Türk Eğitim Sistemi

Başlatan BATTLESTAR, 29 Mart 2020, 11:00:03

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Arkadaşlar, konuyu güzelce analiz etmişler. Değişik öneriler, yanlışların tespiti... Peki devlet bunları bilmiyor mu ya da bilinçli olarak mı yapıyor? Bana göre devlet her şeyi biliyor ancak halkın iyi bir eğitim almasını istemiyor. Fırsat eşitliği olsun istemiyor, parasız eğitim alsınlar istemiyor, kaliteli eğitim yapılsın istemiyor... Aynı mantık tarım, sağlık ve sanayi için de geçerlidir. Niye istemediğin de kendine göre gerekçeleri var.    Mesajı Paylaş

Alıntı yapılan: Partikül - 30 Mart 2020, 16:16:39
Arkadaşlar, konuyu güzelce analiz etmişler. Değişik öneriler, yanlışların tespiti... Peki devlet bunları bilmiyor mu ya da bilinçli olarak mı yapıyor? Bana göre devlet her şeyi biliyor ancak halkın iyi bir eğitim almasını istemiyor. Fırsat eşitliği olsun istemiyor, parasız eğitim alsınlar istemiyor, kaliteli eğitim yapılsın istemiyor... Aynı mantık tarım, sağlık ve sanayi için de geçerlidir. Niye istemediğin de kendine göre gerekçeleri var.   

Devletin herseyi bildigi ve gordugune katiliyorum. Ancak uygulamalari yapan devletin yonetimin yapmakta olan iktidarlar bu nedenle ben devletin degisim istemedigine pek katilmiyorum. "Devleti yoneten  siyasilerin istemedigi daha dogru kanisindayim"  Tamam ayni kapiya ciktik diyebilirsiniz ??? Mesajı Paylaş

Sayın hocam, devlet dediğimiz şey; devleti oluşturan kurumlar ve bu kurumlarda çalışan bürokrasidir. İktidarlar gelir ve bu kurumları sabote eder. Kendi dünya görüşüne veya hedeflerine uygun bir örgütlenmeye ve teşkilatlanmaya gitmek isterler. Buna kısaca; KADROLAÞMA diyoruz. En güzel örneğini FETÖ' de gördük. Devlete bu şekilde kabuk değiştirir, halkı da buna uygun şekilde dönüştürmek isterler. Örneğin İmam Hatipler meselesi! Memleketin bu kadar İmam Hatip Lisesine ihtiyacı var mıdır? Elbette ki yok... Memleketin bütün ihtiyacını, en fazla 30 imam hatip lisesi bile karşılar. Peki niye böyle olmuyor? Aynı şey sağlık, tarım, sanayi veya silahlı kuvvetler için de geçerlidir. Mesela Askeri Okulları kapattılar! Niye kapatıyorsun kardeşim?

Mesajı Paylaş

Alıntı yapılan: Partikül - 30 Mart 2020, 16:55:28
Sayın hocam, devlet dediğimiz şey; devleti oluşturan kurumlar ve bu kurumlarda çalışan bürokrasidir. İktidarlar gelir ve bu kurumları sabote eder. Kendi dünya görüşüne veya hedeflerine uygun bir örgütlenmeye ve teşkilatlanmaya gitmek isterler. Buna kısaca; KADROLAÞMA diyoruz. En güzel örneğini FETÖ' de gördük. Devlete bu şekilde kabuk değiştirir, halkı da buna uygun şekilde dönüştürmek isterler. Örneğin İmam Hatipler meselesi! Memleketin bu kadar İmam Hatip Lisesine ihtiyacı var mıdır? Elbette ki yok... Memleketin bütün ihtiyacını, en fazla 30 imam hatip lisesi bile karşılar. Peki niye böyle olmuyor? Aynı şey sağlık, tarım, sanayi veya silahlı kuvvetler için de geçerlidir. Mesela Askeri Okulları kapattılar! Niye kapatıyorsun kardeşim?

Sn Partikul Hocam. Yazmis oldugunuza katiliyorum devleti sabote edenler yani iktidarlari secmekte olan ise halk olduguna gore su sonuca gelmiyormuyuz . Halkin egitim seviyesi dusuk kaldigi zaman iktidarlarin vaatlerini ve daha sonra da yapmis oldugu icraatlari net olarak gorup algilayamiyorlar. Bu  kor donguden oncelikli olarak halk zarar goruyor elbette. Halkin gelecegini calan "Saboterler" nemalanip sefa surerken halk bir sekilde egitimsiz birakilip bu dongunun mumkun olabildigince surebilmesi icin devlet yapisina sabotajlar yapilir. Mesajı Paylaş

Hocam soru şu; devleti sabote edenler, Türk devrimini kadük bırakanlar, eski düzenin devamını isteyen güçler kimlerdir ve hangi amaca ulaşmak istemişlerdir? Örneğin şu devirde bile; HARF DEVRİMİ YAPTINIZ, MİLLETİ CAHİL BIRAKTINIZ. SİZİN YÜZÜNÜZDEN DEDELERİMİZİN MEZAR TAÞLARINI BİLE OKUYAMIYORUZ! diyen tipler var. Ve bunların sayısı azımsanamayacak kadar çoktur. Þimdi vaziyet böyleyken; harf devrimine karşı çıkan tiplerden eğitim seferberliği yapmalarını bekliyoruz! Burada bir mantık hatası yok mudur? Adam en temelde Harf Devrimine bile karşı çıkıyor! Hangi tarih dersinden, hangi coğrafyadan, hangi Türk dilinden veya hangi matematik probleminden bahsediyoruz? Ve bu kötü gidiş Atatürk' ün öldüğü günden beridir böyledir.

Tarih seyri içinde her zaman için; yeni olana, ileri olana, çağdaş olana, yapılmak istenen devrimlere karşı olanlar çıkmıştır. Türkiye' de de böyle oldu. Son yüz elli, iki yüz yıllık yakın tarihimizi inceleyecek olurlarsa, göreceklerdir ki mücadele; yeni ile eskinin, gelenekçiyle modernitenin -ve bir tarihçimizin tabiriyle; medrese kafasıyla, üniversite kafasının çarpışması şeklinde tezahür etmiştir. Dünya sıralamasında ki gelişmişlik düzeyimize baktığımız zaman görüyoruz ki, bu mücadeleyi -şimdilik- gelenekçi medrese kafasının kazandığı anlaşılıyor. Þayet tersi olmuş olsaydı; bugün dünyanın en gelişmiş ilk beş ülkesinden birisi olmuş olacaktık. Çünkü tarih buna müsaitti. Düşünebiliyor musunuz; bütün dünya ikinci dünya savaşına dahil olmuşken, Türkiye Cumhuriyeti olaraktan dünya savaşına taraf olmaktan paçayı kurtarabilmiştik. Ve bu savaştan kaçan yüzlerce bilim insanı Türkiye' ye sığındığı halde... Ne büyük fırsatların kaçırıldığını görebiliyor musunuz? Bilerek yapmadılar! Türk milletine komplo kurdular, dış güçlerle iş birliği yaptılar ve Türk milletini geri bıraktılar. BİLEREK, İSTEYEREK VE PLANLAYARAK. İşin garip tarafı, millete bu komploları kuranlar, DEMOKRASİ KAHRAMANI olarak anılır oldu! Ne kadar ilginç öyle değil mi? Ve işin daha da ilginç tarafı; millet bu yalanlara inanıyor.   

Mesajı Paylaş

Alıntı yapılan: Partikül - 30 Mart 2020, 19:34:47
Hocam soru şu; devleti sabote edenler, Türk devrimini kadük bırakanlar, eski düzenin devamını isteyen güçler kimlerdir ve hangi amaca ulaşmak istemişlerdir? Örneğin şu devirde bile; HARF DEVRİMİ YAPTINIZ, MİLLETİ CAHİL BIRAKTINIZ. SİZİN YÜZÜNÜZDEN DEDELERİMİZİN MEZAR TAÞLARINI BİLE OKUYAMIYORUZ! diyen tipler var. Ve bunların sayısı azımsanamayacak kadar çoktur. Þimdi vaziyet böyleyken; harf devrimine karşı çıkan tiplerden eğitim seferberliği yapmalarını bekliyoruz! Burada bir mantık hatası yok mudur? Adam en temelde Harf Devrimine bile karşı çıkıyor! Hangi tarih dersinden, hangi coğrafyadan, hangi Türk dilinden veya hangi matematik probleminden bahsediyoruz? Ve bu kötü gidiş Atatürk' ün öldüğü günden beridir böyledir.

Tarih seyri içinde her zaman için; yeni olana, ileri olana, çağdaş olana, yapılmak istenen devrimlere karşı olanlar çıkmıştır. Türkiye' de de böyle oldu. Son yüz elli, iki yüz yıllık yakın tarihimizi inceleyecek olurlarsa, göreceklerdir ki mücadele; yeni ile eskinin, gelenekçiyle modernitenin -ve bir tarihçimizin tabiriyle; medrese kafasıyla, üniversite kafasının çarpışması şeklinde tezahür etmiştir. Dünya sıralamasında ki gelişmişlik düzeyimize baktığımız zaman görüyoruz ki, bu mücadeleyi -şimdilik- gelenekçi medrese kafasının kazandığı anlaşılıyor. Þayet tersi olmuş olsaydı; bugün dünyanın en gelişmiş ilk beş ülkesinden birisi olmuş olacaktık. Çünkü tarih buna müsaitti. Düşünebiliyor musunuz; bütün dünya ikinci dünya savaşına dahil olmuşken, Türkiye Cumhuriyeti olaraktan dünya savaşına taraf olmaktan paçayı kurtarabilmiştik. Ve bu savaştan kaçan yüzlerce bilim insanı Türkiye' ye sığındığı halde... Ne büyük fırsatların kaçırıldığını görebiliyor musunuz? Bilerek yapmadılar! Türk milletine komplo kurdular, dış güçlerle iş birliği yaptılar ve Türk milletini geri bıraktılar. BİLEREK, İSTEYEREK VE PLANLAYARAK. İşin garip tarafı, millete bu komploları kuranlar, DEMOKRASİ KAHRAMANI olarak anılır oldu! Ne kadar ilginç öyle değil mi? Ve işin daha da ilginç tarafı; millet bu yalanlara inanıyor.

Sn Partikul Hocam ,
Yazdiklariniza katiliyorum. Benim gorusum de sizinkinden pek degisik degil .Bizlerden bir miktar daha degisik dusunen ancak cumhurriyetimize ve cagdas ilkelere inanan ,uzlasabilecegimiz ikinci buyuk bir kitle de mevcut .Ucuncu bir kitle ki bunlar daha fazla geleceklerini gecmise donuk olarak aramakta ,Cumhuriyetin temel ilkelerini kabullenmekte zorlanan,daha fazla teokratik yontemler temelinde yonetilmeyi ve egitim anlayisini benimseyenler olarak siralayabiliriz.

Belirtmis oldugum kitlelerin tumunun ortak bir konsensuse varabilmeleri pek olanak dahilnde gorunmemekte. Bunun nedeni ise goruslerdeki derin fay hatlari . Ancak ilk iki kitlenin ortak noktalarda butunlesebileceklerine inaniyorum .Bunu basarabilmenin yolunun ise gecmisi ve mevcut durumu irdelemeyi bir kenara birakip ileriye donuk cozumler uretmek zerine yogunlasilmasi ile ancak mumkun olabilecegine inaniyorum.

" Aksi durumda siz biz onlar deyip hesaplasma yoluna gidilecegi icin bu bize zaten aleyhimizde olan zamanin kayibindan baska bir getirisi olmayacaktir" Mesajı Paylaş

Bakınız, eğitim konusunda yapılan en büyük devrimlerden birinden bahsedeceğim; KÖY ENSTİTÜLERİ... Köy Enstitüleri; köy birlikleri, kombinalar, kooperatifler ve toprak reformunu ile bir bütün halinde hayata geçirilmek istenen ve birbirini tamamlar nitelikte olan devrimci ve orijinal bir hareket olarak tanımlanır.  Peki ne olmuştu?

İsmet İnönü, Ekim 1946 yapmış olduğu bir konuşmada; '' Bütün siyasi ve askeri hayatımda ki vazifelerin hiçbirini kaale almadan diyebilir ki; öldüğüm zaman Türk milletine iki eser bırakmış olacağım. Bunlardan bir Köy Okulları diğeri de müteaddit (birçok) partilerdir.'' demişti fakat başaramadı!

Yeni Türk devletini kuran milliyetçi-devrimci kadrolar, Köy Enstitülerini sadece bir eğitim seferberliği olarak değil, milleti bilinçlendirme-şuurlandırma projesi olarak görüyorlardı. Ve demişlerdir ki; '' Köy insanı öylesine canlandırılmalı ve şuurlandırılmalıdır ki, onu hiçbir kuvvet yalnız kendi hesabına ve insafsızca istismar etmesin. Köyün sakinlerine köle ve uşak muamelesi yapmasın. Köylüler, şuursuz ve bedava çalışan birer iş hayvanı haline gelmesinler. Köy meselesi, köyde eğitim problemlerini de içine almak üzere bu demektir.'' diyorlardı. Buna karşılık birtakım toprak ağalarıda; Ben her gün sırtına bindiğim at' ın, günün birinde beni sırtından düşürüp kendi arzularını bana dayatmasını asla kabul edemem!'' diyordu.

Görüldüğü üzere, yüzyıllardır sürüp gelen bir sömürü düzeni ve bu düzenin sırtından beslenen asalak bir zümre oluşmuştu. Bu asalak sınıf, halkı iliklerine kadar sömürüyor ve hiçbir emek sarf etmeden ağalar beyler şeklinde yaşıyordu. Vakti zamanında bu zalim düzeni değiştirmek için yapılmış halk ayaklanmalar ise kanla bastırılmış ve millet iyice sindirilmişti. Halkın bu düzenin değişeceğine dair umutları yüzyıllar öncesinde yok olup gitmişti. Belki biraz da bu yüzdendir, Atatürk' ün kendileri için yapmış olduğu devrime inanmadılar ve devrimlerine sahip çıkmadılar. 

Neticede, Toprak Reformunu felce uğratan bu güçler (ağalar, beyler, eskinin artığı ayanlar, şeyhler, şıhlar ve ulema takımı) Köy enstitülerini de yok etmekte gecikmediler. Bakınız bu kapsamda yapılan karşı devrim hamlelerinden birkaçını; Doğan Avcıoğlu' nın ''Türkiye' nin Düzeni'' isimli şaheser kitabından alıntı yapacağım.

1-) 1947 yılınsa çıkartılan 5117 ve 5129 sayılı kanunlarla; öğretmenlere toprak verilmesi güçleştirilmiş, dağıtılan kitaplar, aletle, hayvanlar ve malzemenin geri alınması yoluna gidilmiştir.

2-)1947-1948 yıllarında çıkartılan 5012 ve 5210 saylı kanunlarla köylünün okul yapma yükümlülüğü kaldırılmıştır.

3-)1947-1948 ders yılında, Köy Enstitülerinin beyin kadrosunu imal eden Yüksek Köy Enstitüleri kapatılmıştır.

4-)09.05.1947 tarihli genelge ile; kız ve erkek öğrenciler birbirinden ayrılmış, 20.05.1947 sayılı genelge ile de; öğrencilerin serbestçe okumalarına karşı çıkılmış ve ONLARIN SEVİYELERİNE UYGUN (!) kitaplar okunması kararlaştırılmıştır. Bu kapsamda, çoğu Millî Eğitim Bakanlığınca çevrilmiş Dünya Klasikleri, yine aynı Bakanlık tarafından gönderilen listeler mucibince Köy Enstitüleri kitaplıklarından toplatılarak yaktırılmıştır.

5-)1948 yılında öğretim programı değiştirilmiş; iş eğitimi ilkeleri kaldırılarak Enstitüler klasik okul haline dönüştürülmüştür. 1950 ' den sonra Demokrat parti iktidarı zamanında ise Köy Enstitüleri, adlarıyla birlikte büsbütün tasfiye edilecekti.

Doğan Avcıoğlu devamla; ''Toprak Reformu gibi Köy Enstitüleri de; aşağıdan hissedilir bir baskı gelmeden, Kurtuluş savaşının Milliyetçi-Devrimci kadrosunun, güçlü hakim sınıflar aleyhine giriştikleri şerefli bir devrim hareketidir'' diyordu. Zaten karalamak maksadıyla diyorlar ya ; DAYATMACI, ÜSTEN GELEN JAKOBEN İHTİLAL! diye.

Görüldüğü üzere, Türkiye' nin eğitim probleminin asıl nedenleri bunlardır. Yüzyıllardır milletin sırtında asalak şeklinde yaşamaya alışmış bir zümre vardı. Bu zümre en tepede padişahtır, vezirleridir, devşirmeleridir, saray eşrafıdır; alt kadrolara gelince; ağadır, beydir, şeyhtir, şıh' dır, ulema softa sınıfı, ve zengin eşraf kesimidir. Bu asalakların tamamını büyük Atatürk bertaraf etmişti. Peki kimin adına? Yüzyıllardır ezile gelen halk adına, milleti adına. Fakat millet, kendisi içi yapılan bu iyiliği ne anlayabilmiştir ne de idrak edebilmiştir.


Mesajı Paylaş

#27
Sn Partikul Hocam Aksam Aksam yine dokturmussunuz. Paylasmis oldugunuz alintinin son satirina kadar katiliyorum. Ancak halen gecmiste yapilanlar ,yapilanlari anlamayanlar ,kabullenemeyenler  , kendilerinin yapilacak uygulamalardan guc kayibina veya ortadan kalkacaklarini bilenler taraffindan sistemin yerlestirilemedigi calistirilamadigini belirtiyorsunuz.

Bu bahsetmis oldugunuz engeller ve zihniyet bir miktar sekil degistirmis olsada halen de mevcut lakin bizlerin bu engelleri bertaraf edebilmemiz ve hedefimiz olan Türk Eğitim Sistemini ileri noktalara tasiyabilmemiz sart.

Kohnelesmis Türk Eğitim Sistemi ancak yurt icerisinde belirli bir takim zumrelere, dista ise hasimlarimizin isine yarar. Onun icin hesaplasmak yerine ortak noktalarmizi birlestirip cagdas bir Türk Eğitim Sisteminin yollarini birlikte aramayi israrla bikmadan usanmadan denemeliyiz. Mesajı Paylaş

#28
Alıntı yapılan: metin62 - 30 Mart 2020, 23:07:40
...Onun icin hesaplasmak yerine ortak noktalarmizi birlestirip cagdas bir Türk Eğitim Sisteminin yollarini birlikte aramayi israrla bikmadan usanmadan denemeliyiz.

Öyle bir dünya yok hocam. Tarih; zenginle fakirin, işçiyle patronun, köle ile efendinin, halk ile; kralın, padişahın, sultanın, bezirganın mücadelesiyle şekillenmiştir. Evvela ortak nokta yok hocam; sen millet diyorsun, öteki Ümmet diyor. Sen Muasır Medeniyetler Seviyesinin Üstü diyorsun, beriki Asr-ı Saadet dönemini geri getireceğiz diyor. Hangi ortak noktada bulaşacaksın ki! Hatta grafik üstünde göstereyim. Ortak noktayı (T.C.) olarak kabul edersek, gitmek istenen yön aynen aşağıda ki gibidir;

← T.C. → 

Buluşabileceğimiz tek ortak nokta Türk devletinin birlik ve bütünlüğü olabilir ki, zaten ondan başka hiçbir yerde de buluşamıyoruz. T.C. şapkalı mı olacak, sarıklı mı olacak? Alfabeyi sağdan sola doğru mu yazacağız yoksa soldan sağa doğru mu? Eşeğe Nasrettin Hoca gibi tersten mi bineceğiz yoksa düz mü? Bütün mesele budur.

      Mesajı Paylaş

Sn Partikul Hocam dediginiz gibi olsun ancak yine ama demeden duramayacagim kusura bakmayin.
Uzlasma olma imkani yoksa ,ortak noktalar arasinda 180 derece faz farkliligi olduguna gore Türk Eğitim Sistemi icin yapabilecegimiz bir sey yok mu? o zaman bu millet  uzunca bir sure daha surunmeye devam edecek bu aksamki analizinizden sayet dogru anlamis isem. Mesajı Paylaş


Paylaş whatsappPaylaş facebookPaylaş linkedinPaylaş twitterPaylaş myspacePaylaş redditPaylaş diggPaylaş stumblePaylaş technoratiPaylaş delicious
İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren Replikacep.com sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.Knın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur.Replikacep.com hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri İletişim sayfamızdan bize bildirdikten en geç 3 (üç) iş günü içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.
Footer menü
Hakkımızda
Bize Ulaşın
Biz Kimiz
Hizmetlerimiz