Aydın İhaneti

Başlatan Partikül, 05 Nisan 2016, 00:26:17

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Evet böyle bir konu başlatma ihtiyacı hissediyorum.
Çünkü İhanet sürecini başlatanlar bizatihi '' Ben Aydın' ım'' diyenlerdir.
Soru ise şu; Kime Aydınsınız veya Kimin Aydınızsınız?
Kendi Milletinin Aydını Olmayana Aydın denmez?

Ya everensel anlamda Aydınlık saçarsınız ki; O aydınlıktan herkes istifade eder. Bunlar genel itibariyle ilim irfan sahipleridir ki; bir pozitif bilim ile hasbihal olmak suretiyle sadece ve sadace insanlık inçin çalışanlardır. Evreni tanımya çalışır, kainatı anlamaya çalışır, yok oradan çıkar atom altı parçacıkları anlamaya çalışır; doğayı anlamaya çalışır, insanlığı anlamaya çalışır; geçmişi geleceği anlamak ve insanlığın tamamının hizmetine sunmak... işte size evrensel aylıklıda ki blinç düzeyi.

Bir de Milletine Aydın olması gerekenler vardır. Millet çok zor durumdadır mesela, bir çığlığa ihitiyaç vardır. Kim yapacak peki; AYDIN İNSAN yapacaktır. Topluma cesaret verecek, iteleyecek, korkularından arındıracak, yüreklendirecek, gerçekleri söyleyecek; cesaret verecek, umut verecek, haykıracak yani... İstiklal Savaşı aydınalarımız vardır- böyledir. Þairlerimiz vardır böyledir. İşte asıl Aydın onlardır. Zor günde milletine cesaret verenlerdir. Yoksa kendine okuduğun kitabın kime faydası var? Bilgi, saklanması gereken gizli bir hazine değildir ki! Kendine saklayacaksan niye öğrenmek için yıllarını heba ettin. Allah bile bilenmek istedi de; bir nur gibi, an itibariyle Kainatı yarattı! Hiç bir şey ifade etmiyor mu?

devam edeceğim... Mesajı Paylaş
  • Gösterim 4,209 
  • Atatürk
  • 8 Yanıtlar



#1
Bilgiyi saklayan, gerçeği saklayan, doğruları saklayanlar- gizleyenler; toplumun gözünün önünden kaçırmaya çalışanlar ne kadar da aşağılık insanlardır. İnsanlığın yüz karasıdırlar. Erdemsizdirler, basiretsizdirler, faziletsizdriler, becerisksizdirler ancak ukaladırlar biliyor musunuz? O adamlar ukaladır. Peki niye ukaladırlar; bilgiyi kendine saklıyor ya; benden başka kimse bilmesin; aman milllet uyanmasın!

Para bende olsun, altın bende olsun, bilgi bende olsun, görgü bende olsun, araba bende olsun, yat bende olsun, kat ben de olsun, gezme ben de olsun, tozma ben de olsun- olsun da olsun... vs. EEE biz ne yapalım peki? Derler ki; sen de git kumda oyna!.. al sana bir oyuncak şununla uğraş dur! O oyuncak ise ne olur mesela; TV dizisi olur, İçi boş gazete yazısı olur, boş tartışma programları olur, futbol maçı olur... vs. olur da olur- Ancak gelin görün ki bal gibi de oluyor işte! Bunları yaşadık ve gördük.

Sonra ne oluyor peki üstadlar; iş sıkıya gelince de yine müracaat ettikleri yığınlar ise uyuttukları millettir. Ey milletimiz derler- sizin kanınıza ihtiyacımız var! Millette ise kan bitmez- Canını verir de; Vatanını Vermez! Ancak nasıl oluyorsa oluyor artık; bu uyanık sporlar bir punduna getirirler de milletin canı ve kanı pahasına alınan topraklarını yine de milletin elinden almayı başarırlar. Kimin sayesinde; AYDINLARI SAYESİNDE!

İÞTE BİZ BU SÜRECE AYDIN İHANETİ DİYORUZ.
NE KADAR DA NET ÖYLE DEĞİL Mİ!


Mesajı Paylaş

#2
Bir de şöyle bir hadise vardır. Kemalist Devrim terorisyenlerinden Mahmut Esad BOZKURT ölmeden önce kaleme aldığı kitabında bu gerçeğ çok güzel tespit etmiştir. Derler ki diyor; biz işte şunu konuda iş tutmayı bilmeyiz, oturmayı bilmeyiz, kalkmayız bilmeyiz, yemeyi bilmeyiz, içmeyiz bilmeyiz, konuşmayı bilmeyiz, tartışmayı bilmeyiz, üretmeyi bilmeyiz, tüketmeyi bilmeyiz, yatmayı bilmeyz, kalkmayı bilmeyiz ...vs. EEE-Peki,hacılar- size göre biler neyi biliriz? Bize tek bir yol gösterirler ÖLMEYİ! Kimin İçin peki- Kendisi için!

Milleti aşağılıya aşağıla, aşağılık kompleksine sokmaya çalışanlar yüzünden; milletimiz her zaman Laventanlar, Oryantalist, sözde aydınlar, dalkavular, yağdanlıklar tarafından horlanmış ve aşağı görülmüştr. Öyle bir zaman gelmiştir ki; millet hakikaten kendisini daha aşağı göremeye başlayaraktan; ağam biz ne bilelim, biz gariban Anadolu köylüsüyüz der hale gelmiştir. En sonunda bir aslan yürekli vatan evladı çıkar ver de ki; YOK ÖYLE YAÞ DAVA, KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR demiştir. Ağların zoruna giden de budur işte! Sen yok iken AĞA BİZDİK. GELDİN VE BİZİ AĞALIKTAN ETTİN! derler- nerelerinden peki; karınlarından konuşarak- homurdanarak ancak harekete de geçerek. Punduna getirmişlerdir.

KÖYLÜYE CESARET VEREN BÜYÜK DEVLET ADAMI İSE; MUSTAFA KEMAL ATATÜRK! idi.
Ve o nedenle Konu başlığı burada, yani Atatürk Köşesinde açılmıştır.
İhenet eenlerler ise Yine Onun aydınlığına hayatlarını borçlu olan SÖZDE AYDINLARDIR.
İRONİYE BAK!
ATATÜRK OLMASA İDİ MARABA İDİN, SAYESİNDE MARABA OLMADI DA- ANCAK OLA OLA NE OLUVERDİN; YAĞDANLIK
GAZ YAĞI LAMBASISINDA Kİ AYDINLIKTAN BAÞKA BİR ÞEY DEĞİLİSİNİZ VESSELAM!!
ANLATABİLİYOR MUYUM!


Mesajı Paylaş

#3
Bir diğer konu; insanlar forum ortamlarına niye gelirlerde bir şeyler yazarlar. Veya insanlar arasında ki münasebetleri inceleyelim birazcık.

Ne vardır mesela;

Sohbet vardır, diyalog vardır monolog vardır, münazara vardır, münakaşa vardır, Nutuk vardır ...vs. bir de Forum vardır diyelim!

WİKİ de Forum için ne yazıyor diye bakayım dedim; Çıkan sonuçlardan:

''FORUM (Açık oturum) bir sözlü anlatım türüdür. Toplumun her kesimini ilgilendirebildiği gibi, belli bir konuda da düzenlenebilir. Uzman kişiler bir başkan yönetiminde topluluk karşısında tartışır. Açık oturumlar kalabalık izleyici kitleleri karşısında yapılabileceği gibi radyo veya televizyon ile yayımlanabilir. Genellikle panel ile karıştırılan bir türdür. Aralarında üslup farkı vardır. Açık oturum daha ciddi ve mücadeleci üslupla yapılmasına rağmen, panelde sohbet üslubu hakimdir. Açık oturumda başkan toplantıya hakimdir. Sorular sorar ve konuşmacıların düşüncelerini sorgular.''


Genel Çerçeve bu- maksat nedir- konuşmak, anlamak, filkir alış verişi falan.
Peki Türkiyede ki Forumlar nedir Allah aşkına ya- Sanki konuşulmasın diye oluşturulmuş platforlardır.
Konuşanı kapı dışarı buyur ederler. Trollerin yalanlarına, Etki Ajanlarının zararlı etkilerine karşı Moderatör illaki kendini korumalıdır. Doğru olan budur çünkü. Ancak amaçlar araçlar ile yer değiştirdiği zaman gerçekler sümen aktında kalır ki, KAMU HAKKI YENMİÞ OLUR. HALK BİLGİSİZ KALABİLİR VE KANDIRILABİLİR.BUNA MÜSAADE EDİLEMEZ.
Ancak Doğru söyleyeni Dokuz Köyden Kovuyorlarsa orada DA Tuz Kokmuş demektir.



Mesajı Paylaş

Diğer bir konu; renksizlik renk midir, ilkesizlik ilke midir?
Derler ki; renksiz olalım her devrin adamı olalım! Öyle ya renksizlik renk ise; ilkesizlik ilke midir? Tabiatta karşılığı var mıdır?

Evvela şunu ifade etmek gerekir; tabiatta karşılığı olamayan şey doğal değildir- yapaydır. Bir örnek versinler; tabiatta renksiz çiçek var mıdır, kokusuz gül var mıdır mesela? Taibiat kendisini renklerle, kokularlar ile ifade eder. rengarenktir ve çeşitlidir. Milyonlarca bitki, hayvan ve metobalizma çeşit çeşittir. Her biri kendine özeldir ve tektir. İnsaoğlunun aldığı bir nefes bile diğeri aynı değil iken (çünkü ortamda ki kimsayalların oranı milyonda bir bile olasa an be an değişir); herkesin aynı düşünmesi, aynı şekilde davrmanası, aynı şeylerden zevk alması beklenebilir mi? Tabiatatta karşıolığı var mıdır?

Renksizliğin doğada bir karşılığı hastalık boyutunda vardır. ALBİNİZM-VİTİLİGO  diyorlar. Bir kalıtsal sorun nedeniyle vücuttada ki Melanin Pigmentinin üretilememesi olarak ifade ediliyor. Genel bilinen hali ise kar beyazı saçlar, deri-cilt vs. dir. Hastalık halidir yani. yani renksiz olalım derken, hastalık halinden mi bahsedilmektedir? hasta mı olalım yani, rengimizi belli etmeyelim mi? Korkalım mı, çeknelim mi? Kimden korkacağız birde! Tarihte de korkakların bir şey başardığı mevzu bahis değildir. korkaklar ancak kara leke ile anılmışlardır. kahramanları ise tarih yazar. Korkak olan erdemsizdir de, kahraman olan erdemli olarak yazılmıştır. İnsan aklı böyle işlemiştir, bu şekilde evrilmiştir.

Renksize örnek verecek olsak ilk akla geleb şey cam olurdu. Ona da Saydamlık diyorlar zaten- renksiz demiyorlar. Doğada ki karşılığı ise saydamlık değil de berraklıktır. Doğal haline ise saydam denmiyor- berrak deniyor. Bir göl düşünün o kadar berraktır ki gölün dibi görülür. Diyen olacak ki su renksizdir! peki hangi ortamda renksizdir? deniz deki su renksiz midir? Gölde ki su renksiz midir?  Tek örneği var yağan yağmur!  Ona da  renksiz denmez. Berrak, tertemiz, streil hayat kaynağıdır. Tertemiz olarak gelir va hayatı renklendirir. Ne kadar ilginç değil mi:) Karşılığını sosyal hayatta temiz bilgi, gerçek bilgi olarak düşünür isek; kaynağını pozitif bilimden alır ve sosyal alanda karşılığını renkledirerek bulur.

devam edecek... Mesajı Paylaş

#5
Evet dostlar; renk veya renksizlik aşağı yukarı budur da, ilke veya ilkesizlik nedir? Renk kavramını tabiatta tanımlamak kolaydır da; ilke denildiği zaman işin içine felsefe girdiği için, konu biraz çetrefilleşiyor. Anlatması derin iştir, yanlışa düşme tehlikesi de vardır. Filozofik mesele yani. Belki de bizi aşar! O bağlamda kestirmeden ve halkın anladığı ve bizim anladığımız manada meseleye yaklaşacak olur isek İlke; temel prensipler, dayanak noktaları, işin en başında ki kurallar bütünü gibi bir anlamı ifade ediyor.

Yani diyoruz ki, bir iş tutarken veya meseleye yaklaşırken yada organizasyon yaparken ilkemiz ne olmalıdır. Veya Türkiye Cumhuriyetini kuranlar; ülkemizi kurmadan önce hangi prensipler etrafında birleştiler de ülkeyi kurdular. Veya sonradan oyun bozanlar ne oldu da oyunu bozmaya kalktılar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti onların rızası dışında mı kuruldu veya onların rızasına ne gerek vardı! Onların keyfinin yerine gelmesini mi bekleyecektik!

Cumhuriyetin ilkeleri gibi, insanlarından ilkeleri olmalıdır. İlkesi olmayana ilkesiz denir, ormurgası olmayana da omurgasız denir. Nasıl ki ilkeler bir Cumhuriyeti ayakta tutuyorsa; omurga ve istelek sistemi de bir insanı ayakta tutandır. Þayet bir canlı; kafadan bacaklı, yumuşakçalar, deniz salyongozu, deniz hıyarı veya böcek değil ise ...v.s bir iskelet sistemine sahip olması icap eder. Hafızası kıt balıklar da bile bir iskelet sistemi vardır. İnanmayan varsa kılçığını yutsun da görsün bakalım:)

İşte Aydınım diye geçinenler, birşeyler bilip de topluma önderlik edemeyenler, kendisi için yaşayanlar, nemelazımcılar, yanar dönerler, her meseleye pragmatist yaklaşanlar, her devrin adamları, her iktidarın borazanları, yağdanlıklar, yağcılar, yalakalar, el pençe divan duranlar, şakşaçcılar, çok yaşa padişahımcılar, elini taşın altına koymayanlar/ koyamayanlar, üstüne eline taşın altına sokmuş- üstüne bir de akrep ısırığı almış adamın mirasından nemalananlar, yalancılar, iftirafcılar ve daha nice nice aşağı varlıklar; iskelet sisteminden yoksun, kafadan bacaklı, yumuşakçalar, böceğimsi lanet varlıklardır ve toplumun başına aslında beladır. Çünkü bunlar; kullanılmaya elverişli canlı organizmalardır. Yeri gelir etki ajanı olurlar, yeri gelir vatan haini olurlar. İlkesiz adamdan her melanet beklenir vesselam. Mesajı Paylaş

#6
Değerli dostlar, başka bir konu açmak istemedğim için buraya yazayım dedim? Çünkü temel bir yanlışın içerisindeyiz. Peki, yanlış olan nedir? En baştan ne dedik Forumlar- Açık Oturumlar; düşüncelerin savunulduğu veya izah edilmeye çalışıldığı, paylaşıldığı sosyal ortamlardır . Yani insanlar bir forum çerçevesinde bir özel konuyu veya bir genel meseleyi tartışırlar. Yani birisi çıkıp da benim istediğim doğrultu dışında tartışamazsın diyebilir mi? diyebilir. Temel dayanağın nedir peki; ilke diyelim- küfür, kötü söz söylenyemezsin denir mesela, temel değer yargılarına veya ögelere asgari düzeyede saygı, ortak yaşam alanlarına asgari düzeyde savgı beklenir; usturuplu şekilde, mümkün mertebe kırmadan dökmeden temel düşüncelerin aktarılması vs. diyelim. Bunların yapıldığı ortamda benim gibi düşünmüyor olabilirsiniz ancak temel dayanak noktalarına da zarar verecek değil iseler, yada trol, etki ajanı, kurmaca adam veya psikopat değillerse yada anlatacakları iki çift kelamları var ise- buyur edilirler. Forumlarda her tip insan olabilir veya olacaktır- doğası budur. Genele hitap eder, herkes görür. Bunu yazan da bilir, okuyan da bilir. Yazan ona göre yazar, okuyan da ona göre okur.

Bu anlamda DefenceTurk' ün iyi bir platform olduğu kanaatindeyim. Adminimiz SKYWOLF' da; bir ara öyle olması gerektiğini beyan etmişlerdi zannediyorum.

Alıntı Yap
Alıntı yapılan: SKYWOLF - 14 Aralık 2014, 18:25:34
...Biz yine savunma sanayi ile gelişmeleri paylaşmaya, bilgi birikimine ve diğer ilgili hobilerimize devam ederiz. Öncelikli amacımız zaten bu alanda güvenilir bir kaynak olmak. Tabi ki konular üzerinde bol  ve hararetli tartışmalar olması çok istediğimiz bir şey. :)

Tabi ki, üstadımızın işine karışacak değiliz-haddimiz aşmak olur. Ancak temel de gördüğüm bir eksiklik nedeni ile böyle olduğu kanaatındeyin. İnsanlar düşünce paylaşmaktan çekinir gibiler. O nedenle sürekli olarak düşünce paylaşmaya gayret ediyorum ki; rafine bilgiyi zaten üstadlarımız en güzel şekilde, üstelik ham ve temiz hali ile ve işimize yarayacak biçimde bizlere ulaştırmaktadırlar. Benim vazifem de bu olsun- bilinsin istedim.

Saygılar... Mesajı Paylaş

Değerli Dostum,

Belirttiğiniz konularda çok haklısınız. Ancak siz de farkındasınızdır; eskiden forumlar gerçekten amacına uygun işlerdi. Bugün ise insanlar düşüncelerini paylaşmaktan korkuyorlar!

Diğer yandan vurguladığınız trol vs karakterler her yere sızıp, her mantıklı düşüncenin önüne geçmek için çabalıyor, tartışmaları kavgaya dönüştürüp üyeleri soğutuyorlar. Amaç düşünmeyen, araştırmayan, sadece itaat eden bir toplum herhalde! Mesajı Paylaş
ADALETİN OLMADIĞI YERDE NE SAYGI KALIR, NE DE DÜZEN! ADALETİN OLMADIĞI YER YIKILMAYA MAHKUMDUR! DÜRÜSTLÜK BENİM KARAKTERİMDİR! BEN ŞEREFİM İÇİN YAŞAR, ŞEREFİM İÇİN ÖLÜRÜM. MUHTAÇ OLDUĞUM KUDRET DAMARLARIMDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR.
SKYWOLF...DefenceTurk.com

#8
Alıntı yapılan: SKYWOLF - 06 Nisan 2016, 10:03:12
Değerli Dostum,

Belirttiğiniz konularda çok haklısınız. Ancak siz de farkındasınızdır; eskiden forumlar gerçekten amacına uygun işlerdi. Bugün ise insanlar düşüncelerini paylaşmaktan korkuyorlar!

Diğer yandan vurguladığınız trol vs karakterler her yere sızıp, her mantıklı düşüncenin önüne geçmek için çabalıyor, tartışmaları kavgaya dönüştürüp üyeleri soğutuyorlar. Amaç düşünmeyen, araştırmayan, sadece itaat eden bir toplum herhalde!

Aynen öyle bakınınız hocam. Bakınız Sosyolojik bir tespit yapacağım. Bakalım ne diyeceksiniz; haklı mıyım, yoksa haksız mıyım?

İstibdat mı, Demokrasi mi? Soru bu.

Bir kaç farklı platformda yazmıştım, burada da yazacağım;
Demokrasi denilen şey odur ki; ilk önce millet güvenmekle, inanmakla başlar. Her ağzınıza aldığınızda boyuna Millet, millet diyeceksiniz; üstüne, milli irade, milli irade diyeceksiniz- ondan sonra da milletin bilgi kaynaklarını kurutaraktan ve milletin gerçek bilgiye ulaşmasını engelleyerekten milleti sürü niyetine güdeceksiniz! OHHH BE NE ÂLÂ MEMLEKET! Çaktırmadan çaktırmadan da; sırıtaraktan alttan alta memleketin ahvaline gülecekler! UNUTMASINLAR BU DÜNYADA KİMSENİN HAKKI KİMSE KALMAYACAKTIR VE KALMAMIÞTIRDIR DA! HAK YİYEN, HAKKINDAN OLUR! Cenab-ı Hak Vesile ile Vasıtalı Çalışır. Hak yiyenler unutmayın; Bir Vesile ile Belanızı Bulacaksınız!

Þimdi derler ki; bir Siyasetten de, ticaretten de, eğlenmekten de, işi tadında bırakmaktan da vs. anlamayız! Bu tip yaklaşım sergileyenlere veya ekti altında kalarak tekrar edenlere hakikatken çok kızıyorum. En azından BİZ deme!  Kendi adına konuşsana birader! Sen anlamıyorsunuz diye; genelleme yapmak suretiyle toplumun tamamını hayatın hayattan bir gerçekliğinden soyutlamaya ne hakkın var! ANCAK O KADAR DA MASUM DEĞİL!

II. Abdülhamit'  İngiliz TIMES gazetesine mülakat veriyor ki- diyor ki; 

"Beni Hürriyete muhalif görenler yanılıyorlar. Kullanmasını bilmeyen bir memlekete hürriyet vermek, kullanmasını bilmeyen birine tüfek vermeye benzer. Herif, babasını, anasını, kardeşlerini öldürür. Sonra döner kendi kendisini vurur." -Diyor

Yani, II. Abdülhamit millete inanmıyordu: Onun için, "memleketi hürriyeti kullanmaya hazırlamak" bahanesiyle, "Kanunuesasiyi'' (Anayasayı) 33 yıl rafa kaldırıldı. O döneme İSTİBDAT DÖNMEMİ DENİLMEKTEDİR. ÇAĞRIÞIM YAPIYOR MU? Sonrası Malum;  31 MART VAKASI, Mahmut Þevket Paşa ve Harekât Ordusu!  Ve Orduya Harekât Ordusuna ismini verenMustafa Kemal Paşa.

Milletin konuşması istenmiyor hocam; gerekçesi kimse konuşmasın, düzen yürüsün, konulaşan bir şekilde susturun- aman engel olun! Ne zaman birisinin ağzından ''biz şunu bilmeyiz'' lafı çıksa; haaa hemen diyorum ki bu adamın başka bir derdi var! Bu konularda konuşama arkadaş diyemiyor da; biz siyaset konuşmayı bilmeyiz, tartışmayı bileyiz vs.derler mesela. Aslında kendi adlarına konuşmaları lazımdır. ''Bilmiyorsan sen konuşma kardeşim!'' Biz kendini bilen insanlarız. Senden mi öğreneğiz ne konuşacağımızı'' der ve geçeriz. Baktı ki engelleyemediler bir TROLÜ GÖREVLENDİRİYOR; geliyor forumu trollüyor örneğin. İşte adminlerin en büyük görevlerinden biri de; tartışma düzenini bilinçli olarak bozan troller ile mücadeledir bence.
İsteniyor ki millet cahil cühela kalsın- bilgisiz itaatkâr bir toplum olsun. Utanmadan bunu açık açık söyleyen Prof. lar bile çıkmadı mı? Bana cahil adam lazım okumuş adam lazım değil diyor- Okumuş adamdan korkarım diyor!
Niye? Çünkü onu yönetemem DİYOR!

Cennet Mekân Neşet ERTAÞ üstadın çok hoş bir türküsü vardır; sözleri şöyle:

İsterim ki bu dünyada hiç kimse cahil kalmasın,
Okusun ilmin kitabını, cahilden akıl almasın,
Kendini kendin yedenlere, İlim tahsil edenlere, ilme doğru gidenlere
Cehalet mani olmasın.

-Diyor.
Mesajı Paylaş


Paylaş whatsappPaylaş facebookPaylaş linkedinPaylaş twitterPaylaş myspacePaylaş redditPaylaş diggPaylaş stumblePaylaş technoratiPaylaş delicious
İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren Replikacep.com sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.Knın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur.Replikacep.com hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri İletişim sayfamızdan bize bildirdikten en geç 3 (üç) iş günü içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.
Footer menü
Hakkımızda
Bize Ulaşın
Biz Kimiz
Hizmetlerimiz