama gerçekte nedense hep başkalarının isteklerine göre yönledirilen bir ülke olduğumuz gerçeğine atıf söz konusu. Bulunduğumuz stratejik konumun bizlere sunduğu fırsatları değerlendirmek yerine, sadece kendi çıkarları peşinde koşan fırıldak karakterli müttefiklerimizin elimize tutuşturdukları yol haritalarıyla ilerliyoruz. Geleceğimizi bizler değil, başkaları planlıyor. Yazıda sadece Rusya'nın bugünkü durumundan "ülkemize ne gibi çıkarlar" sağlayabileceğimize dair hayali minik örnekler bulunuyor.

Bir ülkeyi yönetmek; kendine nasıl muhteşem bir saray yaptırmayı hayal etmek değil, dünyada, özellikle çevremizde gerçekleşen gelişmelerden ülkemin çıkarlarına nasıl fırsatlar yaratabilirim diyerek hayal gücünü zorlamak, hatta bu gelişmeleri ülkemin çıkarları için nasıl yönlendirebilirim diyerek kafa yormak, bu konuda ülkendeki uzmanlara da kafa yordurmak ve eyleme geçmektir. Yoksa dünya lideri değil, öyle olduğunu sanan, ama boyununa ipi geçirenlerin işleri bittikten sonra sonunda kesmek için mezbahaya götürdükleri bir sığır olursun! Tıpkı Saddam gibi, Kaddafi gibi!

Peki panda daha mı ucuz? Yada Ruslar bize teknoloji verecekler mi? Panda seçeneği kulağa güzel gelsede böyle bir Seçimin olmasi zor.

" Her Þakanın Altında Bir Gerçek Yatar "
Gerçek tarafi, F-35 terk edilmesi gereken bir proje , T-50 ise bir alternatif

Ülkemizde son yaşananlara bakarsak aslında bir şaka olarak hazırladığımız bu konunun zayıf da olsa, gerçeğe dönüşme olasılığı bulunuyor. Gerçekleştirilen darbe girişimi sonrası, darbeyi tertipleyenlerin elebaşı olan fettullah güleni sözde müttefikimiz ABD'nin teslim etmeye yanaşmaması batı ile bağların zayıflamasına, hatta kopmasına neden olabilir. Kaldı ki gülenin teslim edilmesi bile sorunun  çözümü değil aslında!

Bütün bu olaylar sonrasında çeşitli söylentiler var. Türkiye'nin ABD ve AB'ya resti çekmesi, hatta NATO'dan çıkması, Rusya ile stratejik ortaklık yoluna gitmesi gibi. Tabi bu durumda F-35 gibi batıyla ortak olduğumuz projelerle de bağımızın kopması demek. SadeceF-35 değil, milli savaş uçağı gibi projelerin, Ukrayna gibi ülkelerle olan ilişkilerimizin durumu da tersine dönebilir.

Yaşadığımız dünya, özellikle üzerinde yaşadığımız coğrafya, hatta ülkemiz tam bir aksiyon filmi gibi olaylara sahne oluyor. 24 Kasım'da Rus uçağının düşürülmesi sonrası kanlı bıçaklı olduğumuz Rusya ile stratejik ortaklık dile getiriliyor. Bu durumda "kardeşim esadlı" yıllara geri dönüş de yapabiliriz.

Önümüzdeki günlerde cumhurbaşkanı Rusya lilderi Putin ile görüşmeye gidecek. Bakalım gelecek neler getirecek bize?

''Bu saatten sonra canını düşünen soysuz köpektir'' diyorya Barış binbaşı;Bende bu saatten sonra hiçbirşeye şaşırmam artık.Eskiden imkansız hatta masal/hikaye gelen konular artık epey ciddi olaylar olarak ortada dururken Rus ortaklığı ve PAK-FA tercihine de şaşırmam artık.

Batılı dostlarımızın,dostluklarının bilmem kaçıncı testinde de başarısız olmaları ve bir türlü bünyeye adapte olamayışımız bir yana;çevremizde gelişen olaylar her geçen gün bizi batı bloğundan koparıyor gibi görünüyor.Aslında bizim artık bağımsız politikalar izlememiz ve ona göre müttefiklik ilişkileri oluşturmamız gerekirken 2.dünya savaşı artığı bir politika olan,bir bloğa yaslanıp diğer bloğa düşman olma lüksümüzün bittiği günler yaşadık yaşıyoruz.Bu politikalar artık ihtiyaca cevap vermediğini bağırırken çoklu ve girift politik yapılar arasındaki ilişki ağının içinde boğulmaya başladığımzı hisseder olduk epeyce zamandır.Ülkemizin politik duruşunun yeni bir mecraya oturtulması için çabalarken eski dostalarımızın ! verdiği vereceği tepkilerle şekil almaya değil bağımsız ve özgüveni olan bir geleceğin inşasına çabalıyoruz/çabalamalıyız.

Bu yeni politik duruşumuzu oluştururken geleceğe güvenle bakabilmek adına iç yapımızın acilen barışçıl yollardan bir araya getirilmesine ihtiyacımız en üst seviyeden alarm veriyor.Bunu sağlayamazsak iki ileri bir geri adımlarla nereye varacağı belli olmayan ufuklara yelken açar,kim bilir azgın dalgaları olan denizlerde gemiyi parçalara ayrılmış olarak bulabiliriz.

Bu yeni yapıyı oluşturabilirsek önümüz açık,dünyanın her ülkesi ve paktı ile bağımsız  ilişkileri olan,ekonomik gelişmesi belli bir çizgide ilerleyen ve askeri gücü yeterli büyüklüğe ulaşmış olan,halkı refah içinde yaşayan bir topluma dönüşürüz,hem de tahmin ettiğimizden bile kısa sürede.Ancak bunun olabilmesi için acilen hangi yolda yürüyeceğimize karar vermeli ve ona uygun adımlar atmalıyız.

Bu son olay göstermiştir ki artık başımızın çaresine bakmalı,kimseyi ebedi dost,kimseyi ebedi düşman olarak görmeyi bırakmalıyız.Politik duruş sergilemeli ve halkımzın ve ülkemizin geleceğini inşaa etmeyi birinci şart kabul ederek ona uygun adımlar atamalıyız,ama acilen...yoksa adım atacak halimiz kalmayacak...

Pak-Fa da ney yaf, biz pak-fa degil super mushak aliyoruz hemi de kaynak kodlari ile beraber.

Hayaller ve gercekler 

''Bu saatten sonra canını düşünen soysuz köpektir'' diyorya Barış binbaşı;Bende bu saatten sonra hiçbirşeye şaşırmam artık.Eskiden imkansız hatta masal/hikaye gelen konular artık epey ciddi olaylar olarak ortada dururken Rus ortaklığı ve PAK-FA tercihine de şaşırmam artık.

Batılı dostlarımızın,dostluklarının bilmem kaçıncı testinde de başarısız olmaları ve bir türlü bünyeye adapte olamayışımız bir yana;çevremizde gelişen olaylar her geçen gün bizi batı bloğundan koparıyor gibi görünüyor.Aslında bizim artık bağımsız politikalar izlememiz ve ona göre müttefiklik ilişkileri oluşturmamız gerekirken 2.dünya savaşı artığı bir politika olan,bir bloğa yaslanıp diğer bloğa düşman olma lüksümüzün bittiği günler yaşadık yaşıyoruz.Bu politikalar artık ihtiyaca cevap vermediğini bağırırken çoklu ve girift politik yapılar arasındaki ilişki ağının içinde boğulmaya başladığımzı hisseder olduk epeyce zamandır.Ülkemizin politik duruşunun yeni bir mecraya oturtulması için çabalarken eski dostalarımızın ! verdiği vereceği tepkilerle şekil almaya değil bağımsız ve özgüveni olan bir geleceğin inşasına çabalıyoruz/çabalamalıyız.

Bu yeni politik duruşumuzu oluştururken geleceğe güvenle bakabilmek adına iç yapımızın acilen barışçıl yollardan bir araya getirilmesine ihtiyacımız en üst seviyeden alarm veriyor.Bunu sağlayamazsak iki ileri bir geri adımlarla nereye varacağı belli olmayan ufuklara yelken açar,kim bilir azgın dalgaları olan denizlerde gemiyi parçalara ayrılmış olarak bulabiliriz.

Bu yeni yapıyı oluşturabilirsek önümüz açık,dünyanın her ülkesi ve paktı ile bağımsız  ilişkileri olan,ekonomik gelişmesi belli bir çizgide ilerleyen ve askeri gücü yeterli büyüklüğe ulaşmış olan,halkı refah içinde yaşayan bir topluma dönüşürüz,hem de tahmin ettiğimizden bile kısa sürede.Ancak bunun olabilmesi için acilen hangi yolda yürüyeceğimize karar vermeli ve ona uygun adımlar atmalıyız.

Bu son olay göstermiştir ki artık başımızın çaresine bakmalı,kimseyi ebedi dost,kimseyi ebedi düşman olarak görmeyi bırakmalıyız.Politik duruş sergilemeli ve halkımzın ve ülkemizin geleceğini inşaa etmeyi birinci şart kabul ederek ona uygun adımlar atamalıyız,ama acilen...yoksa adım atacak halimiz kalmayacak...

+1
Olması gereken de budur. Dostluk ve müttefiklik çıkarlar çatışmaya başlayınca biter. Ülkeler arasında da çıkarlar her zaman öncelikli olmalıdır! Sürekli değişen şartlara göre stratejik öneme sahip konularda başka ülkelere güvenmemeliyiz!