Türkiye Ekonomisi

Başlatan BlackHawk89, 06 Nisan 2018, 11:55:11

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Dün "Kaliteli Eğitim" dedim ama açmamıştım. Bir ülkeyi düzeltmek istiyorsan çocuklarını düzeltmen gerekiyor önce. Mevcut yetişkin nesil değiştirilmesi daha zordur.

Hiç istediğim bir seçenek değildi ama çocuğumu özel okula yazdırıyorum. İlkokulda yabancı dil olayına baştan el konulacak gibi. Derslere hem sınıf öğretmeni hem de ingilizce öğretmeni aynı anda girecek birlikte işleyecekmiş. İkinci sınıftan itibaren de ikinci bir yabancı dil dersi var seçmeli (ispanyolca, almanca, çince vs) okulun kendi havuzuydu at çiftliğiydi derken bazı kursları da kendi içinde halletmiş oluyorum. En büyük dileğim ise merak edip sorgulayan ve araştıran bir çocuk olması.

Niye Devlet okuluna göndermekten korkuyorum? Çünkü eğitime yatırım anlamında yapılan tek şey İmam Hatip Okulu açmak; din içerikli müfredatı arttırmak, yabancı dil seçeneği olarak arapçayı sunmak. Eskiden (Almanca Fransızca dil dersleri olurdu şimdi hiç görmüyorum)

Din, kişinin kendi vicdanı ve psikolojisi çerçevesinde üzerine yoğunlaştığı bir şey. İnsan psikolojisine faydalı ama fazlası da obsesif yapıp vizyonunu kısabiliyor. Günün her anında din düşünmesi o kişiyi donanım olarak geliştirmiyor ve diğer kendini geliştireceği alanlardan zaman olarak alıkoyabiliyor. İnanın İslam alemi kadar gün içerisinde bu kadar din konuşulan bir yer yok. Avrupa Amerika Doğu Asya vs insanlar günlük işleriyle uğraşır; işini yapar, okulunu okur, sporunu yapar, kendini geliştireceği bir kurs, hobi, sanat veya aktiviteye gider yeni şeyler öğrenir, kitap okur. İhtiyaç duyduğunda ise ibadethanesine gider duasını eder. Bizdeki milyonlar gibi hayatı cami ve kahve arasında geçmez.

Daha önce de yazmıştım. Erasmus, öğrencilerin vizyonuna çok faydalı geliyor; keşke lise seviyesine alınabilse. Dünyayı tanıdıkça hedefleri şekilleniyor ve kendilerine güven geliyor. Müfredatımız ve öğretmenlerimiz, öğrencileri bilgiyi sorgulayan araştıran bir şekle sokmadıkça işimiz zor. Mesajı Paylaş

Alıntı yapılan: ACE - 07 Eylül 2019, 20:47:16
Ülkenin kalkınması için gerekli olan şeyler.
1- Adalet
2-Kaliteli Eğitim

Adaletin ne etkisi var diyebilirsiniz ama insanların genel yaşayış şekli ve ülkenin vergiden dolayı gelirini etkiliyor. Anlatayım.

Ülkenin kalkınması için gereken şey üretim ve yurt dışına satıştır. Yurt dışına mal satan ihracatçıyı yasalarla vergilerle kollarsan ülkeye ihracatçıları uluslararası pazarda rekabet gücü yüksek hale getirir yurda giren paranın içerde sirkülasyonu ile ekonomin büyür.

Buraya kadar her şey güzel; zamanında ihracatçıların vergi iadesi alacağı hükümler alındı ama işadamı görünümlü yüzlerce dolandırıcı naylon faturalarla hayali ihracat yapmış gibi gösterip devleti dolandırdı. Eğer adalet sistemi polisinden hakimine tıkır tıkır işleseydi uygulama halen devam ederdi. Adaletsizlik devlete güvensizlik ve buna bağlı beyin göçüne bile sebep oluyor.

Sayin ACE ben "Kaliteli Egitim" i en ön siraya koymak istiyorum. Gerisi kendinden gelir
Hepimizin Egitim ve Kalite  kelimeri ile ilgili birbirinden farkli dünceleri, gürüsleri, anlayislari, hatta kirmizi cizgileri var.
En kisa zamanda millet olarak bu hususta ortak paydada birlesmemiz sart. söylemenin kolay ve icrata koymanin çok zor oldugunu biliyorum.
Orta ve Lise egitimimde ki en büyük kazancim sorgulamayi, soru sormayi az çok ögrenmis olmam. Ancak  "Uygulama" , önyargili ve sorgulamayi bilmiyen, belkide istemiyen, çevre yüzünden Türkiyede çok zor,  yurtdisinda  daha kolay ve imkanli oldu.
 

    Mesajı Paylaş

Arkadaşlar bir konuda fikrinizi alacağım.

Düzenli bir Konsorsiyumlaştırma Türk sanayisini düzgün bir yola sokabilir mi ? Konsorsiyumlaştırmadan kastım nedir ?

Bizim firmalarımızın sorunu nedir. Doğru pazara doğru ürünü yeterli reklam ile pazarlayamaması. Pazar yaratamaması. Bununda ana sebebi arge ve reklam bütçelerinin az olması.Bütçe az olunca da çalıştıkları reklam, pazarlama şirketleri de küresel olmuyor. İç pazarda çırpınıyorlar. Devlet ne yaptı yerli otomobil projesinde ? Birden fazla şirketi birleştirdi. Bir planlama yaptı altyapı yatırımı yaptı ciddi de bir ceo getirdi. Projede çok güzel ilerliyor.

Ben diyorum ki devlet ağırlıklı yurtışından aldığımız veya yurtdışına satamadığımız alanlarda ülke içindeki bir kaç şirketi birleşik bir konsorsiyum (volkswagen group gibi) kurulmaya teşvik edemez mi ?

Örneğin Cep telefonu ;

Ülkede 3 ana üretici var Vestel, Casper, General Mobile iç pazara genelde çinden makyajlı ürün satıyorlar. Ama tabi bir arge bölümleri var. Ama anca iç pazara küçük bir pazar payıyla satıyorlar. Samsung'u yıkabiliyorlar mı iç pazarda ? Hayır. Apple ? Hayır.

Peki.

Devlet 3 şirkete dese ki gelin ortak bir konsorsiyum kuralım ismi ister yeni bir isim olsun. İster aranızda pazar güvenilirliği en yüksek olanı koyalım. Konsorsiyum sadece iç pazarı veya dış pazarı veya her iki pazarı kapsayabilir.

Þimdi bu iş şirketin arge + reklam + pazarlama bütçeleri , arge + reklam + pazarlama ekipleri  ve üretim altyapıları birleştiğinde TÜRKİYE pazarının hepsini olmasada ciddi bir kısmını ele geçirmeleri içten bile olmayacaktır.

Bunlar tek iken ülkedeki tüm teknoloji eleştirmenlerini, Youtuberları, Reklam yüzlerini satın alamayacakken birlikte olurlarlarsa yapabilirler ve birazda sağlam bir telefon ve satış sonrası destek sağlarlarsa tada pazar paylarını arttırırlar. Tabi devlette bir süre bu konsorsiyumları sübvanse edecek.

Daha sonra bu konsorsiyumlar ilk Türki Cumhuriyetler sonra Müslüman devletler sonra güney Amerika, sonra Doğu Avrupa ve mümkünse kuzey avrupa ve Amerika pazarlarında seviye seviye pazar kazana kazana devam edecekler.

Hatta mesela Aselsanla iş birliği yapıp optik tecrübesini kullanıp kamera veya yerli işlemci çakılın telefon versiyonu felan yapabilirler. İlk başlarda ucuz modellere koyarlar gelişince de iyi modellere
----------------------------------------

Bu tarz konsorsiyumlar her alanda olabilir. Yerli tohum üreticisi, yerli tarım ilacı üreticisi, yerli gübre üreticisi, yerli traktör ve tarım aletleri üreticisini birleştirip tarım a.ş. kurabilir veya Tümosan, hattat, erkunt gibi firmalara konsorsiyum kurup daha marka yüzü düzgün güvenilir ve reklam vs. oranı yüksek bir konsorsiyum  kurulabilir.

--------------------------------------------

Örnekler çoğalabilir. Bu konsorsiyum usulü Almanlarda daha çok sanırım özellikle otomotiv sektöründe. Japon ve Koreliler özellikle belirli alanlarda belirli şirketleri tekkeleştirip sübvanse edip büyütüyorlar . Biz bunu bmc'de deniyoruz mesela . Ancak seçilen şirketin bu işe uygunluğu tartışmalı. Mesajı Paylaş
Savaş Var Denildiğinde Biz;


Alman, Japon, Koreli bunlar milletlesmeyi tamamlamis ulkeler. Bizim gibi yamali bohca degil. Kadro, kontenjan, asiretcilik dertleri yok. Oralardaki sistem bizde calismaz.

Konsorsiyum isi eyyamciliktir bizde. Herkes bilir tr'de ic dengeler geregi bir kesimin, cenahin guclenmesine izin verilmez. Guclenirse budanir. Konsorsiyum olusturulursa da feto gibi yapilarin sizmasi kolaylasir.

Dolayisiyla once biz gitmesi gerekenleri bir budayalim. Konsorsiyuma gerek kalmayacak zaten! Mesajı Paylaş
''Başarının sırrı amaca sadakattir.''

Alıntı yapılan: UYVAR - 12 Kasım 2019, 02:18:36
Alman, Japon, Koreli bunlar milletlesmeyi tamamlamis ulkeler. Bizim gibi yamali bohca degil. Kadro, kontenjan, asiretcilik dertleri yok. Oralardaki sistem bizde calismaz.

Konsorsiyum isi eyyamciliktir bizde. Herkes bilir tr'de ic dengeler geregi bir kesimin, cenahin guclenmesine izin verilmez. Guclenirse budanir. Konsorsiyum olusturulursa da feto gibi yapilarin sizmasi kolaylasir.

Dolayisiyla once biz gitmesi gerekenleri bir budayalim. Konsorsiyuma gerek kalmayacak zaten!

Gitmesi gerekenden kasıt ? Mesajı Paylaş
Savaş Var Denildiğinde Biz;


Asalak, rusvetci, korumaci, illegal, sovenist sermaye yapisi ve etnisitiler. Mesajı Paylaş
''Başarının sırrı amaca sadakattir.''

#146
Mesele konsorsiyum kurmak değil ki, mesele tamamen politik. Gümrükleri sonuna kadar açmışsın. En niteliksiz ürünler bile elini kolunu sallaya sallaya pazara girebiliyor. Ayrıca ithal etmenin maliyeti, üretmenin maliyetinden daha düşüktür. Bir ithalatçıyı düşünelim; 20-30 personelle çarkı döndürebilirken, üretim yapacak firmanın beklide binlerce insanı istihdam etmesi gerekecek. İnsanla uğraşmak kolay değildir. Bunların sosyal güvenlik primlerini, tazminatlarını, yolluklarını, ikramiyelerini, sendikal haklarını falan da hesaba katarsanız... istihdam yaratmak ciddi efor isteyen, motivasyon gerektiren ve getirisinin götürüsünden fazla olması gerektiren işlerdir.

Bir diğer mesele, AR-GE ve İnovasyon meselesi... rekabetçi piyasalara açılacaksınız, sürekli kendinizi güncellemeniz gerekiyor. Eskiden olduğu şekliyle bir Murat 131 veya Renault Toros' u; on beş-yirmi yıl bir millete kakalayamazsınız. Arka planda üniversite desteği, tasarım büroları-enstitüleri, teknoloji merkezleri ve geniş devlet desteğiyle başarabileceğiniz işlerdir. Özelikle teknoloji odaklı işlerde rekabetçi olabilmek son derece zor iştir.

Düşünebiliyor musunuz, memlekette bir tane ciddi tasarım okulu yok! Örneğin tekstil sektörünü ele alalım; tasarım okulları olmadan veya arka planda güzel sanat birikimi olmadan; hangi tasarımla hangi modayı yaratacaksınız?

Dünya çapında bir tane markamız yok diyoruz, peki niye yok? Onlarca İşletme-İktisat-Ekonomi fakültesi var. Buralarda sabahtan akşama kadar pazarlama ve diğer yardımcı dersleri okutulur. O kadar profesör, o kadar doçent var; bir tanecik marka niye yaratmamışlar! O kadar CEO var, üstelik bunlar yurt dışında okumuş insanlar... Bugüne kadar niye başaramamışlar?

Bu işler milletçe, devletçe seferberlik gerektiren işlerdir. Arkasında politik kararlılık ve siyasal irade gerektirir. Örneğin bir işe şevkle başlıyorsun; hoppala iktidar değişiyor, yaptığın bütün emekler biranda heba oluyor. Al sana ALTAY Tankı! Bu iktidardan önce alınmış kararlar vardı. Dönemin büyük sanayicileri çağrıldı ve denildi ki; TSK bundan böyle ihtiyaçlarını yurt içinden karşılama yoluna gidecektir. İmkanları seferber edeceğiz, şu sektörlerde adım adım yerlileşmeye gidiyoruz. Sizlerden gayret ve yatırım bekliyoruz -mealen- denildi. Adamlar bu güvenceye binaen yatırımlara başladı; örneğin Vestel Savunma Sanayine dahil oldu, peki sonuç; ürettiği ''Karayel İHA'' elinde patladı. O projenin sesi soluğu çıkıyor mu? Hiç haber yok! Diğer örnek, RMK... Adamlara 4 tane Sahil Güvenlik Gemisi yaptırıldı... sonra MİLGEM İhalesini kazandığı halde iptal ettiler... Bildiğim kadarıyla RMK Tersanesi en sonunda askeri alandan çekildi. (Yanlışım varsa düzeltsinler)

Kısacası iş, sadece konsorsiyum kurma meselesi değildir. İşin en temelinde devlet politikası gerektirir. Örneğin Korelilerin Hyundai markası bu şekilde doğmuştur. Devlet yönlendirmesiyle, zorlaya zorlaya; motive ede ede... Kaldı ki Türk milleti duygusal millettir. Hemencik gaza gelir, anında demoralize oluruz.
Mesajı Paylaş

#147
Alıntı yapılan: BATTLESTAR - 12 Kasım 2019, 01:38:13
Arkadaşlar bir konuda fikrinizi alacağım.

Düzenli bir Konsorsiyumlaştırma Türk sanayisini düzgün bir yola sokabilir mi ? Konsorsiyumlaştırmadan kastım nedir ?

Bizim firmalarımızın sorunu nedir. Doğru pazara doğru ürünü yeterli reklam ile pazarlayamaması. Pazar yaratamaması. Bununda ana sebebi arge ve reklam bütçelerinin az olması.Bütçe az olunca da çalıştıkları reklam, pazarlama şirketleri de küresel olmuyor. İç pazarda çırpınıyorlar. Devlet ne yaptı yerli otomobil projesinde ? Birden fazla şirketi birleştirdi. Bir planlama yaptı altyapı yatırımı yaptı ciddi de bir ceo getirdi. Projede çok güzel ilerliyor.

Ben diyorum ki devlet ağırlıklı yurtışından aldığımız veya yurtdışına satamadığımız alanlarda ülke içindeki bir kaç şirketi birleşik bir konsorsiyum (volkswagen group gibi) kurulmaya teşvik edemez mi ?

Örneğin Cep telefonu ;

Ülkede 3 ana üretici var Vestel, Casper, General Mobile iç pazara genelde çinden makyajlı ürün satıyorlar. Ama tabi bir arge bölümleri var. Ama anca iç pazara küçük bir pazar payıyla satıyorlar. Samsung'u yıkabiliyorlar mı iç pazarda ? Hayır. Apple ? Hayır.

Peki.

Devlet 3 şirkete dese ki gelin ortak bir konsorsiyum kuralım ismi ister yeni bir isim olsun. İster aranızda pazar güvenilirliği en yüksek olanı koyalım. Konsorsiyum sadece iç pazarı veya dış pazarı veya her iki pazarı kapsayabilir.

Þimdi bu iş şirketin arge + reklam + pazarlama bütçeleri , arge + reklam + pazarlama ekipleri  ve üretim altyapıları birleştiğinde TÜRKİYE pazarının hepsini olmasada ciddi bir kısmını ele geçirmeleri içten bile olmayacaktır.

Bunlar tek iken ülkedeki tüm teknoloji eleştirmenlerini, Youtuberları, Reklam yüzlerini satın alamayacakken birlikte olurlarlarsa yapabilirler ve birazda sağlam bir telefon ve satış sonrası destek sağlarlarsa tada pazar paylarını arttırırlar. Tabi devlette bir süre bu konsorsiyumları sübvanse edecek.

Daha sonra bu konsorsiyumlar ilk Türki Cumhuriyetler sonra Müslüman devletler sonra güney Amerika, sonra Doğu Avrupa ve mümkünse kuzey avrupa ve Amerika pazarlarında seviye seviye pazar kazana kazana devam edecekler.

Hatta mesela Aselsanla iş birliği yapıp optik tecrübesini kullanıp kamera veya yerli işlemci çakılın telefon versiyonu felan yapabilirler. İlk başlarda ucuz modellere koyarlar gelişince de iyi modellere
----------------------------------------

Bu tarz konsorsiyumlar her alanda olabilir. Yerli tohum üreticisi, yerli tarım ilacı üreticisi, yerli gübre üreticisi, yerli traktör ve tarım aletleri üreticisini birleştirip tarım a.ş. kurabilir veya Tümosan, hattat, erkunt gibi firmalara konsorsiyum kurup daha marka yüzü düzgün güvenilir ve reklam vs. oranı yüksek bir konsorsiyum  kurulabilir.

--------------------------------------------

Örnekler çoğalabilir. Bu konsorsiyum usulü Almanlarda daha çok sanırım özellikle otomotiv sektöründe. Japon ve Koreliler özellikle belirli alanlarda belirli şirketleri tekkeleştirip sübvanse edip büyütüyorlar . Biz bunu bmc'de deniyoruz mesela . Ancak seçilen şirketin bu işe uygunluğu tartışmalı.

Hocam üretim, üretim, üretim ve ARGE teknolojileri en önemli konu. Vestel, Casper, General Mobile gibi firmalar bilgisayar, televizyon, akıllı telefon gibi birçok cihazın parçalarını yurtdışından ithal ederek birleştirip satarken, Samsung bataryasını da, işlemcisini de, raminide, ekranını da, ekran panellerini de diğer çoğu parçayı da kendisi üretiyor.

Kendimiz böyle kritik teknolojileri üretemediğimiz sürece Samsung gibi dünya çapındaki markalarla rekabet etmemiz imkansız gibi birşey. ARGE'ye yatırım yapan Vestel gibi şirketlerimiz var tabiki fakat hem yapılan yatırım yetersiz, hemde bunu ciddi şekilde yapan şirketlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmez.

Birde tüketim toplumu olmaya doğru hızla yaklaştığımız gerçeği var maalesef. ABD gibi ülkelerin toplumları da tüketim toplumu olmalarına rağmen ülke içinde üretilen malı tüketip ekonomiyi canlı tutuyorlar. Biz ise ürettiğimiz çoğu ürünün hammaddesini  bile dışarıdan ithal ediyoruz. Bunun sonucunda da ihracat, ithalatı karşılamıyor ve bir türlü cari açıktan kurtulamıyoruz.

Bu böyle sürüp gider eğer bu döngüden kurtulmak istiyorsak ürettiğimiz ürünün hammaddesini kendimiz çıkarıp işlemek için tesisler, fabrikalar kurmalı bunun içinde ARGE'ye önem vermeliyiz. Mesajı Paylaş

Alıntı yapılan: fırtına06 - 12 Kasım 2019, 09:06:48
Alıntı yapılan: BATTLESTAR - 12 Kasım 2019, 01:38:13
Arkadaşlar bir konuda fikrinizi alacağım.

Düzenli bir Konsorsiyumlaştırma Türk sanayisini düzgün bir yola sokabilir mi ? Konsorsiyumlaştırmadan kastım nedir ?

Bizim firmalarımızın sorunu nedir. Doğru pazara doğru ürünü yeterli reklam ile pazarlayamaması. Pazar yaratamaması. Bununda ana sebebi arge ve reklam bütçelerinin az olması.Bütçe az olunca da çalıştıkları reklam, pazarlama şirketleri de küresel olmuyor. İç pazarda çırpınıyorlar. Devlet ne yaptı yerli otomobil projesinde ? Birden fazla şirketi birleştirdi. Bir planlama yaptı altyapı yatırımı yaptı ciddi de bir ceo getirdi. Projede çok güzel ilerliyor.

Ben diyorum ki devlet ağırlıklı yurtışından aldığımız veya yurtdışına satamadığımız alanlarda ülke içindeki bir kaç şirketi birleşik bir konsorsiyum (volkswagen group gibi) kurulmaya teşvik edemez mi ?

Örneğin Cep telefonu ;

Ülkede 3 ana üretici var Vestel, Casper, General Mobile iç pazara genelde çinden makyajlı ürün satıyorlar. Ama tabi bir arge bölümleri var. Ama anca iç pazara küçük bir pazar payıyla satıyorlar. Samsung'u yıkabiliyorlar mı iç pazarda ? Hayır. Apple ? Hayır.

Peki.

Devlet 3 şirkete dese ki gelin ortak bir konsorsiyum kuralım ismi ister yeni bir isim olsun. İster aranızda pazar güvenilirliği en yüksek olanı koyalım. Konsorsiyum sadece iç pazarı veya dış pazarı veya her iki pazarı kapsayabilir.

Þimdi bu iş şirketin arge + reklam + pazarlama bütçeleri , arge + reklam + pazarlama ekipleri  ve üretim altyapıları birleştiğinde TÜRKİYE pazarının hepsini olmasada ciddi bir kısmını ele geçirmeleri içten bile olmayacaktır.

Bunlar tek iken ülkedeki tüm teknoloji eleştirmenlerini, Youtuberları, Reklam yüzlerini satın alamayacakken birlikte olurlarlarsa yapabilirler ve birazda sağlam bir telefon ve satış sonrası destek sağlarlarsa tada pazar paylarını arttırırlar. Tabi devlette bir süre bu konsorsiyumları sübvanse edecek.

Daha sonra bu konsorsiyumlar ilk Türki Cumhuriyetler sonra Müslüman devletler sonra güney Amerika, sonra Doğu Avrupa ve mümkünse kuzey avrupa ve Amerika pazarlarında seviye seviye pazar kazana kazana devam edecekler.

Hatta mesela Aselsanla iş birliği yapıp optik tecrübesini kullanıp kamera veya yerli işlemci çakılın telefon versiyonu felan yapabilirler. İlk başlarda ucuz modellere koyarlar gelişince de iyi modellere
----------------------------------------

Bu tarz konsorsiyumlar her alanda olabilir. Yerli tohum üreticisi, yerli tarım ilacı üreticisi, yerli gübre üreticisi, yerli traktör ve tarım aletleri üreticisini birleştirip tarım a.ş. kurabilir veya Tümosan, hattat, erkunt gibi firmalara konsorsiyum kurup daha marka yüzü düzgün güvenilir ve reklam vs. oranı yüksek bir konsorsiyum  kurulabilir.

--------------------------------------------

Örnekler çoğalabilir. Bu konsorsiyum usulü Almanlarda daha çok sanırım özellikle otomotiv sektöründe. Japon ve Koreliler özellikle belirli alanlarda belirli şirketleri tekkeleştirip sübvanse edip büyütüyorlar . Biz bunu bmc'de deniyoruz mesela . Ancak seçilen şirketin bu işe uygunluğu tartışmalı.

Hocam üretim, üretim, üretim ve ARGE teknolojileri en önemli konu. Vestel, Casper, General Mobile gibi firmalar bilgisayar, televizyon, akıllı telefon gibi birçok cihazın parçalarını yurtdışından ithal ederek birleştirip satarken, Samsung bataryasını da, işlemcisini de, raminide, ekranını da, ekran panellerini de diğer çoğu parçayı da kendisi üretiyor.

Kendimiz böyle kritik teknolojileri üretemediğimiz sürece Samsung gibi dünya çapındaki markalarla rekabet etmemiz imkansız gibi birşey. ARGE'ye yatırım yapan Vestel gibi şirketlerimiz var tabiki fakat hem yapılan yatırım yetersiz, hemde bunu ciddi şekikde yapan şirketlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmez.

Birde tüketim toplumu olmaya doğru hızla yaklaştığımız gerçeği var maalesef. ABD gibi ülkelerin toplumları da tüketim toplumu olmalarına rağmen ülke içinde üretilen malı tüketip ekonomiyi canlı tutuyorlar. Biz ise ürettiğimiz çoğu ürünün hammedesini  bile dışarıdan ithal ediyoruz. Bunun sonucunda da ihracat, ithalatı karşılamıyor ve bir türlü cari açıktan kurtulamıyoruz.

Bu böyle sürüp gider eğer bu döngüden kurtulmak istiyorsak ürettiğimiz ürünün hammaddesini kendimiz çıkarıp işlemek için tesisler, fabrikalar kurmalı bunun içinde ARGE'ye önem vermeliyiz.

Bende senin gibi düşünüyorum hocam. Ancak işte anlatmak istediğim Arge için para lazım, mühendis lazım, altyapı lazım. Para içinde satış lazım, satış içinde reklam ve pazarlama lazım.

Bu satış pazarlamada reklamda oynayan kişiden tut mağazalardaki standının ilgi çekici ve büyüklüğüne veya satış sonrası kusurlu malı tamir edip mi verdiğine yoksa direkt mi değiştirdiğine  bir çok şeyi etkiler.

Marka imajı yapmak güç birliği ve para varsa kolay. Yaparsın biraz sağlam bir telefon reklamda çakarsın telefonumuz şu kadar dayanıklı bu kadar suda yüzüyor vs. altada apple gibi mikronluk yazıyla bu reklam özel ekipmanla çekilmiştir yazarsın. Teknoloji eleştirmeni mağaza görevlileri öf şöyle iyi böyle iyi dedirttinmi tamam.
Onuda geçtim yine pazarı ele geçiremiyorsan gümrük vergisi diye bir silah var. Devlet almayı bırakırsa  dolar yükselir vergide artarsa bunların fiyat tavan yapar.
Sende yeterince iyiysen illaki alacaklar.

Ha sen pazarı geliştirince aselsanla sensör, optik, işlemci , vestelle batarya, ekran vs. geliştirilir. Ha yeterli gelişmişlikte değilse de ucuz modellerde kullanırsın belirli bir yaş kitlesine çakarsın.Karlılığını arttırdığında da Türki cumhuriyetlere, Müslüman Devletlere, Güney Amerikaya sırasıyla pazarları ele geçirerek girersiniz.Bu devletler zaten Türkiyeyi bir abi olarak görüyorlar Türk dizileride yaygın ordaki karakterlerle basarsın reklamı .

Ama bunları tek başına bir şirket yapabilirmi ? Hayır. Yapamazlar. Çünkü Türkiye yeterince eğitim açısından ileri ve insanlarda girişimcilik ruhu gelişmemiş. Herkes garantici. O yüzden Türkiye kendi sanayi devlerini yaratmak zorundadır. Mesajı Paylaş
Savaş Var Denildiğinde Biz;


biz sözde bir tarım ve hayvancılık ülkesiyiz.bu açıdan zenginiz . ancak hala 100 sene önceki tarım anlayışının traktörlüsünü yapıyoruz.

+mazotu , gübreyi, ilacı ucuzlatın tarım kurtulurcu arkadaşlar o iş onla kalmaz. bunlar ucuz bile olsa çiftcimizin eğitim seviyesi yüksek değil. çiftcimiz hangi toprak ve iklimde ne zaman ne dikileceğini hangi gübre , hangi ilacı ne şekilde nasıl kullanıcağını sulama, harman zamanlarının ne olacağını vs. hiç bilmiyor.

+ bilse bile ucuz ve yerli, kaliteli tohum firması yok, tarım ve hayvan ilacı firması yok , traktör firması var ama kaliteli ve ucuz değil , döverbiçer üreten bir irman var oda çok alt kalite ve yetersiz piyasada diğer tarım aletlerine girmiyorum.

+ ben tarım ülkesiyim diyen bir ülkenin en kötü odtü itü gibi bir tarım üniversitesi olması lazım. bu adamlar tohumları ıslah edecek, tarım ilaçları geliştirecek hatta elektrikli traktör projesinde alt yüklenici olacak vs.

+ ülkede tarımı yönetmesi gereken bir kurum ve bir merci olması lazım. evet tarım ve hayvancılık vs. var. ama teşvik vermek ve kota koymak dışında çiftciyi nasıl yönlendirebilir ? hiç bir şekilde. burada çiftcininde suçu var devletten teşvik alıyor oğlanı evlendiriyor , teşvik alıyor araba alıyor, teşvik alıyor ev yaptırıyor. abi al o teşviği arazini büyüt, al tarım aleti al , al o teşviği motoru yenile , al yatırım yap kazancın olunca al bunları .

+ o yüzden devletin bunu yönlendirmesi lazım. ilk olarak asla çiftciye teşvik olarak trink para vermeyecek. bakanlık bir şirket tarım a.ş. gibi olacak. bizim ülkemiz seneye hangi tarım ürünlerini ne kadar üretecek bu net üretim için biz ne kadar ekmeliyiz buna hangi topraklarımız en yüksek faydada müsait. bunları belirleyecek .

sonra devlet diyecekki sevgili çiftcim benim bir tarım programım var. ismi tc. çiftcim.
bundan sonra teşvik yok. ancak eğer bu programa üye olup kartını çıkartırsan. arazini kaydedeceksin ben ne istiyorsam onu ekeceksin , ben sana düzenli olarak ziraat mühendisini yollayacağım . o senin tarlanda makinelerle ölçüm yapacak şu zamanda biç şunukullan diyecek bunu harfiyen yapacaksın .bende sana o kartla ucuz mazot, ucuz veya ücretsiz döver biçer , ucuz tohum, ucuz gübreyi direk vereceğim. ve bunu da kullandığını denetleyeceğim. sonuç olarak devlet istediği kalitede istediği miktarda ziraat ve et ürününü elde etmiş olacak.

+ tabi iş böyle bitmiyor. devlet bu sistemi yerli tohum , ilaç, gübre , tarım aleti şirketleriyle besleyecek oralardan aldıracak. eğer böyle bir şirket yoksa sıfırdan kuracak veya olan ama küçük çaplı 2-3 yerli şirketi konsorsiyumla birleştirecek.
onun dışında çıkan ürünü şirketlere , marketlere ve ülkelere aracı kabzımallar değil, devlet verecek.

son aşamada devlet bu hammaddeyi işleyip dünyaya satacak ülker, eti gibi gıda sektörünün her alanında devler yaratmak. ve en önemlisi bunları üst bir konsorsiyumda birleştirip gıda devleri yaratmak . bu güzel topraklar yabancı gıda devlerinin hammadde pazarı değil . üstünde yaşayan halkı kalkındıran bir nimet olsun . Mesajı Paylaş
Savaş Var Denildiğinde Biz;



Paylaş whatsappPaylaş facebookPaylaş linkedinPaylaş twitterPaylaş myspacePaylaş redditPaylaş diggPaylaş stumblePaylaş technoratiPaylaş delicious
İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren Replikacep.com sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.Knın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur.Replikacep.com hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri İletişim sayfamızdan bize bildirdikten en geç 3 (üç) iş günü içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.
Footer menü
Hakkımızda
Bize Ulaşın
Biz Kimiz
Hizmetlerimiz