F-35 Müşterek Taarruz Uçağı Projesi

ABD'de anayasa değişikliği için tüm eyaletlerin evet oyu vermesi lazım. Trump karşısı eyaletler buna evet verir mi? Hiç sanmıyorum. O iş hayalden öte. Bizdeki gibi çoğunluk evet dedi mi anayasanın değişmesi gibi bir durum yok ABD'de. 50 eyaletin hepsinin onay vermesi lazım.

Misal Kaliforniya evet verir mi? Asla vermez. O nedenle Trump 3. kez seçilemez.

Benim bildiğim üst üste iki dönem seçilemiyor, arada başkası seçildiği için  bie dönem daha seçilebilir.

Benim bildiğim üst üste iki dönem seçilemiyor, arada başkası seçildiği için  bie dönem daha seçilebilir.

Üst üste iki defa değil, toplam sadece iki defa diye biliyorum...

Evet bizde ki gibi 2 dönem kuralı yok. 

2 kereden fazla seçilemez kuralı var.

Biz milletçe neden böyleyiz anlamıyorum.

Esas sorun Trump'ın tekrar seçilip seçilmemesi değil! Dünyanın süper gücü bir ülkenin başına 2 defa böylesine dengesiz politikalar yürütmeye çalışan birinin seçimle gelmesi. Bu iki dönem arasında seçilen başkanın da bu görevi yerine getirebilecek seviyede sağlığa sahip olmaması. Esas sorun gerçekte müttefikimiz olması gereken bu süper gücün özellikle son yıllarda çok kötü yönetilmesi ve bu kadar büyük ve gelişmiş bir ülkede, kendilerini ve müttefiklerini daha ileriye götürebilecek politikalar üretebilecek siyasetçilerin çıkmaması. Dolayısıyla yürüttükleri dengesiz politikalar nedeniyle başta müttefikleri olmak üzere tüm insanlığın dengesini bozmaları.

Koskoca ABD; Amerikan halkının ve müttefiklerinin çıkarlarını korumak için değil de bir avuç siyasetçinin ve İsrail'in çıkarlarını korumak için çabalıyor. Onun dışında göstermelik de olsa yaptıkları çabaları bile bırakıp artık tüm müttefikleri için bile tehdit oluşturur bir yapıya dönüşüyor. Trump gider, yerine benzer zihniyette biri gelir ve böyle devam ederse sonuç hiç de iyi olmaz.

Bu konuda bizim yapmamız gereken, bu kadar dengesiz politikalar yürüten bir ülke ile ilişkilerimizi, diğerleriyle ipleri tamamen kopartmadan yürütmek, kendi çıkarlarımız için başka ülkelerle de işbirliği içerisine girebilmek, olabildiğince tarafsız kalmaya çabalamak ve artık kendi ayaklarımız üzerinde durabilmektir. Yoksa her zaman olduğu gibi birilerinin çıkarları için kullanılıp bir kenara atılmaya devam ederiz.

Bana göre Trump' ın Amerikan başkanı seçilmesi dünyanın geleceği açısından daha hayırlı olmuştur. Şu an itibariyle dünyada Ulusalcılar-Küreselciler çatışması yaşanıyor.  Bıden, Küreselcilerin temsilcisiydi ve dünyayı 3. Dünya savaşına taşıyordu. Trump' ın Amerikan Başkanı seçilmesi, 3. Dünya savaşının çıkma riskini belli bir süre için de olsa erteletmiştir. Bazı uzmanlar diyorlar ki, zaten hali hazırda 3. Dünya savaşının içindeyiz!.. Elbette bu da bir görüştür lakin bütün dünyanın topla tüfekle birbirine daldığı bir süreci yaşamıyoruz.

Ayrıca Trump' ı dengesiz bir insan olarak görmüyorum. Adam kendi bakış açısıyla ülkesinin çıkarlarını korumaya çalışıyor. Küreselcilere savaş açmış durumda. Bıden yönetimin ülkesi aleyhine aldığı kararları teker teker yürürlükten kaldırıyor. AB ülkelerine sopa gösteriyor, üstüne Zelenski' yi Oval Ofiste rezil etti.  Git Rusya' yla anlaş bu savaşı bitir diyor. Dünyayı nükleer bir savaşa mı sürüklemek istiyorsun! diyerek sert çıkıyor. Barışmazsan seni perişan ederim diye tehdit ediyor. Bu da Trump' ın siyaset yapma yöntemi!..

Özetle Trump' ın başkan seçilmesi dünya için yeni bir şans olmuştur. İsrail' le münasebetlere gelince, zaten hangi taraf ABD başkanı seçilseydi, İsrail politikası değişmeyecekti. Orası ayrı bir konudur.   

Evet bizde ki gibi 2 dönem kuralı yok. 

2 kereden fazla seçilemez kuralı var.

Adam zaten 78 yaşında , yaşarsa 82 yaşında olacak , Biden'dan farkı ne ?  Bu da Görülmez insanlarla tokalaşmaya başlar yakında, zaten artık yaşlı gözüküyor bir şekilde

ABD'nin   bu gidişle güç kaybedeceğine dair  bir olasılık  olduğu doğrudur;  ama  bir diğer olasılık da,  ABD'nin  tıpkı SSCB  örneğinde olduğu gibi bilerek   küçülüp  daha  konsolide  olmuş bir yapıya   dönüşmeyi tercih etmiş olmasıdır.
ABD, herkesin kendisinden bir şeyler beklediği,  tüm dünyaya  jandarmalık eden ve  yine de  kimseye yaranamayan  hantal  bir dev   resmi çiziyordu.
bu resim ABD'yi, mevcut dengeleri  gözetmek  haricinde,  bir de sürekli  yeni  gelişmeleri  herkesten daha dikkatli  izlemek  için  mesai harcayıp,  tüm bu enerjiye rağmen de  zararda kalabilen  bir ülke  olmaya  mahkum edebiliyordu.
bir yandan Avrupa  kıtasının  huzurunu  ve refahını  korumaktan sorumlu olup,  bir yandan  Çin  gibi  genç  ülkelerle    kendi menfaatine  uymayan dengesiz  bir ticaret  hacmi   kurmak  pek de  imrenilecek  bir durum olmasa gerek.
buna  bir de,  ülke  içindeki  lobicilik  üzerine  kurulmuş  siyaset mekanizmasını  ve  bu  lobilerin   kendi çıkarlarını ABD'nin  çıkarıymış  gibi  kabul  ettirdikleri gerçeğini ekleyin.
  bu vaziyet nedeniyle ABD  birçok konuda  yavaş  kalıyor ve esasen  batının da eleştirilerinden nasibini  alıyordu,  tıpkı Gürcistan konusunda  eleştrilmesi  gibi.
günün sonunda   İsa'ya   da Musa'ya da   yaranamayan,  kendi  halkına da  süper güç  olmanın  neredeyse  hiçbir  meyvesini  ikram edemeyen  bir  ülke  olup  çıktı.
öyle ki, ABD'nin 2010  yılındaki  ulusal borcu  13 tirilyon Dolar'dan fazlaydı ve   lobicilik,   borç, şirket ve banka iflasları,   işsizlik,  savaşlar ve  doğal felaketler gibi  uzayıp giden  kronik  sorunlar  listesi  2010   yılında zirvelere   çıkmıştı zaten.
bu  kaderi  kimse çekmek zorunda değil,  ABD de  bu tuhaf  halden bir gün  kurtulmak isteyecekti  elbet.
bu kaderi değiştirmenin peşinde koşmadan, 4 yıl  Beyaz Saray'a  gelip  gidip  mesaiyi  tamamlamak veya  bu  feci  kaderi değiştirmek için  somut  bir 
 ıslahat yapma gibi seçenekleri vardı.   
fakat  benim tahminim,  hangi  seçeneği  seçerse seçsin,  şu anki eleştrilerin en az %70'ini  yine de alacaktı.
bu  kaderi  o yazmadı,  devraldığı  ülkenin  durumu  ortada.
en azından  eleştrilmekten  çekinmeyip  kendi çapında   ıslahat  yapma cesaretini gösteriyor.
aslında Amerika ıslahat devrine girmek zorundaydı,  ilk  ıslahatçı başkan olmak Trumpa nasip oldu ve  unutmayın ki  ıslahatçılar kendi halkları tarafından  bile  sert bir şekilde eleştrilir.
olan sadece bu.


işin ilginç bir yanı da şu:  çok güvendiği  ortaklarını da denemiş oluyorlar.
Kanada'nın F35  almaktan vaz geçeceğine pek ihtimal veremiyorum da,  eğer vaz geçerse,  bir gümrük vergisi  yüzünden motorunu kendi yaptığı  ABD  uçağını  almayıp gidip başkasından uçak alırsa,  bir dünya savaşı  anında ABD'nin  yanında  olur muydu  mesela?
ABD  kara gün dostlarını da  bu  süreçle görüyor  bence.
kaldı ki,  daha Trump  ortada bile yokken,   ABD'nin  kötüye  gidişatıyla  ilgili  bir çok  makale yayınlanıyordu zaten.

şu  Türkçe  haberde  ta 2010  tarihinden itibaren  çok  şaşıracağınız ifadeler ve örnekler var:
https://www.bghaber.org/bghaber/amerikan-imparatorlugunun-cokusu/

bu  kaynaktaysa ABD'nin  2010  yılındaki   finansal  birçok verisi  anlaşılır bir dille  verilmiş.
https://www.jonesday.com/en/insights/2011/01/the-year-in-bankruptcy-2010

bu kaynaktaysa 2006   ile 2017  arasında  kaç  tüketicinin  iflas ettiğine dair çarpıcı  bilgiler var.
https://www.uscourts.gov/data-news/judiciary-news/2018/03/07/just-facts-consumer-bankruptcy-filings-2006-2017


süreç dikkatli  yürütülürse  biraz daha küçülmüş, buna karşın çok daha zinde  bir ABD  doğabilir.

Sovyetler bilerek küçülmedi ki Sayın korsan2. İflas etti ve dağıldı. Trump'a gelince, bu zevatın sahip olmadığı nitelik ıslahatçılıktır. Bana kalırsa, insan türünün en aşağılık örneklerinden birisidir "haşmetmeâbları"!

Tesla otomobillerine protesto etmek için gamalı haç çizen has ABD vatandaşlarını, El Salvador'daki hapishane görünümlü çalışma kamplarında 20 yıl hapsedeceklerini yazdı. Bu mu ıslahatçı başkan?   

Aslında pek de küçülmeye çalıştığı söylenemez. Kanada'ya, Grönland'a çökmeye çalışıyor. Pek aklı başında olmayan şeyler bunlar.