FETÖ

Başlatan EfsaneANKA, 15 Temmuz 2016, 23:50:23

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Darbeci yaverlerin 'abi'si yapılanmayı anlattı!
Hürriyet Haber
31 Temmuz 2016 - 08:31Son Güncelleme : 31 Temmuz 2016 - 08:44
Darbeci yaverlerin 'abi'si yapılanmayı anlattı!



FETÖ darbe girişimi soruşturmasında itirafçı olan Genelkurmay Başkanı Akar'ın emir subayı Yarbay Levent Türkkan'ın "Abi" dediği Muhammet Uslu, irtibatlı olduğu FETÖ'cülerin kod adlarını ve bildiği isimlerini savcıya verdi. Darbenin kendi evinde konuşulduğunu anlattı, ifadesinde ""Gülen Cemaati'ne Allah rızası için, vatan millete hayrı olsun diye girdim. İlk başta manevi, dini işleri yapıyordum ancak Genelkurmay Başkanı'nı dinleme işi başlayınca gizlilik içerisinde hareket etmem gerektiğini söylediler. Genelkurmay Başkanı'nı dinlerken yine Allah rızası için, hayır için yaptıklarını söylemişlerdi; ben de inandım. Ayrıca beni üniversite yıllarından beri okutup bugünlere getirdikleri için biraz da minnet duygusuyla hareket ediyorum."

Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ)/Paralel Devlet Yapılanması (PDY) mensubu subayların 15 Temmuz gecesi darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında itirafçı olan Cemaat (FETÖ) 'abi'sinin ifadesi ortaya çıktı. Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın itirafçı olan emir subayı Yarbay Levent Türkkan'ın "Abi" dediği Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü'nde çalışan 'Murat' kod adlı Muhammet Uslu, irtibatlı olduğu FETÖ'cülerin kod adlarını ve bildiği isimleri savcıya verdi. Çoğu asker olan 22 kişiyle irtibatı olduğunu itiraf eden Uslu, Cemaat 'abi'si olduğunu da kabul etti. İşte Uslu'nun ifadesi:

"ASIL MESLEĞİM ÖĞRETMENLİK"

Habertürk'ten Fevzi Çakır'ın haberine göre Fethullah Gülen Cemaati mensubuyum. Cemaat içerisinde 'abi' tabir edilen konumdayım. Halihazırda Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü'ndeki büroda memur olarak görevlendirildim. Bana, Başbakan'a gelen davetiyeleri özel kalem müdürüne sunma görevi verilmişti. 3 haftadır orada çalışıyorum. Asıl kadrom Milli Eğitim Bakanlığı'ndadır. Milli Eğitim Bakanlığı'nda müsteşarlık katında uzman yardımcısı olarak çalışmaktaydım. Esas mesleğim öğretmenliktir. Milli Eğitim Bakanlığı'ndayken Ercan Demirci ve Ahmet Emre Bilgili isimli müsteşar yardımcılarına bağlı olarak çalışıyordum. Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü'ne beni bunlar önerdiler. Bildiğim kadarıyla Başbakan'ın özel kalem müdürü, daha önce Milli Eğitim Bakanlığı'nda olduğu ve kendisi de yeni atandığı için ismini verdiğim müsteşar yardımcılarını arayıp orada çalışabilecek kişi ismini istemiş. Onlar da benim ve 2 arkadaşımın ismini vermişler.

"AİLEMİN MADDİ DURUMU YOKTU"

Lise yıllarında Cemaat'le (FETÖ/PDY) tanıştım. Fakat Cemaat evlerine girmem esasen üniversite yıllarında oldu. 2000 yılında Eskişehir'de üniversiteyi kazanmıştım. O zaman ailemin beni okutacak maddi durumu yoktu. Abim beni orada Cemaat'e ait bir yurda yönlendirdi. Yurtta çok kısa bir süre kaldıktan sonra beni bir Cemaat evine yerleştirdiler. Evde 6-7 kişi kalıyorduk; namaz, ders, kitap okuma işleri yapıyorduk. Üniversite 3. sınıfta 'ev abisi' ben oldum. Son sınıfta ise birkaç tane evin 'abi'si oldum. Evlerden birinde sürekli kalıyordum, diğerlerine de kontrol için gidiyordum.

'MURAT' KOD İSMİNİ KULLANDIM"

2004'te üniversiteden mezun oldum; Eskişehir'den ayrıldım. Ben ayrıldıktan sonra sorumlu olduğum evleri başkalarına devrettiler. 2010'da Y. isimli Cemaat 'abi'si, daha çok asker şahıslarla muhatap olacağım için onların konumundan dolayı başka bir isim kullanmamı söyledi; 'Murat' ismini kullanmamı tavsiye etti. Ben de o tarihten itibaren sadece Cemaat işlerinde, daha ziyade bana gelen asker Cemaatçilerle muhatap olduğumda 'Murat' ismini kullandım.

"ABİLERİN DE ABİSİ VARDIR"

Mezun olduktan sonra 2 yıl Ankara'da bir rehabilitasyon merkezinde konuşma terapisi üzerine çalıştım. 2006'da öğretmen olarak Kars'a atandım, burada 3.5 yıl kaldım. 2009 sonunda Ankara'nın Kalecik İlçesi'ne tayinim çıktı. 2011 yılı başında Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü'nde görevlendirildim. Söylediğim gibi son 3 haftadır da Başbakanlık'ta çalışmaktayım. Cemaat'te her 'abi'nin mutlaka bir 'abi'si vardır. Himmet parası vermeye, 2010 yılında Y. Abi'yle tanıştığımda başladım.

"ASKERLERE DERS VERDİM"

2010'da Y. Abi'yi daha önceden tanımıyordum. Bir gün beni telefonla aradı. Bana buluştuğumuzda "Seninle tanıştıracağım asker şahıslar var. Onlar sana gelsinler, onlara ders verirsin" dedi. Ben de kabul ettim. Y. Abi, bahsettiği şahısları tek tek benim evime getirip tanıştırdı. O zaman Etlik Basınevleri'nde oturuyordum, oradaki evime geldiler. Ben bugüne kadar toplam 20-25 civarında asker şahıslarla onların ve benim kod adımla irtibat kurdum. Basınevleri'ndeki eve tahminen 7-8 kişi gelip gitmiştir. Bunlar manevi yönden benden ders alıyordu, ayrıca himmet paralarını topluyordum. Genelde 300-400 TL civarında topluyorduk. Bu şekilde yaklaşık bin 500 TL civarında himmet toplayıp kendim de 200 TL içine katıp Y. Abi'ye elden veriyordum.

"GERÇEK İSİMLERİNİ BİLEMEZSİN"

Cemaat'te sistem öyle bir kurgulanmıştır ki herkesin Cemaat'e ilişkin bilgisi sınırlıdır. Örneğin; benimle ilgilenen 'abi'nin en fazla oturduğu binayı öğrenebildim, o da biraz tesadüf oldu. Evine bıraktığım için öğrenebildim yoksa kesinlikle gerçek isimler, iş bilgileri, adres bilgileri sürekli görüşseniz bile açık edilmez.

"KARACILARI BANA BAĞLADILAR"

Bana Cemaat 'abi'si olarak sadece Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na bağlı askerler gönderilmiştir. Buradan hareketle şunu söyleyebilirim, demek ki askeriyede sınıflar arasında Cemaat içinde bir paylaşım söz konusudur. Bana bağlı asker Cemaatçileri listede yazdım. Bunlar 'Ahmet' kod adlı Yarbay Levent Türkkan, 'Ramazan' kod adlı Binbaşı Mehmet Akkurt, 'Adem' kod adlı soyadını bilmediğim Binbaşı Fatih, 'Yusuf' kod adlı gerçek adını bilmediğim yüzbaşı, gerçek ismini bilmediğim 'Rauf' kod adlı Genelkurmay'da çalışan astsubaydır. Bana bağlı olan subayların ödedikleri ve benim de Selahattin Abi'ye aktardığım himmet paralarını da el yazısı kâğıtta belirttim. Bana bağlı askerlere namaz kılma konusunda sıkıntı olursa 'ima' yoluyla namaz kılabileceklerini, ayrıca cem edebileceklerini, öncelikle cem etmelerini, mümkün olmazsa ima yoluyla namaz kılmalarını söyledim.

"EV DEĞİÞİNCE ASKERLER DE DEĞİÞTİ"

Y. Abi yurtdışına gideceğini söyleyerek, beni S. kod adlı başka bir Cemaat 'abi'sine devretti. Ben 2012 yılı sonlarında Basınevleri'nden Balgat Cevizlidere'ye taşınmıştım. Cevizlidere'deki eve Basınevleri'ndeki eve gelen askerler bir süre gelmişlerdi, Y. Abi beni Selahattin Abi'ye devredince eskiden gelen askerlerde değişti.

"CEMAAT ADINA DİNLEDİK"

Genelkurmay Başkanı'nın emir subayı Levent Türkkan 'Ahmet' kod adını; Genelkurmay'da çalışan Gökhan Eski ise 'Salih' kod adını kullanıyordu. Bu 2 şahıs Genelkurmay Başkanı'nın odasına benim kendilerine verdiğim 'radyo' diye tabir ettiğimiz ses kayıt cihazlarını yerleştirip cihazlar dolduktan sonra bana getiriyordu. Ben de onlara boş cihazları veriyordum. Bu şekilde uzun süre Genelkurmay Başkanı'nı Cemaat adına dinledik. Genelde 2-3 adet radyo diye tabir edilen kayıt cihazı alıp veriyordum. Cihaz ince bir araç kumandasına benziyordu, siyah renkliydi, yassı yuvarlak saat pili vardı. Pilin ne kadar gittiğini dinleyen arkadaşlar ya da benim cihazı alıp verdiğim Selahattin Abi bilir. Elemanlar bana radyoları dolu vaziyette getiriyorlardı. Ben Selahattin Abi'ye veriyordum.

PROGRAM YÜKLÜ LAPTOP

Bir ara Selahattin Abi bana içerisinde program yüklü bir laptop getirdi. Radyolardaki ses kayıtlarını benim laptopa aktarıp oradan flash belleğe aktarmamı istedi. Bu işlemi 1 yıl yapıp flash belleği Selahattin Abi'ye verdim. Radyoları laptopa bağladığında içerisindeki ses dosyası görünüyordu. Onu bana verilen flash belleğin içine aktarıyordum. Aktarırken de 'TC' isimli bir şifreleme programı kullanıyordum. Bu program laptopun içinde kurulu olarak bana gelmişti. Radyonun içindeki ses dosyasını belleğe attıktan sonra içini siliyordum ya da formatlıyordum. Bu program sayesinde bellek başkasının eline geçse bile içeriğini görmesi mümkün olmuyormuş.

ÞİFRELİ PROGRAM

Merak edip bana gelen radyoda kayıtlı ses dosyasını dinlemek istedim. Ses dosyasını açtığımda çok anlaşılmaz kısık sesler geliyordu. Çıplak kulakla dinlemek ve anlamak mümkün değildi. Muhtemelen o sesleri dinlenebilir hale getirmek için belli teknik işlemlerden geçiriyorlardı. O işlemleri kim, nerede yapıyor, bilmiyorum. Ayrıca bu teknik işlemlerden sonra elde edilen ses verileri nereye gidiyor, onu da bilmiyorum. Selahattin Abi, "Ses kayıtlarını biz değerlendirip ilgili arkadaşlara veriyoruz, onlar da ne yapacaklarına, nasıl davranacaklarına karar veriyorlar" demişti. Yaklaşık 6-7 ay önce bu dinleme ses kayıt işlemini bıraktım. Selahattin Abi, ekipmanları benden alarak, "Tamam bırakıyorsun" demişti.

"2. BAÞKAN'I DA DİNLEDİK"

Levent Yarbay'dan sonra ses kayıt cihazlarını Rauf ve Serdar adında astsubaylar bir süre getirip bana teslim etmişlerdi. Astsubaylar eve girmeyip kapıdan cihazları verip alıyorlardı. Ayrıca Genelkurmay 2. Başkanı'nın emir subayı olan 'Ramazan' kod adlı Mehmet Akkurt isimli subay da 2. Başkan'ın ses kayıtlarını aynı kanaldan bana getiriyordu; ben de Selahattin Abi'ye aktarıyordum.

"TANGO İLE HABERLEÞTİK"

Selahattin Abi bana içerisinde 'Tango' programı yüklü bir tablet getirmişti. İçerisinde telefon hattı yoktu. Tablete takınca internete bağlanabileceğim bir mobil telefon hattı da vardı. Onu da Selahattin Abi vermişti. Bazen bu şekilde bazen de bulunduğum ortamda Wi-Fi varsa onun üzerinden internete bağlanıp Tango'dan Cemaat yazışmaları, görüşmeleri yapıyordum. Orada Selahattin Abi, Y. Abi ve Akkurt kayıtlıydı. Tango üzerinden yazışıyorduk. Kullandığım Tango programının orijinal program olup olmadığını, değiştirip değiştirilmediğini bilmiyorum. Darbe teşebbüsü olduktan sonra ve yakalanmadan hemen önce tableti kırdım, çöpe attım. Selahattin Abi, Çukurambar'da ikâmet etmektedir. Selahattin Abi'nin bağlı olduğu A. Abi bulunmaktadır. Benim en üst seviyede tanıdığım A. Abi'dir.

"İRTİBATLI OLDUĞU KİÞİLERİ VERDİ"

Benim evde olmadığım HTS kayıtlarından, işyerinden öğrenilebilir. El yazısıyla yazdığım 4 sayfalık listede bugüne kadar irtibatlı olduğum Cemaatçilerin kod adlarını ve bildiğim isimlerini yazdım, toplam 22 kişiyle irtibatım bulunmaktadır. Bunların çoğu asker şahıslardır. Sivil olanları parantez içerisinde yazdım; gerçek kimliklerini, adres ve işyeri bilgilerini bilmem mümkün değildir çünkü yasaktır.

'DARBEYİ BENİM EVDE GÖRÜÞMÜÞLER'

"15 Temm uz tarihinden bir gün önce yani perşembe günü benim haberim olmadan Selahattin Abi benim evime gelip salonda birileriyle görüşme yapmışlar. Ben eve geldikten sonra eşim bana anlattı, hatta bana kızdı. Onun anlattığına göre Selahattin Abi önce tek başına gelmiş. Eşimden, 'Salonu kullanabilir miyim? Bir görüşme yapmam gerekiyor' diye izin almış. Yengem de eşimin yanına geldikten sonra mutfağa geçip kapıyı kapatmışlar. Dolayısıyla Selahattin'in salona kiminle geçtiğini, kiminle görüştüğünü bilmiyorum. Selahattin eve geldikten sonra eşim birkaç defa daha kapı zilinin çalındığını söyledi. Normalde ben evde olmadan eve gelmezler. Demek ki acil bir durum vardı ki darbe teşebbüsünden bir gün önce benim evde görüşme yapmışlar. Kimin eve geldiğini tam bilmiyorum. 'Ahmet' kod adlı Levent Yarbay ile 'Salih' kod adlı Gökhan Yarbay geldiklerini söylüyorlarsa doğrudur."

'ALLAH RIZASI İÇİN DİNLEDİM'

"Gülen Cemaati'ne (FETÖ/PDY), Allah rızası için, vatan millete hayrı olsun diye girdim. İlk başta manevi, dini işleri yapıyordum ancak Genelkurmay Başkanı'nı dinleme işi başlayınca gizlilik içerisinde hareket etmem gerektiğini söylediler. Genelkurmay Başkanı'nı dinlerken yine Allah rızası için, hayır için yaptıklarını söylemişlerdi; ben de inandım. Ayrıca beni üniversite yıllarından beri okutup bugünlere getirdikleri için biraz da minnet duygusuyla hareket ediyorum."

'AĞABEYİMİN ÖRGÜTSEL FAALİYETİ YOK'

"Ben sorumlu olduğum Cemaat mensuplarıyla kendime ait 12 numaralı dairede görüşme yapıyordum. Aynı binanın 10 numaralı dairesi ağabeyime aittir. Burada annem tek başına oturur. 'Ahmet' kod adlı Levent Türkkan o daireyi polislere neden göstermiş, bilmiyorum. Ağabeyim M., tatilde olduğu için polisler geldiğinde tesadüfen o evdeydi. Bu işlerle hiç ilgisi yoktur. Ağabeyim de Cemaatçidir fakat benim anlattığım gibi örgütsel faaliyeti yoktur."

'CEMAATÇİLER DARBEDE ROL OYNADI'

"Son darbe girişimi olayında asker ve polisin birbirine kırdırılması, sivil vatandaşların öldürülmesi benim kabul edebileceğim bir şey değildir. Benim bildiğim Cemaat bu tür faaliyetlere katılmamalıydı. Benim askeri elemanlarımın darbeden önce Selahattin Abi'yle yaptığı görüşmeler darbeyi Cemaatçilerin önceden bildiklerini, asker Cemaatçilerle görüşmeler yaptıklarım ortaya koymaktadır. Bu durum da Cemaat'in darbe girişiminde rol oynadığını göstermektedir. Bu nedenlerle ben bir Cemaat mensubu olduğum için çok pişmanım. Genelkurmay Başkanlarının ve 2. Başkan'ın dinlenmesi faaliyetlerine katılmaktan dolayı da çok pişmanım. Mümkünse lehime etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını istiyorum."

'TEKNOLOJİK İMKÂNLARIN KULLANILMAMASINA DİKKAT EDİLİR'

Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü'nde çalışan 'Murat' kod adlı Uslu, Selahattin Abi'nin Cemaat'in gizlilik kurallarını öğrettiğini de ifadesinde belirtti ve bu kurallarla ilgili şu bilgileri verdi: "Selahattin Abi bana birtakım kurallar öğretti. Bunlardan bahsetmek istiyorum: Gidilen yere telefonla gidilmez. Dışarıdan kontörlü telefonla konuşulmaz. Araç, gittiğin evin önüne bırakılmaz. Buluşamadıysan haftaya tekrar aynı saatte gidilir. Teknolojik imkânların kullanılmamasına dikkat edilir. Eleman devirleri, bağlı olunan 'abi' tarafından organize edilir. Devir işleri için farklı kişiler üzerinden alınmış farklı telefon hatları kullanılırdı. Devreden, devralan ve devralınan kişi buluşup tanışma ve devir işlemini yaparlardı."

HER ÞEYİ İTİRAF ETMİÞTİ

Genelk urmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın en yakınındaki isim olan emir subayı Yarbay Levent Türkkan, savcılık ifadesinde her şeyi itiraf etmişti. Tutuklanan ve itirafçı olan Türkkan, ifadesinde şu bilgileri vermişti: "Cemaat bana örgütsel görevler vermeye başladı. Necdet Özel'i dinleme cihazı ile sürekli izliyordum. İki boğum parmak ucu kadar bir dinleme cihazını her gün paşanın odasına koyup akşam çıkarken alıyordum. Pili bir gün dayanıyordu. 10-15 saat ses kaydı yapıyordu. Bu cihazı bana Telekom'daki 'abi' verdi. Talimatı da o verdi; 'Sadece bilgi amaçlı dinlenecek, bir şey olmayacak' dedi. Haftada bir dolan cihazı 'abi'ye götürüp veriyordum. Ara sıra Genelkurmay Başkanı'nın odasında dinleme cihazı araması yapılıyordu. Ben de doğal olarak aramanın yapılacağı zamanı bildiğim için cihazı alıyordum. Necdet Özel ve Yaşar Güler'in emir subayı da arkadaşım Binbaşı Mehmet Akkurt'tu. O da Fethullah Gülen Cemaati'ndendi. Ses kayıtlarını onunla birlikte yaptık. 2. Başkan'ın odasına da dinleme cihazı yerleştirdik."

2. BAÞKANIN EMİR SUBAYIYDI

Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler'in emir subayı Mehmet Akkurt, İstanbul'da Harp Akademileri sınıf subayları için düzenlenen kursta olması gerekirken 15 Temmuz Cuma günü aniden Ankara'ya gitti. Darbe girişiminde bulunan FETÖ mensubu askerlerle birlikte hareket eden Akkurt, Güler'in silah zoruyla rehin alınması olayının içinde yer aldı. Akkurt'a, Orgeneral Güler'in rehin alındığı olay sırasında darbe girişimine direnen karargâhtaki subaylar tarafından müdahale edildi. Bu sırada Akkurt, bir yarbayı silahıyla ağır yaraladı. Bunun üzerine, yaralı yarbayın yanında bulunan bir üsteğmen Akkurt'u vurarak öldürdü.

http://www.hurriyet.com.tr/darbeci-yaverlerin-abisi-yapilanmayi-anlatti-40176750 Mesajı Paylaş
ADALETİN OLMADIĞI YERDE NE SAYGI KALIR, NE DE DÜZEN! ADALETİN OLMADIĞI YER YIKILMAYA MAHKUMDUR! DÜRÜSTLÜK BENİM KARAKTERİMDİR! BEN ŞEREFİM İÇİN YAŞAR, ŞEREFİM İÇİN ÖLÜRÜM. MUHTAÇ OLDUĞUM KUDRET DAMARLARIMDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR.
SKYWOLF...DefenceTurk.com

Son dakika haberi: Kaçak 11 darbeci asker yakalandı

DHA/AA31 Temmuz 2016 - 22:55Son Güncelleme : 01 Ağustos 2016 - 08:11
Son dakika haberi: Kaçak 11 darbeci asker yakalandı



Kaçak darbeci askerler yakalandıKaçak darbeci askerler yakalandıKaçak darbeci askerler yakalandıKaçak darbeci askerler yakalandı
Marmaris'te Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kaldığı otele saldırı düzenledikten sonra kaçan darbeci askerlerden 9'u Muğla'nın Ula İlçesi'nde gece saatlerinde, 2 firari asker ise sabah saatlerinde yakalandı. Böylece yakalanan firari askerlerin sayısı 11 oldu. Son firari asker olan Burkay Karatepe'nin ise 11 kişilik gruptan ayrı hareket ettiği ve başka bir bölgede gizlendiği iddia edildi.

İHBAR GELDİ, OPERASYON BAÞLADI

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Muğla'nın Marmaris ilçesinde konakladığı otele saldırı düzenleyen darbeci askerlerden 5'inin görüldüğü ihbarı üzerine, arama çalışmaları Ula ilçesine bağlı Þirinköy Mahallesi'nde yoğunlaştırıldı. Þirinköy Mahallesi'nde bir vatandaşın kaçan darbeci askerlerden 5'ini bir su kanalında gördüğü ihbarı üzerine bölgeye çok sayıda Jandarma özel harekat ekibi sevk edildi.

Aramalar sırasında ekiplerin, sık sık "Teslim olun" diye çağrıda bulunduğu duyuldu.

GECE SAATLERİNDE 9 KAÇAK ASKER YAKALANDI

Gecenin ilerleyen saatlerinde 9 asker yakalandı. Muğla Valisi amir Çiçek konuyla ilgili açıklama yaptı.

Vali Çiçek, yaptığı açıklamada, yakalanan kişi sayısını 10 olarak açıkladığını hatırlatarak, "Olay yerinden bana ilk gelen bilgiler 10 kişinin yakalandığı yönündeydi fakat gözaltına alınanlar sayıldığında yakalanan kişi sayısının 9 olduğunu öğrendik. 2 kişiyi de arama çalışmaları sürüyor" dedi.

SABAH SAATLERİNDE 2 FİRARİ ASKER DAHA YAKALANDI

Sabah saatlerinde 2 darbeci asker daha yakalandı. Mustafa Serdar Özay ile Muammer Gözübüyük'ün deMuğla-Fethiye karayolu üzerindeki mısır tarlasında yakalanmasıyla yakalanan askerlerin sayısı 11 oldu.

Birisi ağaçta diğer ise mısırların arasında gizlenen darbeci askerler, üzerileri çıplak vaziyette Çetibeli Jandarma Karakolu'na getirildi.  Burada sağlık kontrolünden geçirilen 2 darbeci asker, diğer 9 kişi de olduğu gibi üzerilerine sivil kıyafet giydirilerek sorgulanmak üzere Muğla İl Emniyet Müdürlüğü KOM Þube Müdürlüğü'ne sevk edildi.



VALİ ÇİÇEK: ÇATIÞMA YOK, UYARI ATEÞİ YAPILDI

Muğla Valisi Amir Çiçek, darbeci askerlerin yakalandığı operasyon hakkında bilgi verdi.

Operasyonların devam ettiğini vurgulayan Vali Çicek, şöyle dedi:
"Operasyon devam ediyor. 9 asker yakalandı, 2 tanesini de arıyoruz, havadan ve karadan sıkıştırıyoruz. Alan daraldı. Bu ekip 11 kişiydi. Bize gelen ihbarlarda 11 ihanet çetesi vardı. Bunlardan 9 tanesini yakaladık. Aldığımız ifadelerde de söylediler. Kendilerinde uzun namlulu silah yoktu. Tabanca vardı. Bunlar hiçbir yere kaçamazdı. Akşam 22.30 ihbar geldi ve operasyon başlatıldı. Operasyon devam ediyor. Yakalananlardan özel ifadeler alınıyor. Yakalandıkları yer ormanlık alan çok ağaç var. Bitki örtüsü çok sık. Bu fırsattan yararlanıp saklandılar. Bu bölgede vatandaşlar ihbar yönünden takdire şayandır. Vatandaşlarımız askerlerin bu bölgede yaşamalarına izin vermediler. Askerlere destek verdiler. Bunlara yiyecek vermediler. Bunlar yalnız kaldı."

Halkın duyarlılığına teşekkür eden ve darbeci askerlerin kaçmalarının mümkün olmadığını belirten Vali Çiçek, operasyon sırasında çatışma olmadığını, ancak uyarı ateşi açıldığını ifade ederken şöyle devam etti:
"Yakalanan askerlerin ifadelerini su aşamada açıklamak doğru olmaz. Bunlar suçludur. Soruşturma aşamasında bilgi vermek doğru olmaz. 15 Temmuz'dan bu yana kaçıp saklanıyorlar. Emniyet güçlerine teslim olmadılar. Sonuna kadar teslim olmamak için uğraştılar. Ama kaçacak bir yer olmadığı için yakalandılar. Biz kesin 12 kişi diyoruz. Ama bugün burada ihbarı aldığımız sayı 11'dir diğer kişi bu gruptan ayrılmış. Muğla turizm şehri. Bütün sahil şeridindeki yerlerimiz bu olaylardan etkilenmiştir. Ama güvenlik sorunu yoktur. Muğla hiçbir turizm kuruluşu bunlardan etkilenip rezervasyonları iptal etmemiştir. Bizde Yunanistan'a kaçtığı yönünde bilgi yok. Tur teknelerinde kimlik kontrolü yapıyoruz. Bu kadar güvenlik önlemi aldığımız yerde kaçmaları mümkün değil. Hepsinin kimlikleri belli. Eninde sonunda yakalanacaklar. İhbarların hepsini doğru gibi kabul settik. Bazı ihbarlar bize yardımcı oldu. Bazıları desteklemedi. Vatandaşlarını duyarlılığına teşekkür ediyorum."

HELİKOPTERLE GÖTÜRÜLDÜLER

Helikopterlere bindirilen 9 asker Çetlibeli Jandarma Karakoluna götürüldü.Yakalanan isimlerden birinin binbaşı Þükrü Seymen olduğu belirtildi.



Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kaldığı otele saldırıyı düzenledikten sonra kaçan ve aralarında bu TİM'i kurduğu iddia edilen Binbaşı Þükrü Seymen

ZANLILARIN ÜZERİNDE 4 TABANCA ELE GEÇİRİLDİ

Ula ilçesine bağlı Þirinköy Mahallesi'nde vatandaşların ihbarı üzerine yakalanan 9 darbeci asker, Marmaris ilçesindeki Çetibeli Jandarma Karakolu'ndaki işlemlerinin ardından Muğla Emniyet Müdürlüğüne gönderildi.



Darbeci askerlerin karakolda gözaltında tutuldukları andaki fotoğraflarında, bazı askerlerin çıplak ayakla beton zemin üstünde oturdukları ve bitkin oldukları görüldü.

Öte yandan, operasyon sırasında yakalanan Enes Yılmaz, Ergün Þahin, İsmail Yiğit, Mehmet Demir, Muhammet Burak İpek, Murat Köse, Þükrü Seymen, Bahadır Sagun, Mehmet Öztürk'ün üzerinde 4 tabanca ele geçirildiği, bir silahın ise kayıp olduğu öğrenildi.

YAKALANAN ASKERLERİN İSİMLERİ BELLİ OLDU

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele saldırı düzenleyen ve Ula'da yaşanan çatışma sonrası yakalan darbeci askerlerin isimleri belli oldu. Binbaşı Þükrü Seymen, Yüzbaşı İsmail Yitğit, Yüzbaşı Ergün Þahin, Bahadır Sagun, Mehmet Öztürk, Üstteğmenler Murat Köse, Enes Yılmaz, Mehmet Demir, Muhammet Burak İpek.

Cumhurbaşkanı'nın oteline baskında çarpıcı detaylar

http://www.hurriyet.com.tr/son-dakika-haberi-kacan-darbeci-askerlere-operasyon-40177222 Mesajı Paylaş
ADALETİN OLMADIĞI YERDE NE SAYGI KALIR, NE DE DÜZEN! ADALETİN OLMADIĞI YER YIKILMAYA MAHKUMDUR! DÜRÜSTLÜK BENİM KARAKTERİMDİR! BEN ŞEREFİM İÇİN YAŞAR, ŞEREFİM İÇİN ÖLÜRÜM. MUHTAÇ OLDUĞUM KUDRET DAMARLARIMDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR.
SKYWOLF...DefenceTurk.com

1 dolardan atılan komutanın ifadesi: Başbakan telefonda 'vurun' diyordu

Hürriyet Haber31 Temmuz 2016 - 21:26Son Güncelleme : 31 Temmuz 2016 - 21:30
1 dolardan atılan komutanın ifadesi: Başbakan telefonda 'vurun' diyordu



Darbe girişimi soruşturmasında tutuklanan ve ardından Türk Silahlı Kuvvetleri'nden ihraç edilen Diyarbakır 7'nci Kolordu Komutanı Korgeneral İbrahim Yılmaz'ın üzerinden Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) şifre olarak kullandığı iddia edilen 1 dolar bulundu.

İbrahim Yılmaz ifadesinde, "Dış göreve gittiğimizde yabancı para bulundururuz. Yanlış hatırlamıyorsam bir 100 dolar, bir 5 dolar, iki de 1 dolar vardı. Sterlin ve euro evdeydi. Arkadaşlara sordum, 'Para lazım olur üzerinizde kalsın. Sayarlar, tespit ederler, geri teslim ederler' dediler. Paraları üstüme alarak geldim. Öyle bir şifre olsa paraları yok edebilirdim" dedi. Sulh Ceza Hâkimliği'ne verdiği ifadesinde "Darbeyi önleyen bir kişiyim" diyen Korgeneral İbrahim Yılmaz, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi Başbakan Binali Yıldırım'ı aradığını anlattı. Yılmaz, ifadesinde özetle şöyle dedi:

KALDIRIN KARDEÞİM UÇAKLARI

"Kendimi tanıttım. 'Eskişehir'den Diyarbakır'dan 2 uçak kaldırmamızı istiyorlar ve sizin onayınızın olduğunu söylüyorlar, bu uçakların kalkmasına izniniz var mı' diye sordum. O da telefonla tekrar Eskişehir'e bağlandı. Aralarında (Eskişehir'deki hava üssünde bulunan Korgeneral Hasan Hüseyin Demirarslan ile) şöyle bir konuşma geçtiğini duydum: Demirarslan, 'Oradaki uçaklar gelecek buradaki uçakları vuracak' diyor. Başbakan 'Vurun' diyor. O, 'Yazılı emir gerekiyor' deyince, Başbakan 'Ben bu saatte sana nereden yazılı emir vereyim, sesimi kayda alın vurun' dedi. Daha sonra bana da 'Kaldırın kardeşim uçakları' dedi, daha sonra telefonu kapattı."

Korgeneral Yılmaz ifadesinde FETÖ'yle hiçbir bağlantısı olmadığını belirterek, "Benim bu hainlerle, halkına uçak bombası atanlarla, taarruz helikopterleri ile tarayanlarla ne şimdi, ne gelecekte ne de mezarda asla bir işim olamaz" dedi.

http://www.hurriyet.com.tr/1-dolardan-atilan-komutanin-ifadesi-basbakan-telefonda-vurun-diyordu-40177158 Mesajı Paylaş
ADALETİN OLMADIĞI YERDE NE SAYGI KALIR, NE DE DÜZEN! ADALETİN OLMADIĞI YER YIKILMAYA MAHKUMDUR! DÜRÜSTLÜK BENİM KARAKTERİMDİR! BEN ŞEREFİM İÇİN YAŞAR, ŞEREFİM İÇİN ÖLÜRÜM. MUHTAÇ OLDUĞUM KUDRET DAMARLARIMDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR.
SKYWOLF...DefenceTurk.com

'Pars Gerçek' talimatı whatsApp grubunda verildi >> http://www.hurriyet.com.tr/pars-talimati-whatsapp-grubunda-verildi-40177572

FETÖ işkencesi: 7 saat boyunca karıncadan özür diletmişler
Hürriyet Haber01 Ağustos 2016 - 11:15Son Güncelleme : 01 Ağustos 2016 - 11:20
FETÖ işkencesi: 7 saat boyunca karıncadan özür diletmişler

Askeri okuldan gördüğü işkenceler neticesinde ayrılmak zorunda bırakıldığını söyleyen Kazım Çırakoğlu yaşadıklarını anlattı: "Eğitimlerde üzerine bastığım için karıncadan özür dilememi istediler. 7 saat boyunca "Senden özür dilerim karınca" sözünü tekrar ettim. Günde sadece 1 saat uyuyarak ayakta duruyordum. Hortumla ıslatarak uyandırıyorlar, aynı sistematik işkencenin bir parçası olarak ağaca tekmil verdirtiyorlardı."

Askeri okuldan 'FETÖ/PDY'ye mensup subay ve astsubayların baskı ve işkencelerine maruz kaldıkları için ayrılmak zorunda bırakılan öğrencilerin hikayeleri ortaya çıkıyor.

Türkiye gazetesinden Murat Öztekin'in haberi şöyle: "Yıllar öncesinden darbeci kadrolarını oluşturmak için çalışan FETÖ, Kazım Çırakoğlu gibi birçok askerî lise talebesini akla hayale gelmez işkencelerle akademilerden ayırmış. Kazım Çırakoğlu yaşadıklarını e-mail yazarak anlattı. İşte başarılı ve dindar bir askeri lise öğrencisinin hazin hikâyesi:

"İsmim Kazım Çırakoğlu. Sizlere, son yaşanılan hadiselerde ülkemize zarar veren teröristlerin zamanında bizlere neler yaşattığını ve TSK içinde nasıl virüs gibi türediklerini kendi hatıralarım üzerinden anlatacağım.

Fen Lisesi kazanmış , annesi ev hanımı babası öğretmen olan dindar bir ailenin çocuğu olarak hayallerimin peşinden koşmuş ve Hava Kuvvetleri namına 2005 yılında Maltepe Askeri Lisesi'ne girmiştim. Okul hayatım müddetince ne sportif ne askeri eğitimler ne de disiplin kuralları açısından hiçbir başarısızlık ve sıkıntı yaşamayarak, başarılı bir akademik ortalamayla 2009 yılında mezun oldum. 2009 yılının Temmuz aylarında Yalova da Öğrenci Seçme Uçuşu kampına katıldım ve bu uçuşları başarıyla tamamlayan ilk ekip arasına girdim. Akabinde gerçekleşen İntibak Kampı ise bütün hayallerimi yıkan, ödediğimiz tazminatlarla belimizi büken ve en mühimi de sebepsiz işkencelerin görüldüğü bir kamp olacaktı.

"SENİ BURADAN MEZUN ETMEYECEĞİZ!"

İntibak Kampı girişinde öğrencileri iki gruba ayırdılar, benim ayrıldığım taraftakilerle müthiş bir işkence ve sistematik yıldırma politikası yürüttüler. Girer girmez sivil kıyafetlerimle sürünmeye başladım, elbiselerim paramparça oldu. Bayılıyordum, ayıltıp tekrar eğitime devam ettiriyorlardı. Bunu yapan komutanlar, "Seni buradan mezun etmeyeceğiz, yol yakınken ayrıl. Zeki bir çocuksun Tıp Fakültesi'nde falan oku" diyorlardı.

Eğitimlerde üzerine bastığım için karıncadan özür dilememi istediler. 7 saat boyunca "Senden özür dilerim karınca" sözünü tekrar ettim. Günde sadece 1 saat uyuyarak ayakta duruyordum. Hortumla ıslatarak uyandırıyorlar, aynı sistematik işkencenin bir parçası olarak ağaca tekmil verdirtiyorlardı. Kampı bırakmamız için de sürekli elimize ayrılık dilekçesi uzatıyorlardı. İşin enteresan yanı biz bu muamelelere maruz kalırken bir kısım öğrenciler rahat bir kamp geçiriyordu. Þimdi orada rahat eğitim görenler, darbe teşebbüsü çerçevesinde gözaltına alındı.

ARKADAÞIMIN DOLABINA UYUÞTURUCU KOYDULAR

Neticede hiçbirimiz bu işkencelere dayanamadık ve görülmemiş bir ayrılma süreci yaşandı. Yetmezmiş gibi bu ayrılan arkadaşlar yüklü miktarlarda tazminatlar ödedi. "Allah belanızı versin. Babamı arayın, ayrılıyorum" dediğimde, bana gülüşleri tıpkı kendilerine verilen 'mukaddes' vazifeyi yerine getirmenin ifadesi gibiydi. Maltepe Askeri Lisesi mezunu Hava Harp Okulu 3. öğrencisi bir arkadaşımın da dolabına uyuşturucu koyup, ayrılmasına sebep oldular.

Bunu yapan grubu çözmek ayrılan bütün arkadaşlarım için zor olmadı. Zira, ayrılan öğrencilerin tek ortak noktası, FETÖ'cü olmamalarıydı. FETÖ'nün çalışmalarını ayrıldıktan sonra da müşahede etme fırsatı buldum. Bizim gibi Fen Liseleri ayarındaki çocukları dışarı atan zihniyet gayet başarısız birçok öğrencinin harp okullarına girmesini sağladı. Hadise çok netti: Bizden olmayanlar gidecek, bizden olanlar girecek.

Tertemiz Anadolu çocukları ülkeyi ele geçirmek adına atıldı veya ayrılmak zorunda bırakıldı. Allahü teâlâ devletimize milletimize zeval vermesin. Tek dileğimiz; iade-i itibarımızı kazanarak mağduriyetlerimizin bir nebze azaltılması ve devlet kadrolarının bu hainlerden en kısa zamanda temizlenmesidir."

http://www.hurriyet.com.tr/feto-iskencesi-7-saat-boyunca-karincadan-ozur-diletmisler-40177647 Mesajı Paylaş
ADALETİN OLMADIĞI YERDE NE SAYGI KALIR, NE DE DÜZEN! ADALETİN OLMADIĞI YER YIKILMAYA MAHKUMDUR! DÜRÜSTLÜK BENİM KARAKTERİMDİR! BEN ŞEREFİM İÇİN YAŞAR, ŞEREFİM İÇİN ÖLÜRÜM. MUHTAÇ OLDUĞUM KUDRET DAMARLARIMDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR.
SKYWOLF...DefenceTurk.com

Grup seks iddiasıyla ordudan atıldılar: Çiğli'den ODTÜ'ye

Mert Gökhan KOÇ/ANKARA31 Temmuz 2016 - 20:22Son Güncelleme : 01 Ağustos 2016 - 06:47
Grup seks iddiasıyla ordudan atıldılar: Çiğli'den ODTÜ'ye



Fetullahçı Terör Örgütü mensuplarının genç subay ve astsubaylara yaptıkları baskılara yönelik iddialara her gün bir yenisi ekleniyor. Mehmet Çakır ve Erhan Yılmaz, 2012'de "Grup seks yapıyormuşsunuz, alkol alıyormuşsunuz" denilerek ordudan atıldıklarını anlattı. İki arkadaş şimdi ODTÜ'de okuyor.

2007 yılında İzmir Gaziemir'deki Hava Astsubay Meslek Yüksekokulu'nu kazanan ve 2009 yılında mezun olduktan sonra birlikte ilk görev yerleri olan İzmir Çiğli'deki 2'nci Ana Jet Üssü Komutanlığı'na tayinleri çıkan Mehmet Çakır (28) ve Erhan Yılmaz'ın (27) hayatı 2012'den sonra alt üst oldu. Hava Astsubay Kıdemli Çavuş olan Çakır ve Yılmaz'a, soruşturmada herhangi bir delil gösterilmeden "Çok sayıda kız arkadaşları olduğu, grup seks yaptıkları, alkol aldıkları" gibi suçlamalar yöneltildi.

KADER ORTAKLARI

2'nci Ana Jet Üssü'ndeki soruşturmanın ardından Çakır ve Yılmaz, birçok subay ve astsubayla birlikte 'ahlaksızlık ve disiplinsizlik' nedeniyle ordudan atıldılar. Konuyu Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'ne taşıyan ancak reddedilen iki arkadaş, Anayasa Mahkemesi'ne de başvurdu. Ordudan atıldıktan sonra üniversite sınavına giren Mehmet Çakır, ODTÜ Makine Mühendisliği'ni, Erhan Yılmaz ise Türkiye 4'üncüsü olarak ODTÜ Havacılık ve Uzay Mühendisliği'ni kazandı. İki kader arkadaşı, 2012'den bu yana yaşadıklarını Hürriyet'e anlattı:

600 KIZ ARKADAÞIN VAR

"Bunlar 2'nci Ana Jet Üssü'ne yuvalanmış, bizler de yuvanın içine düşmüşüz. 5 yılımız gitti, belki de evleneceğimiz, hayata atılacağımız yaşta sildiler her şeyi. Üsteki genç subay ve astsubaylara yönelik soruşturma başlattılar. Ankara'dan gelen bir subay ve bir astsubay istihbarat görevlisi, 'Hava Kuvvetleri Komutanı'nın verdiği yetkiyle sizlere bazı sorular soracağız. Yalan söylemeyin' dedi. 4 saat bir odada beklettikten sonra sorguya aldılar. Sorguda 'Senin 600 kız arkadaşın var. Grup seks yapıyormuşsun. Özel hayatında uyuşturucu kullanıyorsun' gibi suçlamalar yönelttiler."

İMZALAMAZSAN ATTIRIRIM

Yarım saat sonra tekrar içeri girdiğimizde önümüzde bir ifade tutanağı vardı. Bize yönelttikleri suçlamalar yazıyordu. 'İmzalamıyorum' dedim. Bir kurmay albay çağırdılar. 'İmzalayacaksın yoksa seni emre itaatsizlikten süründürürüm, attırırım seni' dedi. İmzaladık. Soruşturma bitti ve bizi açığa aldılar. 4 ay boyunca atılacağız diye psikolojimiz mahvoldu. Bir gün sabah saatlerinde çağırdılar, 'Silahını ve kimliği' ver dediler. 10 yılı tamamlamadığımız için 23 bin TL de borç çıkardılar. Askeri Yüksek İdari Mahkemesi'ne başvurduk ancak reddedildi. Orada da FETÖ'ye bağlı hâkimlerin olduğu ortaya çıktı."

'MEĞER KUZU DA ONLARDANMIÞ'

MEHMET Çakır ve Erhan Yılmaz Marmaris'te Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın oteline baskın düzenleyip 2 polisi şehit eden 'suikast timi'nden Çiğli 2'nci Ana Jet Üssü'nün imamı olduğu öne sürülen Astsubay Zekeriya Kuzu ile de yollarının kesiştiklerini anlattı: "O dönem üst astsubayımız olan Zekeriya Kuzu yakalandıktan sonra ifadesinde 'Bizden olmayanları, bize uymayanları tasfiye ettik' dedi. Biz o dönem sorguların ardından diğer astsubay arkadaşlarla durumumuzu konuşurken Kuzu yanımıza geldi. 'Bize çok haksızlık ettiler, ne olacak bizim durumumuz' dediğimizde 'Ben komutanlarla konuşuyorum, siz haksızlığa uğradınız evet' diyordu. Meğer o da örgütün adamıymış. Örgütten olan sözleşmeli astsubaylar muvazzaf oldu."

http://www.hurriyet.com.tr/grup-seks-iddiasiyla-ordudan-atildilar-cigliden-odtuye-40177117?_sgm_campaign=scn_a0046116293a0000&_sgm_source=40177117&_sgm_action=click Mesajı Paylaş
ADALETİN OLMADIĞI YERDE NE SAYGI KALIR, NE DE DÜZEN! ADALETİN OLMADIĞI YER YIKILMAYA MAHKUMDUR! DÜRÜSTLÜK BENİM KARAKTERİMDİR! BEN ŞEREFİM İÇİN YAŞAR, ŞEREFİM İÇİN ÖLÜRÜM. MUHTAÇ OLDUĞUM KUDRET DAMARLARIMDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR.
SKYWOLF...DefenceTurk.com

Cumhurbaşkanı için argo cümleler kullanıyorlardı

DHA01 Ağustos 2016 - 15:33Son Güncelleme : 01 Ağustos 2016 - 16:48
Cumhurbaşkanı için argo cümleler kullanıyorlardı



Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'te kaldığı otele saldırı düzenleyen darbeci askerlerin, otelin yerini bulmak için bir süre rehin aldığı kişinin yat kaptanı ve otel işletmecisi 38 yaşındaki Atilla Barbaros Teoman olduğu ortaya çıktı. Yakalanan askerlerin çoğu 'Operasyonun Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik olduğunu bilmediklerini' söylemişti. Teoman ise "Ateş etmeleri, sürekli kaba, sert tavırları ve sürekli komutanın ve birçok askerin Cumhurbaşkanı için argo cümleler kullanmasını duyunca kötü niyetli olduklarını anladım. Sayabildiğim kadarıyla 23 asker, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı almaya geldiklerini biliyorlardı" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 15 Temmuz'da konakladığı otelden ayrılması ardından darbeci askerlerce saldırı gerçekleştirildi. Bölgeye helikopterle inen askerler, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kaldığı oteli öğrenmek için yat kaptanı ve otel işletmecisi Atilla Barbaros Teoman'ı rehin aldı. O anlar ise güvenlik kameralarınca da kaydedildi.



Korku dolu anlar yaşayan Teoman, Marmaris Emniyet Müdürlüğü'nde ifade verdikten sonra yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:

"Marmaris'te o gece meydanda 'Demokrasi yürüyüşü'ne katıldıktan sonra saat 02.30'da motosikletime binerek ayrıldım. Saat 03.00'te arkadaşımı bıraktıktan sonra saat 03.10 sıralarında motosikletimle sahil yolunda evime doğru yola çıktım. 10 dakika sonra sahil tarafından denizden 2- 4 metre yükseklikte 2 tane helikopter gördüm. Helikopterler üstümden geçtikten sonra otelin üzerinden boş araziye havadan askerleri indirme yaptı. Helikopterler çok alçak seyrettiği için sahilde bulunan şezlong ve birçok eşya rüzgarla üzerime geldiğini görerek duvar dibine saklandım.

BİNBAÞI GELİP 'TAYYİP'İN KALDIĞI VİLLA NEREDE' DEDİ

Motosikletimi alıp Marmaris istikametine doğru gitmek istemiştim. Tam o sırada askerlerin hepsi inmişti. İner inmez havaya, sağa ve sola silahlarının ateşlediğini görerek hemen duvar dibine yere yattım. Bir süre sonra silah sesleri kesilince oradan uzaklaşmak için 20 metre ilerideki bir otelin köşe duvarına giderek bekledim. Oradan ayrılmak için çevreyi gözetlerken askerlerin sağ duvar dibinden 2 metre aralıklarla kol düzeniyle ilerlediğini fark ettim. Kaçmaya fırsat bulamadan karşı karşıya geldik. Emniyette teşhis ettiğim Binbaşı Þükrü Seymen yanıma gelerek 'burada villalar varmış nerede' diye sordu. Ben de 'Ne villası?' dediğimde 'Tayyip'in kaldığı villa nerede?' diyerek yüksek sesle bağırıp silahını üzerime doğrulttu.

SİLAH DOĞRULTUP GÖTÜRMEMİ İSTEDİ

'Turban Otel'i mi sordunuz' dediğimde 'Evet bizi oraya hemen götür' dedi. Elimle göstererek 100 metre ileride olduğunu gelmeyeceğimi söyledim. Þükrü Seymen silahını doğrultarak götürmemi istedi. Seymen, soldan ilerlerken sürekli askerlere talimatlar veriyordu. 2 metre aralıklarla yürümelerini ve bu işin şaka olmadığını ciddi olmaları talimatını sürekli tekrarladı.

ÇABUK UZAKLAÞ, ÖLÜRSÜN

Turban Otel sahil girişine geldiğimizde buradan ayrılmak istediğimi söyledim. İlk olarak bırakmak istemediler sonra silah doğrultarak 'Çabuk uzaklaş yoksa ölürsün' diye bağırdı. Hızlı adımlarla uzaklaşmaya çalışırken diğer askerler silahlarını doğrultup, 'Uzaklaş, öldürürüz' dediler. İlk başta Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı korumak amacıyla geldiklerini düşünmüştüm.

CUMHURBAÞKANI'NI ALMAYA GELDİKLERİNİ BİLİYORLARDI

Ateş etmeleri, sürekli kaba, sert tavırları ve sürekli komutanın ve birçok askerin Cumhurbaşkanı için argo cümleler kullanmasını duyunca kötü niyetli olduklarını anladım. Orada gördüğüm, sayabildiğim kadarıyla 23 asker, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı almaya geldiklerini biliyorlardı. Kamuflajlı askerlerin üzerlerinde rütbe yoktu ama miğferlerinde özel birlik arması mevcuttu. Oradan uzaklaştıktan sonra gelen polislere askerlerin niyetleri ve teçhizatları hakkında bilgi verdim. Daha sonra emniyete ifade vermeye gittiğimde Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ağır hakaretlerde bulunan Binbaşı Þükrü Seymen'i ve diğer rütbeli askerleri teşhis ettim. Çok kötü ve korkunç bir duygu idi. İnsanın bir anda eli ayağı kilitleniyor. Çok korktum. Başıma ilk defa böyle bir durum geliyor. Allah bir daha böyle şeyler yaşatmasın."

http://www.hurriyet.com.tr/cumhurbaskani-icin-argo-cumleler-kullaniyorlardi-40177883 Mesajı Paylaş
ADALETİN OLMADIĞI YERDE NE SAYGI KALIR, NE DE DÜZEN! ADALETİN OLMADIĞI YER YIKILMAYA MAHKUMDUR! DÜRÜSTLÜK BENİM KARAKTERİMDİR! BEN ŞEREFİM İÇİN YAŞAR, ŞEREFİM İÇİN ÖLÜRÜM. MUHTAÇ OLDUĞUM KUDRET DAMARLARIMDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR.
SKYWOLF...DefenceTurk.com

İlker Başbuğ: Darbenin arkasında 3 grup var

hurriyet.com.tr/İHA01 Ağustos 2016 - 21:42Son Güncelleme : 02 Ağustos 2016 - 07:49
İlker Başbuğ: Darbenin arkasında 3 grup var



CNN TÜRK'te Tarafsız Bölge programında Ahmet Hakan'ın sorularını yanıtlayan 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, "15 Temmuz'u bir askeri darbe olarak değerlendirmiyorum. Bu Gülen cemaatinin silahlı darbe hareketi" dedi. 'Darbenin arkasında 3 grup var' diyen Başbuğ, 15 Temmuz kalkışmasının arkasında planlayan, yöneten, kurgulayan ana isim Cemaat'tir. İkincisi büyük bir ihtimalle anında yapması gereken hareketi yapmayanlar, gecikenler, tereddüde düşenler... Bunlar cemaatçi mi hayır. Böyle bir grup da var bunların içinde. Üçüncü grup ise cemaatçi olmamasına rağmen buradan istifade etmek isteyen bazı insanlar olabilir." diye konuştu.

CNN Türk'te yayınlanan Tarafsız Bölge programında Ahmet Hakan'ın sorularını yanıtlayan 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, darbe girişimine karşı koyan sivil ve güvenlik görevlilerinin şehit olduğu hususuna kendisinin de iştirak ettiğini söyledi.

15 Temmuz kalkışmasının askeri darbelere benzemediğini savunan Başbuğ, "15 Temmuz kalkışmasını bir askeri darbe olarak değerlendirmiyorum. Diğer askeri darbelere benzemiyor. Askeri darbe olarak tanımlanmasına sıcak bakmıyorum. Bu Gülen cemaatinin silahlı darbe hareketi" dedi.

Başbuğ, TSK'ya sızan FETÖ unsurlarının askeri darbelerdeki gibi kendi başına bu hareketi yapmadığını söyleyerek, "Kendilerine özgü hedef ve amaçları mı var? Dışarıdan bu hareketi yönlendirenlerin hedef ve amaçları var" diye konuştu.

BEKLİYOR MUYDU ?

Bodrum'da yaşadığını belirten İlker Başbuğ, perşembe günü ilçede bir askeri hareketliliğin dikkatini çektiğini ama kalkışmayı asla beklemediğini anlattı.

ERLERİN DURUMU

Kandırılan erlerin darbeci kategorisine konulmaması gerektiğini ifade eden Başbuğ, fakat silah kullananların yargılanması gerektiğini de ekledi.

MİT'İ SORUMLU TUTTU

Silahlı Kuvvetlere sızmalarda Milli İstihbarat Teşkilatının (MİT) sorumlu olduğunu savunan İlker Başbuğ, bir dönem MİT'in cemaatçilerle dolu olduğunu söyledi. Eski Genelkurmay Başkanı, 2002-2010 yıllarında TSK'dan atmaların hep MİT raporlarına göre yapıldığını ve o yıllarda atılanlardan bir kişinin dahi FETÖ'cü olmadığını söyledi. Atılanların diğer Nurcu kolu Mehmet Kurdoğlu ekibinden olduğunu belirten Başbuğ, "Rakip cemaatin elemanlarını uzaklaştırmada bizi kullanmışlar" dedi. İlker Başbuğ, MİT Müsteşarının yardımcısı asker olsa daha sağlıklı bilgiler gelebileceğini de savundu.

TSK'nın kışla dışındaki askerleri izleyemediğini, bunun için yeterli imkanı olmadığını anlatan Başbuğ, bu izlemeleri MİT'in yapması gerektiğini ifade etti.

"ERBAKAN'IN CEMAATLE MESAFELİ OLDUĞUNU GÖRÜYORUZ"

"Cemaatin TSK'ya sızması 70'li yıllara kadar gidiyor. Cemaatin asıl güçlenmesi Turgut Özal zamanında oldu" diyen Başbuğ, Bülent Ecevit'in de cemaate sempatiyle baktığını ifade ederek, "Erbakan rahmetlinin ise cemaatle mesafeli olduğunu görüyoruz" dedi. İlker Başbuğ, cemaatle ilgili uyarılarının AK Parti iktidarlarınca dikkate alınmadığını, "Tehdit bugün bize, yarın size" dediği halde, kendilerine konuyu abarttıklarının söylendiğini ifade etti.

Başbuğ, FETÖ'nün 3 Temmuz 2011'de 'şike' bahanesiyle Fenerbahçe'yi de hedef aldığını fakat sarı lacivertli camianın başından sonuna kadar onurlu bir duruş sergileyip ayakta kaldığını anlattı.

"SAYIN CUMHURBAÞKANI 2010-2016 ARASINDA TEK BAÞINA SAVAÞ VERDİ"

Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2012-2016 yılları arasındaysa cemaate karşı tek başına savaş verdiğini ve tek başına bırakıldığını söyledi.

"TSK KOMUTA KADEMESİ DE İYİ SINAV VEREMEDİ"

TSK komuta kademesinin de iyi bir sınav veremediğini söyleyen Başbuğ, "TSK niye tedbir alamadı, bu konu incelenmelidir" dedi. Başbuğ, darbe girişiminde yer alanlar için, "Ne olursa olsun adil yargılama olsun" dedi.

DARBE GİRİÞİMİ ASKERİ AÇIDAN BAÞARILI MI ?

Darbe girişimini askeri açıdan başarılı bulup bulmadığı sorulan İlker Başbuğ, "Darbe planlamasının çok basite alınacak bir durumu yok. Çok geniş bir satha yayılmış bir organizasyonla karşı karşıyayız. Planlamayı pek hafife almayın. Ama uygulamada bazı eksikler, hatalar var mı var. Zamanın öne alınması vesaire" dedi.

"ABD FETHULLAH GÜLEN'İ İADE EDERSE..."

Başbuğ, darbe girişiminin hedefinin Türk Silahlı Kuvvetleri olduğunu, Fetullah Gülen'in kullanım süresinin bitip bitmediği sorusuna Başbuğ, "Onu zaman gösterecek, bilemem" dedi. İlker Başbuğ, "ABD Gülen'i iade etmezse demek ki kullanmaya devam edeceksiniz. Ederseniz demek ki kullanım tarihi bitti" diye konuştu.

İlker Başbuğ, 2. Ordu Komutanı Orgeneral Adem Hududi'nin FETÖ mensubu olduğu konusunda ise şüphesi olduğunu söyledi.

"HARP OKULLARI OSMANLI MİRASIDIR"

Harp okullarının kapatılmasına da değinen İlker Başbuğ, "Harp okulları Osmanlı'nın mirasıdır. Bunu Abdülhamit yapmadı. Harp akademileri hayati önemdedir. Bunu anlamakta zorlanıyorum. Harp akademileri öğrencilerinin bir kısmı bu harekatın içinde yer almış. Sayın Cumhurbaşkanı'na suikast için giden özel tim mensuplarının büyük kısmı harp akademisi öğrencisi. Bu çocuklar maalesef, Cumhurbaşkanına yapılacak suikastin içinde yer almıştır. Bu kabul edilebilir bir şey değil, çıldırtıyor. Buradan hareket ederek, siz bu müesseseyi kaldırınca çözecek misiniz bu olayı. Türk ordusunun damarını kesiyorsunuz. Yapmayın bunu. Niye müesseseyi kaldırarak, bu sorunu çözebileceğinizi mi düşünüyorsunuz?"

İlker Başbuğ: Darbenin arkasında 3 grup var

'DARBENİN ARKASINDA ÜÇ GRUP VAR'

Darbe girişiminin ana omurgasının Gülen Cemaati olduğunu ama toplamda üç grup olduğunu ifade eden Başbuğ, şöyle devam etti:

"15 Temmuz kalkışmasının arkasında planlayan, yöneten, kurgulayan ana isim Cemaat'tir. İkincisi büyük bir ihtimalle anında yapması gereken hareketi yapmayanlar, gecikenler, tereddüde düşenler... Bunlar cemaatçi mi hayır. Böyle bir grup da var bunların içinde. Üçüncü grup ise cemaatçi olmamasına rağmen buradan istifade etmek isteyen bazı insanlar olabilir."

İlker Başbuğ'un açıklamasından satır başları:

15 Temmuz'u bir askeri darbe olarak değerlendirmiyorum, 15 Temmuz TSK'ya sızan cemaatin silahlı darbesidir. 15 Temmuz bugüne kadar yaşanan darbelerle aynı havuzda değil.

15 Temmuz'u planlayan uygulayan ana iskelet cemaattir. Bu kalkışmaya müdahalede gecikenlerin hepsi cemaatçi olmayabilir.

Darbe girişimi TSK kaynaklıymış gibi tedavi edilmeye çalışılıyor.

Daha önce Gülencileri MİT'in verdiği istihbaratla ihraç ederdik. 2002'den sonra bize bir kişi için bile böyle rapor gelmedi

MİT Müsteşarının sivil olmasıyla MİT, TSK'dan tamamen çekildi.

TSK, kışla dışındaki askerlerin izleyemiyor, bunu MİT yapmalı. TSK'nın FETÖ'yü izlemek için yeterli istihbarat imkanı yok.

MİT'te asker varken, TSK cemaatle mücadale edebiliyordu.

Cemaatin TSK'ya sızması 70'li yıllara kadar gidiyor. Cemaatin asıl güçlenmesi Turgut Özal zamanında oldu. Bülent Ecevit de sempatiyle bakıyordu. Yine Tansu Çiller döneminde de böyleydi. Erbakan'ın cemaatle mesafeli olduğunu görüyoruz. 2002-2007 dönemi ayrı bör dönem. Cemaatle iyi geçinelim, ama TSK'ya çatışmaya girmeyelim dönemi. Genelkurmay Başkanı iken bugün bu tehdit bize yarın size demiştim.

2011'de cemaatle ilişkilerin kırılma yaşadığı dönem.

Benim tutuklanmam birilerine mesajdır. Tutuklanmamdaki mesaj Başbakan'aydı. Bir ay sonra 7 Þubat MİT olayı patladı. Artık AK Parti ile cemaatin kopma aşamasına geldiğini görüyoruz.

2012-2016 arasında Erdoğan, cemaate karşı tek başına savaş verdi.

15 Temmuz'da komuta kademesi iyi bir sınav veremedi. Bazır erlere ve subaylara ait görüntüler rahatsız ediciydi. 15 Temmuz'un incelenmesi bağımsız bir kuruma verilebilir.

Bu darbeye kalkışan cemaat, Kendi din anlayışlarına uygun bir devlet sistemi kuracaktı. Burada hedef TSK'ydı. Bu kalkışmada dış destek de var. Olmaması işin tabiatına aykırı.

Gülen nerede yaşıyor. ABD'de. Orada o imkanları sağlayan kim? CIA. Bu istihbarat örgütü ona ABD'de kalma iznini boşuna mı vardı. İstihbaratın onu kullanmayacağını mı düşünüyorsunuz?

Kumpaslarla TSK itibarını kaybetmedi, gücünü kaybetti.

http://www.hurriyet.com.tr/ilker-basbug-darbenin-arkasinda-3-grup-var-40178184 Mesajı Paylaş
ADALETİN OLMADIĞI YERDE NE SAYGI KALIR, NE DE DÜZEN! ADALETİN OLMADIĞI YER YIKILMAYA MAHKUMDUR! DÜRÜSTLÜK BENİM KARAKTERİMDİR! BEN ŞEREFİM İÇİN YAŞAR, ŞEREFİM İÇİN ÖLÜRÜM. MUHTAÇ OLDUĞUM KUDRET DAMARLARIMDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR.
SKYWOLF...DefenceTurk.com

Korgeneral Mehmet Þanver istifa etti...

Hürriyet Haber02 Ağustos 2016 - 09:16Son Güncelleme : 02 Ağustos 2016 - 09:31
Korgeneral Mehmet Þanver istifa etti...



Darbe günü kızının düğünüyle gündeme gelen Muharip Hava Kuvvet ve Hava Füze Savunma Komutanı Korgeneral Mehmet Þanver'in dün istifa dilekçesini verdiği ortaya çıktı. Þanver darbe girişimine ilişkin de çok önemli detaylar anlattı. Þanver, "Fethullahçıları, Genelkurmay Başkanımız'a anlatırken Fethullahçı general de söylediklerimi not alıyordu. İşte, orada deşifre olduklarını anladılar. Askeri Þûra'yı beklemeden, böyle bir şeye kalkıştıklarını değerlendiriyorum" diye konuştu.

Sözcü'den Saygı Öztürk, Þanver'in istifasını şöyle yazdı:

İstifa dilekçesini verdiğini öğrendiğimde kendisine güçlükle ulaştım. İlk sözleri "Allah terfi edenlerin yolunu açık etsin, Allah devletimize, milletimize zeval vermesin. Sadece üniformamızı terk ettik ama ülkemizi terk etmedik. Bazen insanlar, bazı makamları terk etmesini de bilmeli. Bunun bir örneği olsun istedim. Belki kimsenin haberi olmayacak, belki kimse umursamayacak ama ben aynaya bakabileceğim ve Mehmet Þanver olarak kendimi göreceğim" oldu.

ORGENERALLİK BEKLERKEN...

Korgeneral Mehmet Þanver, orgenerallik için birinci sıradaydı. Orgeneral yapılmadı. Görev süresi uzatılmış ve Harp Akademileri Komutanlığı'na verilmişti. Þanver, "Meslek hayatımda hiç ikinci olmadım" dedi ve şunları söyledi:

"Yarbaylığımdan itibaren albaylığa, tuğgeneralliğe, tümgeneralliğe, korgeneralliğe hep birinci sırada terfi ettim. Filo komutanlığımda üstün birlik yetiştirme ödülü aldık. İkinci senemde en başarılı hava savunma filosu seçildik. Harekat komutanlığında iki filom vardı, filolar arası yarışmada bir filom birinci, diğeri ikinci oldu. 2 yıl üs komutanlığı yaptım, üssüm en başarılı üs seçildi. Tümgeneralliğimde ikmal bakım komutanlığı yaptım, NATO denetlemesinde sınıfta kalan komutanlığımızın sınıfını geçmesini sağladık. Korgeneralliğimde bir yıl lojistik komutanlığı yaptım. Sayıştay'ın lojistik sisteme vurmak istediği balyozu önledik ve sistemimizi akladık."

2 yıl Hava Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanlığı yaptı. Burada Muharip Hava Kuvveti ve Hava Füze Savunma Komutanlığı'nın kurulmasında karargahı yönetti. Kurduğu sistemde de bir yıl komutanlık yaptı. Herkes onun yine birinci sırada olduğu için orgeneralliğine garanti gözüyle bakarken, o terfi ettirilmeyip görev süresi uzatıldı.

DÜĞÜNÜ SORGULADILAR

Darbe girişimi gecesi, Korgeneral Þanver'in kızının Moda Kulübü'nde düğünü vardı. Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal ve bazı generaller düğünü basan darbeci askerler tarafından kaçırıldı. Korgeneral Þanver'e terfi ettirilmemesinin düğünle ilgisi olup olmadığını sordum. Þunları söyledi:

"Terfi ettirilmememin düğünle hiçbir alakası yok. Ayrılmamın sebebi Yüksek Askeri Þura'nın tercihidir. Düğünle ve ondan önceki süreçle ilgili iki defa müşteki sıfatıyla ifadem alındı. Benden daha fazla Hava Kuvvetleri'nde irdelenen ve kendisini pırıl pırıl tertemiz ispatlayan yok. Düğünü de, çağrılı olanları da tek tek sordular. Düğün tarihini, planlamasını da araştırdılar. Her şeyin açıklaması o kadar netti ki. Savcı 'Hakkınızı helal edin' dedi ve müşteki sıfatıyla ifademi aldı. Benim kızımın en mutlu olacağı gün, büyük bir travmayla başladı. Hiç düşünmüyordum ama emekliliğimde İstanbul'a yerleşeceğim. Kızıma yakın yere yerleşip bu süreci atlatmasına ailece yardımcı olacağız.

"PLANLARINI DÜĞÜNDE BOZDUK"

Kaçırılana kadar Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal, Korgeneral Mehmet Þanver ve kuvvetin diğer generalleri önce düğünün yapıldığı yerde bir odadan karşı harekatı yönetmeye başladı. O sıcak dakikaları Korgeneral Þanver'den dinliyorum:
"Planlamaları gereği Hava Kuvvetleri'ni darbede etkin kullanacaklardı. Haber almamız ve düğün bölgesinde kurduğumuz cep telefonuna dayalı harekat merkezimiz ve oradan yayınladığımız sözlü ve yazılı net emirler bu kalkışmanın hava harekatı bölümünü öncelikle durdurmaya başladı. Daha sonra İstanbul'dan Eskişehir'e gönderdiğimiz arkadaşlarımız yaptıkları telefon konuşmalarıyla, verdikleri direktiflerle Eskişehir'de duruma el koymalarıyla olayın seyrini değiştirdi. Durdurulan hava harekatı karşı taarruzuyla etkisiz hale getirildi."

BU KADAR FETHULLAHÇI OLDUĞUNU BİLİYOR MUYDUNUZ?

Korgeneral Þanver, "Siz Silahlı Kuvvetler'de bu kadar Fethullahçı olduğunu tahmin ediyor muydunuz?" sorusuna şu yanıtı vermiş: "Biliyorduk. Ama gençlerimiz arasında bu kadar Fethullahçı olduğunu açıkçası tahmin edemiyorduk".

DİNLEYİP NOT ALAN DA FETULLAHÇI ÇIKMIÞ

Þanver, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın odasında yaşanan olayı şöyle anlatmış:

"Komuta kademesinde kimin ne olduğunu çok iyi biliyorduk. Darbe girişimi sonrası da bu konuda yanılmadık. Bu yıl terfi listesinde olan albay, tuğgeneral, tümgenerallerle ilgili değerlendirmemi Genelkurmay Başkanımız'la paylaşmıştım. Darbe girişimi sonrası da bir kişi hariç, diğerleriyle ilgili değerlendirmemde de haklı olduğum ortaya çıktı.

Ben değerlendirmelerimi aktarırken, Genelkurmay Başkanımız'ın yanında Genelkurmay Personel Başkanımız bulunuyordu. O da söylediklerimi not alıyordu. Personel Başkanı da, Genelkurmay Karargahı'nda yaşananlarda en önde olan ve tutuklanan kişidir.

ATILACAKLARINI ANLAYINCA

Fethullahçıları, Genelkurmay Başkanımız'a anlatırken Fethullahçı general de söylediklerimi not alıyordu. İşte, orada deşifre olduklarını anladılar. Askeri Þûra'yı beklemeden, böyle bir şeye kalkıştıklarını değerlendiriyorum.
İçinde bulunduğumuz durumu gördüğümde şaşırdım. Çünkü tutuklanan o personel başkanını orada görünce, onların başka görüşe tahammüllerinin olmadığını da biliyordum. Genelkurmay'da bunların kim olduğunu bilmeyen yok ama maalesef darbe girişimine kadar bunlara güvenmeye devam ettiler. Bunlara güvenilmemesi gerektiğini bir kez daha gördük."

EMİR SUBAYLARINI KİM SEÇİYOR?

Yazı şöyle devam ediyor: Komutanın dilekçesini verirken, Emir Astsubayı Ömer Aydın da, yaş haddini dolduruncaya kadar çalışma olanağı olmasına rağmen "Ben de istifa ediyorum komutanım" dedi. Cumhurbaşkanı Başyaveri, bazı yaverleri, komutanların emir subay ve astsubayları da darbe girişiminin içindeydiler. Korgeneral Þanver, bunun nedenini şöyle anlattı: "Bunları, komutanların kendisi değil zaten Fethullahçıların çoğunlukta olduğu personel başkanlığı seçip gönderiyor. Ben onların gönderdiğiyle değil emir subay ve astsubayımı kendim seçtim. Onların da devlete sadakatten başka bir şeyi olmadı. Þimdi bütün emir subayları, astsubayları hain gibi gösteriliyor. Onların hepsi aynı kefeye asla konulmamalı."

Son sözü, 44 yıl sonra askerliğe veda etmesiydi. Darbe girişimi gecesini en sıcak bir biçimde yaşayan Korgeneral Mehmet Þanver, artık emekli bir general...

http://www.hurriyet.com.tr/korgeneral-mehmet-sanver-istifa-etti-40178586 Mesajı Paylaş
ADALETİN OLMADIĞI YERDE NE SAYGI KALIR, NE DE DÜZEN! ADALETİN OLMADIĞI YER YIKILMAYA MAHKUMDUR! DÜRÜSTLÜK BENİM KARAKTERİMDİR! BEN ŞEREFİM İÇİN YAŞAR, ŞEREFİM İÇİN ÖLÜRÜM. MUHTAÇ OLDUĞUM KUDRET DAMARLARIMDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR.
SKYWOLF...DefenceTurk.com

Darbenin Üssü Akıncılar'dan İlk Kareler

Cuntacılar tarafından komuta merkezi olarak kullanılan Ankara Kazan'daki Akıncı Üssü'nden darbe sonrası çekilen ilk görüntüler ortaya çıktı.



Ankara Kazan'da bulunan Akıncı 4. Ana Jet Üs Komutanlığı darbeye teşebbüs eden askerler tarafından komuta merkezi olarak kullanılmıştı. Akıncı Üssü'nden kalkan F-16'lar ve helikopterler Ankara'yı kana bulamıştı. Emniyet Genel Müdürlüğü, TBMM ve Gölbaşı Polis Özel Harekat Daire Başkanlığı F-16'larla bombalandı. Beştepe'de Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, TÜKSAT binası ve Genel Kurmay Başkanlığı'na yapılan saldırılarda ve indirmelerde Atak, Skorsky ve Cobra tipi helikopterler kullanıldı. Darbe girişiminin ardından o üsten ilk kareler de geldi.

APAR TOPAR GELMİÞLER

Başarısız olan darbe girişimi sonrası cuntacıların kullandığı üste toplanan helikopterlerin görüntüsüne ulaşıldı. İsabet alan bir Atak helikopterinin kokpit bölümünün branda ile kapatıldığı görüldü. Fotoğraflarda, darbe gecesi kullanılan helikopterin pilotları ve teknisyenlerinin darbe girişimi saatinin öne çekilmesiyle üsse aceleyle geldikleri görülüyor. 20.30 sıralarında Akıncı Üssü'ne gelen helikopter pilotlarının özel araçlarıyla pist başlarına kadar gittikleri ortaya çıktı. Pilotların kiminin tulumunu giyerken kiminin ise sivil olarak bindikleri helikopterleri havalandırdıkları öğrenildi.

İSABET ALAN ATAK BRANDAYLA ÖRTÜLDÜ

Polisin ve darbeye karşı olan askerlerin taciz atışları sırasında Atak helikopterlerinden biri isabet almıştı. Akıncılar Üssü'ne inen helikopterin kokpit kısmında vurulduğu görüldü. Yine girişim sırasında F-4 uçakları da darbecilerin helikopterlerinin yeniden havalanmasını engellemek için taciz ateşinde bulunmuştu. Bu sırada da bazı helikopterin isabet aldığı öğrenildi.



CUNTACILARIN ARAÇLARI ÇEKİLDİ

Darbe planları erkene alınınca üsse acilen çağrılan darbeci pilotların pist başında bıraktıkları otomobilleri de çekicilerle götürüldü.

(Kaynak: Vatan)

http://www.sondakika.com/haber/haber-darbenin-ussu-akincilar-dan-ilk-kareler-8666143/ Mesajı Paylaş
ADALETİN OLMADIĞI YERDE NE SAYGI KALIR, NE DE DÜZEN! ADALETİN OLMADIĞI YER YIKILMAYA MAHKUMDUR! DÜRÜSTLÜK BENİM KARAKTERİMDİR! BEN ŞEREFİM İÇİN YAŞAR, ŞEREFİM İÇİN ÖLÜRÜM. MUHTAÇ OLDUĞUM KUDRET DAMARLARIMDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR.
SKYWOLF...DefenceTurk.com

"Üniformalarımı ağlaya ağlaya teslim ettim"

Hürriyet Haber02 Ağustos 2016 - 11:55Son Güncelleme : 02 Ağustos 2016 - 12:39



'Bir damla su içmiyorduk''Bir damla su içmiyorduk''Bir damla su içmiyorduk''Bir damla su içmiyorduk'
Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensubu subayların baskısı ve işkencesi nedeniyle Kara Harp Okulunu 4. sınıfta bırakan 25 yaşındaki Merve Nayır, en büyük hayali olan askerlik mesleğinden ayrılmaya zorlayanlarla yargı önünde hesaplaşmak istiyor.

Nayır, AA muhabirine yaptığı açıklamada, asker olma isteğinin daha ortaokulda başladığını, bunun kendisi için "çocukluk hayali" olduğunu söyledi.

Asker bir babanın kızı olarak büyüdüğünü ve sadece üniformaya aşık olduğu için bu mesleği seçmediğini dile getiren Nayır, "Belli bir disiplin içerisinde ve vatan, millet sevgisini ön planda tutarak büyüdüm." ifadelerini kullandı.

"BİR DAMLA SU BİLE İÇEMİYORDUK"

Nayır, 2009 senesinde Kara Harp Okuluna girdiğini, okula başladıktan sonra intibak eğitimi için İzmir'in Menteş ilçesine götürüldüklerini kaydederek, burada eğitimin ikinci günü, kendisi gibi seçilmiş bir grup öğrenciyle birlikte şok mangasına alındıklarını belirtti.

Þok mangalarında çok zorlu eğitime tabi tutulduklarını, diğer öğrencilerin uygun adımla gittikleri yerlere "yat-kalk" yaptırılarak süründürülerek götürüldüklerini aktaran Nayır, "Burada çok fazla fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kaldım. En çok baskıyı da o mangalara yapıyorlardı. Biz sabah içtimalarına tam teçhizat katılıyorduk. Mataralarımız ağzına kadar doluydu. İzmir'de 40 derece sıcağın altında eğitimler yaparken gözümüzün önünde o sular yerlere dökülüyordu. Bir damla su bile içemiyorduk. Ben bu eğitimlere başlamadan önce 56 kiloydum. Bu intibak eğitimi yaklaşık 28 gün sürdü ve bu süre sonunda 40 kiloya kadar düştüm." diye konuştu.

"BİZİ YEMİN TÖRENİNE ÇIKARMADILAR"

Nayır, bu eğitimler sırasında ayağının zedelendiğini, izin talebinde bulunduğu takım komutanlarının ise olumsuz yanıtıyla karşılaştığını söyledi.

Bütün bu yapılanların "gizli" şekilde üst komutanlardan saklanarak yürütüldüğünü anlatan Nayır, şöyle devam etti:

"28 günlük eğitimimiz bitti ve bizi yemin törenine çıkarmadılar. Ailem beni törende izlemeye geldiğinde komutanlarımızın emriyle deniz nöbeti tuttuk biz. Yemin töreninin ardından annem ile birlikte askeri hastaneye gittik. Doktor bize iki ayak topuk kemiklerimin de kırıldığını söyledi. İki ayağım dizlerime kadar alçıya alındı. Daha yeni askeri öğrenci olmanın sevincini yaşıyordum. 'Acaba bu şekilde devam edebilir miyim?' diye travma da yaşadım. Okula 45 gün sonra başladım ve okul içerisine değnekle gezdiğim günleri hatırlıyorum. O kadar aşkla bağlanmıştım bu mesleğe."

"AĞZIMIZLA KUÞ TUTSAK ONLARIN GÖZÜNDE SUBAY OLAMAYACAKTIK"

Nayır, zaman zaman kendisine hakaret ve baskılar yapıldığını, takım komutanlarının, kendisinin de aralarında bulunduğu bazı kişilere "mimlenmiş" olarak baktığını ifade ederek, şunları dile getirdi:

"Hep belirli kişiler üzerine oynanıyordu. Bizden, 'alt sınıflar üzerinde çete kurduk' diye savunma aldılar. Ona bile cevap veremedik. Bu yüzden birçok kez savunma verdik. Biz sevilmeyen ve hor görülen tiplerdik. Ağzımızla kuş tutsak onların gözünde subay olamayacaktık. Bunu her seferinde dile getiriyorlardı. Sürekli, 'Er ya da geç bu okuldan atılacaksın, boşuna uğraşma', gibi ifadelerle karşı karşıyaydık. Her yönden elimizi kolumuzu bağladıklarını düşünüyordum."

"O ÜNİFORMALARI VATAN HAİNLERİNE EMANET ETTİK"

Nayır, son senesine girdiğinde ise her şeye rağmen artık mezun olabileceğine inanmaya başladığını ancak FETÖ'ye yakın öğrencilerin 4 senede "yata yata" bitirdiği okulu kendisinin 5 sene çaba göstererek bitiremediğini belirterek, "Biz literatürde zaten 'teğmen' olmuştuk. Kıta stajı yaptık ve staja geldik. Ardından bütünleme sınavlarına girip mezun olacaktık. Onda bile elimizi kolumuzu bağladılar." ifadelerini kullandı.

Son senesinde kendisi için hayati önem taşıyan bir sınavda, subayların bilgisi ve izni dahilinde cevap kağıtları toplanacağı sırada 2 soruyu yanıtlamasına rağmen "kopya çektiği" iddiasıyla hakkında tutanak tutulduğunu belirten Nayır, "Tutanak tutulan sınavım, kopya iddiasında bulunduklarından dolayı değerlendirmeye alınmadı. Alınsaydı bir dersim kalacaktı. Ondan tek ders sınavına girip mezun olabilme umudum vardı. " dedi.

Nayır, hayallerine ulaşmak için 5 sene emek vererek, yata yata değil her anın hakkını vererek çalıştığını vurgulayarak, şunları kaydetti.

"Mezun olduğumu sadece ben değil ailem de düşünüyor. Ben teğmen fotoğraflarımı bile çektirmiştim, artık her şeyim hazırdı. Mezuniyet albümüm bile hazırdı. Daha önceden hazırlanan yıllıklara benim adımı koymamışlardı. Bu önceden belliydi zaten. Beni zaten teğmen çıkarmayacaklarmış. Ben son gün o çok sevdiğim üniformalarımı üstümden çıkararak ağlaya ağlaya teslim ettim. O üniformaları vatan hainlerine emanet ettik. Biz zamanında karşı koyamadık. O çok sevdiğim üniformayı üstümden çıkarsalar da bu benim hep hayalimdi. Mezuniyetimize 1 ay kala bize ayrılma dilekçesi yazdırdılar. Bu kapsamda benden 'okulu bırakmak istediğime dair dilekçe' istediler çünkü bu dilekçeyi yazarsam kendi isteğimle ayrılmış olacaktım ve sivil bir üniversiteye yatay geçiş hakkım doğacaktı. Aynı zamanda ayrılmayı kabul edip tazminat ödemeyi de kabul etmiş olacaktım. Ben de kabul ettim. Bu dilekçede onların dediklerini yazdık ve istediğimizi yazdırmadılar."

Askerlik görevine geri dönmeyi düşünenler için çalışma yapılması çağrısında bulunan Nayır, "Ben de çocukluk hayalimi gerçekleştirmeme engel olanlarla, yargı önünde hesaplaşacağım." dedi.

http://www.hurriyet.com.tr/uniformalarimi-aglaya-aglaya-teslim-ettim-40178750?_sgm_campaign=scn_a004ff5fd97f8006&_sgm_source=40178750&_sgm_action=click Mesajı Paylaş
ADALETİN OLMADIĞI YERDE NE SAYGI KALIR, NE DE DÜZEN! ADALETİN OLMADIĞI YER YIKILMAYA MAHKUMDUR! DÜRÜSTLÜK BENİM KARAKTERİMDİR! BEN ŞEREFİM İÇİN YAŞAR, ŞEREFİM İÇİN ÖLÜRÜM. MUHTAÇ OLDUĞUM KUDRET DAMARLARIMDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR.
SKYWOLF...DefenceTurk.com


Paylaş whatsappPaylaş facebookPaylaş linkedinPaylaş twitterPaylaş myspacePaylaş redditPaylaş diggPaylaş stumblePaylaş technoratiPaylaş delicious
İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren Replikacep.com sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.Knın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur.Replikacep.com hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri İletişim sayfamızdan bize bildirdikten en geç 3 (üç) iş günü içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.
Footer menü
Hakkımızda
Bize Ulaşın
Biz Kimiz
Hizmetlerimiz